LORD CORNWALIS'IN ESİR ALINIŞI

Amerikan Devrimi veya Amerikan Devrim Savaşı olarak da bilinen Amerikan Bağımsızlık Savaşı(1775-83), İngiltere'nin Kuzey Amerika kolonilerinin 13'ünün siyasi bağımsızlıklarını kazanıp Amerika Birleşik Devletleri'ni kurmaya devam etmeleriyle sonuçlandı. Savaş, İngiliz tacı ile İngilizlerin Kuzey Amerika sömürgelerinin büyük ve etkili bir kesimi arasında, İngilizlerin uzun zamandır ihmal ettikleri sömürge politikasına artık sadık kalmaya karar vermelerinden sonra, sömürge işleri üzerinde daha fazla kontrol sağlama girişimleri sonucu ortaya çıkan, bir on yıldan fazla artan bir büyümenin ardından geldi. 1778’nin başlarına kadar çatışma, İngiliz İmparatorluğu’nun içindeki bir iç savaştı, ancak daha sonra Fransa (1778’de) ve İspanya'nın (1779’da) İngiltere’ye karşı koloniler tarafına katıldığı uluslararası bir savaş haline geldi. Bu arada, hem ABD’nin resmi olarak tanınmasını hem de maddi desteğini sağlayan Hollanda, İngiltere’ye karşı kendi savaşını başlattı. Başından beri deniz gücü, savaşın seyrini belirlemede hayati bir öneme sahipti. İngiliz stratejisi sebebiyle Amerika'ya gönderilen nispeten az sayıdaki birliğin, koloni kuvvetlerince yok edilmesine yardım eden Fransızların, devrimin(savaşın) sonunda Yorktown'daki son İngiliz tesliminin gerçekleştirilmesine yardımcı olan deniz gücü, koloniler kuvvetine bir esneklik sağladı.

1778'e Kadarki Seferberlikler
Amerikalılar, karadaki savaşlarında esas olarak iki tür örgütle savaştılar: Kıta Ordusu ve Eyalet milisleri. Devrim boyunca eyaletler tarafından sağlanan Kıta Ordusu'nun toplam sayısı 231.771 asker, milislerinki ise 164.087 idi. Bununla birlikte Amerikan kuvvetleri herhangi bir zamanda, 20.000'in üzerinde bir kuvveti nadiren bir arada bulundurmuştu; 1781’de ülke genelinde yalnızca 29.000 asker silah altındaydı. Savaş bu nedenle küçük ordular tarafından yapıldı. Bu ordular genelde, kötü disiplinli milislerden oluşuyordu ve üç ayı geçmeyen süreler için subaylar komutası altında faaliyet gösteriyorlardı. Kıta Ordusu'nun hizmet şartları sadece bir ila üç yıl arasında kademeli olarak arttırılmıştı ancak ödüller ve toprak teklifleri bile orduyu güçlendirmeye yetmemişti. Yeterli bir kıta kuvveti sağlamadaki zorluğun nedenleri; kolonilerin düzenli ordulara yönelik geleneksel antipatisini, çiftçilerin tarlalarından uzak olmaya itirazlarını, eyaletlerin birbirleri arasındaki çekişmelerini ve enflasyonla birlikte gelecek olan sefaleti ve belirsiz maaşlar gibi sebepleri içeriyordu.

Buna karşılık, İngiliz Ordusu güvenilir bir profesyonel güçtü. Yeni Dünya'da kurdukları koloniler topraklarındaki sayıları yaklaşık 42.000 iken, İngiliz ordusunda da ağır seferberlik programları başlatıldı. Orduya katılan erkeklerin çoğu, Amerikalıların genelinde olduğu gibi çiftçi çocuklardı. Diğerleri ise şehirlerin kenar mahallelerindeki işsiz kişilerdi. Birçok kişi, para cezasından veya hapisten kaçmak için orduya katılmıştı. Katılanların büyük çoğunluğu, sağlam ve ağır bir disiplin eğitimi sayesinde verimli askerler haline geldi. Subaylar ise, büyük ölçüde seçkin ve aristokrat kişilerden seçiliyordu. Seçilen subayların çoğu, konumlarını satın alarak elde etmişlerdi. Resmi bir eğitim almamışlardı ve pek çok Amerikalı gibi askeri taktikler hakkında akademik bilgileri yoktu. İngiliz generaller, hayal gücü ve inisiyatif eksikliğine meyilliyken, bu tür nitelikleri gösterenler genellikle alt rütbedekilerdi.

askerlerin sayısı azdı ve savaşın ne kadar süreceği bilinmiyor olduğu için, geleneksel bir politika ile ingiliz hükümeti, çeşitli Alman Prensliklerinden yaklaşık 30.000 paralı asker satın aldı. Hesse Prensliği, toplam rakamın yaklaşık beşte üçünü oluşturmuştu. Taç tarafından Amerika'da yabancı paralı asker kullanımı, İngilizlere karşı bölgedeki düşmanlık hissini körüklemişti.



Savaşa Giriş
Massachusetts Kolonisi, kral iii. George ve bakanları tarafından sadakatsizlik yuvası olarak görülüyordu. Boston Çay Partisi'nden (16 aralık 1773) sonra parlamento, nüfusun itaat etmesini amaçlayan bir dizi cezai önlem olan intolerable acts (tolere edilemeyecek eylemler, 1774) ile yanıt verdi. Massachusetts Körfezi Kolonisi'nin 1691 tüzüğü kaldırıldı ve koloninin seçilmiş iktidar konseyi, Kuzey Amerika'daki tüm İngiliz birliklerinin komutanı orgeneral Thomas Gage'in yönetimindeki askeri bir hükümetle değiştirildi. Gage’in Boston’daki genel merkezinde, emri altında dört alay, yaklaşık 4.000 kişi vardı ve parlamento, çevresindeki nüfusu kontrol altına almak için bu kuvveti yeterli gördü. Kolonilerin genel sekreteri Dartmouth'un 2. earl'ü William Legge'ye, Gage tarafından şunlar söyledi:

"Massachusetts’te ortaya çıkan şiddet, silaha sarılan kaba bir ayaktakımı eylemi olarak, herhangi bir plan olmadan, birlik olmadan, yönetim olmadan ortaya çıktı."

Londra'dan William Legge ise şu cevabı vermişti:

"Bu olay, şimdilik küçük bir kuvvetle teste tabii tutulursa, yenilmeleri büyük bir başarı ihtimaline sahip olur. Eğer oradaki insanlar daha büyük acılar çekmek isterlerse de onlara istediklerini veririz ve devasa bir ordu göndeririz."


                                    THOMAS GAGE

Bayağı bayağı ayar niteliğinde olan bu cevap, aynı zamanda Gage'e şu an için herhangi bir destek gönderilmeyeceği anlamına da geliyordu. Gage kendi adına, 20.000'den az olan toplam kuvvetinin böyle bir olası isyan için yeterli olamayacağını düşünüyordu ancak yine de elindeki kuvvetle hareket etti. 1774 yazının sonlarından itibaren Gage, New England'daki savaş hazırlıklarını başlamadan bastırmaya çalıştı. Silah ve barut depolarını ele geçirdi. Koloniler ise, başlangıçta karşılaştıkları sürpriz baskınlara rağmen, kısa sürede harekete geçti. Sons of Liberty gibi gruplar, İngiliz eylemlerinin detaylarını açığa çıkardı ve isyanın örgütlenmesine yardımcı olan Haberleşme Komitesi'ne bildirdi. Haberleşme Komitesi, Portsmouth, New Hampshire'da küçük bir karakol olan William ve Mary Kalesi'ndeki gizli İngiliz silah rezervini, 13 aralık 1774’te yerel müttefiklere iletmek üzere Paul Revere’yi gönderdi. Ertesi gün, birkaç yüz adam kaleyi kuşattı ve bastı. Altı kişilik garnizon ele geçirildi, önemli miktarda barut toplandı ve İngiliz bayrağına ateş açıldı. Sonra bir grup, kalan top ve küçük silahları ele geçirdi. Taç aleyhinde açık bir şiddet eylemi olan bu baskın, İngiliz yetkilileri çıldırttı ancak sonraki aylarda artan hayati savaş materyali yağmaları, sinirlerini daha da bozmuştu. Başkaldıran isyancıların girişimleri, İngilizlerin evlerinden silah ve mühimmat yağmalanmasını dahi içeriyordu ve bölgedeki küçük büyük birçok gizli cephanelik yağmalanmıştı. 14 nisan 1775'te Gage, William Legge'den, Massachusetts’te açık bir isyan olduğunu ve Kıta Kongresi'ndeki ana aktörler ile suç ortaklarını tutuklayıp hapsetmesini bildiren bir mektup aldı. Gage emirlerini almıştı, ancak koloniler, Gage harekete geçmeden çok önce niyetlerini belirlemişlerdi.

Paul Revere’nin Yolculuğu, Lexington ve Concord Savaşları
16 Nisan'da Revere, Amerikan askerlere, İngiliz asker hareketleri öncesinde askeri donanımlarını güvenceye almalarını bildirmek için atını, Boston'ın 32 km kuzeybatısındaki bir kasaba olan Concord'a sürdü. İki gece sonra Revere, Charleston'dan, Sons of Liberty topluluğunun doğruladığı, Voston’ın Eski Kuzey Kilisesi’nden Charles Nehri'nin karşısına İngilizlerin hücum etmekte olduğunu, Lexington’ı uyarmak için atına tekrar atladı. Devrimci liderler John Hancock ve Samuel Adams, Lexington'dan güvenli bir şekilde kaçtılar ve Revere'ye diğer atlılar William Dawes ve Samuel Prescott da katıldı. Üçlü, Lexington dışında bir İngiliz devriyesi tarafından yakalandı, ancak Prescott gözaltından kaçtı ve Concord'a sürmeye devam etti. Revere’nin “gece yarısı yolculuğu,” kolonilere, İngilizlerin niyetleri hakkında hayati bilgiler sağladı ve daha sonra Henry Wadsworth Longfellow’un şiirinde ölümsüzleştirildi.

                       
                                    PAUL REVERE

18 Nisan 1775 akşamı Boston ahalisinden toplanmış olan yaklaşık 700 kişilik İngiliz kuvvetine, Concord'daki koloni kuvvetlerine ait cephaneliği ele geçirme emri verildi. İngilizlerin kendilerini sergilemesi, Gage'in gizlilik konusundaki herhangi bir şansını kaybetmesine neden oldu ve kuvvet Charles Nehri'nden Cambridge'e geçtiğinde vakit, ertesi sabah saat 2:00 idi. Lexington'a doğru olan bu yürüyüş, huzursuzlukla doluydu. Yolculuk bataklıkta başladı ve İngilizler, yer yer bel derinliğinde olan sularda beklemeye zorlandı. Bataklığa saplanmış piyadeler saat 17:00'de Lexington'a geldiğinde, köyün çayırı üzerinde toplananlar arasında 77 Minutemen vardı. İki taraftaki subaylar da adamlarına pozisyonlarını tutmalarını ama silahlarını ateşlememelerini emretti. Ancak silahlar patladı. “dünyanın dört bir yanından duyulan silah seslerini” kimin ateşlediği belli değildi ancak sekiz Amerikalı'nın ölümüne yol açan bir çatışma yarattı. Koloni kuvveti dağıldı ve İngilizler, yüzlerce militanın kararlı direnişiyle karşılandıkları Concord'a geçti. Artık sayıca daha az olan İngiliz kuvvetinin mühimmatı azalıyordu ve Boston'a çekilmek zorunda kaldılar. Geri çekilme yürüyüşünde Amerikalı keskin nişancılar, İngilizler üzerine ölümcül bir şekilde mermi yağdırdı ve yalnızca 1.100 kişilik bir takviyenin zamanında gelmesi, geri çekilmenin felakete dönüşmesini engelledi. Lexington ve Concord savaşlarında 273 İngiliz ve 95 Amerikalı öldürüldü veya yaralandı.



Boston Kuşatması ve Bunker Tepesi Muharebesi
Asi milisler, New England'ın neredeyse her bölgesinden Boston'a yaklaşırken, Londra bir yanıt formüle etmeye çalıştı. Generaller Sir William Howe, Sir Henry Clinton` ve John Burgoyne bir seferde birlik halinde takviye ile gönderildi ve Charles Cornwallis de onların ardından gönderildi. Bu dört komutan, ana İngiliz operasyonlarının yürütülmesi göreviyle sorumlu olacaklardı. 13 koloninin eylemleri için Philadelphia'da düzenlenen Continental Congress'te, genel savunma önlemleri için oy kullanıldı, birlikler çağrıldı ve George Washington, Virginia komutanı olarak atandı. Washington, Boston'daki İngiliz garnizonuna kuşatma düzenleyen 15.000 koloni birliğinin sorumluluğunu üstlenmeden önce, Gage Howe'a Amerikalıları Charlestown tepelerinden sürmesini emretti.



Amerikalılar, İngiliz pozisyonuna bakan iki tepenin altındaki Breed’s Hill’e girerek saldırıyı kışkırttı. Amerikan topçularının tepelere yerleştirilmesi, İngilizlerin Boston'daki pozisyonunu savunulmaz hale getirecekti, bu yüzden 17 haziran 1775'te Howe, Amerikan tahkimatlarına karşı bir İngiliz ön saldırısını başlattı. Yanıltıcı olarak Bunker Hill şeklinde adlandırılan muharebe'de (Breed’s Hill, savaşın ana merkeziydi), Howe’un 2.300 askeri, üzerlerine açılan ateşlere rağmen isyancılarala taarruza kalktı. İngilizler nihayetinde tepeyi temizledi ancak bu taarruz, İngilizlerin saldırı gücünün yüzde 40'ından fazlasına mal olmuştu ve savaş, Amerikalıların moralleri adına bir zaferdi.



Ve Washington Komutayı Alır
3 Temmuz’da Washington, Cambridge’teki Amerikan kuvvetlerinin komutasını devraldı. Ordusunda sadece Boston’daki İngilizleri barındırmakla kalmayıp, bu ordudan aynı zamanda bir Kıta Ordusu da kurdu. 1775-76 kışları arasında askerlerin durumu o kadar kötüydü ki, kuşatmayı sürdürmek için yeni milis birlikleri toplandı. Denge, kış sonunda general Henry Knox'un, New York'taki Ticonderoga Kalesi'nden topçu ile gelmesiyle değişti. George Gölü ve Champlain gölü arasında stratejik bir noktaya sahip olan İngiliz kalesi, 10 mayıs 1775'te albay Ethan Allen komutasındaki Vermont ilis grubu Green Mountain Boys tarafından şaşırtıcı bir baskınla ele geçirildi. Ticonderoga'dan gelen toplar, Boston'ın üzerindeki Dorchester tepelerine çıkartıldı. Silahlar, 1775 Ekim'inde Gage’in yerine atanan Howe’un, 17 Mart 1776’da kenti boşaltmasına neden oldu. Howe daha sonra New York’u işgal etmeye hazırlanmak için Halifax’a geçti ve Washington'ı savunmak için birimlerini güneye taşıdı.


                           GEORGE WASHINGTON

Bu arada, kuzeyde işler kızışıyordu. 1775 sonbaharında Amerikalılar Kanada'yı işgal etti. Orgeneral Richard Montgomery'nin komutası altındaki bir kuvvet, 13 kasım'da Montreal'i ele geçirdi. Benedict Arnold'un komutasi altındaki bir diğer kuvvet ise Maine'in vahşi bölgesinden Quebec'e doğru kayda değer bir yürüyüş gerçekleştirdi. Şehri ele geçiremeyen Arnold, askerlerinin çoğunun anlaşmaları bittiği için eve dönmelerinden ötürü, Montgomery'ye katıldı. Yılın son günü şehre yapılan bir saldırı başarısız oldu, Montgomery öldürüldü ve birçok birlik tutsak edildi. Amerikalılar şehri kuşatmayı sürdürdü, ancak baharda İngiliz takviyelerinin gelmesiyle geri çekildiler. İngilizler tarafından takip edilen ve çiçek hastalığı tarafından yıpranan Amerikalılar, Ticonderoga'ya geri döndü. İngiliz Orgeneral Guy Carleton’ın Champlain Gölü’nden hızla geçme ümidi, Arnold’un savaş filosunun karşı saldırısı tarafından engellendi. Kendi savaş filosunu kuran Carleton, 1776 Ekim'inde Amerikan filosunun çoğunu yok etti, ancak senenin sonunda hala Ticonderoga'yı kuşatma altına alabilecek kadar ilerleyememişti.


                               BENEDICT ARNOLD

Amerikalılar Kanada’da yenilgiye uğrarken, İngilizler de güney’de aynı kaderi paylaşıyordu. Kuzey Carolina vatanperverleri, 27 şubat 1776'da Moore’s Creek Köprüsü'nde bir zafer kazandılar. Güney Carolina'da ise Charleston, Haziran ayında deniz yoluyla gelen İngiliz saldırılarına karşı başarıyla savunuldu.

New York İçin Yapılan Savaş
İsyanı bastırma kararını almış olan İngiliz Hükümeti, general Howe ve kardeşi Amiral Lord Richard Howe'u, büyük bir filo ve 34.000 İngiliz-Alman askeriyle New York'a gönderdi. Howe biraderlere ayrıca, Amerikalılara yapılacak muameleyi belirleyecek olan bir komisyon da verildi. İngiliz kuvvetleri, 10 Haziran 1776’da Halifax’tan New York’a yelken açtı ve 5 Temmuz’da Staten Island’a geldi. Kolonilerin bağımsızlığını ilan eden Kıta Kongresi, başta Howe kardeşlerin barış koşullarını müzakere etme yetkisine sahip olduğunu düşündü, ancak sonradan fark ettiler ki bu komisyon sadece isyancılar, eğer başladıkları işten vazgeçerlerse onları affetmekle yetkilendirilmişti.



Koloni kuvvetlerinin zorlamaları sebebiyle, Howeların barış çabaları hiçbir sonuca ulaşmıyordu. İngilizlerin hamlelerini öngören Washington, Boston'dan New York'a çoktan yürümüştü ve şehri güçlendirdi. Ancak bulundukları konum ideal olmaktan uzaktı. Sol kanat doğu nehrinin karşısında, Brooklyn köyünün ötesine yerleştirilirken, hatlarının geri kalanı Hudson Nehri'ne doğru yöneldi ve bu birlikler, İngilizlerin olası deniz ve kara saldırılarına açık bir yerde konuşlandılar. İngilizler, Manhattan civarındaki sulara hükmettiği için bu konum savunulamaz bir yerdi. Howe, Washington'ı New York’tan uzaklaştırdı ve koloni kuvvetlerinin soluna, üç iyi donanımlı kuvvet kullanarak ilerledi ve Amerikalıları, Manhattan adasının tamamını terk etmeye zorladı. 22 Ağustos 1776’da, erkek kardeşinin silahlarının koruması altında general Howe, sayıları 25 Ağustos'ta 25.000’e çıkacak olan 20.000 askerle Long Island'ın dar kıyılarını geçti. Daha sonra, 27 Ağustos'ta müthiş bir zafer kazanarak Amerikalıları Brooklyn'e itti, yaklaşık 1.400 kişiyi kaybetmişti. George Washington, ordusunu bir sis örtüsü altında Brooklyn'den Manhattan'a ustalıkla tahliye etmeyi başarmıştı.


     GEORGE WASHINGTON, LONG ISLAND SAVAŞI

15 eylül'de Howe, Manhattan'ı işgal ederek zaferini sürdürdü. Ertesi gün Harlem Tepeleri'ni sert direnişe rağmen kontrol altına aldı ve Ekim ayında Washington’u, Throg’s Neck’e ve sonra da şehrin kuzeydoğusundaki New Rochelle’e hareket ederek adadan itti. Manhattan'daki Washington Kalesi'nde ve Hudson Nehri'nin karşı kıyısındaki Fort Lee'de garnizonlar bırakan Washington, Howe'u engellemek için hızlandı. Ancak İngiliz komutan, Washington'ı 28 Ekim'de White Plains yakınlarındaki Chatterton Hill'de mağlup etti. Howe, Amerikan Ordusu ve Fort Washington arasına girmişti ve kaleyi 16 Kasım'da bastı. Silah, malzeme ve yaklaşık 3.000 kişiyi tutsak olarak aldı. Lord Cornwallis’in komutası altındaki İngiliz kuvvetleri daha sonra Fort Lee’yi aldı ve 24 Kasım’da Amerikan Ordusunu New Jersey’de kovalamaya başladı. Washington, Delaware Nehri'nin batı yakasına kaçmasına rağmen ordusu neredeyse yok edilmişti. Howe daha sonra ordusunu Bordentown ve Trenton gibi kışlık bölge kasabalarında bulunan karakollarla yerleştirdi.


NEW YORK YANGINI TABLOSU, 
by FRANÇOIS XAVIER HABERMANN

Washington, noel gecesinde, tokat gibi sert bir yanıt ile geri döndü. Buz tutmuş olan Delaware Nehri'ni 2.400 askerle geçerek, şafakta Trenton'daki Hessian garnizonunu bastı ve yaklaşık 1000 mahkum aldı. 2 ocak 1777'de, Trenton'u geri alan Cornwallis tarafından tuzağa düşürülmüş olmasına rağmen Washington, gece boyunca ustaca bir kaçış gerçekleştirdi, ertesi gün Princeton'daki İngiliz takviyelerine karşı bir savaş kazandı ve iyi savunulabilecek bir yer olan Morristown çevresindeki kışlık bölgeye gitti. Washington'ın Trenton-Princeton seferi, ülkeyi yönlendirmişti ve bağımsızlık mücadelesini yok olmaktan kurtarmıştı.


GEORGE WASHINGTON
BUZ TUTMUŞ NEHRI GEÇERKEN,
by EMANUEL LEITZE

Saratoga'nın Teslimiyeti ve Fransızların Olaya Dahil Olması
İngiltere’nin 1777’deki stratejisi, New England ve diğer koloniler arasına bir kama gibi girmeyi amaçlıyordu. Orgeneral John Burgoyne’un komutası altındaki bir ordu, Kanada’dan güneye doğru ilerlemekteydi ve Hudson’daki Howe ile güçlerini birleştirmek üzereydi. Ancak Howe, Burgoyne’un ordusunun kendi başına savaşacak kadar güçlü olduğunu düşünüyordu ve yaz aylarında New York’tan ayrılarak ordusunu Chesapeake Körfezi’nin başına götürmesini emretti. Karaya çıktıktan sonra 11 Eylül'de Washington'ı, Brandywine Deresi'nde kötü bir şekilde mağlup etti ama bu, kesin bir zafer değildi. Batıya doğru bir yanıltma taktiği ile ilerledi ve sonrasında bir manevra ile 25 Eylül'de, Amerika'nın başkenti Philadelphia'ya girdi. Bu manevra üzerine Continental Congress, York'a kaçtı. Washington, 4 Ekim'de Germantown'a saldırdı ancak çekilmek zorunda kaldı ve Forge Vadisi'ndeki kışlık bölgeye döndü.

Kuzeyde ise hikaye farklıydı. Burgoyne, yaklaşık 9.000 İngiliz, Alman, Kızılderili ve Amerikalı Loyalist bir kuvvetle, güney yönünde Albany'ye gidecekti. Albay Barry St. Leger komutası altındaki daha küçük bir kuvvet ise, Albany'e gidecek olan orduya, Mohawk Vadisi'nden geçip dahil olacaktı. Burgoyne, Ticonderoga'yı 5 Temmuz'da rahat bir şekilde aldı ve sonra George Gölü'nü geçmek için tekneler yerine karadan güneye doğru bir yürüyüş rotasını tercih etti. Engebeli araziler ve Amerikan general Philip Schuyler’in komutası altındaki Amerikan baltalı birlikleri tarafından kesilen ağaçların kapattığı yollar yüzünden atlara ihtiyaç duyan Burgoyne, Almanları, Vermont'a at getirmeleri için gönderdi. Almanlar, 16 Ağustos’ta orgeneral John Stark ve albay Seth Warner’ın komutası altındaki New Englanders grubu tarafından pusuya düşürüldü ve neredeyse tamamı yok edildi. Bu arada St. Leger, Fort Schuyler’i kuşattı (günümüzde Roma, New York). 6 Ağustos’ta ise, Amerikan milisleri için bir nefes alma yeri olan Oriskany’yi bastı, ancak Kızılderililer ile Arnold’un komutası altındaki birliklerin yaklaşmasıyla geri çekildi. Burgoyne, Hudson’a ulaşmıştı ama general Horatio Gates’in komutası altındaki Amerikalılar, 19 Eylül’de Freeman’s Farm civarında Burgoyne'un birliklerini çevreledi ve Arnold’un askeri liderliği sayesinde, 7 Ekim’de Bemis Tepeleri’nde Burgoyne kesin bir şekilde yenildi. New York’tan yardım alma ihtimali kalmayan Burgoyne, Saratoga’da teslim oldu.



Burgoyne’un teslimiyetinin en önemli sonucu, Fransa’nın savaşa girmesiydi. Fransızlar, 1776'dan bu yana gizlice maddi yardımlarda bulunuyorlardı. Artık bu durum için bir filo ve ordular hazırladılar, ancak Haziran 1778'e kadar resmi olarak savaş ilan etmediler.

1778'den Sonraki Kara Seferleri
Valley Forge’daki Amerikalılar, Quartermasterların (serdümen) ve komiserlerin süreci yanlış yönetmeleri, kontrat sahiplerinin yolsuzlukları, ve çiftçilerin nakit para karşılığında ürün satma konusundaki isteksizliği ile daha kötü hale gelen sefalet dolu bir kış yaşadı. Askerler arasındaki düzen ve disiplin, Prusyalı bir subay olan Baron Freiherr von Steuben'in Fransa’nın hizmetine girmesiyle gelişti. Steuben, subayların yoğun bir eğitime alındığı ve ateşli silahların daha etkili kullanılması için bir eğitim programı hazırladı.


GEORGE WASHINGTON VALLEY FORGE'DA,
by EDWARD PERCY MORAN

Prusya ekolünün sağladığı eğitim, 28 Haziran 1778'de Washington, Philadelphia'dan New York'a çekilen İngilizlere saldırdığında Monmouth Court house, New Jersey'de meyvelerini verdi. Her ne kadar Howe'un yerini alan Sir Henry Clinton sert bir vuruş yaptıysa da, Amerikalılar yerlerine durdu ve asla dağılmadılar. Sonrasında Washington, karargahını Hudson'daki West Point'e getirdi ve Clinton, Washington'a saldırmak için artık çok zayıf olduğunu düşünüyordu.


MOLLY PITCHER MONMOUTH SAVAŞI'NDA,
by NATHANIEL CURRIER

Fransız yardımı, Kont Charles Henri Hector D'estaing komutası altındaki güçlü bir filo ile gerçekleşti. New York limanına giremeyen D’estaing, John Sullivan’a, İngilizleri Newport, Rhode Island’dan söküp atma konusunda yardım etmeye çalıştı ancak fırtınalar ve İngiliz takviyeleri ortak çabayı engelledi.


D'ESTAING'IN FILOSU AKDENIZ LIMANLARINI TERK EDERKEN

Kuzeydeki Aksilikler
Kuzeydeki faaliyetler, büyük ölçüde savaşın geri kalanına göre bir çıkmazdı. İngilizler, Massachusetts'teki New Bedford'a ve Connecticut’taki New Haven ile New London'a baskın yaparken, Loyalistlerle Kızılderililer, New York ve Pennsylvania’daki yerleşim bölgelerine saldırdılar. Çılgın Anthony Wayne komutası altındaki Amerikalılar 16 Temmuz 1779'da, New York'taki Stony Point'e baskın düzenlediler ve “Light-Horse Harry" lakaplı Henry Lee, 19 Ağustos'ta New Jersey'deki Paulus Hook'u ele geçirdi ve New York’taki Britanya’nın Kızılderili müttefiklerinin özellikle köylerini ve mısır tarlalarını tahrip etti. Daha batıda ise albay George Rogers Clark, kuzeybatı sınırındaki İngiliz garnizonlarına karşı saldırı düzenledi. Clark, bir gönüllü birliğiyle birlikte 4 Temmuz 1778'de, Illinois bölgesinin yönetim merkezi olan Kaskaskia'yı ele geçirdi ve daha sonra Vincennes'i teslim olmaya zorladı. Detroit'teki İngiliz komutan orgeneral Henry Hamilton tarafından Vincennes tekrar ele geçirildi ancak 1779 baharında Clark, başka bir güç topladı ve Vincennes'i Hamilton'dan geri aldı. Vincennes'i tekrar aldığında, sınırın Kızılderili baskınlarından kurtarılması için çok şey yaptı. Amerikalıların kuzeybatıya doğru ilerlemesi için bir şans sundu ve Ohio Vadisine doğru genişlemeyi teşvik etti.

Amerikan davasına muhtemel ciddi darbeler, Arnold'un 1780’deki ihaneti ve 1780-1781’deki ordu isyanlarıydı. Arnold, West Point'te İngiliz temsilci John Andre ile buluşup ihanet etme girişiminde bulunduğunda Arnold kaçtı ama Amerikalılar tarafından John Andre yakalandı ve George Washington'ın emri ile, bir casus olarak asıldı. İsyanlar ise, gönüllü askerlere sağlanan kötü yiyecekler ve giyeceklerle birlikte henüz ödenmemiş borçlar sebepleriyle başladı. Şiddetle veya müzakere ile bastırılan isyanlar, ordunun moralini sarsmıştı.


BENEDICT ARNOLD VE JOHN ANDRE

Güney'deki Son Seferler ve Cornwallis'in Teslim Oluşu
1778'deki İngiliz stratejisi, deniz gücü sayesinde rahatlık kazanmayı ve birçok loyalistten yararlanarak tasarlanmış saldırılar yapmayı amaçlıyordu. New York'tan ve Florida'dan ilerleyen İngiliz kuvvetleri, Ocak 1779’da Georgia'yı işgal etti. Florida’daki orduyu komuta eden general Augustine Prevost, Savannah’yı karargahı haline getirdi ve şehri, D'estaing’e ve bir Fransız-Amerikan ordusuna karşı savundu. Amerikan tarafında görev yapan Polonyalı bir subay olan Kazimierz Pulaski, 9 Ekim 1779'da buraya düzenlenen başarısız bir saldırı sonucu ölümcül şekilde yaralandı.



1779'da, kuzey'de belirleyici bir avantaj elde edemeyen Clinton, güneye doğru kombine bir kara ve deniz seferine yöneldi. 25 Ekim'de Newport'u tahliye etti, Alman general Wilhelm Freiherr von Knyphausen komutasındaki orduyla New York'tan ayrıldı ve Aralık ayında Savannah'da Prevost'a katılmak için yaklaşık 8,500 askerle birlikte yelken açtı. Cornwallis ona eşlik etti ve daha sonra Lord Rawdon da ek bir güçle ona katıldı. Clinton, Charleston'a yürüdükten sonra şehrin etrafını sardı ve kısa bir kuşatmadan sonra 12 Mayıs 1780'de general Benjamin Lincoln'ü teslim olmaya zorladı. Charleston'un ve 5.000 garnizonunun kaybı - neredeyse tüm Kıta Ordusu-, güneydeki Amerikan davasına ciddi bir darbe oldu. Newport’un Comte de Rochambeau komutası altındaki bir Fransız seferi gücü tarafından tehdit edildiğini öğrenen Clinton, Haziran’da New York’a döndü ve Cornwallis'i Charleston’da bıraktı.


BENJAMIN LINCOLN

Cornwallis burada saldırgan bir strateji tercih etti. 16 Ağustos'ta general Gates’in Güney Carolina Camden’deki ordusunu paramparça etti ve bu savaşta Alman Kıta Ordusu subayı Johann Kalb ölümcül şekilde yaralandı. 7 Ekim'de Kings Mountain'da bir Loyalist kuvvetinin imhası, Cornwallis'i, yeni bir Amerikan komutanı olan orgeneral Nathanael Greene'ye karşı harekete geçirdi. Greene, kuvvetinin bir bölümünü orgeneral Daniel Morgan'ın komutasına verdiğinde Cornwallis, süvariler lideri albay Banastre Tarleton'ı Morgan'ın üzerine sürdü. 17 Ocak 1781’de, Cowpens’te Morgan, Tarleton’un bütün kuvvetini neredeyse imha etti. Daha sonra, 15 Mart'ta Greene ve Cornwallis, Kuzey Carolina'daki Guilford Courthouse'da savaştılar. Cornwallis kazandı ama ağır zayiat vermişti. Wilmington'a çekildikten sonra, Clinton tarafından gönderilen İngiliz kuvvetlerine katılmak için Virginia'ya yürüdü.


NATHANAEL GREENE

Greene daha sonra Güney Carolina'ya döndü. 25 Nisan'da Hobkirk Hill'de Francis Rawdon tarafından ve 8 Eylül'de albay Alexander Stewart tarafından Eutaw Springs'te mağlup edildi. Bu başarılara rağmen İngilizler, gerilla taktiklerinin kendisine “bataklık tilkisi” lakabını kazandıran Francis Marion, Thomas Swter` ve Andrew Pickens gibi partizan liderleri tarafından taciz edildi. Sahile çekildiler ve Charleston ile Savannah arasında kilitlendiler.


FRANCIS MARION

Bu sırada Cornwallis, Virginia'ya girerek 20 Mayıs 1781'de Petersburg'a ulaştı. Kolonilere baskınlar düzenlemek için Tarleton'u gönderen İngilizler, Fredericksburg ve batıdaki Charlottesville'e kadar kuzeyde bir kontrol alanı oluşturdular. Orada Virginia valisi Thomas Jefferson, Tarleton’ın adamları tarafından yakalanmaktan zar zor kaçtı. Cornwallis, Yorktown'da bir üs inşa etmeye başladı ve aynı zamanda Wayne, Steuben ve Lafayette markisi'nin komutaları altındaki Amerikan güçlerini savuşturdu.


İNGİLİZ SAVAŞ BAKANLIĞI EMİRLERİ

Comte de Grasse'nin, Chesapeake'e 3000 kişilik bir Fransız kuvvetiyle ve büyük bir filo ile geldiğini öğrenen Washington ve Rochambeau, Virginia'nın güneyine ilerlediler. Eylül ayının ortasına kadar Fransız-Amerikan kuvvetleri, Yorktown'u kuşatma altına almıştı ve İngiltere'nin kuşatmayı kaldırma çabaları sonuçsuz kaldı. Cornwallis, 19 Ekim'de, 7.000'den fazla askerden oluşan ordusunu teslim etti. İngilizlerin bütün ordusunu kaybetmesiyle, savaş sırasında ikinci kez bir taraf bütün ordusunu kaybetmiş oldu.


YORKTOWN KUŞATMASI

Bundan sonra savaş açık denizlerde devam etse de, Amerika'da toprak harekatları sona ermişti. Nihayetinde Clinton, Sir Guy Carleton ile değiştirildi. Barış antlaşmaları değerlendirilirken ve sonrasında Carleton, 11 Temmuz 1782’de Savannah ve 14 Aralık'ta Charleston da dahil olmak üzere, bütün Amerika’dan binlerce Loyalisti tahliye etti. Son İngiliz kuvvetleri 25 Kasım 1783’te New York’tan ayrıldı ve Washington daha sonra şehre zafer töreniyle yeniden girdi.

Deniz Savaşları
Koloniler ile İngiltere’nin arasında denizde çatışmanın patlak vermesi yüzünden, İngilizlere denizde meydan okuma girişiminde bulunsalar da, daha sonraki aşamalarda denizdeki savaş, esas olarak İngiltere ve Amerika’nın Avrupalı müttefikleri arasında sürdü.


JOHN PAUL JONES

Deniz Kuvvetlerinin O Zamanlarki Durumu
Devrimin başlangıcında gerçek bir deniz kuvveti olmayan koloniler, büyük bir denizci nüfusuyla birlikte, iç ve dış ticarette kullanılan çok sayıda ticari gemiye sahiplerdi. Bu tüccarlık hizmeti yalnızca denize değil, savaşa da aşinaydı. Kolonilerin gemileri ve denizciler, Britanya ile Fransa'nın 1754-1763 yılları arasındaki dokuz yıllık savaş döneminde, Cartagena, İspanya'da ve Louisburg, Nova Scotia'da yapılan savaşa, İngiliz deniz kuvvetlerinde yer alarak katılmışlardı. Koloniciler ayrıca, Yedi Yıl Savaşları'nın Amerika Kıtası ayağı olan Fransız-Kızılderili Savaşları'na da katılmışlardı.

Deniz gücünün önemi erken fark edilmişti. 1775 Ekim'inde Kıta Kongresi, Kıta Deniz Kuvvetleri`'ni faaliyete geçirdi ve Kasım ayında Deniz Piyadeleri'ni kurdu. Denizcilik komitelerinden yönetilen donanma, ancak zaman zaman etkili olmuştu. 1776'da İngiltere'nin 270 gemisine karşı, sadece 27 gemileri vardı. Savaşın sonunda ise, İngilizlerin toplam gemi sayısı 500'e yükselecekti ve Amerikanların toplam gemi sayısı ise 20'ye düşecekti. Mevcut en iyi denizcilerin çoğu, denizciliğin özel sektöründen veya korsanlıktan ayrılan kimselerdi ve kıta deniz kuvvetleri komutanları ile mürettebat, askeri eğitim ve disiplin eksikliğinden muzdaripti.

Erken Görevler ve Korsanlar
Donanmanın ilk önemli darbesi 1776'da, Bahamalar'daki New Povidence'ı (Nassau) ele geçiren amiral Esek Hopkins tarafından vuruldu. Lambert Wickes, Gustavus Conyngham ve John Barry gibi diğer kaptanlar da başarılara imza attı ancak İskoç kökenli John Paul Jones özellikle dikkat çekiciydi. Ranger gemisinin kaptanı olarak Jones, 1778'de eski savaş gemisi Drake'i ele geçirerek İngiliz kıyılarına musallat oldu. 1779'da Bonhomme Richard gemisinin kaptanı olarak bir kereste konvoyunu ve İngiliz fırkateyni Serapis'i ele geçirdi.


BONHOMME RICHARD vs SERAPIS

İngilizlere asıl zararı verdiren şey ise, Amerikalı korsanlar tarafından sevkıyatlarına yapılan baskınlardı. Barış sırasında koloni gemileri geleneksel olarak korsanlara karşı bir koruma yöntemi olarak silahlanarak denizlere açılırlardı. Denizciler, en az korsanlar kadar tecrübelenmişlerdi. Bu nedenle savaşın başlamasıyla birlikte kayda değer sayıda koloni ticaret gemisinin korsanlar gibi silahlanması doğaldı. Bu uygulamaya, bireysel kolonilerin ve Kıta Kongresinin yasal yetkisi altında savaşın sonuna kadar devam edildi. Kayıtlar eksik, ancak savaş sırasında irili ufaklı 2.000'den fazla silahlı geminin, 18.000'den fazla silah ve 70.000'den fazla adam taşıdığını gösterir. Ek olarak kolonilerin birçoğu, adeta korsan gibi davranan, ticarete zarar veren devlet donanmalarını da örgütledi. Bu operasyonlar o kadar büyüktü ki savaştaki Amerikan askeri çabalarından biri olarak görülmelidir. Birkaç koloni gemisinin operasyonları ile birlikte Amerikalıların baskısı, İngilizlerin barışa yönelik tutumunu maddi olarak etkilemişti. 1777’nin sonunda Amerikan gemileri 560 İngiliz gemisi ele geçirdi ve savaşın sonunda muhtemelen toplam 1.500 gemi ele geçirilmişti. 12.000'den fazla İngiliz denizci de tutsak olarak alınmıştı. Bu tür zararlar İngiltere'deki Ticarette, sigorta oranlarının benzeri görülmemiş rakamlara yükselmesine, mevcut gelir kaynaklarının ciddi biçimde azaltılmasına ve İngiliz kıyı popülasyonlarının, Yankeelerin yağması ihtimaline karşı sürekli alarma geçmesine yol açtı. 1781’e gelindiğinde İngiliz tüccarlar savaşa son vermek için adeta çırpınıyorlardı.

Sudaki harekatlarının çoğu, beklendiği gibi denizde gerçekleşti. Ancak önemli istisnalar da vardı: Arnold’un Carleton'a karşı giriştiği savaşlar, 11 Ekim’de Valcour Adası'ndaki Champlain Gölü’nde ve 13 Ekim 1776’da Split Rock’ta gerçekleşti. Bu durum, İngilizleri daha büyük bir filo oluşturmaya zorladı ve böylece Fort Ticonderoga'ya saldırılarını, bir sonraki ilkbahara kadar ertelediler. Bu gecikme, Burgoyne’in 1777’de Saratoga’da teslim olmasına önemli ölçüde katkıda bulunmuştu.

Fransız Müdahalesi ve Virginia Capes'teki Belirleyici Eylem
Önce Fransa’nın, ardından 1779’da İspanya’nın ve 1780’de Hollanda’nın savaşa girişi, savaşın deniz yönünde önemli gelişmelere neden oldu. İspanyollar ve Hollandalılar özellikle aktif değillerdi, ancak İngiliz deniz kuvvetlerini Avrupa'ya bağlı tutma rolleri önemliydi. İ giliz donanması, hem Amerikan kıyılarının hem de düşman limanlarının etkili bir ablukasını sürdüremedi. Yıllar süren ihmal nedeniyle, İngiltere’nin hattındaki gemiler modern ya da sayı olarak yeterli değildi. Bunun bir sonucu olarak, D’estaing komutası altındaki Fransa’nın Toulon filosu, Amerika’ya rahat ve güvenli bir şekilde gelmişti ve daha sonra başarısız Newport Kuşatması'nda Sullivan’a yardım etmişti. Ayrıca 1778'de Ushant'ta gerçekleşen, amiral Augustus Keppel’in komutası altındaki kanal filosu ile Comte D’orvilliers’in komutası altındaki Brest Filosu arasındaki şiddetli bir savaş sonuçsuz kaldı. Keppel kesin bir şekilde kazanmış olsaydı, Amerikalılara yapılan Fransız yardımı azaltılabilirdi ve Rochambeau Amerika'ya olan seferini asla zafere taşıyamazdı.


AUGUSTUS KEPPEL

Ertesi yıl İngiltere, tehlike altındaydı. Korsanlarla başı belada olan artık sadece Amerika birleşik devletleri, Fransa ve İspanya değildi. Ve sadece John Paul Jones’un, kıyılarına akınlarıyla yüzleşmekle kalmadılar, aynı zamanda istila korkusunu da yaşadılar. Fransa ve İspanya'nın birleşik filoları, İngiliz Kanalı'nın kontrolünü ele geçirdi ve 50.000 Fransız ordusu, çıkarmaya elverişli anı bekledi. Neyse ki İngilizler için, Manş Denizi fırtınaları, Fransızlarda görülen hastalıklar ve plan değişiklikleriyle tehdit sonlandı.

1779’da kanal’daki müttefik üstünlüğüne, işgal tehdidine ve Batı Hint Adaları’ndaki adaların kaybına rağmen İngilizler, 1779 ve 1780’deki seferlerini mümkün kılmak için Kuzey Amerika sahilinin güney kısmının kontrolünü ellerinde tuttular. Ayrıca, İspanyolların 1779 sonbaharında kuşatma altında aldıkları Cebelitarık'ı güçlendirdiler ve 1780'in başlarında amiral Sir George Rodney'in filosunu Batı Hint Adaları'na gönderdiler. D'estaing'in yerine geçen Comte de Guichen'e karşı düzenlediği başarısız bir manevra sonrasında Rodney, New York'a doğru yola çıktı.


SIR GEORGE RODNEY

Rodney Batı Hint Adaları'ndayken, bir Fransız filosu Brest'ten çıktı ve Rochambeau’nun ordusuyla Newport'a gitti. Rodney, Newport'a yaklaşımı engellemek yerine, Batı Hint Adaları'na döndü. Hollanda adalarına saldırma talimatlarını aldıktan sonra, Avrupa'dan gönderilen ve Amerikan gemilerine nakledilen savaş malzemelerinin ana deposu olarak hizmet veren Hollanda adası Sint Eustatius'u ele geçirdi. Altı ay boyunca adada, muazzam ganimetlerin imhası ve alınması için uğraştı.

Bu arada güçlü bir İngiliz filosu 1781’de Cebelitarık’ı rahatlattı ancak bunun bedeli, Brest’teki Fransız filosunun bir kısmı olan amiral Comte de Grasse (grasse kontu) François-Joseph-Paul’ün komutası altındaki kuvvetin Batı Hindistan’a gitmesiydi. Rodney'e karşı manevra yaptıktan sonra Comte de Grasse, Washington ve Rochambeau'dan New York'a veya Chesapeake'e gelme talebinde bulundu.

Daha öncesinde, Mart ayında bir Fransız filosu, Newport'tan Chesapeake'e asker getirmeye çalışmıştı, ancak Lord Howe'un selefi amiral Marriot Arbuthnot tarafından geri dönmek zorunda bırakılmıştı. Kısa bir süre sonra Arbuthnot'un yerini, geleneksel fikirli bir amiral olan Thomas Graves almıştı.

Bir Fransız filosunun kısa bir süre içinde Batı Hint Adaları'ndan ayrılacağını bildiren bir haber sonrasında, Rodney ganimetle birlikte İngiltere'ye dönerken, Samuel Hood'a güçlü bir kuvvet verdi ve Hood'u kuzeye gönderdi. Hood, New York’a demir attıktan kısa bir süre sonra, Comte de Grasse Chesapeake'te belirdi. Washington ve Rochambeau gelene kadar, Lafayette’in Cornwallis’i elinde tutmasına yardım etmek için karaya asker çıkardı. Rochambeau’nun Newport’tan top taşıyan treninin, Comte de Grasse’ye katılabileceğinden korkan Graves, Hood ile Chesapeake’e yelken açtı. Graves, Comte de Grasse'nin 24 `Ship of Line`'ına karşı 19 Ship of Line'a sahipti. 5 Eylül'de Virginia Capes'te başlayan savaşta Graves, en kötüsünü yaptı ve New York'a çekildi. Vöylece Cornwallis'in Yorktown'daki ordusunun amel defterini dürmüş oldu. Graves, 17 Ekim'de güçlü bir takviyeyle gemi sayısını 25'e çıkarırken, Barras tarafından takviye edilen Comte de Grasse'nin 36 adet gemisi vardı. Graves, Cornwallis'in teslim olduğunu öğrendikten sonra bu iki filo arasında muharebe olmadı.


SAMUEL HOOD

İngiltere daha sonra bazı kayıplarını telafi etse de, Rodney'in 1782'de Santa Dominica Muharebesi'nde Comte de Grasse'ye yenilip yakalanması ve Batı Hint Adaları'ndaki mağlubiyetler veya galibiyetler, savaş içinde Yorktown yenilgisi kadar belirleyici olmamıştı. Lord Shelburne (William Petty-Fitzmaurice) başkanlığındaki yeni bir hükümet, Amerikalı önderlerin herbirinin ayrı bir barışı kabul etmelerini sağlamaya çalıştı ancak nihayetinde Amerikalılarla müzakereleri süren anlaşma, İngilizlerin Avrupalı müttefikleri ile arasındaki ateşkesin resmi olarak sonuçlanmasına kadar yürürlüğe girmedi.

Devrimin Akıbeti
30 Kasım 1782'de ön barış maddeleri imzalandı ve Paris Barış Antlaşması (3 eylül 1783), ABD Bağımsızlık Savaşı'nı sonlandırdı. Büyük Britanya, ABD’nin bağımsızlığını tanıdı (mississippi nehri’nin batı sınırlarıyla) ve Florida’yı İspanya’ya bıraktı. Antlaşma ayrıca ABD özel borçlarının Britanya vatandaşlarına ödenmesini, Newfoundland balıkçılığının Amerikan kullanımına açılmasını ve İngiltere’ye sadık olan Amerikanlar için adil yargılamalar yapılması gibi hükümleri de içeriyordu.


PARİS BARIŞ ANTLAŞMASI

Savaşın sonucunu açıklarken tarihçiler, İngilizlerin asla savaşı kazanmak için genel bir stratejiye aktif olarak katılmadıklarına dikkat çekerler. Ayrıca, savaşın ilk aşamalarında İngiliz generaller, özellikle görevden alınmış olan Howe, isyana karşı çabuk, kuvvetli ve akıllı bir önlem almayı reddetmişti. İsyana karşı ancak asgari risk almayı seçerlerken (örneğin, Carleton Ticonderoga'da ve Howe Brooklyn Heights'ta ve Pennsylvania'da) potansiyel olarak ölümcül darbeler indirme fırsatını kaybettiler. Çok önemli anlarda ciddi bir anlayış ve işbirliği eksikliği vardı (1777'de Burgoyne ve Howe'da olduğu gibi). İngilizler, sayıları çok fazla olan Loyalistlerin desteğini bekliyordu ancak önemli miktarda gönüllü çıkmamıştı.


ANTLAŞMA'NIN ORİJİNAL METNİ


Ancak tek başına İngiliz hataları, ABD'nin başarısını açıklamaya yetmez. Zamanla savaştaki seferberlikleri arttıkça, Amerikalılar genellikle düşmanlarını hatalara zorladılar. Üstelik Kıta Ordusu da, Steuben’in reformlarından önce bile hiçbir şekilde beceriksiz bir güç değildi. Milisler genellikle güvenilmez olsalar da, Arnold, Greene ve Morgan gibi onları anlayan ve krizlerde sık sık güçlendiren insanların öncülüğünde takdire şayan işlere imzalar atabildiler. Dahası, sıkıntıların dalgalarının dövdüğü bir kaya olan Washington, yavaş yavaş ama oldukça iyi bir şekilde generallik sanatını öğrendi. 1776'dan 1778'e kadar Fransa tarafından sağlanan destekler ve fonlar paha biçilmezdi, 1778'den sonra ise Fransız Ordusu ve deniz desteği gerekli bir hal almıştı. Bu nedenle sonuç, İngiliz hatalarının, Amerikan çabalarının ve Fransız yardımlarının bir kombinasyonundan kaynaklanır.

0 Yorumlar