1. Dünya Savaşında Türk-Alman Çatışması
Devletlerin çıkarları söz konusu olduğunda her şeyi göze alabileceği tarihte ve günümüzde dahi birçok defa karşımıza çıkmıştır. Devletler çıkarlarına ters bir durum söz konusu olduğunda müttefikleriyle bile çatışmayı göze alabilir. Osmanlı ordusunun ruslarla kafkas cephesinde 1917 yılına kadar yaşadığı çatışmalar neticesinde; tarihimizde sarıkamış faciası olarak bilinen askeri başarısızlıklarla birlikte birçok harekât düzenlenmiş ve Bolşevik Devrimini müteakip bu cephe göreceli olarak daha durağan bir döneme girilmiştir. Ancak bu cephede 1. Dünya savaşı sırasında milletimizce az bilinen bazı olaylarda vuku bulmuştur. Aşağıda bu bilinmeyen olaylardan birisi olan ve müttefik iki devletin bu bölgedeki çıkarları için yaşadığı çekişme ve neticesinde yaşanan çatışmayı süreçleriyle birlikte sizlerle paylaşacağım.
19. Yüzyıl başında yaşanan ve yaklaşık 7 milyon insanın
hayatına mal olan Napolyon Savaşları (1803-1815) sonrası toplanan Viyana Kongresi
ile Avrupa devletleri yaklaşık Yüz sene boyunca büyük çapta bir savaştan uzak
durmaya çalışmıştı. Fransız ihtilalinin tetiklediği milliyetçilik akımları ile
avrupa içerisindeki çıkar dengeleri değişmiş ve bu süre içerisinde Almanya dağınık
konfederasyon sisteminden çıkıp birleşik bir imparatorluğa bürünerek Avrupa’nın
en gelişmiş ekonomik güçlerinden biri haline gelmişti. 20. Yüzyıl başlarından
itibaren Avrupa’daki Birleşik Krallık ve Alman İmparatorluğu arasındaki çekişme
hızlanmış; İngiltere deniz aşırı bir sömürge imparatorluğuna dönüşüp dünya
hâkimiyeti için siyasi ve askeri girişimlerde bulunmaktayken, Almanya’da bu
gelişmelerin gerisinde kalmamak adına sanayi atılımları ve askeri teknolojisi
ile dönemin en donanımlı silahlı kuvvetlerinden biri haline gelmeye
başlamıştır. Bu iki iddialı ülkenin yanında devasa toprağa sahip Rus
Çarlığı, Orta ve Doğu Avrupa coğrafyasındaki Avusturya-Macaristan İmparatorluğu
ve Batı Avrupa ülkesi Fransa’da ufukta beliren güç gösterisi için askeri ve
siyasi kulvarda hazırlık içerisindeydi. Bu gelişmeler çerçevesinde 1914 yılında
1. Dünya savaşı başlamış ve ilerleyen süreçte bu devletlerle birlikte Osmanlı
İmparatorluğu da savaşa katılmıştır. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Alman
İmparatoru Kaiser 2. Wilhelm’in gayretiyle yapılan Osmanlı - Alman ittifakı
çerçevesinde Almanya’nın öncelikli hedefi Birleşik Krallık bünyesindeki
müslüman sömürge halklarını Osmanlı üzerinden kışkırtarak İngiltere’nin dünya
egemenliğini baltalamaktı. Ayrıca Osmanlı coğrafyası üzerinde açılacak ek
cepheler ile de Rus ordularının bir kısmı buralara kaydırılmış olacak ve Avrupa
coğrafyasındaki Rus - Alman çatışmasına askeri açıdan daha rahat hâkim
olunacaktı. Öte yandan Osmanlı ordusu da Alman subayların gözetiminde
modernize edilecekti. Osmanlı Devleti ise planlarını öncelikli olarak Rus ve İngiliz
tehlikelerine karşı kendini savunmak için yapmaktaydı.
![]() |
Savaşın ilerleyen safhalarında Rusya’nın Bolşevik Devrimiyle devre
dışı kalması üzerine Kafkasya Cephesinde karşılaşılacak zorluklar sırasıyla;
sivil Türkleri katleden Ermeni Çeteleri, İran’dan Kuzeye yönelip Bakü petrollerine
konmak isteyen İngilizler ve Osmanlı’nın Kafkasya üzerinden Azerbaycan’a yönelip
Bakü’yü ele geçirmesine karşı koyacak olan Almanlar olacağı en başından
anlaşılmıştı. Savaş boyunca çeşitli cephelerde Osmanlı subayları ile beraber
aktif görevde bulunan müttefik Alman subaylar arasındaki en büyük çekişme bu
cephede 1918 yılında yaşanmıştır. Yeraltı kaynakları ve stratejik konumu
nedeniyle cazip bir bölge olan Kafkasya’da dünya savaşı müttefiki bu iki ülke
birbirlerine silah doğrultmuş ve durum karşılıklı restleşmelere kadar
gitmiştir. Bahsedilen çekişmelerin temel sebebinin 3 Mart 1918 tarihinde imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması olduğu söylenebilir. Bu mutabakat
dâhilinde Kars, Ardahan, Artvin ve Batum gibi stratejik şehirler Osmanlı topraklarına
katılmış ve Osmanlı Devleti’nin bu avantajı Azerbaycan ile birleşmek amacıyla
kullanmak istemesi Almanya’nın Kafkasya’daki petrol rezervleri ile ilgili
emellerine ters düşmüştür.
![]() |
General Erich Friedrich Wilhelm Ludendorff |
Almanya’nın Kafkas petrollerine ilgisi ise 1917 senesinde Irak Cephesindeki başarısızlıklardan sonra başlamıştır. Avrupa’nın önemli petrol sahası Galiçya’ya hakim olunamaması, müttefik Romanya’nın Ploieşti şehrindeki petrol tesislerinin Kasım 1916’daki bir İngiliz sabotajında ağır hasar görmesiyle talepleri karşılayamaması ve Ortadoğudaki askeri başarısızlıklardan ötürü yöredeki petrol sahalarının kontrol altına alınamaması Almanya’nın rotasını Kafkasya’ya çevirmesine neden olmuştur. Alman Orduları Yüksek İdaresi Komutanı General Erich Friedrich Wilhelm Ludendorff yeni petrol kaynaklarının bulunamaması durumunda 1918’de ingiliz, Fransız ve Amerikan Kuvvetlerine karşı planladıkları taarruz harekâtlarını gerçekleştiremeyeceklerini belirtmiştir. Öte yandan Bolşevik İhtilali sonrası kurulan yeni Sovyet Rusya yönetimi de Bakü petrolü’nün dörtte birini Almanya’ya vermeyi taahhüt etmiştir. Almanya’nın Batum üzerindeki hassasiyeti oldukça ciddidir. Bu şehirdeki liman kontrol altına alındığı takdirde kafkasya’daki petrolün karadeniz üzerinden Avrupa’ya gönderilmesinde de söz sahibi olunacak ve bu adım bölgedeki stratejik dengeleri Almanya lehine değiştirebilecektir. Bakü petrollerini bu limana aktaracak demiryolu ise Tiftis’ten geçmektedir. Bu sebeple lojistik hatların bulunduğu bölgelerin güvenlik altına alınmasına öncelik verilmiş ve bu plan Alman İmparatorluğunun Asya içlerine yayılma stratejisinin bir parçası sayılmıştır. Irak, İran ve Afganistan'a gönderilen Max Von Oppenheim ve Wilhelm Wassmuss gibi diplomat görünümlü istihbaratçılar aracılığı ile bu ülkelerde yaşayan halklar üzerine Alman çıkarlarına uygun şekilde yayılan Panislamizm propagandası sayesinde Hindistan’a kadar nüfuz etmenin planları yapılmıştır. Kafkasya’da Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakarak müttefik arayışına giren Almanya’nın Gürcistan’ı siyasi bağlamda desteklemesi Bolşevik İhtilali dönemine dayanır. 26 temmuz 1917 tarihinde Berlin’e giden Gürcü Milli Komitesi, bağımsızlıklarının tanınması ve Gürcü Ordularının İttifak Devletleri safına kabul edilmesi için talepte bulunurken, 7 ağustos 1917'de Stockholm’de gerçekleşen bir görüşmede de askeri yardım için diplomatik temaslarda bulunmuştur. Bu teklif üzerine Almanya’nın Gürcistan’a silah, cephane ve para gönderme teşebbüsleri görülmektedir. 1918 senesinde Almanya’dan Gürcistan’a gönderilen para 726 bin Ruble civarındadır. Bu çerçevede 3-4 haziran 1918 günlerinde Almanya Başbakanlık binasında gerçekleşen bir görüşme sonrası son dönemlerdeki Türk-Alman Anlaşmazlığının zirve yaptığı belirtilmektedir. Korgeneral Otto Von Lossow, Enver Paşa’nın emperyalist emelleri olduğunu ve iki ülkenin müttefik olmalarına rağmen Kafkasya üzerindeki çıkarlarının çatıştığını dile getirmiştir. Bu toplantıyı takiben 10 haziran 1918 tarihi, 1. Dünya Savaşı sırasında Türk-Alman ilişkilerinin kopma noktasına geldiği gün olarak bilinir. Osmanlı’nın yöredeki askeri operasyonunun temel amaçlarından biri, Kafkasya’da Türk-Alman İttifakına ters düşen Alman yayılmacılığının Gürcistan’ın içlerine ve hatta Azerbaycan’a yönelmesini engellemektir. Bu tarihten önceki askeri yazışmalarda, ‘’Almanlar’a karşı girilecek olası bir çatışmanın kesinlikle kayıtlara geçirilmemesi üzerinde durulmuştur’’. kazım karabekir’in hatıralarında Kafkasya’daki Alman nüfuzuna karşı alınacak önlemler için verilen emirlere de maddeler halinde değinilmiş ve “Almanlar ile çatışma” isimli bir başlık altında bu husus detaylıca işlenmiştir. Birinci Kafkas Kolordusu Komutanlığına 2 haziran 1918 tarihinde İstanbul’dan gönderilen bir telgraftaki bu emir listesinin ilk maddesinde açıkça ''Alman Müfrezelerine nerede temas edilirse teslim olmalarının istenmesi, direndikleri takdirde şiddet kullanılması ve esir alınacak almanların da derhal kars’a sevk edilmelerine'' değinilmektedir. Ayrıca Azerbaycan’daki Gence-Kazah ve Gürcistan-Ermenistan arasındaki ulaşımı sağlayan Tiflis-Karakilise (Vanadzor) istikametindeki demiryollarının bulunduğu bölgelerdeki tüm Alman birliklerin pasif hale getirilmesi talimatı da verilmiştir. Vorontsovka ve Celaloğlu (Stepanavan) bölgelerinde ciddi bir çatışma öngörüldüğünden; bu bölgelere askeri takviye yapılması öngörülür. Bu emir listesi İstanbul’dan geldiği için Almanya’ya karşı alınacak bu tedbirlerin bizzat başkumandan vekili ve harbiye nazırı Enver Paşa tarafından alındığı söylenebilir. Ayrıca bu bölgelerde Gürcü ve Ermeni Kuvvetleri arasında da çatışmalar yaşanmıştır.
![]() |
Wilhelm Wassmuss |
Max Von Oppenheim |
![]() |
Noe Ramishvili |
![]() |
Otto Von Lossow |
![]() |
General Freiherr Kress Von Kressenstein |
Alman ve Gürcü Subaylar Bir arada |
Tiftis'e Konuşlanmış Alman Askerler |
Bu bölgede yer alan ve Kars ile Ardahan illerine yaklaşık 200 km uzaklıktaki bugünkü Ermenistan’ın Tashir Kenti, Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya savaşı dönemi tarihinde önemli bir yere sahiptir. Eski ismi Vorontsovka olan bu kentte 10 Haziran 1918'de Vehip Paşa’nın (Mehmet Vehip Kaçı) başında bulunduğu 9. Kafkas Tümeni’ne Tiflis’e harekat emri vermesi ile Türk ve Alman birlikleri karşı karşıya gelmiş, çatışma sonunda Osmanlı kuvvetleri galip gelerek Alman tarafından esirler alınmıştır. Bunun üzerine Kuzeye çekilen Alman Kuvvetleri 12 haziran 1918'de tiflis’e yerleşmiştir. Aynı tarihlerde Nuri Paşa da Kafkas İslam Ordusu ile Azerbaycan’a yönelik harekatı başlatmıştır.
Türk-Alman Çatışmasının Yaşandığı Bölge |
Burada önemli bir detaydan da bahsetmek gerekir; Vorontsovka’daki Türk-Alman çatışması sonrası Almanya, Osmanlı ordusundaki tüm subaylarını geri çekme kararı alır ve bunun üzerine Osmanlı Ordusu Tiflis’i elinde bulunduran Alman Birliklerine karşı hazırladığı ileri harekatı iptal etmek zorunda kalır. Enver Paşa’nın Alman Orduları Yüksek İdaresi Komutanı General Erich Ludendorff’a 10 haziran 1918’de gönderdiği bir telgrafta Alman Ordusunun kendilerine haber vermeden Tiflis-Poti Demiryoluna iki Alman Taburu çıkardığını ve bu durumdan duyduğu rahatsızlığı dile getirirken de Vorontsovka’da meydana gelen hadiseyi Alman tarafına şu şekilde aktarmıştır.
"Karakilise yakınlarında
Ermeniler ile girdiğimiz bir çatışmada, Alman
Özel Birlikleri’nin Ermeniler‘in yanında bize karşı savaştığı söylendi.
Buna önce inanmak istemedim ve ermeniler‘in bir oyunu olarak düşündüm. Ancak
bunun gerçek olduğu anlaşılınca bu özel birlikler silahsızlandırılarak geri
gönderildi. Göründüğü kadarıyla bu girişim General
Otto Von Lossow tarafından gerçekleştirildi. Eğer böyle giderse Ermeniler ve
Gürcüler, Osmanlı Devleti ile Almanya arasında Kafkasya konusunda bir
anlaşmazlık olduğunu düşünecekler ve bu da bizim zararımıza olacaktır. Bundan
dolayı müttefikler arasındaki yanlış anlamaları önlemek için Kafkasya konusundaki
düşüncelerinizi zamanında bize bildirmeniz çok önemli.”
Enver Paşa gönderdiği bu telgrafın devamında ise 3. Ordu’dan
gelen istihbarata göre Alman Birliklerinin Sohumkale’ye
de Özel Birlik çıkarttığını ve bu birliklerin yöredeki müslümanları
silahsızlandırıp hristiyanlara silah dağıttığını iletmiş; ayrıca ortak
çıkarlarının zarar görmemesi için bu durumun düzeltilmesini rica etmiştir. Nuri Paşa,
15 Haziran 1918’de Kafkas İslam
Ordusu’nun Ermeniler tarafından pusuya düşürülerek yaklaşık 200 şehit verme sebebini bölgedeki
demiryollarını ellerinde bulunduran Almanların bu bağlantıları Osmanlı
Kuvvetleri ile paylaşmamasına ve bu sebeple lojistik desteğin karadeniz
kıyılarından hareketle Artvin, Ardahan, Kars, Karakilise ve Dilican
istikametinde zor şartlarda yapılmasına bağlamıştır. General Von Kressenstein,
18 haziran 1918 tarihli telgrafta Nuri
Paşa’nın Azeriler tarafından çok benimsendiğini ve bu yüzden Azerbaycan üzerindeki
Osmanlı egemenliğinin Almanya tarafından önlenmesi durumunda iki tarafın da
zarar görebileceğini dile getirmiştir. Bunun üzerine General Erich
Ludendorff, 27 haziran 1918 günü Enver
Paşa’ya gönderdiği bir telgrafta Osmanlı Kuvvetleri’nin Azerbaycan’daki varlığına
göz yumulması durumunda Almanya’nın başta Gürcistan olmak üzere Kafkasya’daki ekonomik
çıkarlarının tanınmasını, demiryolları ile bakü’deki petrol sahalarının kendi
kontrollerine verilmesini ve bu konuların müzakere yolu ile çözülmesini talep
etmiştir. Osmanlı Devleti ve Alman İmparatorluğu arasındaki bu rekabet devam
ederken, Güney Azerbaycan’da konuşlanmış İngiliz Birlikleri’nin de bölgeye
askeri harekat yapma ihtimali bulunmaktadır. Nitekim 1918’in Ağustos ve Eylül aylarında
ingilizler‘in Ermeni Çeteleri ve Sovyet Kuvvetleri ile ortak giriştikleri Bakü muharebesinde
galip taraf Osmanlı Kuvvetleri olmuştur. Alman Orduları Yüksek İdaresi Komutanı
General Erich Ludendorff’un hatıratında almanya’nın Karadeniz yöresindeki
askeri varlığı hakkındaki yorumunu şu şekildedir.
“Karadeniz’de bir alman
koloni hükümeti tesisi fikrini hayali olduğundan dolayı reddediyorum.”
Genelkurmay Başkanı’na denk sıfata sahip bir alman subayın
böyle bir beyanda bulunmasına rağmen Almanya’nın 1918 senesinde müttefikleri Osmanlı Devleti ile çatışma uğruna Karadeniz
ve Kafkaslar üzerindeki emellerini ısrarla sürdürmesi oldukça düşündürücüdür.
Ludendorff bu sözleri savaşın kaybedilmesi sonrası bir öz eleştiri manasında
yazmış da olabilir.
Ağırlıklı olarak yabancı kaynaklarda bahsi geçen bu konunun Osmanlı
dönemi kaynaklarında olmamasının sebebinin ise 2 Haziran 1918 tarihinde Birinci Kafkas Kolordusu’na gönderilen
telgrafta Almanlar ile girilecek olası çatışmanın kayıtlara geçirilmemesi emri
olduğu söylenebilir. Resmi kayıtlarda bulunmayan Vorontsovka Muharebesi hakkındaki detaylı bilgilere Kafkas
Cephesinde görev almış Osmanlı Subayları’nın kişisel notlarında muhtemelen
rastlanabilir. Ancak tasnif edilmemiş Osmanlı kaynaklarında da bu muharebe ile
ilgili çeşitli kaynaklar olabileceği kanaatindeyim.
0 Yorumlar