cossacks in persia


Birinci Dünya savaşına girmiş olan Osmanlı Devleti’nin (Bkz.Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşına Girişi) Doğu Cephesini oluşturan Kafkas Cephesi çoğunlukla Çarlık Rusya ile yaşanan muharebeler, Sarıkamış Faciası ve Rusların Doğu Anadolu ile Karadeniz Bölgesini işgal etmesiyle bilinir. Ancak Çarlık Rusyası’nın Ekim Devrimi (Ekim 1917) ile son bulması sırasında İttifak ve İtilaf Devletleri arasında gerçekleşen savaş devam etmekteydi. Dolayısıyla Kafkas Cephesinde Rusya’nın Brest-Litovsk Anlaşması ile devredışı kalmasıyla her iki tarafta (İtilaf ve İttifak Devletleri) hem stratejik öneme sahip hem de yeraltı kaynakları olarak zengin olan Doğu İran ve Kafkasya üzerinde hakimiyet çabasına girmişti. Hatta çoğu kişinin bilmediği ve daha önce şu yazımda (Bkz. 1. Dünya Savaşında Türk-Alman Çatışması) teferruatlı olarak bahsettiğim iki müttefik kuvvetin bu çıkar ve hakimiyet için birbiri ile çatışmasına da değinmiştim. Kafkas Cephesinde Çarlık Rusya’sının çökmesi ile birlikte diğer cephelere göre göreceli olarak sakinlik yaşanmış olsa da yukarıda zikrettiğim nedenlerden dolayı taraflar bölgede hakimiyet kurmak için çeşitli harekatlar düzenlemiş, istihbarat çalışmaları yapmış ve yerel halk ile işbirliği yoluna gitmeye çalışmıştır. Bu bağlamda, Osmanlı Devleti’nin 1918 senesinde Azerbaycan üzerine gerçekleştirdiği taarruz bu cephede ki önemli gelişmelerden bir tanesidir. Ancak bu taarruz sırasında Osmanlı Devleti’nin Güney Azerbaycan’da bulunan (günümüz İran) Urmiye bölgesine gerçekleştirdiği harekata özel olarak değinmek gerekiyor. Çünkü Azerbaycan üzerine gerçekleştirilen taarruzun siklet noktası normalde günümüz Gürcistan ve Ermenistan’ın üzerinden olması planlanmıştı. Urmiye bölgesine gerçekleştirilen taarruz ise bu planlar içerisinde ilk başta mevcut değildi. İşte bu yazıda urmiye bölgesinde Rusya’nın geri çekilmesinden sonra yaşanan gelişmeler, Osmanlı Devleti’nin bölgeye olan ilgisinin nedeni, harekat kararı ile birlikte hazırlıklar ve harekatı anlatacağım.

HAREKAT ÖNCESİ GELİŞMELER

Rusya’da Ekim 1917 Bolşevik İhtilali’nin gerçekleşmesi, Dünya Savaşının sey­rini önemli ölçüde değiştirmiş, bu duruma hazırlıksız yakalanan İtilaf ve İttifak Devletleri’nin savaşın gidişatına dair yeni politikalar belirlemesini zaruri hale getirmiş ve özellikle İttifak Devletleri için avantaj sağlayacak önemli gelişme­leri de ortaya çıkarmıştır. Bolşevikler, Çarlık sonrası işbaşında olan Kerenski Hükümeti’ni düşürdükten sonra İttifak Devletleriyle savaşa devam etmeme kararı almış ve ateşkes antlaşması talep etmişlerdir. Bu istek sonucu 15 Aralık 1917 tarihinde mütareke imzalanmış ve tüm Rus cephelerindeki çatışmalar dur­muştur. 22 Aralık 1917 tarihinde Brest-Litovsk şehrinde Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti, Bulgaristan ve Bolşevikler arasında barış gö­rüşmeleri başlamış ve 3 Mart 1918’de tarihinde görüşmelerin yapıldığı şehrin adıyla anılan antlaşma imzalanmıştır. Brest-Litovsk Antlaşmasında İran’ın ta­rafsızlık siyasetine riayet edilmesi ve toprak bütünlüğünün korunması (bunun için İngiltere ile Rusya arasında 1907 yılında yapılan ve İran’ı üç bölgeye parça­layan antlaşmanın iptali... ayrıca 1907 yılı İran meşrutiyeti’nin başlangıcı sayılır.) konusu da ele alınmış ve Güney Azerbaycan’daki Rus ve Türk askerlerinin geri çekilmesi konusu kabul edilmiştir. Söz konusu geliş­me bölgede Rusya ile fiili mücadele halinde olan Osmanlı Devleti ve Almanya için avantajlı bir durum ortaya çıkarmış, Osmanlı Devleti’nin doğu sınırlarının güvenliği açısından büyük bir tehlike ortadan kalktığı gibi öteden beri Rus ve İngiliz hakimiyeti altındaki İran üzerindeki nüfuzunun artmasını sağlamıştır. Brest- Litovsk antlaşmasında İran’ın tahliyesine dair alınan karardan memnun olan İran Şah’ı, Osmanlı Devleti’nin görüşmeler sırasında kendi lehlerine olan tutumu ve anlaşmadan duyduğu memnuniyeti bizzat Osmanlı Dışişleri’ne gönderdiği telgrafla bildirmiştir.


Aleksandr Kerenski
Rusların İran’dan çekilmeye başlamaları Ekim 1917 Bolşevik İhtilali ve ülkede kargaşalıkların başladığı döneme rastlamaktadır. Bu esnada Güney Azerbaycan’da ve Rus askerlerinin bulunduğu İran topraklarındaki şehirlerde, kasabalarda, köylerde otorite boşluğunun ortaya çıkması ve asayişin bozulması, İran hükü­metinin otorite kuracak jandarma ve polis gücünden yoksun olması sebebiyle bir kargaşa ortamı oluşmuştur. Bu durumda düzeni ve birliği bozulan hatta ia­şesini dahi temin edemeyen Rus askerleri yağmaya başlamıştır. Güney İran’da İngiltere tarafından kurulan Güney İran Polis Kuvvetleri kumandanı olan Sir Percy Molesworth Sykes, Rus yağmacıları ile ilgili aldığı duyumları o sırada Tebriz’de bulunan bir dostundan aldığı mektuba dayanarak şöyle ifade etmektedir;

“…Burada binler ile ifade edebileceğimiz Rus askerleri bulunuyor. Bu askerler, tüfeklerini, cephanelerini, eşyalarını ve atlarını ve para edecek bütün teçhizatlarını satmaktadırlar. Atlar birkaç Şiline gidiyor. Fakat yem fiyatı o derece fahiş dereceye çıkmıştır ki atlar ancak hediye gibi verilecek kıymettedir. Filhakika garbi ve şimali İran hükümetin zaafından dolayı Rusların bu vaziyetinden çok zarar görmüşlerdir. “

Sir Percy Molesworth Sykes, by Walter Stoneman, 1919 - NPG x185575 - © National Portrait Gallery, London
Sir Percy Molesworth Sykes
Güney İran Polis Kuvvetleri

Rusların çekildiği ve İran topraklarında Türk kuvvetleri için daha uygun bir ortamın oluşmaya başladığı bir dönemde 1918 Şubat ve Mart aylarında İran’da yaşayan Ermeniler ve Nasturiler Savuçbulak (günümüzde Mahabat) havalisinde Rusların silahlarını ele geçirmişler ve Urmiye (Rumiye) ve Dilman ha­valisinde toplanmaya başlamışlardır. Van bölgesinden, Osmanlı kuvvetlerinin önünden çekilen Ermeni ve Nasturiler ile söz konusu İran Ermeni ve Nasturile­ri Urmiye Gölü çevresinde birleşerek yerli Müslüman ahaliye ve Osmanlı kuv­vetlerine karşı mücadele hazırlıkları yapmışlardır. Bu durum üzerine Osmanlı kuvvetleri de hem Van bölgesinden Urmiye’ye doğru hem de Erbil ve Revandız bölgesinden Güney Azerbaycan ve Kafkasya’ya doğru harekete geçmişlerdir. Bölgede bulunan Osmanlı subaylarınca Rusların tahliyesi esnasında yaşanan­lara dair gözlemler rapor olarak ilgili üst komutanlıklara sürekli bildirilmiştir. Aralık 1917’nin başından Ocak 1918 ortasına kadar Sene ve Hamedan’da bulunan istihbarat zabiti mülazım-ı evvel Sadık Efendi’nin gözlemlerine ve du­yumlarına dayanarak hazırladığı ve Musul vasıtasıyla 11 Ocak 1918 tarihinde Birinci Şube Müdüriyeti’ne gönderilen rapora göre;

“Ruslar, 12 Aralık 1917 ta­rihinden itibaren bölgeden çekilmeye başlamış 26 Aralık 1917 tarihine kadar hiçbir asker kalmamıştır.”

RUSLARIN ÇEKİLMESİNDEN SONRA İRAN’DA ERMENİ VE NASTURİ FAALİYETLERİ

Osmanlı Devleti, Urmiye bölgesinde yoğunlaşan Ermeni ve Nasturilerin faaliyetlerini yakından takip etmiş ve bunlara karşı yapılacak her türlü girişimi daha çok 6. Ordu Kumandanı Halil Paşa (namı diğer Kutü'l Amare kahramanı Halil Kut) üstlenmiştir. Halil Paşa, Musul’dan 22 Ocak 1918 tarihinde Revandız Grubu Kumandanlığı’na gönderdiği telgraf­ta; çeşitli istihbarat kaynaklarından Sakız ve Savuçbulak’ın tahliye edildiğinin anlaşıldığı ve Urmiye’nin de tahliye edilmiş olabileceğini ifade etmiş ve bu haberlerin bölgeye gönderilecek istihbaratçılarca teyit edilmesini ve “Ermeni, Nasturilerin kuvvet ve vaziyeti hakkında malumat elde edilmesine ehemmiyet verilmesini” rica etmiştir. 22 Ocak 1918 tarihinde İkinci Ordu Kumandanlığı’na gönderdiği, Sakız ve Savuçbulak’ın boşaltıldığına dair gelişmeler hakkında bil­gi verdiği şifre telgrafta, bölgedeki Ermeni ve Nasturilerin faaliyetine dair şu bilgileri ifade etmektedir; (15 Aralık 1917 tarihinde İttifak devletleriyle Rusya arasında imzalanan)

Mütarekenamenin maddelerine uygun olarak erzak tedarik etmek üzere, Şemdinan civarında sınır bölgesinde bulunan köylülerimiz Ruslar tarafından iyi muamele  görmüş iseler de silahlanmış olarak dolaşan Ermeni ve Nasturiler tarafından katledilmişlerdir. Kendisini kurtarabilenlerin ifadelerine göre Urmiye havalisinde iki bin kadar Ermeni ve Nasturi vardır. Birinci Kafkas Rus Kazak Ordusu kumandanı nezdinde bu muamele protesto edilmiş­tir. Ancak bu konuyla ilgili ruslardan herhangi bir cevap alınamadı.

Halil Paşa, Başkumandanlık Vekaleti’ne gönderdiği 5 Şubat 1918 tarihli şifre telgrafta Urmiye’nin Ruslarca tahliye edildiğine dair gelen haberlere rağmen Urmiye yakınlarındaki Ermeni ve Nasturilerin kuvvet­lerini attırmaya çalıştığını, şehrin ele geçirilmesi için yapılacak bir harekette herhangi bir kötü duruma meydan vermemek ve Urmiye’ye daha güçlü bir müfreze ile girmek için işgalin bir müddet ertelenmesini rica etmiş veya Van bölgesindeki 3. Ordu tarafından harekete başlanması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca Urmiye istikametinde daha kuvvetli bulunmak için Kuar ve kuzeyindeki aşiretlerden istifade etmeyi düşündüğünü, mevsimin aşiretlerin hareketine ve iaşesi­ne müsait olmadığını belirtmiştir.

6. Ordu Kumandanı Halil Paşa
6. Ordu Kumandanı Halil Paşa 5 Şubat 1918 tarihinde Başku­mandanlık Vekaleti’ne gönderdiği Urmiye’nin ele geçirilmesi ile ilgili belgede Urmiye’nin işgali için gerekli kuvvetleri Sencar Operasyonundan (Sincar Operasyonu) sonra bu harekete katılan askerlerin bölgeye sevk edilmesi suretiyle karşılanacağını bildirerek Sencar’lar ile ilgili şu bilgilere yer vermiştir;

Sencar hareketine başlamak üzereyim. Alınan haberlerden İngilizlerin çöl yoluyla Sencarlılara silah kaçırıldığı bildiriliyor. İhtimal ki Sencar’da umduğumuzdan fazla bir mukavemete maruz kalabiliriz. Ordunun gerisinde büyük bir çıban teşekkül eden bu eşkıya yuvasını tamamiyle temizlemek için tahsis ettiğim müfrezeden fazla olarak halen en yakın Erbil’de bulunan kuv­vetten istifade etmek icab edebilir.’’

İngiltere, Rusların İran’dan çekilmesiyle, İran, Afganistan ve Hindistan’daki müslümanları kendilerine karşı savaşın başından beri ayaklandırmaya çalışan Osmanlı Devleti ve Almanya İmparatorluğu için hem bu amaçlarını fiiliyata geçirebilecek, hem de Kafkasya’ya uzanarak Bakü petrollerini elde edecek ve Rusya Müslümanlarına ulaşabilecek müsait bir zemin ortaya çıktığının farkındaydı. Savunma Bakanı Churchill Bolşevik İhtilali sonrası doğuda ortaya çıkan durumu “…Başlıca tehlike şarktadır. İran’da ve Hint Okyanusunda İngiltere’nin menfaatlerini korumak lazımdır.” şeklindeki sözleriyle değerlendirmiştir. Bu gelişmeler üzerine İngiltere, Ruslardan boşalan bölgeye asker sevk etmeye karar vermiştir. İngilizlerin Güney İran'daki sınırlı sayıdaki askerleri dışında kuzeye gönderilecek yeterli kuvveti olmadığından ve en yakın İngiliz birliklerinin bulunduğu Bağdat’ın Güney Azerbaycan'a uzak olması sebebiyle ilk aşamada muhtemel bir Türk taarruzunu önlemek veya Türkleri durdurmak amacıyla o yöredeki işbirliği içinde olduğu Ermenileri, Nasturileri ve paralı asker olarak Rus ordusundan kaçan subay ve askerleri örgütlemek, talim ve terbiye etmek için bir askeri heyetin gönderilmesine karar verilmiştir ve bu heyetin başına General Lionel Dunstreville getirilmiştir. Urmiye havalisindeki Ermeni ve Nasturileri örgütleme konusunda Amerika ve İngiliz konsolosları faaliyetlerini sürdürürken iki üst düzey komutan ve 12 subaydan oluşan ve hedefi Hazar Denizinde bir liman kenti olan Enzeli’ye ulaşmak olan bir başka grup da Bağdat’tan İran'a gitmek üzere otomobille yola çıkmıştır.

General Lionel Dunstreville
İran’ın Osmanlı Sefiri olan İhtişam Üs Saltana’nın ifadesine göre İn­gilizler, İran’da bulunan Rus askerleri kumandanı General Nikolai Baratov’dan Rus askerlerinin daha önce işgal ettiği arazinin İngilizler tarafından işgal edilinceye kadar Rus askerlerini İran’dan çekilmeleri için yardım etmesini istemişlerdir. Bu konuya dair İkdam Gazetesi’nde yayınlanan bir habere göre Baratov, Rus ihtilalinden sonra Urmiye’de kalmış, subaylarının ve askerlerinin iaşesini sağlamaktan aciz ve Bolşeviklerden korktuğu için maiyeti ile birlikte İngiliz birliklerine katılmıştır. Baratofun mahiyetindeki subaylar, Ermeni ve Nasturilerin talim ve terbiyesi ile meşgul olmaktadırlar.

General Nikolai Baratov
Rusya’nın İran’ı tahliye etmesi uzun süredir hem Osmanlı topraklarında hem de İran içinde müttefiki olan ve müstakil devlet olma emelleri taşıyan Ermeniler ve Nasturiler için hayal kırıklığına neden olmuştur. Ancak kısa süre içinde Rusya’nın yerini İngiltere doldurmuştur. 6.Ordu Kumandanı Halil Paşa, 6.Fırka Kumandanlığı’na 13 Nisan 1918 tarihinde gönderdiği telgrafta;

’Osman­lı Ordusu tarafından şimdiye kadar Ermenilere karşı yapılan harekattan elde edilen tecrübeye göre Ermenilerin Rusların çekilmesi sonrasında takınacağı tutuma dair görüşlerini ve sonrası için takip edilmesi gereken siyaseti de açıklamıştır. Buna göre Ermenilerin Ruslardan bekledikleri yardımın ve desteğin engellenmesiyle moralleri tamamen çökecektir. Ermenilerin şu anda yaptıkları yıkım ile karşı koymaktan ibarettir ve küçük kuvvetle bunlara karşı başarı kazan­mak mümkündür.’’

Söz konusu telgrafta ifade edildiğine göre; Ermeniler İran'daki İngiliz, Fransız ve Amerikalılar tarafından himaye olacaklarını ümit etmektedir ve onlara iltihak etme fırsatını beklemektedirler.

TÜRK KUVVETLERİNİN URMİYE’YE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ ASKERİ HAREKAT


Rusların tahliyesi sonrasında Ermeni ve Nasturi çetelerinin faaliyetlerinin yoğunlaştığı bölge daha çok Urmiye ve çevresi olmuştur. 6. Ordu Kumandanı Halil Paşa 13 Şubat 1918 tarihinde Revandız Grubu Kumandanlığına gönderdiği altı maddelik telgrafta, Rusların Üşnü, Pave, Savuçbulak mıntıkasını tahliye etmeleri üzerine Urmiye havalisinde Ermenilerin teşkilatlandığı ve silahlandığına dair haber alındığını belirterek;

“Gerek Rusların İran’ı tahliyesini nizami olarak anlamak ve gerekse İran dahilinde yapılan Ermeni teşkilatı ve İngiliz teşebbüsatı, İran’ın hududumuza mücavir mıntıkasındaki ahval ve erzak tedariki imkanı hakkında doğru malumat almak için Revandız grubu Pave, Üşnü, Mergever, istikametle­rine kuvvetli zabit keşif kolları sürecektir.” emrini vermiştir.

Bu keşif seferleri sırasında Ruslarla karşılaşılması durumunda keşif kol kumandanlarının yanlarında bulunduracakları beyaz bayrağı göstererek, genel vaziyeti gözlemlemek amacıyla memur edildiklerini söylemelerini, geri dönüşte Ermeni çetelerinin pusu kurma ihtimalinin göz ardı edilmemesini Miyandoab, Urmiye hattına kadar ayrıca casuslar gönderilerek Ermeni teşkilatı, ordu kıtaatı hakkında bilgi elde edilmesini istemiştir. Halil Paşa, Musul’dan, 6. Fırka Kumandanlığı’na 12 Mart 1918 tarihinde gönderdiği telgrafta da; Urmiye bölgesindeki Ermenilerin faaliyetleri hakkında;

“Ermenilerin taht-ı işgali olmak üzere Urmiye cenubu­na tecavüz etmelerine ehemmiyet etmem. Yalnız ahaliyi tehdit ve yağma için müteferrik çetelerin sarkıntıları ihtimal dahilindedir.” şeklindeki bir değerlen­dirme yaparak, alınacak tedbirle ilgili olarak ta “Buna ise bizim Üşnü’yü işgal ederek ahaliyi himaye ve atlılardan istifade ederek bir vaziyet almakla mani olabiliriz.” demiştir.

Üşnü bölgesinde Ermeni ve Nasturiler, Müslüman ahalinin evlerini yakmış ve Müslüman ahaliyi de katletmişler hatta Karapapaklar gibi bölgede meskun bazı Müslüman Türkleri de kendileri ile birlikte harekete zorlamışlardır. Halil Paşa’dan 3.Ordu Kumandanlığı’na 26 Mart 1918 tarihinde gönderilen ve 3. Ordu Kumandanlığından yazılan bir telgrafa cevap olması muhtemel olduğu bildirilen Başkumandanlık Vekâlet-i Celilesinden gelen telgrafta; Osmanlı Devleti, özel­likle Urmiye Gölü çevresindeki Ermenilerin faaliyetlerini engellemek için Azerbaycan da yerleşik Müslüman ahaliden oluşacak kuvvetlerle 6. ve 3. Orduların müştereken yürüteceği Kars-Erivan istikametinde bir hareket başlatmayı karar­laştırmıştır. 6.Ordu Kumandanı Halil Paşa, 3.Ordu Kumandanlığı’na yapıla­cak müşterek hareket öncesinde Ermenilerin İran dahilindeki durumlarına dair verdiği bilgiden öğrenildiğine göre; İran veliahdı kumandasında Tebriz’den ha­reket eden bir kısım İran kuvveti ile Ermeniler arasında Hoy’da çarpışma olmuş ve Ermeniler yenilerek kaçmaları üzerine bölgedeki Ermeni köyleri veliaht tara­fından işgal edilmiştir. Urmiye’nin ahvaline dair 6. Fırka Kumandanı Hayri Bey’den 6. Ordu Kumandanlığı’na gelen 27 Mart 1918 tarihli ve İki ay önce Revandiz’den Urmiye’ye gönderilen ve yeni dönen iki casusun ifadelerini içeren telgrafa göre;

Urmiye’de ahalinin elindeki silahlar Ermeniler tarafından toplanmış ve bazı ahali silahlarını toprağa gömmüştür. Urmiye’de bir Amerikan konsolosu ve bir de Fransız konsolos vekili mevcut olup, Fransız konsolosunun Ermenilerin işine müdahale etmediği ve Amerika konsolosunun öteden beri Urmiye’de ika­met eden zengin bir doktor olup ahaliden fakirlere yardım ettiği bilinmektedir. Urmiye’nin kuzeyinde haritada Üssi peyan şerefhane olarak geçen mevkide Ruslar tarafın­dan bırakılmış çok sayıda silah ve cephane olduğu ve Urmiye’den Marşimun komu­tasında 1.000 Ermeni bölgeye hareket ettiyse de İran Valisi’nin 1500 süvariden oluşan birlikeri karşısında mağlup olmuş ve Dilman istikametinde çekilmekte iken iki aşiretin saldırısına uğrayarak 500 ölü ve büyük miktarda da esir vermiş­tir. Halen Urmiye’de ve Dilman’da 2.000 kadar Ermeni mevcuttur ve bunların Fransız ve Rus tüfeği ile iki top ve iki makineli tüfenkleri vardır.’’

Ali İhsan (Sabis)
Başkumandanlık Vekâlet-i Celilesi’nin emri ile 3. Ordu tarafından Van istikametine gönderilen 3. Orduya bağlı ve başında Ali İhsan (Sabis)’in bulunduğu 4. Kolordu Van’ı ele geçirmiş ve Saray ve Başkale istikametinde Ermenileri takip etmektedir. 6. Ordudan Urmiye istikametinde hareket etmek üzere tahsis edilen müfrezenin bir taburu da 5 Nisan 1918’de Rayat’dan sınırı geçmiş olup Üşnü istikametinde, diğer üç taburu da Erbil ile Revan­dız arasında ilerlemektedir. Müfreze Üşnü’de toplandıktan sonra Urmiye’nin işgali için ilerleyecektir. Halil Paşa, 8. Kolordu Kumandanlığı ve 6. Fırka Kumandanlığı’na gönderdiği telgrafta Van’ın ele geçirilmesinden duyduğu memnuniyeti ifade ederek Van bölgesinden çekilen Ermenilerin Urmiye civarındaki Ermenilerle birleşmesi durumunda onları takipte olan 6. Kolordunun mühimmat açısından sıkıntıya düşebileceği ve bu sebeple 6. Fırka’nın acilen Urmiye’yi işgal etmesini istemiştir. Bunun üzerine 6. Fırka Kumandanı Hayri Bey, Halil Paşa’dan Urmiye’deki Ermenilerin şehri savunmak için yığınak yaptıklarına dair haberler aldığını, bu bakımdan Savuçbulak’a bir bölük gönderilmesini talep etmiştir. Halil Paşa’dan Urmiye’ye dair 3. Ordu ve bu orduya bağlı 4. Kolordu Kumandanlıkları’na Urmiye bölgesindeki Ermenilerin durumu hakkında 13 Nisan 1918 tarihinde gönderdiği telgrafta, Urmiye’de İngiliz ve Fransız subayları kumandasında 4 bin Ermeni ile 2 seri atışlı, ikisi adi olmak üzere 4 top, birkaç makineli tüfek bulunduğunu, Ermenilerin ileri müfrezelerinin Urmiye’nin 20-30 km güneyindeki Reşa Han, Hazmlar, Maşan, Selvati’de bulunduğunu ifade etmiştir. Ermeniler, İngiliz ordusuna iltihak etmelerine müsa­ade olunması için İran hükumetine başvurmuş fakat İran Hükümetince silahla­rı terk ettikten sonra buna müsaade edileceği cevabı verilmiştir. Bu dönemde Urmiye bölgesindeki Ermenilerin güney’de Musul bölgesinde İngiliz Kuvvetleriyle çarpışan Osmanlı Kuvvetlerine saldıracağı yönünde istihbaratlar gelmeye başlamış ve bunun üzerine Urmiye-Dilman bölgesini ele geçirme görevi 4. Kolorduya verilmiştir. Kolordu 10 Mayıs 1918’de Üşnü’den Urmiye’ye doğru hareket etmiştir. Enver Paşa, 6. Ordu kumandanlığı’na 11 Mayıs 1918 tarihinde gönderdiği bir telgrafta; Ermenilerin Musul bölgesine saldıracakları yönündeki istihbarattan bahsetmiş 4. Kolordu’nun Urmiye üzerine hareketini emrettiği­ni ve aynı zamanda bir fırkanın da Erivan-Culfa üzerine yürümesini ve Kafkas Hükümetinden izin beklemeksizin Tebriz hattının işgal edilmesini özellikler rica etmiştir. 6. Ordu tarafından Rayat ve Üşnü istikametinde Urmiye’ye doğru askeri harekete hazırlanırken Nasturi Patriği Marşimun, 5. Tümen komutanlı­ğına bir mektup göndererek Osmanlı Devleti’ne bağlılıktan bahsetmiş ve Ruslar tarafından kandırıldıklarını ve Kürtlere karşı kendilerini savunmak zorunda kaldıklarını söyleyerek aman dilemiş, fakat kısa süre sonra Osmanlı kuvvetlerine yeniden saldırmıştır. Bu saldırılara rağmen 4. Kolordu 18 Haziran’da Dilman’ı ele geçirmiştir. Dilman’ın ve Selmas Ovası’nın Osmanlı kuvvetlerinin eline geçmesi üzerine Kafkas cephesinden gelen Andranik, idaresindeki Ermeni kuvvetleri Culfa’dan Aras Nehri’ni geçerek Hoy üzerinden güneye doğru ilerlemeye başlamıştır. Er­menilerin amacı Tebriz bölgesine kadar ilerleyen İngiliz kuvvetleriyle birleşerek Osmanlı Kuvvetlerini mağlup etmek ve Kafkas cephesine geri dönmektir. Fakat Osmanlı kuvvetleri Ermenilerin İngilizlerle birleşmesine izin vermeden mağlup ederek Ermenileri Aras Nehri’nin kuzeyine doğru çekilmek zorunda bırakmıştır. 22 Ağustos 1918 tarihinde Sene Şehbenderliği’nden Başkumandanlık Vekaletine gelen bir telgrafta; İngilizlerin Kirmanşah’taki kuvvetlerini Sene’ye getirdiği ve İngilizlerin Savuçbulak ile daha kuzeye doğru harekete geçmek üzere oldukları istihbaratı verilmiştir. Bir müddet sonra İngilizler Reşt-Urmiye hattına kadar ulaşmışlar ve Tebriz’e 10 km mesafede Bazmiç Köyü’ne kadar yaklaşmışlardır. Başkumandan Vekili Enver Paşa, 06 Nisan 1918 tarihinde Kafkas cephesinde bulunan Üçüncü Ordu Kumandanlığı’na gönderdiği telgrafta Güney Azerbaycan ve Tebriz’deki Ermeni ve İngilizlerin o havalide yaptıkları taşkınlıklara dikkati çekmiş ve mümkün olduğu kadar süratle Tebriz’e kuvvetli bir kuvvet gönderilmesini ve bunun için Kafkasya’dan Tebriz’e kadar gelen tren yolunun ele geçirilmesini istemiştir. Pave’de bulunan. İstihbarat zabitliğinden 03 Haziran 1918 tarihinde 6. Ordu Kumandanlığı’na gelen telgrafa göre; Osmanlı Devleti kuvvetlerinin Tebriz’e doğru yönelmesi üzerine İngiliz ve Fransız konsolosları şehri terk etmiş ve Tebriz’deki Ermeniler de firar etmeye başlamıştır. Osmanlı kuvvetleri kısa sürede, Tebriz’i İngilizlerden önce ele geçirmiş daha sonra Meyane, Değmetaş, Karaçam, Türkmençayı mevkilerinde İngilizleri şiddetli muharebeler sonu­cunda güneydoğuya çekilmeğe mecbur etmiştir.


İngilizler, Rusların İran’dan çekilmeleri sonrası bir taraftan Urmiye böl­gesindeki Ermeni ve Nasturilerle birleşerek Osmanlı Devletinin önünü kesmeyi hedeflerken diğer taraftan Tahran-Kazvin yoluyla Reşt Vilayeti’ni oradan da Hazar Denizi sahilinde bulunan liman kenti Enzeli’yi ele geçirerek deniz yoluyla Bakü’ye ulaşmayı ve o dönemde şehri ellerinde bulunduran Ermeni­lerle birleşerek şehri işgal etmeyi planlamışlardır. Ancak Reşt ileri gelenlerinden Mirza Küçük Han ile Gilanlı Aka Ahmet Han’ın önderliğini yaptığı, söz sahipleri arasında Aka Seyid Abdülvahap, Aka Seyid Mahmut, Aka Hacı Şeyh Muhammed Hasan, Aka Şeyh Ali, Aka Şeyh Muhammed Hüseyin’in bulundu­ğu ve Gilan’da ortaya çıkan içlerinde bazı Türk subaylarının da olduğu bilinen Ormanda yaşamaları sebebiyle bu isimle anılan Cengelliler (Ormancılar veya Orman Kardeşleri) hareketi bölgedeki Ermenilere ve İngilizlere karşı önemli mücadeleler vermiştir. Cengellilerin İran dahilinde dağıttıkları beyanname­lerde kendi amaçlarına dair verdikleri bilgiye göre hedef; vatanlarının hürri­yet ve istiklalini fiilen geri almak ve İranlıların çevre Müslüman komşularıyla iyi geçinmesine engel olan İngilizlere karşı mukavemet ve muharebe etmek­ten ibaretti. Osmanlı Devleti, İran’da ki meşrutiyet hareketleri zamanında ön plana çıkmaya başlayan Mirza Küçük Han’ı Rus faaliyetlerine karşı henüz savaşın başından itibaren desteklemiş, Rusların çekilmesi sonrasında da özel­likle 6.Ordu Kumandanlığı vasıtasıyla silah ve değerli hediyeler göndermiştir. Kuvvetleri hakkında kesin bilgi bulunmayan Mirza Küçük Han önderliğindeki Ormancılar, İngilizlerin Reşt’den Kafkasya’ya geçmesi için önemli olan Müncil Köprüsü’nün müdafaasında başarılı olmuş ve Reşt’teki İngiliz Bankası’na el koyarak Reşt konsolosu Mc Loren ve Yüzbaşı Neville’i tutuklamıştır.

Mirza Küçük Han
SONUÇ

Bolşevik İhtilali sonrasında İran’dan Rusların çekilmesi özellikle Rus işgali al­tında olan ve Osmanlı Devleti ile Rusların her türlü mücadelesine sahne olan İran için Rus, İngiliz, Ermeni ve Nasturi tehlikesini daha da arttırmıştır. Çarlığın yıkılmasıyla birliği bozulan Rus askerleri İran’ı tahliyeleri sırasında geçtikleri bölgeleri yağmalamış ve evleri ateşe vermişlerdir. Savaşın başından itibaren Rus ordusu içinde yer alan veya Rus ordusunun Anadolu içlerinden ilerlemesi sırasında onlarla beraber geri çekilip Urmiye bölgesine gelen ve bölgedeki soydaşlarıyla birleşen Ermeni ve Nasturiler, Rus ordusundaki silahları ele g­çirerek Güney Azerbaycan’daki Türklere saldırmışlar ve pek çok katliam yapmış­lardır. İngiltere ise hem kendisi için çok önemli bir sömürge olan Hindistan’ın güvenliği hem de Bakü petrollerinin İttifak güçlerinin eline geçmesini önlemek amacıyla Rusların çekildiği bölgeye asker sevk etmeye başlamıştır. İngiltere, Türklerin Rusların boşalttığı bölgeyi kendilerinden önce ele geçirmesini en­gellemek için (Amerikan, Fransız Konsoloslarının da yardımıyla) Ermeni ve Nasturileri desteklemiştir. Hatta Ermeni ve Nasturi çetelerini eğitmek için Ba­ratov gibi Rus ordusu bakiyesi komutanları para karşılığında istihdam etmiştir. Ermeni ve Nasturilerin özellikle Urmiye bölgesindeki Türk ahaliyi katletmeleri üzerine 6. Orduya ve 3. Orduya bağlı birlikler Urmiye’ye doğru kuzeyden ve güneyden harekete geçerek bu bölgedeki Ermeni ve Nasturiler mağlup etmiş ve Hoy istikametinde ileri hareket sürdürülerek Tebriz ele geçirilmiştir. İngiliz kuvvetlerinin Bakü’ye denizden ulaşabilmek için Hazar Denizi kıyısında bulu­nan liman şehri Enzeli’ye yaptıkları taarruz Gilan bölgesinde bulunan ve Orman Kardeşleri olarak bilinen, liderliğini Mirza Küçük Han’ın yaptığı silahlı bir­likler tarafından uzun süre başarıyla engellenmiştir. 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalanması ve savaşın sona ermesiyle mütarekenin ilgili maddesi gereğince Osmanlı kuvvetleri 1914 sınırının ötesinde olduğu tek bölge olan kuzey İran’ı boşaltmak durumunda kalmıştır.

1 Yorumlar