20 kasım 1953 saat 10:30 sıralarında sabah sisi henüz dağılmış ve Vietnam kuzeybatısında, Laos sınırı yakınındaki Muong Thanh köyünü ortaya çıkarmıştı. Köy, Nam Yum nehrini ikiye böldüğü, 18 kilometre uzunluğunda ve 8 kilometre genişliğindeki bir vadide yer alıyordu. dört bir yanda, 1008 metre yüksekliğe erişen yemyeşil dağlar vardı. Bu dağların yamaçlarında yaşayan Meo kabilesi afyon elde etmek amacıyla haşhaş yetiştiriyordu. Vadinin tabanında ise etnik taylar bulunuyordu. bu köylüler direkler üzerine yerleştirilmiş, tepesi bambu bitkisiyle ve kalın yapraklarla korunmuş kulübelerde yaşıyordu. Köylüler günlük işlerine yoğunlaşmış, pirinç hasadı yapıyorlardı. Köyde konuşlu Viethminh askerleri güne arazi eğitimiyle başlamıştı. Toprak bir pistin etrafına havan ve makineli tüfek pozisyonu kuruyorlardı. O sırada tepelerinde iki motorlu bir uçağın gürültüsünü fark ettiler. Daha sonra bir köylü o anı anlatırken uçağın ''pamuk yumaklarına benzeyen beyaz benekler saçtığını'' söylemişti.  "Fakat bu benekler bir süre sonra büyüdü ve devamında asılı askerlerin havadan indiğini gördük."
 Dokuz yıl önce burma ormanlarına chinditleri indiren c-47 uçağı bu sefer usta Fransız paraşütçülerini "atla! atla! atla!" nidalarıyla indiriyordu. iki taburdan oluşan Fransızlardan bir tabur köyden uzakta, çok güneye inmişti. Bu nedenle köyün etrafındaki güvenliği sağlamak 6. kolonyal paraşüt taburuna kalmıştı. çoğunluğu Fransız olmakla beraber 200 Vietnamlının da bulunduğu 621 askerin komutasını Binbaşı Marcel Biegard yapıyordu. daha otuz yedi yaşında olmasına rağmen bir efsane haline gelmişti. "bir şey mümkünse yapılır" diyordu. Ya mümkün değilse denildiğinde ise "o da yapılır" yanıtını veriyordu.

İniş bölgesinde beklenenden fazla Viethminh askeri olması, Fransız paraşütçüler için sıradan bir inişi zor hale getirmişti. Bir tabur tabibi kör bir kurşunun alnına gelmesiyle yere serildi. Birçok paraşütçü araziye dağılırken inişte telsiz setleri parçalanmıştı. Ancak Bigeard durumu toparladı ve Viethminh askerleri üzerine bir taarruz başlattı. En nihayet tepede daire çizen b-26 uçaklarıyla irtibat kurdu. hava saldırılarıyla ve akşam üstü bölgeye ulaşan bir başka taburun gelmesiyle arazide güvenlik sağlanmış oldu. Fransızlar 15 asker kaybederken Vietminh 100'den fazla kayıp verdi. Fransızlar daha sonraları adından lanetle söz edecekleri Dien Bien Phu vadisini ele geçirmişti.
Fransızlar ele geçirdikleri bu vadiyi devamlı olarak hava yoluyla tahkim etmeye başlamıştı. Sayıları 10.813'ü bulan bu birimlerin başına, ''binecek bir at, öldürecek düşman ve yatakta bir kadından fazlasını'' istemediğini söyleyen Albay Christian de Castries getirilmişti. Söylenenlere göre Dien Bien Phu etrafını çevreleyen tepelerde bulunan müstahkem mevkilere o zamanki ve daha önceki metreslerinin adını vermişti. Oysa alfabetik sıraya göre kadın isimleri seçilmişti. Uçak pisti ve komuta koruganlarını yakından saran mevkilere Dominique, Eliane, Huguette ve Claudine isimleri verilirken daha kuzeydeki mevkilere Beatrice, Anne-Marie ve Gabrielle adı verilmişti. bu mevkiler siperler, dikenli teller ve mayınlarla güçlendirilmişti. Yaklaşık beş kilometre kadar güneyde Isabelle tarafından korunan bir pist daha vardı. Isabelle diğer koruganlara destek veremeyecek kadar uzaktı. Fransızlar tutsakları dahi siper kazmak için çalıştırıyordu ancak yeterli mühendis ve malzeme bulunmadığından birçok siper dayanıksız inşa edilmişti. Fransızların başlıca ateş gücü 24 adet 105 milimetrelik ve 4 adet 155 milimetrelik obüslerdi. Obüsler 40 kiloluk mermileri on beş kilometre uzağa atabilecek kapasitedeydi.



Kasım 1953 sonlarında Fransızların Dien Bien Phu'yu tahkim ettiğini öğrenen ''fil avcısı'' No Nguyen Giap derhal kuvvetlerini hazırlamaya başladı. Sonunda Dien Bien Phu yamaçlarında altı nizami tümeninden dördünü toplamıştı ki bu 50.000 muharip, 50.000 destek personeli demekti. Yüz binlere varan bu kuvvetin sevki ise modern askerlik tarihinde eşi benzerine zor rastlanan destansı bir girişim ile sağlandı. Ağır teçhizat taşıyan Rus yapımı Molotova kamyonlarının geçebilmesi için sık ormanlık alanda yollar açıldı. Ama ikmalin büyük bir kısmı Giap'ın deyimiyle sonu görünmeyen bir insan zinciriyle tamamlandı. Malzemeler elle itilen ''yük bisikletleri'' ve omuza asılan bambu boyunduruklarıyla nakledildi. Geceler boyunca taşınan top parçaları kuşatmanın yapılacağı Dien Bien Phu'ya gelindiğinde tekrar dikkatlice birleştiriliyor ve atışa hazır hale getiriliyordu. Yamacı çıkarken, topun önüne geçmiş yüzlerce insan uzun halatları santim santim çekiyordu, meşalelerin ışığı altında 500 veya 1000 metre çekebilmek için bütün bir gece harcanıyordu. Topun biri yamaçtan kayar gibi olunca bir asker vücudunu tekerleğin altına atmıştı. Bu uğraşlar sonucu Vietminh Dien Bien Phu'yu, içinde 105 milimetrelik topların da olduğu 206 sahra topu ve havanla kuşatmıştı.

Kuşatma ile beraber Fransızlar bölgeye yeni takviye kuvvetler istemişti. Bu takviyelerle beraber, içlerinde ikinci dünya savaşında tutsak olarak alınan alman askerlerinin de olduğu lejyonlar ile toplam 15.090 kadar askerleri bulunmaktaydı. Fransızlar çatışmalar sırasında günde, içinde şarap ve peynirin de olduğu 180 ton malzeme tüketiyordu. Fransızların son derece önemli bir kurum olarak bahsettiği iki adet genelevi bile vadiye indirilmişti. Genelevde Vietnamlı ve Afrikalı fahişeler çalıştırılıyordu. Buna karşılık 20 kilometre kuzeyde komuta mevzisi bulunan Giap otla doldurulmuş şilte üzerinde yatıyor, yanına birkaç parça et ve balık konmuş pirinç ile besleniyordu.
Fransızların geldiği ilk günden beri çatışmalar aralıklarla sürüyordu. Tahkim edilmiş mevzilerinden çıkan Fransız askerler büyük bedeller ödüyordu. içeride kalanlar da rahat değildi nitekim, sürekli top atışıyla dövülüyorlardı. Bu ön çatışmalarda bin'e yakın asker ölmüş veya yaralanmıştı. Asıl kuşatma ise 13 Mart 1954 günü öğleden sonra başladı. Bir yabancı lejyon çavuşu o anı, ''Top mermileri bir dolu fırtınası gibi üzerimize yağıyor'' diyerek durumu özetlemişti.
Özellikle 437 lejyonun savunduğu Beatrice etrafında yoğun ateş vardı. Beatrice koruganına komuta eden Yarbay Jules Gaucher akşam saat 7.30 civarında korugana isabet eden bir mermi ile kolları ve bacakları parçalanmıştı. Yarbay kısa süre sonra can verdi lakin çoğu subayın akıbeti de aynı oldu. Gizlice kazdıkları yaklaşım siperlerinden hızlıca çıkan Vietminh askerleri dalga dalga saldırırken, savunma görevi küçük rütbeli subaylar ile çavuşlara kalmıştı. Öncü Vietminh'ler dikenli tel ve mayınları ortadan kaldırmak için Bangalore torpidoları kullanıyorlardı. Lejyonerlerin kahramanca savunmasına rağmen Vietminh durmaksızın saldırıyordu. En nihayetinde gece yarısı bir subay telsizden şunları söyledi: "Artık her şey bitti. Vietler burada. Benim mevzimin üzerine ateş açın. Tamam!"
Vietminh topçusu birkaç güne uçak pistini kullanılmaz hale getirdi. O andan itibaren ikmal malzemeleri sadece havadan indirilebiliyordu ki bu bile tehlikeliydi zira 48 uçak düşürülmüştü. Güvenli bir pistin olmaması yaralı tahliyesini aksatmaya başlamıştı. Revir sakat ve yaralı askerlerle dolup taşıyordu. Sefalet havanın sıcaklığı, pislik, yağmur ve kurtçuklar ile iyice katlanmıştı. Kopuk bacaklar ve eller adeta bir cadı kazanını andırıyordu.
İkici kuşatma başladıktan sonra Dien Bien Phu'ya inen Binbaşı Biegard ve taburu hemen yakın zamanda kaybedilen Eliane-1 isimli koruganı almak için harekete geçti. Bacağına kramplar giren Biegard "orkestra şefi'' edası ile 8 adet telsizle operasyonu Eliane-4 içine kazılmış bir siperden yönetti. Sabah altıda başlayan taarruzda on dakikalık yaylım ateşinde 1800 mermi ateşlendi. Atışların ardından paraşütçüler takımlar halinde tepeye tırmandılar. Bu takımlar hızlıca hareket edip, direniş ceplerini geçtiler. Bir alev makinesiyle koruganın işini bitirdiler. "Bir alev ırmağı ardından yanık et kokusu yayıldı." Taarruz eden 160 kişilik ekipten 77'si öldürülmüş veya yaralanmıştı. Biegard, "Vietleri son adama kadar yok etmek zorunluydu. Hiçbiri geri çekilmiyordu." diye yazmıştı. Bu "harika muhariplerin" 2000 kişiden oluşan yeni kuvveti birkaç saat sonra tekrar saldırıya geçti. Biegard'ın elinde birkaç yüzden oluşan lejyonlar ve Vietnamlı paraşütçülerden kalan ihtiyat birliği
vardı. Dayanılmaz çürüyen cesetlerin kokusunun yayıldığı, durmaksızın ateşlenen topların gürültüsünün yankılandığı siperde saatlerce çarpışmalar sonucu Vietminh kuvvetleri 400 kadar ölü vererek çekilmek zorunda kaldı. Eliane-1 birinci dünya savaşını andıran muharebe sahasında 20 gün kadar daha dayandı. Kadın adları taşıyan bu mevziler tek tek düşüyor, onların düşmesiyle Vietminh topçusu biraz daha yaklaşıyordu. Tarihçi Martin Windrow'un sözleriyle "koruganlara tek bacaklı Fransız askerlerinin makineli tüfek kullandığı, tek kollu ve tek gözlü yoldaşların onlara mühimmat taşıdığı" mayıs başlarında kaçınılmaz son belli olmuştu. Fransızların son ümidi ABD hava kuvvetlerinin yardıma gelmesiydi hatta atom bombasının dahi atılacağından söz ediliyordu. Ancak başkan Eisenhower bunu reddetti. 7 Mayıs 1954'te Giap'ın askerlerinin komuta sığınağına yaklaştığı sırada Castries çatışmaları durdurma izni aldı. Ana kamptan son mesaj akşam 5.50'de gönderildi: "Her şeyi havaya uçuruyoruz. Elveda!"



Bu elli beş günlük kuşatmada 15.090 savunmacıdan 2.293'ü öldürüldü, çoğu yaralı olmak üzere 10.261'i teslim olup, yarıdan çoğu bir daha geri dönmedi. Vietminh kayıpları ise daha ağırdı. Kuşatmaya katılan Vietminh'lerden 25.000 kadarı öldürülmüş veya yaralanmıştı. Hindiçin savaşında toplam Vietminh kaybı ise 250.000'di.
Fransızlar teorik olarak savaşa devam edebilirdi ancak 1953 yılında yapılan bir ankette Hindiçin savaşına devam edilmesini halkın sadece yüzde 15'i istiyordu. Ayrıca bu savaş Fransa'nın toplam savunma bütçesinin üçte birini yutuyordu. Savaşta yıpranmış olan Fransızlar için Dien Bien Phu bir dönüm noktası olmuştu. Düşmanlarının nihai olarak yenileceğini 1946 yılında gören Ho Şi Minh bir Fransız diplomata şunları söylemişti: "Biz sizin bir adamınızı öldürürken siz on adamımızı öldüreceksiniz, ama sonunda tükenen siz olacaksınız."
1954 yılında göreve yeni başlayan Fransız Başbakanı Pierre Mendes-France ülkesini yeni bir barış sürecine sokmuştu. Ertesi ay Cenevre'de taraflar bir mutabakata vardı. Buna göre Vietnam en azından geçici olarak, on yedinci paralelden ikiye bölünecekti. Kuzeyin kontrolü Vietminh'de olurken, güneyde Ngo Dinh Diem yönetiminde komünist rejimden uzak bir yönetim olacaktı. Cenevre anlaşması uyarınca Vietminh Dien Bien Phu'da esir aldığı 3900 kişiyi serbest bıraktı. Askerler 4 ay esir tutulmalarına rağmen toplama kampından çıkmışcasına erimişlerdi. Bu askerler daha sonra Cezayir ayaklanmasında görev alacaktı.

2 Yorumlar

  1. Açıklama ve bilgi için çok teşekkürler gerçekten çok güzel olmuş emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil