Crowds of French patriots line the Champs Elysees-edit2.jpg
Paris'in Kurtuluşu, ABD Ordusu Şanzelize Caddesi'ne. Arka Planda caddedeki meşhur "Zafer Takı" ve Kalabalıktan birinin açtığı "Vive de Gaulle" - "Çok Yaşa de Gaulle" pankartı göze çarpıyor.

NormandySupply edit.jpg
Normandiya Çıkarmasından sonra kıyıya yığınak yapan ABD Ordusu. 

Hitler, Fransa'yı aldıktan ve Britanya Muharebesi'nde yaptığı hatalardan sonra denizaslanı harekatını gerçekleştiremeyip Rusya'ya saldırmıştı. 1944'e doğru hiçbir şey Almanlar için yolunda gitmediğinden dolayı Hitler, Rommel'i Atlantik Duvarı dediğimiz devasa savunma duvarının sorumlusu yapmıştı. Zira ortada bir İngiltere vardır, yetmemiştir, Tunus, Libya elden çıkmıştır ve Alman Orduları İtalya'da çarpışmaktadır. Hitler Husky harekatından sonra (Sicilya'nın ve müteakip İtalya'nın işgali) müttefiklerin Fransa'ya çıkarma yapıp Almanlar daha Ruslarla uğraşırken bir anda yeni bir cephe açmasından hitler feci derecede korkmaktadır. Eisenhower da bunu bildiği için aldatma planlarıyla Hitler'i deyim yerindeyse "paranoyak etmeyi" iyi bilmiştir ki, ABD'nin savaşa girmesiyle Norveç'in kuzey kıyılarından başlayarak Danimarka'nın kuzey denizi kıyıları, Belçika, Hollanda boyunca devam edip Fransa'nın Manş denizi'ne olan kıyılarına kapsayıp Atlantik Kıyılarına kadar devam eden devasa bir tahkimat kurmuştur.


Atlantik Duvarı.

Normandiya işgali, başlamadan önce son derece tehlikeli bir harekat olarak gözüküyordu. müttefik birlikleri, düşmanın tahkim etmek ve engellerle kaplamak ve mayınlarla döşemek için yeterince zamanlarının olduğu, dört yıldır işgal altında bulundurduğu bir kıyıya çıkmak zorundaydılar. almanların savunma amacıyla batı'da 58 tümenleri vardı ve bunlardan onu çok hızlı bir şekilde karşı taarruza geçebilen panzer tümenleriydi. müttefiklerin, şu anda ingiltere'de toplanan büyük çaptaki kuvvetleri savaşa iştirak ettirme gücü, manş denizi'ni geçmek zorunda olmaları ve mevcut çıkarma gemi miktarlarıyla sınırlıydı.

İlk havadan deniz çıkarma nakliyesinde, 3 hava indirme tümeni ile birlikte ancak 6 tümen çıkartabileceklerdi ve sahildeki bu miktarı iki katına çıkarabilmelerinden önce bir hafta geçecekti. onun için, hitler'in "atlantik duvarı" dediği bu duvarın taarruzla ele geçirilme şansı ve denize dökülmeye ilişkin riskler konusunda endişeli olmak için neden vardı. bununla birlikte, tahminin aksine, ilk tutunma bölgeleri hemen 130 kilometre genişliğinde büyük bir köprübaşına dönüştürüldü. düşman, müttefik kuvvetler köprübaşından yarma harekatıyla çıkıncaya kadar tehlikeli bir karşı taarruza girişmeyi başaramadı. yarma taarruzu mareşal montgomery'nin ilk planlamış olduğu tarzda ve yerde icra edildi. o zaman fransa'daki bütün alman cephesi çabucak çöktü.

Bilgisayar Oyunlarında Oynadığımız o meşhur Harita. Omaha Sahilinin çıkarma planı. Omaha, Utah, Gold, Juno ve Sword kod adlı sahillerden en kanlı çarpışmaların yaşandığı Sahil, Omaha Sahiliydi. "Omaha, Utah" gibi isimler sadece kod adlarıdır.

Utah kod adlı Sahile çıkarma. 


geriye dönüp bakıldığında, çıkarmanın gidişatı son derece kolay ve olumlu gözükmektedir. ne var ki görünüşler aldatıcıdır.

nihayetinde "plana göre giden" ancak zamanlamaya göre gitmeyen bir harekattı. başlangıçta başarı ile başarısızlık arasında fark kıl payıydı. nihai zafer, müttefiklerin başlangıçta büyük bir tehlike içinde bulunduklarını ve kıl payı kurtulduklarını gizlemişti.

işgalin sorunsuz ve olumlu bir şekilde ilerlediğine dair yaygın kanaat, montgomery'nin, "muharebenin işgalden önce tam planlandığı gibi cereyan ettiğine" ilişkin müteakip vurgulaması ve müttefik ordularının 90 gün zarfında sen nehri hattına ulaşmasıyla desteklendi. sen nehri, nisan ayında hazırlanan tahmini haritanın üzerinde, çıkarmayı takip eden (d+90) doksan gün zarfında ele geçirilmesi gereken bir hat olarak işaretlenmişti.

sanki icra etmiş olduğu her harekatın daima tam planladığı gibi, bir makinenin kesinliği ve doğruluğunda ilerlediği ya da ilahi takdirmiş gibi konuşmak montgomery'nin "tarzıydı." o karakteristik konuşma tarzı genellikle koşullara uyum sağlamasını gölgelemiş ve böylece ironik bir şekilde esneklik ile kararlılığı sevk ve idarede birleştirmesindeki başarıdan kendisini mahrum bırakmıştır.

asıl planda, caen çıkarmanın ilk günü olan 6 Haziran'da ele geçirilecekti. başlangıç iyiydi. kıyı savunmaları saat 09:00'a kadar bertaraf edildiler. fakat, montgomery'nin raporu caen'in iç kısımlarına doğru ilerlemenin öğleden sonraya kadar başlamadığını örtbas etmiştir. bu kısmen, sahillerdeki felç eden trafik sıkışıklığından, ama ayrıca kendilerini durduracak neredeyse hiçbir şey olmadığı bir anda, muharebe mahalindeki komutanların aşırı temkinliliğindendi. sonunda işgal bölgesinin kilit noktası caen'e doğru ilerlemeye başladıklarında, bütün normandiya işgal bölgesindeki yegane panzer tümeni muharebe sahasına geldi ve ilerlemeyi durdurdu. ertesi gün ikinci panzer tümeni çıkageldi. nihayet şiddetli çarpışmalardan sonra, caen'in emniyete alınması ve temizlenmesi bir aydan daha uzun sürdü.

 
 Müttefiklerin çıkarmasından önce durum ve Alman Kuvvetlerinin Konuşlanmaları. 6 Haziran 1944. 

Müttefiklerin Çıkarmadan Önce Havada Planları.

Ayrıca, Montgomery'nin asıl niyetine göre, İngilizlerin sağ kanadında zırhlı bir kuvvet, kıyıdan 30 kilometre mesafedeki Villers-Bocage'nin içine doğru derhal harekete geçecek ve böylelikle Caen'in batı ve güneybatısından geçen yolları kesecekti. Ancak, Montgomery'nin hikayesinde bundan bahsedilmemiştir. Her ne kadar Caen'in batısında kıyı savunmaları yarılmış olduklarından dolayı önemsiz bir direniş olmakla birlikte, bu ilerleme başlamakta yavaş kaldı. Esirler sonradan, üçüncü güne kadar cephenin 15 kilometrelik bölümünün sadece bir Alman seyyar birliği olan plan keşif taburunca himaye edildiğini açıkladı. Daha sonra bölgeye üçüncü bir panzer tümeni gelmeye başladı ve orada mevzilendi. İngilizler 13 Haziran'da Villers-Bocage'ye girmeyi başarmakla birlikte, buradan tekrar atıldılar. Daha sonra bölgeyi dördüncü bir panzer tümeni takviye etti. Villers-Bocage'nin nihai olarak ele geçirilmesi iki ay sürdü.

6-12 Haziran 1944 arası Normandiya'da genel durum. 

Asıl fikir de, Cherbourg Limanı ile birlikte bütün Cotentin Yarımadası'nın iki hafta içinde ele geçirileceği ve daha sonra bu batı kanadında harekat gününden sonraki yirminci güne kadar (D+20) yarma harekatı yapılacağı idi. Fakat bu kanatta, her ne kadar Alman kuvvetlerin büyük kısmı ve daha sonra gelen takviye birlikleri, aslında Montgomery'nin hesaplamış olduğu gibi Caen yakınında doğu kanattaki İngiliz ilerlemesini durdurmakta meşgul edilmekle birlikte, Amerikan çıkarma noktalarından içeri doğru yapılan ilerleme çok daha yavaş oldu.

Her ne kadar yarma harekatı sonunda, Montgomery'nin planlamış olduğu gibi batı kanadından gelmiş olmakla birlikte, Temmuz ayı sonuna, çıkarmanın başlamasından 56. güne kadar (D+56) başlamadı.

Şayet Müttefikler Manş'ın uzak kısmında yığmak yapmak için yeterince geniş ve derin bir köprübaşı ele geçirebilirlerse, toplam kaynakları düşmanınkinden o kadar fazla olmuş olacaktı ki, er ya da geç yarma harekatı ihtimali çok güçlüydü. Eğer Müttefikler topladıkları kuvvetleri için yeterince arazi ele geçirebilirlerse, hiçbir su bendinin taşan sel sularını devamlı olarak durduracak kadar sağlam olması mümkün değildi.

Neticede, "Köprübaşı Muharebesi"nin uzaması Müttefiklere yaradı. Bu, "sonu hayırlı oldu" atasözü gibiydi. Çünkü Batı'daki Alman kuvvetlerinin büyük bölümü oraya çekilirken, aynı zamanda bu birlikler yüksek komuta kademesindeki görüş ayrılıklarından ve gökyüzüne hakim olan muazzam Müttefik kuvvetinin daimi engellemesinden dolayı azar azar geliyorlardı. ilk gelen ve boşlukları tıkamak için kullanılan panzer tümenleri sabit birlikler olarak kullanıldılar (zırhlı birlik değil piyade unsuru gibi). Böylelikle açık arazide muharebeye girmesi gerektiğinde Almanları ihtiyaç duyacağı seyyar muharip unsurundan mahrum ettiler. Müttefiklerin bu yarma harekatını çok fazla geciktiren direnişin sertliği, onlara yarmayı başardıklarında Fransa boyunca önü açık bir güzergah imkanı sağlamıştı.

Şayet Müttefiklerin tam bir hava hakimiyeti olmasaydı, sahilde tutunma şansları olmayacaktı. Donanmanın topçu ateşine de çok şey borçlulardı ancak belirleyici unsur, Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanı Eisenhower'ın yardımcısı Hava Orgeneral Tedder'in komuta ettiği Müttefik hava kuvvetlerinin felç edici etkisiydi. Doğuda Sen Nehri, güneyde Loire Nehri üzerindeki köprülerin birçoğunu imha eden Müttefik hava kuvvetleri, Normandiya muharebe sahasını stratejik tecrit alanına dönüştürdü. Alman ihtiyatları uzun dolambaçlı yolları kat etmek zorunda kaldılar ve yürüyüşlerinde o kadar sürekli taciz ve saldırılara uğradılar ki, hiç bitmeyen gecikmelere maruz kaldılar ve ancak çok azı gelebildi.

Harekat Öncesi Genel Durum.

Fakat bu başarısızlıkta, bombardımanlar kadar Hitler ve generalleri ile generallerin kendi aralarındaki fikir çatışmaları da etkili oldu.

Başlangıçta Almanların asıl çıkmazı, Hollanda'dan Fransız sahillerine, oradan İtalyan dağ sınırına kadar uzanan 4.800 kilometrelik kıyı şeridini korumak zorunda olmalarıydı. 58 tümenin yarısı sabit tümenlerdi (mekanize ve zırhlı olmayan) ve o uzun kıyı şeridi boyunca bölgelerde mevzilenmişlerdi. Fakat diğer yarısı sahra tümenleriydi ve bunların içinden 10 panzer tümeni oldukça seyyar tümenlerdi. Bu durum düşmana, istilacıları sahilde tutunmadan ve tahliye edilemeyecek kadar güçlenmeden denize dökmek için ezici bir üstünlük imkanı sağladı.

Çıkarma günü 6 Haziran 1944'te (D-Day) Normandiya'da ve Müttefiklerin karaya çıktıkları kıyı şeridinin yakınında bulunan tek panzer tümeni o gün, Montgomery'nin kilit Caen noktasını ele geçirme planını başaramadı. Panzer tümeninin bir kısmı İngiliz cephesini gerçekten yarmış ve sahile kadar inmişti. Ne var ki yarma etkili olamayacak kadar küçüktü.

Şayet, 4.Panzer Tümeni kadar bölgede mevcut olan on panzer tümeninden üçü bile hazır olmuş ve çıkarma günü (D-Day) müdahale edebilmiş olsaydı, Müttefikler tutunma bölgelerinde birlikleri buluşmadan ve mevziler sağlamlaştırılmadan evvel denize dökülebilirlerdi. Fakat bu şekilde herhangi güçlü ve ani bir karşı taarruz, Alman komuta heyetindeki, hem muhtemel işgal yeri hem de işgale nasıl karşı konulacağına ilişkin uyuşmazlık sonucunda gerçekleşmedi.

Çıkarmadan evvel, Hitler'in sezgisi generallerinin Müttefiklerin nereye çıkacağına ilişkin tahminlerinden daha başarılı çıktı. Ne var ki, çıkarmadan sonra Hitler'in sürekli olarak müdahalesi ve katı kontrolü onları durumu düzeltme şansından yoksun bıraktı ve nihayetinde felakete yol açtı.

Batı Cephesi Komutanı Mareşal von Rundstedt, çıkarmanın Manş Denizi'nin dar kısmı olan Calais ve Dieppe karşısından geleceğini düşündü. Rundstedt'in görüşü, bu hareket tarzının Müttefiklerin için daha doğru bir strateji olduğuna ilişkin kanaatine dayanıyordu. Ancak bu kanaat eksik bilgiyle desteklenmişti. İşgal ordularının toplanmakta olduğu ağzı sıkı (ketum) adadan önemli bir şey sızmadı.

Günther Blumentritt

Rundstedt'in kurmay başkanı General Günther Blumentritt, daha sonraki sorgulamasında, Alman istihbarat Teşkilatı'nın nasıl kötü bir şekilde afallatıldığını anlatmıştır:

"İngiltere'den sızan haberlerin çok azı güvenilirdi. (istihbarat) teşkilatımız bize, Güney İngiltere'de Amerikan ve İngiliz birlikle­rinin toplandıkları yerler hakkında genel raporlar verdi. İngilte­re'de gözlemlediklerini telsiz vericileriyle rapor eden az sayıda Alman ajanı vardı. Fakat bize ilettiklerinin (gözlemlerinden) dışında pek az şey öğrenebildiler. Öğrendiğimiz hiçbir şey bize işgalin gerçekten nereden geleceğine ilişkin kesin bir ipucu vermedi."

Bununla birlikte, Hitler'in içinde Normandiya'ya dair bir "his" vardı. Hitler Mart'tan bu yana generallerine Caen ve Cherbourg arasında bir çıkarma ihtimaline ilişkin defalarca uyarılar gönderdi. Hitler, bu isabetli sonuca nasıl vardı? Karargahında bulunan General Warlimont'a göre bu sonuç İngiltere'de birliklerin, Amerikalıların güneybatıda olmak üzere genel tertiplenmeleri ile birlikte Müttefiklerin mümkün olan en kısa sürede büyük bir limanı ele geçirmeye gayret edecekleri ve bu gayeleri için en muhtemel limanın Cherbourg olacağına ilişkin inancından esinlenmişti. Hitler'in vardığı sonuç gözlemcilerin, birliklerin Normandiya'daki planlanan bölgeye benzer düz ve açık bir kıyı şeridinde karaya çıktıkları Devon'daki (Güneybatı İngiltere) büyük işgal tatbikatına ilişkin raporlarıyla güçlendirildi.

Manş kıyısındaki kuvvetlerin komutanı olan Rommel, Hitler'in dediğine geldi. Rommel, son birkaç ay içerisinde, sualtı engellerinin, bomba emniyetli koruganlarının inşalarını ve mayın sahalarını döşemesini hızlandırmak için hummalı bir gayret içindeydi ve Haziran ayına gelindiğinde Atlantik Duvarı bahardakinden çok daha kalındı. Fakat Müttefiklerin şansına, Rommel'in Normandiya'daki savunma tesislerini arzu ettiği ya da Sen Nehri doğusundakilerin durumuna bile getirecek ne zamanı ne kaynağı oldu.


Erwin Rommel... Çöl Tilkisi.

Rommel, ayrıca Normandiya Çıkarması'na nasıl karşı konacağı konusunda Rundstedt'le anlaşmazlık içindeydi. Rundstedt, Müttefikler karaya çıktıktan sonra onları mağlup etmek için girişilecek güçlü bir karşı taarruz planına güveniyordu. Rommel ise bunun Müttefiklerin hava hakimiyeti ve onların Alman ihtiyatlarını böyle bir karşı taarruza kalkışmada geciktirme kapasitesi göz önüne alındığında çok geç olacağını düşünüyordu. Rommel, istilacıları yenmek için en iyi fırsatın onları adamakıllı bir şekilde sahile yerleşmeden önce durdurmak olduğunu anladı.

Fiili plan bu farklı fikirler arasında bir uzlaşma planı haline geldi  ve iki işi birden yapmak isterken hiçbirini başaramadı. Daha kötüsü Hitler, muharebeyi uzaktaki Berchtesgaden'deki karargahından kontrol etmekte ısrar etti ve ihtiyatların kullanılmasını çok sıkı bir şekilde kontrolünde tuttu.


Normandiya'da, Rommel'in sorumluluğunda sadece bir panzer tümeni vardı. Rommel bu tümeni Caen'in hemen arkasında mevzilendirdi. Böylece tümen İngilizleri çıkarma günü (D-Day - 6 Haziran 1944) orada durdurabildi. Rommel, Amerikalıların çıkarma yaptıkları sahillere yakın olan St. Lo bölgesi yanına yerleştirmek amacıyla ikinci bir panzer tümeni için boşuna yalvarmıştı.

Çıkarma günü (D-Day) Alman cephesinde değerli saatler tartışmayla harcandı. Mevcut en yakın genel ihtiyat birliğinin bir kısmı olan 1. SS Panzer Kolordusu Paris'in kuzeybatısındaydı. Ancak Rundstedt, Hitler'in karargahının izni olmadan onu intikal ettiremedi. Mareşal von Rundstedt'in kurmay başkanı Blumentritt bu olayı şöyle naklediyordu:

Daha saat 04:00'da Mareşal von Rundstedt adına Hitler'in karargahına telefon ettim ve Rommel'in vurucu gücünü artırmak için bu kolordunun serbest bırakılmasını istedim. Fakat Jodl, Hitler adına serbest bırakmayı reddetti. Jodl, Normandiya'daki çıkarmaların bir aldatmadan öte bir şey olup olmadığından kuşkuluydu ve başka bir çıkarmanın Sen Nehri'nin doğusuna yapılmakta olduğundan emindi. Münakaşa kördöğüşü bu kolordunun nihayet bizim kullanmamız için serbest bırakıldığı saat 16:00'a kadar bütün gün sürdü. 

Çıkarma gününe ait diğer iki şaşırtıcı gerçek bizzat Hitler'in sabahın geç saatlerine kadar çıkarmadan haberi olmaması ve Rommel'in bölge dışında olmasıydı. Bu etkenler olmasaydı, Almanların tepkisi daha ani ve güçlü olabilirdi.

Hitler'in Churchill gibi gece yarılarına kadar yatmama alışkanlığı vardı. Bu, geç saatlere kadar yatamayan ancak sabahleyin sorunlarla uğraşırken genellikle uykulu bir halde bulunan karargah personeli için çok yorucu bir alışkanlıktı. Hitler'i sabahleyin uykusunda rahatsız etmekte isteksiz olan Jodl, Rundstedt'in ihtiyatların serbest bırakılması ricasına karşı direnmeyi görev edindi.

Şayet Rommel, Normandiya'dan ayrılmamış olsaydı, ihtiyat birlikleri daha önce serbest bırakılabilirlerdi. Zira, Rommel, Rundstedt'in aksine, Hitler'e sık sık direk telefon ediyordu ve hala üzerinde herhangi bir generalden daha fazla nüfuzu vardı. Ne var ki Rommel bir gün önce, Almanya'ya yapacağı bir ziyaret için karargahını terk etmişti. Anlayacağınız, müttefikler tam zamanında saldırmıştı...

Şiddetli rüzgar ve dalgalı deniz şimdilik işgali mümkün kılmayacak gibi gözüktüğünden, Rommel Hitler'e Normandiya'da panzer tümenine ihtiyaç duyulması konusunda ısrar etmek için yapacağı ziyareti, karısının doğum günü için Ulm yakınlarındaki evine yapacağı ziyaretle birleştirmeye karar vermişti. Ertesi gün sabahın erken saatlerinde, daha Hitler'i görmek için hareket edemeden evvel çalan telefon çıkarmanın başlamış olduğunu bildirmişti. Rommel istilacıların sahilde tam anlamıyla tutundukları akşama kadar karargahına dönemedi.

Normandiya'nın çıkarma yapılan bölgesinin komutanı da, bir tatbikatı yönetmek için Brittany'de (Kuzeybatı Fransa) bulunuyordu. Panzer ihtiyat kolordusu komutanı bir ziyaret için Belçika'ya gitmişti. Başka kilit önemdeki bir komutanın geceyi uzakta bir kızla geçirmiş olduğu söyleniyordu. Eisenhower'ın, dalgalı denize rağmen çıkarma kararı alması, Müttefiklerin yararına oldu.

Hitler işgalin yerini doğru tahmin etmekle birlikte, müteakip haftaların ilginç bir özelliği, çıkarmalar gerçekleştiğinde, Hitler'in bir şekilde, bu çıkarmanın Sen'in doğusuna yapılacak asıl çıkarma öncesindeki tali çıkarmalar olduğu yönündeki fikre kafayı takmasıydı. Bu nedenle, o bölgedeki ihtiyatların, Normandiya'ya intikal ettirilmesine karşı isteksizdi. İkinci çıkarmada bu inanç, istihbarat Teşkilatı'nın Manş Denizi'nin öteki yakasında hala mevcut olan Müttefik tümen miktarını abartması nedeniyleydi. Bu ise kısmen İngilizlerin aldatma planından dolayıydı. Fakat bu Britanya'nın casusluğa karşı "güvenilirlik" tarzının bir başka sonucu ve kanıtıydı.

İlk karşı taarruzlar aksayınca ve Müttefiklerin köprübaşında devam eden yığınaklarını önlemede bariz bir şekilde başarısızlığa uğrayınca, Rundstedt ve Rommel, derhal batıda herhangi bir hatta tutunmaya çalışmanın umutsuzluğunu fark ettiler. Kurmay Başkanı Blumentritt sonucu şöyle aktarıyordu:

Umutsuzluk içindeki Mareşal von Rundstedt, Hitler'in Fransa'ya gelmesini rica etti. O ve Rommel, beraberce, 17 Haziran'da So­issons' da Hitler'le buluşmaya gittiler ve durumu anlatmaya çalıştılar. Fakat, Hitler geri çekilme olmaması gerektiğinde ısrar etti. "Olduğunuz yerde kalmalısınız." Hitler, bize birlikleri en iyisi olduğunu düşündüğümüz şekilde hareket ettirme serbestisine bile izin vermeyi kabul etmeyecekti. Emirlerini tadil etmeyeceğinden, birlikler yarılmakta olan hatlarında tutunmakta devam etmek zo­rundaydılar. Artık bir plan yoktu. Biz ise sadece umutsuz bir şekilde Caen-Avranches hattını, ne pahasına olursa olsun elde tutmamız gerektiğine ilişkin emrine itaat etmeye çalışıyorduk. 

Hitler, mareşallerin uyarılarını, onlara yeni "V" silahı olan uçan füzelerin savaşın üzerinde hemen kati bir etkisi olacağına ilişkin teminat vererek bir kenara itti. O zaman mareşaller, şayet bu silah o kadar etkili olacaksa çıkarma sahillerine atılmaları gerektiğini ya da eğer bu teknik açıdan zorsa, Güney İngiltere' de işgal edilecek limanların hedef alınmalarında ısrar ettiler. Hitler ise, füzelerin "İngilizleri barışa yöneltmek için" Londra'ya yoğunlaştırılmaları gerektiği konusunda ısrar etti.

Bundesarchiv Bild 146-1975-117-26, Marschflugkörper V1 vor Start.jpg 
V-1 Füzesi.

Fakat füzeler Hitler'in umduğu etkiyi yaratmadı. Müttefiklerin ise Normandiya'da baskısı artmıştı. Bir gün Hitler'in karargahından telefonla, "Şimdi ne yapacağız?" diye sorulduğunda Rundstedt, cevabı yapıştırdı: "Savaşı sona erdirin. Başka ne yapabilirsiniz?" Hitler'in cevabı Rundstedt'i azletmek ve yerine Doğu Cephesi'ndeki Kluge'yi getirmek oldu. 

Blumentritt, "Mareşal von Kluge'nin, sağlam, sert yapılı bir asker" olduğuna dikkat çekti. Başlangıçta, bütün yeni atanan komutanlar gibi çok neşeli ve kendinden emindi. Birkaç gün zarfında ciddi ve sakin hale geldi. Hitler, Kluge'nin raporlarındaki değişen tonu sevmedi.

Rommel, 17 Temmuz'da yolda Müttefiklerin uçaklarının hava saldırısı sonucu arabası kaza yapınca çok kötü yaralandı. Ondan üç gün sonra 20 Temmuz'da Hitler'i Doğu Prusya'daki karargahında öldürme girişimi ortaya çıktı. Komplocuların bombası asıl hedefi bulmadı, fakat bu teşebbüsün getirdiği "şok dalgasının" Batı'daki muharebenin en kritik anında müthiş dolaylı etkileri oldu. 

Blumentritt şöyle diyordu:

Gestapo komployu soruşturduğunda Mareşal von Kluge'nin adının geçtiği belgeleri buldular, bu nedenle von Kluge ciddi kuşku altındaydı. Daha sonra başka bir hadise işleri daha kötü hale getirdi. General Patton'un, Normandiya'dan yarma taarruzuyla çıkmasından kısa bir süre sonra, Avranches'de kati muharebe ce­reyan ederken, Mareşal von Kluge karargahıyla on iki saati aşkın süredir temasını kaybetmişti. Nedeni ta cepheye kadar gitmesi ve şiddetli bir topçu bombardımanı altında mahsur kalmasıydı. Bu arada, biz arkadan (karargahtan) bombardımana maruz kalmaktaydık. Çünkü, bulunmuş olan belgeler göz önüne alındığında mareşalin uzun süreli "yokluğu" Hitler'in kuşkularını derhal depreştirdi. Hitler, mareşalin ta cepheye kadar gitmesindeki amacın, Müttefiklerle temas kurmak ve bir teslim koşullarını müzakere etmek olduğundan şüphelendi. Sonuçta mareşalin dönmesi, Hitler'i yatıştırmadı. Hitler'in bu tarihten sonra, mareşale gönderdiği emirler daima sert ve hatta aşağılayıcı bir dilde kaleme alındılar. Mareşal çok endişeli bir hale geldi. Her an tutuklanacağından korkuyordu ve aynı zamanda sadakatini hiçbir muharebe zaferiyle kanıtlayamayacağını fark etti. 

Saint Lo and Vicinity - Operation Cobra.jpg    
 Korgeneral Omar Bradley'in niyeti, Caen şehrinin etrafında İngiliz ve Kanadalı birliklerin faaliyetiyle Almanların meşguliyetinden faydalanmaktı. Cobra Harekâtı 2. İngiliz ve 1. Kanada ordusu tarafından aynı anda oluşan taarruzlarla beraber, Normandiya muharebesinde müttefik bir zaferi güvenceye almakta kararlıydı.

Kobra Harekatı Evvelinde Alman Kuvvetlerinin Pozisyonları.

25 Temmuz'da Amerikan  1.Ordusu "Kobra" adında yeni bir taarruzu başlattı (haritada gösterilmiştir). Aynı zamanda kısa bir süre önce karaya çıkmış olan General Patton'un 3.Ordu'su, taarruzu takibe hazırdı. İngilizleri durdurmak için son Alman ihtiyatları muharebeye sokulmuştu. 31 Temmuz'da, Amerikan öncü birlikleri Avranches'de cepheyi yardılar. Gedikten akan Patton'un tankları önlerindeki açık araziyi çabucak kapladı. Hitler'in emirleri üzerine panzer kuvvetlerinden arta kalan birlikler bir araya toplandı ve Avranches'deki geçidi kesmek için umutsuz bir hücumda kullanıldılar. Hücum başarısız oldu, ki Hitler buna alaylı bir şekilde,


Bundesarchiv Bild 183-2004-0524-500, Günther v. Kluge.jpg
Mareşal Günther von Kluge
"Çünkü sadece Kluge başarmak istemediği için başarısız oldu." 

dedi.

Falaise Pocket map.svg
Müttefiklerin Manevraları, Falaise Cebi Muharebesi ve Almanların Kuşatılması.

Falaise Cebi Muharebesi ve "Normandiya Yarması"



 Alman ordularından bütün geriye kalanlar şimdi, Hitler'in zamanında yapılması gereken her çekilmeyi yasaklamış olması nedeniyle içinde bulundukları kuşatmadan kurtulmaya çalışıyorlardı. Büyük bir kısmı "Falaise Cebi"nde, ya da daha bilinen adıyla "Normandiya'daki Stalingrad"da kuşatılmışlardı ve kurtulanlar Sen Nehri'ni tekrar gerisin geri geçerken ağır silahlarının ve teçhizatlarının büyük kısmını terk etmek zorunda kaldılar.

İşte o zaman Kluge görevinden azledildi. Almanya'ya dönerken yolda zehirli kapsül yuttuğundan arabasında ölü bulundu (kurmay başkanının açıkladığı gibi, Ülkesine varır varmaz Gestapo tarafından tutuklanacağına inanıyordu.)

Karşılıklı suçlamalar sadece Alman cephesinde ve yüksek komuta kademesinde baş göstermedi. Şans eseri, sonradan olumsuz tesirleri olan bir hoşnutsuzluk yaratmakla birlikte, Müttefik cephesindeki suçlamalar meselenin ya da şahısların üzerinde böylesi ciddi sonuçlar doğurmadı.

Muharebe sahasının gerisinde Amerikalıların Avranches'deki cepheyi yarmalarından on beş gün önce İngilizlerin köprübaşından girişecekleri yarma harekatına ilişkin buyük bir tartışma çıktı. Dempsey'in komutasındaki 2.Ordu en uç kanada Caen'in doğusuna taarruza geçti. 

Bu, bütün Harekatın birbirine yakın tertiplenmiş, üç zırhlı tümenin gerçekleştirdiği en büyük tank taarruzuydu. Üç tümen Orne Nehri üzerindeki küçük köprübaşında usulca toplanmıştı. Tümenler 18 Temmuz sabahı oradan, iki bin ağır ve orta bombardıman uçağının iki saat süren muazzam bombardımanından sonra saldırıya geçti. Bölgedeki Almanlar şaşkına döndüler ve esir alınanların birçoğu infilakların seslerinden o kadar sağır olmuşlardı ki, en azından yirmi dört saat sonrasına kadar sorgulanamadılar. 

Fakat, Alman savunma mevzileri, İngiliz İstihbarat Teşkilatı'nın düşünmüş olduğundan daha derindi. 

Böylesine bir saldırıyı bekleyen Rommel, taarruzun arifesinde, yerinde bir şekilde ismi konmuş Sainte Foy de Montgommery köyü yakınlarında İngiliz uçaklarına yakalanana ve aracı isabet alana kadar savunma mevzilerini derinleştirmeyi ve takviye etmeyi hızlandırmıştı. Ayrıca İngiliz zırhlıları taarruz için geceleyin doğuya doğru ilerlerken düşman çok fazla sayıda tankın sesini duymuştu. Alman Kolordu Komutanı Dietrich, dikkatini başka yöne çeken gürültülere rağmen Rusya'da öğrenmiş olduğu bir numaraya göre kulağını toprağa dayayarak altı kilometreyi aşkın bir mesafeden onları duyabildi. 

Çok parlak bir şekilde başlayan taarruz, savunmanın ileri hatlarını geçtikten sonra derhal etkisini kaybetti. Öncü zırhlı tümen, etrafından dolanmak yerine, gerideki köy mukavemet noktaları arasında sıkışıp kalmıştı. Diğer tümenler dar köprübaşından çıkmaya çalışırken trafik sıkışıklığı nedeniyle geciktiler. Onlar muharebe alanına gelmeden öncü tümen durmuştu. İkindi olduğunda büyük bir fırsat kaçmıştı. 

General Dwight D. Eisenhower. Bilinen lakabıyla "Ike"

Bu boşa giden hamle uzun bir süre esrarını korumuştur. Eisenhower raporunda bu saldırıdan planlı bir "yarma harekatı" ve Sen havzası ile Paris istikametinde başarıyı genişletmek için bir taarruz olarak bahsetmiştir. Fakat savaştan sonra yazılan bütün İngiliz tarihleri, bu harekatın böylesine geniş kapsamlı hedefleri olmadığını ve bu kanatta hiçbir zaman bir yarma harekatı düşünülmediğini vurgulamıştır. İngiliz tarihçileri bu harekatın Amerikalıların yaklaşan kuşatmayı yarma taarruzuna yardımcı olmak için bir "tehdit" yaratmak ve ikinci olarak, Amerikan yarma taarruzu kuvvetleri doğu istikametinde düşmana karşı taarruza geçtiğine, büyük çaptaki Müttefik kuvvetlerin güneye ve güneydoğuya saldırıya hazır halde bulunabilmesi için araziyi emniyete almak için tasarlanan sadece "bir mevzi muharebesi" olduğunda ısrar eden Montgomery'nin açıklamalarını kabul ettiler. 

Eisenhower, savaş sonrası anılarında, bu muharebeyi anlatmaktan kaçınarak meseleyi incelikle geçiştirirken, Churchill sadece yüzeysel olarak değinmiştir. Ne var ki bu dönemde cephe gerisinde bulunan herkes patlayan şiddetli fırtınanın son derece farkındaydı. Hava kuvvetleri komutanları, özellikle Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanı Eisenhower'ın yardımcısı Tedder çok kızgındı. Kızgınlık hali, Eisenhower'ın deniz yaveri Albay Butcher'in günlüklerinde gözler önüne seriliyordu: 

"Akşam civarı Tedder, Ike'a (Eisenhower) telefon etti ve Montgomery'nin aslında zırhlı birliklerin harekatını durdurduğunu ve daha ileriye salmadığını söyledi. Ike, çılgına döndü."

Bu nedenle Montgomery cephesinde bu tür şikayetlere karşı, bu kanatta yarma harekatı fikrinin asla düşünülmediğine ilişkin derhal bir tepkinin ileri sürülmesinin gerekliliği doğaldı. Bu iddia çok geçmeden öğreti haline geldi ve ondan bu yana askeri olayları kaydedenlerce sorgusuz sualsiz kabul edilmeye başlandı. Lakin, iddia taarruza İngiliz at yarış pisti adının harekat kod adı olarak verildiği "Goodwood Harekatı"nın orijinal notlarıyla birbirini tutmuyordu. Ayrıca Montgomery'nin 18 Temmuz'daki taarruzu ilk duyurduğu "yarma taarruzu" terimi ile de birbirini tutmuyordu. Ayrıca ilk gün kaydedilen gelişmeden çok memnun olduğuna ilişkin açıklamasının, ikinci gün tekrarlanan benzer çapta bir taarruzun yokluğuyla bağdaşması zor gözükmekteydi. Bu "Goodwood Harekatı"nın hedefinin büyük bir yarma harekatı olduğuna inanmamış olsalardı, ağır bombardıman uçak armadasını bir kara harekatına sevk etmeyi kabul etmemiş olacak olan hava kuvveti komutanlarını çileden çıkardı.

Montgomery'nin sonraki iddiasında gerçek payı vardı, ancak gerçeğin tamamı bu değildi. Bu olay Montgomery'nin şöhretine zarar verdi. Bu kanattan bir yarma harekatı yapmayı planlamamıştı ve harekata güvenmiyordu. Ancak bu kadar büyük bir saldırı altında, Alman çöküşünü ve şayet vuku bulursa onu genişletmeyi hesaba katmamış olması nedeniyle aptal durumuna düşmüş olacaktı. 

İkinci Ordu'ya komuta eden Dempsey, hızlı bir çöküşün mümkün olduğunu düşündü ve çöküşteki başarıyı genişletme harekatına hazır olmak amacıyla zırhlı kolordu karargahına gitmişti: Aklındaki Caen'den Argentan'a kadar Orne Nehri üzerinde bulunan bütün geçiş noktalarını ele geçirmekti. Bu, Almanların geri bölgesinde bir engel oluşturacak ve onları Batı kanadında girişilecek herhangi bir Amerikan yarma taarruzunun yapabileceğinden daha etkili bir şekilde kuşatacaktı. 18 Temmuz günü öğleyin Dempsey'in tam bir yarma taarruzu umudunun gerçekleşmesine ramak kalmıştı. Aklında olanların açıklaması göz önüne alındığında birçok iddianın Falaise'e ulaşma çabası fikrini taşımadığını işaret etmek eğlendirici olmaktadır. Zira onun beklediği hedef olan Argentan yaklaşık iki katı uzaktaydı. 

Dempsey de umutlarının yarattığı düş kırıklıklarının telafi edici bir avantaja dönüştürülebileceğini fark edecek kadar zekiydi. Karargah personelinden biri "Goodwood Harekatı"nın başarısızlıklarına ilişkin basının eleştirisine itiraz etmesinde ısrar ettiğinde, "Merak etme, bu bizim amacımıza hizmet edecektir ve muhtemel iyi bir aldatma planı işlevi görecektir," diyerek cevap verdi. Karşı kanattaki Amerikan yarma taarruzu, düşmanın dikkatinin Caen yakınlarındaki yarma harekatı tehlikesine yoğunlaştırılması taktiğine kesinlikle çok şey borçluydu. 

Fakat daha batıda bulunan Avranches'de gerçekleştirilen yarma taarruzu, derhal Alman kuvvetlerinin irtibatını kesmeye yaramadı. Bu yarma harekatının başarı şansı doğu istikametinde çok hızlı bir ilerlemeye ya da düşmanın kuşatılana kadar mevzilerinde tutunmasına bağlıydı. 

Aslında, 31 Temmuz'da, Avranches'deki yarma taarruzu gerçekleştiğinde, o nokta ile Loire Nehri arasında bulunan yüz kırk beş kilometrelik koridorda sadece birkaç dağınık Alman taburu vardı. O nedenle Amerikan öncü birlikleri hiçbir direnişle karşılaşmadan doğu istikametinde ilerleyebilirlerdi. Ne var ki Müttefik Yüksek Komutanlığı, bu büyük fırsattan en iyi şekilde yararlanma şansını, müteakip adımını batı istikametine hareketle Brittany limanlarının ele geçirilmesinin yer aldığı modası geçmiş çıkarma öncesi programa bağlı kalarak heba etmişti.

Brittany limanlarını ele geçirmek için yapılan şaşırtma bir yarar sağlamadı. Zira, Almanlar Brest'te, Patton'un bu kentin ele geçirildiğini zamansız olarak açıkladığı tarihten kırk dört gün sonra 19 Eylül'e kadar dayandılar. Aynı zamanda Lorient ve St. Nazaire savaşın sonuna dek düşman elinde kaldı. 

Amerikan kuvvetleri Argentan'a ulaşacak kadar doğu istikametinde ilerlemeden ve İngiliz sol kanadıyla aynı hizaya gelmeden önce iki hafta geçti ki bu arada Caen'in hemen ilerisinde hala düşman kontrol ve baskısı altındaydı. Bu yeni durum karşılıklı suçlamalara neden oldu. Çünkü Patton'a, İngilizlerle çatışma çıkar korkusuyla, boşluğu kapatmak ve Almanların kaçış yolunu tıkamak için kuzeye ilerlememesi gerektiği bildirildiğinde telefonda şöyle haykırmıştı: 

General George S. Patton

"Bırakın şu Falaise'e gireyim ve İngilizleri başka bir Dunkerque yaşatarak denize dökeyim!" 

Hitler'in oradan "asla geri çekilinmeyecektir" diyen inatçı ve aptalca emirleri olmasaydı, Alman kuvvetlerinin, Sen Nehri hattına çekilmek ve orada güçlü bir savunma engeli hattı tesis etmek için yeterli zamanlarının olacağı aşikardı. Hitler'in bu ahmaklığı Müttefikleri kaybolan fırsatlarına yeniden kavuşturdu ve o sonbaharda Fransa'yı özgürlüğe kavuşturmalarına olanak tanıdı.

Savaş, Eylül 1944'te kolaylıkla sona erdirilebilirdi. Batı' daki, Alman kuvvetlerinin büyük bir bölümü Normandiya Muharebesi'ne katılınışiardı ve orada Hitler'in "geri çekilme yok" emirleri uyarınca malıvolana kadar ve büyük bir kısmı kuşatılana kadar tutuldu. Küçük unsurlar şimdilik daha fazla direniş kapasitesine sahip değillerdi ve çok geçmeden İngiliz ve Amerikan mekanize kolları büyük ölçüde yaya olarak icra edilen geri çekilmelerinin önüne geçti. Müttefikler, Normandiya'dan gerçekleştirdikleri hızlı bir harekattan sonra, Eylül başında Alman sınırına yaklaştıklarında, orada onların Almanya'nın merkezine girmesini önleyecek teşkilatlanmış bir direniş yoktu.

3 Eylül'de, İngiliz 2.Ordusu'nun öncü birliklerinden Zırhlı Muhafız Tümeni, sabahleyin Kuzey Fransa'da çıkış noktasından başlayarak Belçika üzerinden kat ettiği 120 kilometrelik ilerlemeden sonra Brüksel'e girdi. Ertesi gün, Zırhlı Muhafız Tümeni'yle aynı hizada olmak için yarışa kalkmış olan 11. Zırhlı Tümen, Antwerpen'e doğru ilerlemesine devam etti ve orada şaşkınlığa uğramış Alman üs birliklerinin herhangi bir tahribe girişme şansı olmadan önce, zarar görmemiş muazzam büyüklükteki dokları ele geçirdi.

Aynı gün, Amerikan 1.Ordusu'nun öncüleri, Meuse Nehri üzerindeki Namur'u ele geçirdi. Dört gün önce, 31 Ağustos'ta, Patton'un Amerikan 3.Ordusu'nun öncü birlikleri 160 kilometre güneyde Verdun'da Meuse Nehri'ni geçmişti. Ertesi gün, devriye birlikleri 55 kilometre daha doğuda bulunan Metz'in yanında Moselle Nehri'ne doğru mukavemetle karşılaşmadan ilerlediler. Devriye birlikleri orada, Alman sınırındaki büyük endüstri bölgesi Saar'dan neredeyse 50 kilometre ve Ren Nehri'nden 160 kilometreden daha az uzaklıktaydılar. Fakat asıl kuvvetlerin yakıtları tükendiğinden, Moselle'e doğru girişilen harekatı akabinde takip edemediler ve 5 Eylül'e kadar nehre doğru ilerlemediler.

Düşman bu zaman zarfında Patton'un taarruzuna öncülük eden altı güçlü Amerikan tümenine karşı Moselle'i tutmak için tanksavar silahlarıyla çok yetersiz bir şekilde donatılmış beş zayıf tümen toplamıştı.
Bu arada İngilizler, ayrıca Almanya'nın en büyük endüstri bölgesi olan Ruhr Havzası'nın giriş noktasındaki Ren Nehri'nden 160 kilometreden daha az mesafedeki Antwerpen'e ulaşmışlardı. Şayet, Ruhr Havzası ele geçseydi, Hitler savaşı sürdüremezdi. Bu kanatta, İngilizlerin karşısında, şimdi 160 kilometre genişliğinde muazzam bir boşluk vardı. Elde henüz bu boşluğu dolduracak bir Alman kuvveti yoktu. Bir savaşta nadiren böyle bir fırsat ele geçmiştir.

Bu olağanüstü durumun haberi Doğu Cephesi'nde uzakta bulunan karargahındaki Hitler'e ulaştığında, 4 Eylül öğle saatinde Berlin'de bulunan paraşüt birlikleri komutanı General Student'e telefon etti. Student'e Antwerpen'den Maastricht'e uzanan açık kanadın sorumluluğunu alması ve Albert Kanalı boyunca Hollanda'dan toparlayabileceği garnizon birliklerinden bir hat teşkil etmesi, aynı zamanda Almanya'nın çeşitli kısımlarında eğitimde olan dağınık paraşüt birliklerini hızla kanala sevk etmesi emredildi. Bu birlikler mümkün olan en kısa zamanda alarma geçirildi, seferber edildi ve trene bindirildi. Yeni teşkil edilen birlikler silahlarını ancak indirme istasyonlara geldikten sonra aldı ve daha sonra hemen marş marşla cephe hattına sevk edildi. Ancak bütün bu paraşüt birliklerinin toplamı sadece yaklaşık 18.000 askerdi, bu ise ancak bir Müttefik tümeninin dengiydi.

Bu döküntüler toplamı çok sayıda eksikliği örten şatafatlı bir unvanla "Birinci Paraşüt Ordusu" olarak adlandırıldı. Zayıf erat kadrosunu doldurmada yardımcı olması için on altı yaşındaki erkek çocukların yanı sıra, polisler, denizciler, iyileşmekte olan hastalar, yaralılar çağrıldı. Silahlar çok yetersizdi. Üstelik Albert Kanalı kuzey yakasının savunması için hazırlanmamıştı; tahkimat, mukavemet noktaları ya da siperler yoktu.

Generaloberst Kurt Student

Savaştan sonra Girit'in de Fatihi olan General Kurt Student şunları söyleyecekti:

İngiliz tank birliklerinin Antwerpen cephesini aniden yarması Hitler'in karargahını son derece gafil avladı. O sırada bizim Batı Cephesi'nde ya da memleketimizde kayda değer hazır ihtiyatımız yoktu. 4 Eylül'de Albert Kanalı hattı üzerindeki batı cephesinin sağ kanadının komutanlığını üstlendim. O anda elimde sadece acemi ve nekahet birlikleri (hastalıktan yeni kalkan ya da iyileşmekte olanlar) ve Hollanda' dan gelen bir adet kıyı savunma tümeni vardı. Bu birlikler, sadece yirmi beş tankı ve kundağı mo­torlu topları olan bir müfrez panzer birliğiyle takviye ediliyordu.

O zaman, Müttefik öncü birliklerinin 2.000 tankına karşılık Almanların, bütün Batı Cephesi'nde muharebeye hazır ancak 100 tankı vardı. Alınanların, bunları desteklemek için sadece 570 faal uçağı vardı, halbuki İngiliz ve Amerikalıların o sırada Batı'da görev yapan toplam 14.000'i aşkın uçakları vardı. Böylece Müttefiklerin tanklarda fiili üstünlüğü 1'e karşı 20 iken ve uçaklarda 1'e karşı 25 idi.

Ne var ki Müttefiklerin akını neredeyse tam bir zafere kavuşmak üzereyken etkisini kaybetti. Müttefikler 17 Eylül'e dek geçen müteakip iki hafta içerisinde, çok az ilerleme kaydettiler. İngilizlerin öncü birlikleri yeniden tertiplenme, yakıt alma ve istirahat için verilen moladan sonra 7 Eylül'de tekrar harekete geçti ve derhal Antwerpen'in doğusundaki Albert Kanalı hattı üzerindeki bir geçiş noktasını emniyete aldı. Ancak İngilizler müteakip günlerde Meuse-Escaut Kanalı istikametinde ancak 30 kilometre daha ilerlediler. Bataklık arazinin içinde serpiştirilmiş vaziyette küçük dereler vardı ve burada müthiş bir cesaretle savaşan Alman paraşütçüleri sayılarının azlığıyla kıyaslanmayacak oranda direniş gösterdiler.

Amerikan 1.Ordusu İngilizlerle aynı hizaya geldi, ancak daha fazla ilerlemedi.  1.Ordu'nun büyük kısmı Aachen şehri civarındaki tahkim edilmiş ve kömür madenlerinin olduğu bir bölgeye rast geldiler, bu şehir Almanya'nın tarihi olarak ünlü "nizamiyesinde" bulunuyor ve girişi engelliyordu. Amerikalılar burada takılıp kaldılar ve batağa saplandılar; aynı zamanda da ellerinden büyük fırsatlar kaçtı. Zira, Alman sınırına ulaştıklarında, Aachen ve Metz bölgesi arasındaki 130 kilometrelik şerit Ardenler'in dağlık ve ormanlık bölgesinde tertiplenmiş sadece sekiz düşman bataryası tarafından tutuluyordu. Almanlar, bu engebeli arazi şeridini 1940 yılında Fransa'ya düzenledikleri baskın şeklindeki taarruzlarında çok etkili bir şekilde kullanmışlardı. Müttefikler Almanya'ya uzanan daha kolay gibi gözüken bu yaklaşma istikametlerini seçmek suretiyle daha büyük zorluklarla karşılaştılar.

Bu zorluk hem güneyde hem de kuzeyde görüldü. Zira, Patton'un Üçüncü Ordu'su Moselle Nehri'ni daha 5 Eylül'de geçmeye başlamıştı - hoş iki hafta sonrasında ya da aslına bakılırsa iki ay sonrasında bile az ilerleme kaydetmişti. Üçüncü Ordu'nun taarruzu Almanların başlangıçta hiçbir yerde olmadığı kadar yoğun tertiptenmiş oldukları tahkimli Metz şehrinde ve yakınlarında saplanıp kaldı.

Almanlar Eylül ortasında savunma mevzilerini bütün cephe boyunca ve özellikle en büyük boşluğun olduğu Ruhr Havzası'na uzanan en kuzey bölgede güçlendirdiler. Montgomery 17 Eylül'de, Ren üzerinde Arnhem'a (Hollanda) diğer bir büyük taarruza hazırlanıyordu ve bu Almanlar için daha büyük bir talihsizlikti. Montgomery, bu taarruzda İngiliz İkinci Ordusu'nun önünü açmak için yakın zamanda kurulan Birinci Müttefik Hava İndirme Ordusu'nu ön plana atmayı tasarlıyordu. Bu taarruz hedefine ulaşmadan düşman tarafından durduruldu ve Arnhem'a indirilmiş olan İngiliz 1. Hava İndirme Tümeni orada tecrit edildi; ve yardım gelinceye kadar dayanmak için gösterdikleri cesaretlerinden dolayı efsanevi hale gelen bir çabadan sonra teslim olmaya mecbur bırakıldılar. Ertesi ay Amerikan Birinci Ordusu'nun Aachen savunmalarını zayıflatmasıyla geçti. Aynı zamanda arada Montgomery, Kanada Birinci Ordusu'nu, Antwerpen Schelde halicine uzanan geçişlere hakim Brugge'ün (Belçika) doğu kıyısındaki ve Walcheren Adası'ndaki (Hollanda) iki Alman "cebini" temizlemesi için getirdi ve böylece ordu, Arnhem harekatı sırasında, limanın kullanımına engel oldu. Ceplerin temizlenmesi meşakkatli ve yavaş bir süreç oldu ve Kasım başına kadar tamamlanamadı.

Bu arada, Almanların Ren'i kaplayan cephe boyunca yaptıkları yığmak, malzeme kaynaklarındaki yetersizliğe rağmen Müttefiklerin yığınağından daha hızlı ilerliyordu. Batı Cephesi'ndeki altı Müttefik ordunun hepsi Kasım ortasında genel bir taarruza geçti. Taarruz ağır zayiat karşılığında düş kırıklığı yaratacak şekilde çok az yer ele geçirdi. Müttefikler sadece en güneyde Alsace'da Ren Nehri'ne ulaştılar ve bunun da pek bir önemi yoktu. Kuzeyde ise hayati önem taşıyan Ruhr Havzası'nı örten nehir bölgesinden hala yaklaşık 50 kilometre uzaktaydı. Bu bölge ancak 1945 ilkbaharında ele geçirildi.

Müttefik orduların Eylül başında kaçan fırsat için ödedikleri bedel çok ağırdı. Batı Avrupa'yı kurtarmak için verdikleri üç çeyrek milyon zayiatın, yarım milyonu Eylül ayındaki duraklamalarından sonra meydana geldi. Duraklamanın dünyaya bedeli ise çok daha kötüydü. Savaşın bir uzantısı olarak milyonlarca erkek ve kadın muharebelerde ve Alman toplama kamplarında hayatlarını kaybetti. Ayrıca, Eylül'de Rus taarruz dalgası daha henüz Merkezi Avrupa'ya nüfuz etmemişti.

Sonuçlarıyla bu kadar felaket yaratan kaçırılan bu fırsatın nedenleri nelerdi?

İngilizler Amerikalıları, Amerikalılar İngilizleri suçlamışlardı. Ağustos ortasında İngilizler ile Amerikalılar arasında, Müttefik orduların Sen Nehri'ni geçtikten sonra takip etmeleri gereken hareket tarzına ilişkin bir tartışma başlamıştı.

Takviye birliklerinin artmasıyla birlikte Normandiya'daki Müttefik kuvvetler, 1 Ağustos'ta her biri ikişer ordudan meydana gelen iki ordular grubuna ayrılmışlardı. Montgomery'nin komutasındaki 21. Ordular Grubu'nun bünyesinde sadece İngiliz ve Kanadalılar mevcutken, Amerikalılar Omar Bradley'in komutasında 12.Ordular Grubu'nu teşkil ettiler. Ancak, Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanı Eisenhower, kendi karargahını Kıta Avrupası'na nakledene ve direk kontrolü devralana kadar, (1 Eylül) Montgomery'nin, her iki ordular grubunun harekat kontrolüne ve "taktik işbirliğine" devam etmesi gerektiği yönünde bir düzenleme yaptı. Muğlak bir şekilde tanımlanan ve hassas olan bu geçici düzenleme, hem Eisenhower'ın uzlaştırma ruhu ve Montgomery'nin duygularına gösterdiği anlayış hem de onun büyük tecrübesini takdir etmesine neden olmuştu. Ne var ki iyi niyetli uzlaşma sıklıkla olduğu gibi sürtüşmeyle sonuçlandı.

17 Ağustos'ta, Montgomery, Bradley'e, "Sen Nehri'ni geçtikten sonra, 12. ve 21. Ordular gruplarının toplam 40 tümenlik kuvvet olarak birlikte bulunmaları gerektiğini, böylece meydana getirecekleri bu güçle hiç kimseden korkmamaları gerektiğini tavsiye etmişti. Bu kuvvetlerin kuzeye" Antwerpen'e ve sağ kanatlarını Ardenler bölgesine vermek üzere"· Aachen'e ilerlemeleri gerekiyordu. Bu önerinin ifade biçimi, henüz Montgomery'nin düşmanın uğradığı çöküşün mertebesini ya da "topluca birlikte ilerleyen bu ordular grubunun" yavaş tempoda ilerlemedikçe lojistik desteğin idamesinin zorluğunu fark etmemiş olduğunu yansıtmaktadır.

Bu arada Bradley ile Patton Saar havzasını geçtikten sonra Frankfurt'un güneyinde Ren Nehri istikametinde bir taarruz fikri üzerinde tartışmaktaydılar. Bradley, bunun bu hat boyunca her iki Amerikan ordusunu kullandığı asıl taarruz olmasını istiyordu. Bu, kuzeydekinin tali taarruza indirgenmesi demekti ve elbette Montgomery için cazip değildi. Üstelik bu taarruz doğrudan Ruhr Havzası'nı hedeflemiyordu.

Eisenhower şimdi, ana ast birlik komutanları arasındaki şiddetli bir çekişmede sıkıntılı bir vaziyetteydi. 22 Ağustos'ta, farklı önerileri muhakeme etti ve ertesi gün, "tek bir harekata" yoğunlaşmanın öneminde ısrar eden ve ikmal maddelerinin büyük bölümünü o harekata tahsis eden Montgomery ile bir görüşme yaptı. Bu doğu istikametindeki taarruzunda tam hızla ilerlemekte olan Patton'un durdurulması anlamına gelecekti. Eisenhower siyasal zorlukları işaret etmeye çalıştı: "Amerikan kamuoyu bunu asla hoş görmeyecektir." İngilizler henüz Aşağı Sen Nehri'ne ulaşmamışlardı, halbuki Patton'un doğu istikametindeki taarruzu halihazırda onlardan 160 kilometreden daha ileride ve Ren Nehri'ne 320 kilometreden daha az bir mesafedeydi.

Birbirleriyle çatışan görüşlerle karşı karşıya bulunan Eisenhower, uzlaşmayı içeren uygun bir çözüm bulmaya gayret etti. Şimdilik Montgomery'nin kuzey istikametinde Belçika'ya yapacağı taarruza öncelik verilmeliydi ve Amerikan 1.Ordusu, Montgomery'nin harekatının başarısını temin etmek için, onun istediği gibi İngilizleri örtmek ve sağ kanatlarına yardımcı olmak amacıyla onlarla birlikte kuzeye ilerleyecekti. Bu arada, mevcut ikmal maddelerinin ve ulaştırma ile lojistik imkanlarının büyük bir bölümünün Patton'un zararına olmak üzere kuzeydeki harekatın idamesi için kullanılması gerekmekteydi. Fakat Antwerpen ele geçirilince Müttefik orduları "geniş bir cephe boyunca Ardenler bölgesinin hem kuzeyinden hem güneyinden" Ren Nehri'ne doğru ilerlemeyi öngören çıkarma öncesi hazırlanan plana geri döneceklerdi.

Eisenhower'ın, ana ast birlik komutanlarından hiçbiri bu uzlaşma planını beğenmedi, lakin şikayetlerini o vakit, sonraki aylarda olduğu kadar yüksek sesle dile getirmediler ve her biri Eisenhower'ın o karar sonucunda zaferden yoksun kalmış olduğunu hissetti. General Patton, bu kararı "savaşın en önemli hatası" olarak nitelendirmişti.

Patton'un Üçüncü Ordu'sunun ikmal ihtiyacı Eisenhower'ın emri üzerine günde 2.000 ton ile sınırlandırıldı, oysa Hodges'in Birinci Ordu'suna günde 5.000 ton ikmal maddesi tahsis ediliyordu. Bradley, Patton'ın karargahına, "Hodges ve Monty'nin canı cehenneme" diye gelerek, "Şayet Üçüncü Ordu'nun yola devam etmesine izin verirseniz, lanet olası savaşınızı kazanacağız," diyerek "boğa gibi böğürdüğünü" söyleyerek geldi.

İkmal maddelerindeki sınırlamaya boyun eğmekte gönülsüz olan Patton, öncü kolordusuna petrolü kalmayana kadar harekata devam etmesini "ve daha sonra inip yürümeleri talimatını" verdi. 31 Ağustos'ta tankların yakıtı tükenmeden önce Meuse'ye ulaşıldı. Patton'un ordusu önceki gün günlük 1.500.000 litrelik yakıt tahsisatı yerine 120.000 litre yakıt almıştı ve artık 3 Eylül'e kadar yakıt almayacağı bildirildi. 2 Eylül'de Eisenhower ile Chartres'de buluşan Patton patladı:

"Askerlerim palaskalarını yiyebilir, ama tanklarımın yakıta ihtiyacı var!"

4 Eylül'de Antwerpen'in ele geçirilmesinden sonra doğu istikametinde Ren Nehri harekatı için, Patton'a tekrar Birinci Ordu'yla eşit miktarda yakıt tahsis edildi. Ne var ki, Patton şimdi çok daha güçlü düşman direnişiyle karşılaştı ve çok geçmeden Moselle Nehri'nde durduruldu. Bu Patton'un, Ağustos'un çok önemli son haftasında Montgomery'nin taarruzunun yararı için yakıt tahsisatının kısılmış olmasına çok daha şiddetli bir şekilde yakınmasına neden oldu. Patton, "lke"ın ahengi stratejinin önüne aldığını ve en iyi erken zafer şansını "Montgomery'nin iştahını yatıştırmak" arzusuna feda ettiğini hissetti.

Öte yandan, Montgomery, Eisenhower'ın "geniş cephe" ile Ren'e ilerleme fikrini temelde yanlış buldu ve kuzey İstikametindeki harekatın akıbeti muallakta iken, ikmal maddelerinin sevkıyatının herhangi bir şekilde Patton'un doğu istikametine sevk edilmesine karşı çıktı. Arnhem'a yaptığı harekat amaçladığı sonuca ulaşmadıktan ve umutları suya düştükten sonra şikayetleri doğal olarak daha artmıştı. Montgomery, Patton'un Bradley'le ve Bradley'in Eisenhower'la anlaşmalarının çekişmede belirleyici olduğunu ve kendi planının başarı şansını mahvetmiş olduğunu hissetti.

Montgomery'nin, kendi planına doğrudan katkıda bulunmayan herhangi bir girişimi onaylamamasını anlamak kolaydır. Görünüşte, Montgomery'nin, Eisenhower'ın bu iki koldan taarruza devam kararına ilişkin yakınması o kadar haklı gözükmektedir ki, İngiliz savaş yorumcularının birçoğu, bunun zaferin heba edilmesinin asıl nedeni olduğu konusunda mutabık kalmışlardır. Lakin, daha yakından incelendiğinde bu etkinin nispeten küçük olduğu açıktır.

Zira, aslında, Patton, Eylül'ün ilk yarısında günlük ortalama sadece 2.500 ton yakıt aldı. bu miktar ordusunun durdurulduğu günler zarfındakinden yalnızca 500 ton fazladır. Bu fazlalık 500 ton, kritik dönemde kuzeydeki harekata iştirak eden orduların günlük toplam tahsisatlarıyla karşılaştırıldığında cüzi bir miktardı ve ancak bir ilave tümene kafi getirdi. Onun için başarısızlığın gerçek nedenlerini daha derinliğine araştırmamız gereklidir.

Önemli engellerden biri, kuzeydeki harekata yardımcı olmak için Brüksel'in güneyinde, Belçika sınırında Tournai yakınına büyük hava indirme birliklerinin atılmasını öngören plandan kaynaklandı. Kara birlikleri, indirme harekatının beklendiği 3 Eylül'den önce oraya vardı ve bu yüzden atlama iptal edildi. Fakat, hava indirme harekatının hazırlığında görev alan nakliye uçaklarının geri çekilmesi, ilerlemekte olan ordulara 5.000 ton ikmal maddesine mal olan altı günlük ertelemeye yol açtı. İkmalin petrol açısından gerçekleştirildiği düşünüldüğünde bu, düşman hala büyük bir kargaşa halindeyken, iki orduyu hiç mola vermeden ta Ren Nehri'ne kadar taşımaya yeterli olacak 5,5 milyon litreye eşit petrolün nakli demekti.

Aslında çok ağır bedeli olan bu gereksiz hava indirme planının sorumlusunu tespit etmek kolay değildir.

Garip bir şekilde, hem Montgomery hem de Eisenhower savaş sonrası açıklamalarında bu plana sahip çıkmışlardır. Eisenhower,

"Bana Brüksel bölgesinde yararlı bir hava indirme harekatı için iyi bir fırsat doğuyor gibi görünmüştü ve uçakların ikmal görevlerinden geri çekilmesinin akılcılığına ilişkin farklı fikirler olmakla birlikte denemeye karar verdim," 

demiştir.

 Fakat Montgomery ise,

"Benim Tournai bölgesine yapılacak hava indirmeye ait planlanın hazırdı" diye ifade ediyor ve o plana "kendi fikrim" diyordu. Aksine Bradley, "Ben Ike'a hava indirme planını bir kenara bırakmasını ve uçakları ikmal için bize vermesini rica ettim,'Siz oraya varmadan biz orada olacağız,' diye uyardım," diyordu. Bu doğru çıkmıştı.

Diğer bir unsur ise, kuzeydeki harekat için gerekli ikmal maddelerinin büyük bir oranının, düşman çöküş halinde olduğu sürece, takibinin devam ettirilmesi ve toparlanma şansının tanınmaması için ihtiyaç duyulacak yakıt ikmalinin idame ettirilmesi yerine, ihtiyaç duyulmayan cephanenin bütünlemesine tahsis edilmesiydi.

Üçüncü keşif ise Montgomery'nin taarruzu için ikmal maddesi akışının en kritik zamanda ciddi bir şekilde azaltılmasıydı, çünkü İngiliz yapımı üç tonluk 1.400 adet kamyonun ve bu model yerine ikame edilen bütün araçların pistonları hatalı çıkmıştı. Şayet bu kamyonlar kullanılabilmiş olsaydı, İkinci Ordu'ya iki tümeni daha idame etmeye yetecek kadar ilave 800 ton ikmal ikmal maddesi teslim edilebilirdi.

Dördüncü ve daha önemli olan nokta ise büyük miktardaki İngiliz ve Amerikan ikmal maddelerinin savurganlığının neden olduğu büyük dezavantajdı. Müttefiklerin planlaması, günlük olarak 520 tonu ileri bölgede olmak üzere, her bir tümenin 700 ton ikmal maddesi tüketeceği esası üzerine kuruldu. Almanlar çok daha tasarruflu idiler, onların ikmal ölçüsü bir tümen için günlük sadece yaklaşık 200 tondu. Üstelik, Almanlar havadan ve gerillalardan gelecek olan daimi tacizi hesaba katmak zorundaydılar. Bunlar Müttefiklerin maruz kalmadıkları iki ciddi sorundu.

Müttefiklerin, haddinden fazla büyük çapta planlanan ikmal maddelerinin onlara yüklediği olumsuzluk birliklerinin müsrifliği ile arttı. Göze batan bir örnek yakıt ikmalinde çok önemli olan on dokuz litrelik (5 galonluk) benzin bidonlarıydı. Haziran ayında çıkarmadan bu yana Fransa'ya gönderilen 66 milyon litre yakıttan, sadece 9,5 milyon litre yakıtın akıbeti takip edilebildi.

Kuzeydeki taarruzdaki başarısızlıktaki diğer büyük etken, Amerikan Birinci Ordusu'nun -neredeyse Birinci Dünya Savaşı'nda Selanik'in Müttefikler için muazzam büyüklükte bir "Enterne kampı" haline gelmesi gibi- stratejik "büyük bir engel" olan Aachen civarında, tahkimli ve kömür madenleri olan bölgede saplanıp kalmasıydı. Konu tahlil edildiğinde Amerikan ikmal malzemelerinin yaklaşık üçte ikisinin Patton'un aleyhine tahsis edildiği Amerikan Birinci Ordusu'nun gerçekleştirdiği taarruzun başarısızlığına, Montgomery'nin bu ordunun büyük bir bölümünün kendi sağ kanadını himaye etmesi için Ardenler bölgesinin kuzeyinde kullanılması gerektiğine ilişkin talebinin neden olduğu kesinlik kazanmıştı. Montgomery'nin kendi ilerleme hattı ve Ardenler bölgesi arasındaki mesafe o denli dardı ki, Amerikan Birinci Ordusu'nun Aachen'in etrafından dolanabilmesi için çok az hareket alanı ya da şansı vardı.

Çok kötü bir şekilde sıkışan o ordu, Eylül ortasında Arnhem saldırısını başlattığında Montgomery'ye müteakip safha için hiç yardım da edemedi. Ayrıca İngilizler burada olağanüstü bir hatanın bedelini ödediler. 11. Zırhlı Tümen 4 Eylül'de hızla Antwerpen'e girdiğinde tersaneleri sağlam bir şekilde ele geçirdi lakin varoşlarda, Albert Kanalı üzerindeki köprüleri emniyete alamadı. Bu köprüler iki gün sonra tam kanaldan geçecekleri esnada havaya uçuruldu. o vakit tümenler doğuya kaydırıldı. Tümen komutanı işgal ettiği kentin köprülerini derhal ele geçirmeyi düşünmemişti ve üst kademeden de hiç kimse köprüleri uçurmasına ilişkin emir vermeyi aklına getirmemişti -bu Montgomery'den aşağı kademeye doğru, genellikle önemli ayrıntılar hakkında hem enerjik hem de dikkatli olan sıralı dört komutanın sebep olduğu birden fazla yanlışlıktı.

Bundan başka, Antwerpen'in ancak 30 kilometre kuzeyi, sadece birkaç yüz metre genişliğinde bir geçit olan Beveland Yarımadası'ndan çıkış noktasıdır. Eylül'ün ikinci ve üçüncü haftaları esnasında, Manş Denizi kıyısında irtibatları kesilen Alman 15.Ordusu'nun kalan unsurlarının kuzeye doğru kaçmasına imkan tanınmıştı. Onlar daha sonra gemilerle Scheldt Nehri'nin karşısına taşındılar ve Beveland Geçidi'nden kaçtılar. Tümenlerden üçü, Montgomery'nin Arnhem'da Ren'e yapacağı taarruzdan önce ve taarruzu durdurmaya yardım etmek için düşmanın Hollanda'da son derece zayıf olan cephesini güçlendirmek için zamanında geldiler.

Diğer tarafa (Almanlara) göre Müttefiklerin izlemeleri gereken en iyi hareket tarzı ne olmuş olabilirdi?

Blumentritt sorgulandığında Montgomery'nin, kuzeyden Ruhr Havzası'na ve ardından Berlin'e girmek için ileri sürdüğü güçlü yarma harekatını onayladı ve şunları söyledi:

"Kuzey Almanya'yı ele geçiren Almanya'yı ele geçirir. Hava hakimiyeti ile birlikte böyle bir yarma harekatı zayıf Alman cephesini yerle bir etmiş ve savaşı sona erdirmiş olacaktı. Berlin ve Prag'ı Ruslardan önce işgal edilmiş olacaktı."

Blumentritt Müttefik kuvvetlerin gereğinden fazla geniş ve muntazam bir şekilde yayıldığını düşünmüştü. Özellikle Metz'e yapılan taarruzu eleştiriyordu:

"Metz'e doğrudan bir taarruz gereksizdi. Metz müstahkem mevkinin etrafından dolanılabilirdi. Buna karşılık, Lüksemburg ve Bitburg istikametinde aniden kuzeye yön değiştirmekle büyük bir başarı kazanmış ve bizim Birinci Ordu'nun sağ kanadının, ardından Yedinci Ordu'muzun çökmesine neden olmuş olurdu. Kuzeye doğru böyle bir kanat harekatıyla, bütün Yedinci Ordu'nun Ren Nehri'nin gerisine çekilemeden irtibatı kesilebilirdi."

5 Eylül'de, Blumentritt'in yerine Batı Cephesi Kurmay Başkanlığı'na geçen General Westphal'e göre, bu koşullarda bir nokta taarruzunun seçilmesi, Almanya'ya karşı yapılacak toplu bir taarruzdan daha az önemliydi.

Siegfried Westphal

Batı'daki genel durum son derece ciddiydi. Cephe o kadar fazla boşluklarla doluydu ki, bu ismi hak etmiyordu ve cephe boyunca herhangi bir yerde alınan ağır bir yenilgi, şayet düşman bu fırsattan ustaca yararlanırsa felakete yol açabilirdi. Ren Nehri üzerinde hiçbir köprünün tahrip için hazırlanmamış olması özel bir tehlike kaynağıydı, bu tahrip hazırlığı iki haftayı alan bir ihmaldi. Düşman (Müttefikler) Ekim ayının ortasına kadar cepheyi diledikleri bir noktadan kolaylıkla yarabilirdi ve daha sonra Ren Nehri'ni geçebilir, neredeyse engelle karşılaşmadan Almanya'nın derinliklerine girebilirdi. 

Westphal, Eylül'de bütün Batı Cephesi'nin en savunmasız kısmının Koblenz kentinde, Ren Nehri istikametine açılan Lüksemburg bölgesi olduğunu söyledi. Westphal'in ifadesi Blumentritt'in Metz ve Aachen arasında, uzun ve zayıf bir şekilde savunulan Ardenler arazi şeridindeki bir taarruzun sonuçları hakkında söylemiş olduklarını teyit etti.

Bu kritik dönemden bu yana aydınlığa kavuşan başlıca kanaatler nelerdir?

Eisenhower'ın Normandiya Çıkarması'ndan önce tasarlanan, Ren Nehri'ne doğru geniş cepheli ilerleme planı, güçlü ve hala yenilmemiş olan bir düşmanı yıpratmak ve direnişini kırmak için iyi bir yol olmuş olacaktı. Fakat bu plan, düşmanın zaten çökmüş olduğu ve akıbetinin cephelerinin yarılmasından sonra harekatın daha derinlikte ve daha hızlı geliştirilerek onlara toplanma şansı bırakmayacak şekilde gelişmesine bağlı olduğu fiili duruma çok daha az uygundu. O mevcut durum ara vermeksizin takibi gerektiriyordu.

Bu koşullarda, ilke olarak Montgomery'nin tek ve güçlü bir taarruz tezi, çok daha iyiydi. Lakin, gerçekler ortaya çıkınca, kuzeydeki harekatın başarısızlığının nedeninin aslında yaygın bir şekilde kabul gördüğü gibi, ikmal maddelerinin Patton'a sevk edilmesi nedeniyle olmadığı anlaşılmıştı. Çok daha büyük ve birçok unsurdan meydana gelen engel, Montgomery'nin kendi alanında ortaya çıkan bir dizi zorluklardı. Bunlar arasında Antwerpen Limanı'nın faaliyete açılmasındaki gecikme; gereksiz hedef için havadan ikmalin altı günlük kesilmesi; aşırı mühimmat ve diğer ikmal maddelerinin tedariki için ulaştırma araçlarının yakıt taşıması gerekenlerden alınması; arızalı 1.400 adet İngiliz kamyonu; Amerikan Birinci Ordusu'nun kanat kısmında "hareket kabiliyeti" olmayacak bir şekilde görevlendirilmesi; Albert Kanalı üzerindeki köprülerin imha edilmeden ele geçirilmesindeki ihmal ve düşmanın nehir geçişlerine birlik yerleştirmesi sayılabilir.

Ren Nehri'ne ulaşmanın önündeki en ölümcül engel, Brüksel ve Antwerpen'e ulaştıktan sonra, 4 ile 7 Eylül tarihleri arasındaki duraklamaydı. Bunu Montgomery'nin vurguladığı "düşmanı Sen Nehri'nden Ren Nehri'ne kadar dosdoğru kovalamak ve bize karşı koymak için tekrar bir cephe teşkil etmeden evvel Ren Nehri'nin karşısına geçmek olarak altını çizdiği hedefle bağdaştırmak zordur. Her derinlemesine yarma ya da takip harekatındaki başarıda inatçı tempo kilit önemdedir ve bir günlük bir duraklama bile başarıyı engelleyebilir.

Fakat, bütün Müttefik kuvvetlerinde Belçika'ya girdikten sonra genel bir dinlenme eğilimi vardı. Bu eğilim yukarıdan da destekleniyordu. Eisenhower'ın Müttefikler Arası istihbarat Teşkilatı, ona Almanların sınırlarındaki savunma hatlarını tutmaları için yeteri kuvvet temin edemeyeceğini söyledi  ve ayrıca basına "sınırdan doğrudan gireceğiz" diye teminat verdi. Eisenhower, bu güvenceleri ana ast birlik komutanlarına aktardı. Hatta, daha 15 Eylül'de Montgomery'ye şöyle yazıyordu:

"Çok yakında Ruhr, Saar ve Frankfurt bölgesini ele geçirmiş olacağız ve bundan sonra ne yapmamız gerektiği konusundaki görüşlerinizi bekliyorum." 

Bütün çevrelerde benzer bir iyimserlik havası hüküm sürüyordu. Öncü kolordu komutanı General Horrocks, Albert Kanalı üzerindeki köprülerin ele geçirilmesindeki ihmali açıklarken dürüstçe, "O zaman Albert Kanalı üzerinde ciddi hiçbir direniş beklemedim. Bize Almanlar tamamen dağılmış gibi gelmişti," dedi.

John North İngiliz Resmi Harp tarihi kaynaklarına dayanan 21. Ordular Grubu tarihinde durumu yerinde bir şekilde özetliyordu: "Savaş kazanıldı" tavrı bütün rütbeler arasında hüküm sürüyordu." Sonuçta Eylül'deki hayati önemdeki on beş günlük süre esnasında komutanlar arasındaki aciliyet duygusu azdı. Birlikler arasında daha ileri gitmekten sakınmak ve herkesin "savaşın bittiğini" varsaydığında öldürülmekten kaçınmak için doğal bir eğilimi vardı.

Savaşı hızla bitirecek en iyi fırsat, muhtemelen Patton'un tankları Ren Nehri'ne ve köprülerine İngilizlerden 160 kilometre daha yakın oldukları Ağustos'un son haftasında, "yakıtları" kesildiğinde kaybedilmişti.

Patton, Müttefik cephede inatçı bir tempoyla takibin kilit önemi konusunda herkesten daha keskin bir sezgiye sahipti. Her İstikamete başarıyı genişletme harekatına hazırdı. aslında 23 Ağustos'ta, ordusunun doğu istikameti yerine kuzeye ilerlemesini teklif etmişti. Müteakiben yaptığı yorumu çok can alıcıydı:

"Kimse bir plan yapıp daha sonra koşulları bu plana uydurmaya çalışmaz. Koşullara uygun planlar yapmaya çalışır. Bence yüksek komuta heyetinde başarı ve başarısızlık arasındaki fark tam böyle bir plan yapma konusundaki yeteneğine ya da yeteneksizliğine bağlıdır." 

Fakat, Müttefiklerin en büyük fırsatı elde ettikleri zamandaki sorunlarının kökeninde en üst seviyede planlama yapanların hiçbirinin, Ağustos'ta vuku bulduğu gibi düşmanın böylesine tam bir çöküşünü öngörememiş olmaları vardı. Müttefikler bu fırsatı süratli, uzun mesafeli bir yarma harekatıyla genişletmek için zihinsel ya da maddi olarak hazırlıklı değildiler...

cepheden bazı kareleri aktarmak gerekirse :

Karaya çıkmayı bekleyen ABD M4 Sherman Tankları, Haziran 1944
Harekattan Önce Brifing Alan İngiliz 6.Hava İndirme Tugayı Askerleri.

Alman "Hint Lejyonu" Atlantik Duvarı'nda.

Calais'de Almanların Çıkarma için Engelleri.

İngiliz Paraşütçüler Kıta Avrupa'sına tekrar ayak basmadan saatler önce.

Utah sahili ele geçirildikten sonra ABD Askerleri.

Harekatın simgesi olan o fotoğraf. Saatler sonra ölecek olan ABD Askerleri. Omaha Sahili.

Gold Sahili. 7 Haziran 1944

Omaha Sahili ele geçirildikten sonra karaya çıkan ABD Birlikleri. 7 Haziran 1944


Argentan'da İngiliz Tank Desant piyadesi intikal halinde.
Kanadalıların ele geçirdiği Gamalı Haçlı Nazi Bayrağı.

Omaha Sahili ele geçtikten birkaç saat sonra ABD Askerleri.

Esir düşen Alman Askerleri.

Alman Esirler.

Kanadalıların Defnedildiği Askeri Mezarlık. (Bény-sur-Mer Canadian War Cemetery)
Paris Almanlardan geri alındığında. Paris Caddeleri'nde ABD Askerleri.
Paris'in geri alınışında yere atılan Hitler Portresi.
Amerikalı Paraşütçülerle (101.Hava İndirme Tugayı ve 52.Hava İndirme Alayı) sohbet eden General Eisenhower. Harekattan 1 gün önce.

Harekatın bazı komutanları. Simpson, Patton, Spaatz, Eisenhower, Bradley, Hodges.
Askerine Gümüş Yıldız Madalyası takan General Patton.

Patton ve Eisenhower, Belçika'da.
Nazi Bayrağı ele geçiren Amerikan Askerleri, Falaise Cebi Muharebesi.

2 Yorumlar