Doğu Cephesinde Osmanlı Devleti'nin İran Seferi
Birinci Dünya savaşına girmiş olan Osmanlı Devleti’nin (Bkz.Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşına Girişi) Doğu Cephesini oluşturan Kafkas Cephesi çoğunlukla Çarlık Rusya ile yaşanan muharebeler, Sarıkamış Faciası ve Rusların Doğu Anadolu ile Karadeniz Bölgesini işgal etmesiyle bilinir. Ancak Çarlık Rusyası’nın Ekim Devrimi (Ekim 1917) ile son bulması sırasında İttifak ve İtilaf Devletleri arasında gerçekleşen savaş devam etmekteydi. Dolayısıyla Kafkas Cephesinde Rusya’nın Brest-Litovsk Anlaşması ile devredışı kalmasıyla her iki tarafta (İtilaf ve İttifak Devletleri) hem stratejik öneme sahip hem de yeraltı kaynakları olarak zengin olan Doğu İran ve Kafkasya üzerinde hakimiyet çabasına girmişti. Hatta çoğu kişinin bilmediği ve daha önce şu yazımda (Bkz. 1. Dünya Savaşında Türk-Alman Çatışması) teferruatlı olarak bahsettiğim iki müttefik kuvvetin bu çıkar ve hakimiyet için birbiri ile çatışmasına da değinmiştim. Kafkas Cephesinde Çarlık Rusya’sının çökmesi ile birlikte diğer cephelere göre göreceli olarak sakinlik yaşanmış olsa da yukarıda zikrettiğim nedenlerden dolayı taraflar bölgede hakimiyet kurmak için çeşitli harekatlar düzenlemiş, istihbarat çalışmaları yapmış ve yerel halk ile işbirliği yoluna gitmeye çalışmıştır. Bu bağlamda, Osmanlı Devleti’nin 1918 senesinde Azerbaycan üzerine gerçekleştirdiği taarruz bu cephede ki önemli gelişmelerden bir tanesidir. Ancak bu taarruz sırasında Osmanlı Devleti’nin Güney Azerbaycan’da bulunan (günümüz İran) Urmiye bölgesine gerçekleştirdiği harekata özel olarak değinmek gerekiyor. Çünkü Azerbaycan üzerine gerçekleştirilen taarruzun siklet noktası normalde günümüz Gürcistan ve Ermenistan’ın üzerinden olması planlanmıştı. Urmiye bölgesine gerçekleştirilen taarruz ise bu planlar içerisinde ilk başta mevcut değildi. İşte bu yazıda urmiye bölgesinde Rusya’nın geri çekilmesinden sonra yaşanan gelişmeler, Osmanlı Devleti’nin bölgeye olan ilgisinin nedeni, harekat kararı ile birlikte hazırlıklar ve harekatı anlatacağım.
HAREKAT
ÖNCESİ GELİŞMELER
Rusya’da Ekim
1917 Bolşevik İhtilali’nin gerçekleşmesi, Dünya Savaşının seyrini önemli
ölçüde değiştirmiş, bu duruma hazırlıksız yakalanan İtilaf ve İttifak
Devletleri’nin savaşın gidişatına dair yeni politikalar belirlemesini zaruri
hale getirmiş ve özellikle İttifak Devletleri için avantaj sağlayacak önemli
gelişmeleri de ortaya çıkarmıştır. Bolşevikler, Çarlık sonrası işbaşında olan Kerenski Hükümeti’ni düşürdükten sonra
İttifak Devletleriyle savaşa devam etmeme kararı almış ve ateşkes antlaşması
talep etmişlerdir. Bu istek sonucu 15
Aralık 1917 tarihinde mütareke imzalanmış ve tüm Rus cephelerindeki
çatışmalar durmuştur. 22 Aralık 1917
tarihinde Brest-Litovsk şehrinde Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı
Devleti, Bulgaristan ve Bolşevikler arasında barış görüşmeleri başlamış ve 3 Mart 1918’de tarihinde görüşmelerin
yapıldığı şehrin adıyla anılan antlaşma imzalanmıştır. Brest-Litovsk
Antlaşmasında İran’ın tarafsızlık siyasetine riayet edilmesi ve toprak
bütünlüğünün korunması (bunun için İngiltere ile Rusya arasında 1907 yılında
yapılan ve İran’ı üç bölgeye parçalayan antlaşmanın iptali... ayrıca 1907 yılı
İran meşrutiyeti’nin başlangıcı sayılır.) konusu da ele alınmış ve Güney
Azerbaycan’daki Rus ve Türk askerlerinin geri çekilmesi konusu kabul
edilmiştir. Söz konusu gelişme bölgede Rusya ile fiili mücadele halinde olan
Osmanlı Devleti ve Almanya için avantajlı bir durum ortaya çıkarmış, Osmanlı
Devleti’nin doğu sınırlarının güvenliği açısından büyük bir tehlike ortadan
kalktığı gibi öteden beri Rus ve İngiliz hakimiyeti altındaki İran üzerindeki
nüfuzunun artmasını sağlamıştır. Brest- Litovsk antlaşmasında İran’ın
tahliyesine dair alınan karardan memnun olan İran Şah’ı, Osmanlı Devleti’nin görüşmeler
sırasında kendi lehlerine olan tutumu ve anlaşmadan duyduğu memnuniyeti bizzat
Osmanlı Dışişleri’ne gönderdiği telgrafla bildirmiştir.
Aleksandr Kerenski |
Rusların
İran’dan çekilmeye başlamaları Ekim 1917 Bolşevik İhtilali ve ülkede kargaşalıkların
başladığı döneme rastlamaktadır. Bu esnada Güney Azerbaycan’da ve Rus
askerlerinin bulunduğu İran topraklarındaki şehirlerde, kasabalarda, köylerde
otorite boşluğunun ortaya çıkması ve asayişin bozulması, İran hükümetinin
otorite kuracak jandarma ve polis gücünden yoksun olması sebebiyle bir kargaşa
ortamı oluşmuştur. Bu durumda düzeni ve birliği bozulan hatta iaşesini dahi
temin edemeyen Rus askerleri yağmaya başlamıştır. Güney İran’da İngiltere
tarafından kurulan Güney İran Polis Kuvvetleri
kumandanı olan Sir Percy Molesworth Sykes, Rus yağmacıları
ile ilgili aldığı duyumları o sırada Tebriz’de bulunan bir dostundan aldığı
mektuba dayanarak şöyle ifade etmektedir;
Sir Percy Molesworth Sykes |
Güney İran Polis Kuvvetleri |
Rusların çekildiği ve İran topraklarında Türk kuvvetleri için daha uygun bir ortamın oluşmaya başladığı bir dönemde 1918 Şubat ve Mart aylarında İran’da yaşayan Ermeniler ve Nasturiler Savuçbulak (günümüzde Mahabat) havalisinde Rusların silahlarını ele geçirmişler ve Urmiye (Rumiye) ve Dilman havalisinde toplanmaya başlamışlardır. Van bölgesinden, Osmanlı kuvvetlerinin önünden çekilen Ermeni ve Nasturiler ile söz konusu İran Ermeni ve Nasturileri Urmiye Gölü çevresinde birleşerek yerli Müslüman ahaliye ve Osmanlı kuvvetlerine karşı mücadele hazırlıkları yapmışlardır. Bu durum üzerine Osmanlı kuvvetleri de hem Van bölgesinden Urmiye’ye doğru hem de Erbil ve Revandız bölgesinden Güney Azerbaycan ve Kafkasya’ya doğru harekete geçmişlerdir. Bölgede bulunan Osmanlı subaylarınca Rusların tahliyesi esnasında yaşananlara dair gözlemler rapor olarak ilgili üst komutanlıklara sürekli bildirilmiştir. Aralık 1917’nin başından Ocak 1918 ortasına kadar Sene ve Hamedan’da bulunan istihbarat zabiti mülazım-ı evvel Sadık Efendi’nin gözlemlerine ve duyumlarına dayanarak hazırladığı ve Musul vasıtasıyla 11 Ocak 1918 tarihinde Birinci Şube Müdüriyeti’ne gönderilen rapora göre;
“Ruslar, 12 Aralık 1917 tarihinden
itibaren bölgeden çekilmeye başlamış 26
Aralık 1917 tarihine kadar hiçbir asker kalmamıştır.”
RUSLARIN
ÇEKİLMESİNDEN SONRA İRAN’DA ERMENİ VE NASTURİ FAALİYETLERİ
Osmanlı
Devleti, Urmiye bölgesinde yoğunlaşan Ermeni ve Nasturilerin faaliyetlerini
yakından takip etmiş ve bunlara karşı yapılacak her türlü girişimi daha çok 6.
Ordu Kumandanı Halil Paşa (namı diğer Kutü'l Amare kahramanı Halil Kut) üstlenmiştir. Halil Paşa, Musul’dan 22 Ocak 1918 tarihinde Revandız Grubu Kumandanlığı’na
gönderdiği telgrafta; çeşitli istihbarat kaynaklarından Sakız ve Savuçbulak’ın
tahliye edildiğinin anlaşıldığı ve Urmiye’nin de tahliye edilmiş olabileceğini
ifade etmiş ve bu haberlerin bölgeye gönderilecek istihbaratçılarca teyit
edilmesini ve “Ermeni, Nasturilerin
kuvvet ve vaziyeti hakkında malumat elde edilmesine ehemmiyet verilmesini”
rica etmiştir. 22 Ocak 1918
tarihinde İkinci Ordu Kumandanlığı’na gönderdiği, Sakız ve Savuçbulak’ın
boşaltıldığına dair gelişmeler hakkında bilgi verdiği şifre telgrafta,
bölgedeki Ermeni ve Nasturilerin faaliyetine dair şu bilgileri ifade
etmektedir; (15 Aralık 1917 tarihinde İttifak devletleriyle Rusya arasında
imzalanan)
“Mütarekenamenin
maddelerine uygun olarak erzak tedarik etmek üzere, Şemdinan civarında sınır bölgesinde
bulunan köylülerimiz Ruslar tarafından iyi muamele görmüş iseler de silahlanmış olarak dolaşan
Ermeni ve Nasturiler tarafından katledilmişlerdir. Kendisini kurtarabilenlerin
ifadelerine göre Urmiye havalisinde iki bin kadar Ermeni ve Nasturi vardır.
Birinci Kafkas Rus Kazak Ordusu kumandanı nezdinde bu muamele protesto edilmiştir.
Ancak bu konuyla ilgili ruslardan herhangi bir cevap alınamadı.”
Halil Paşa,
Başkumandanlık Vekaleti’ne gönderdiği 5
Şubat 1918 tarihli şifre telgrafta Urmiye’nin
Ruslarca tahliye edildiğine dair gelen haberlere rağmen Urmiye yakınlarındaki
Ermeni ve Nasturilerin kuvvetlerini attırmaya çalıştığını, şehrin ele
geçirilmesi için yapılacak bir harekette herhangi bir kötü duruma meydan
vermemek ve Urmiye’ye daha güçlü bir müfreze ile girmek için işgalin bir müddet
ertelenmesini rica etmiş veya Van bölgesindeki 3. Ordu tarafından harekete
başlanması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca Urmiye istikametinde daha kuvvetli
bulunmak için Kuar ve kuzeyindeki aşiretlerden istifade etmeyi düşündüğünü,
mevsimin aşiretlerin hareketine ve iaşesine müsait olmadığını belirtmiştir.
6. Ordu Kumandanı Halil Paşa |
“Sencar hareketine başlamak üzereyim. Alınan haberlerden
İngilizlerin çöl yoluyla Sencarlılara silah kaçırıldığı bildiriliyor. İhtimal
ki Sencar’da umduğumuzdan fazla bir mukavemete maruz kalabiliriz. Ordunun
gerisinde büyük bir çıban teşekkül eden bu eşkıya yuvasını tamamiyle temizlemek
için tahsis ettiğim müfrezeden fazla olarak halen en yakın Erbil’de bulunan kuvvetten
istifade etmek icab edebilir.’’
İngiltere,
Rusların İran’dan çekilmesiyle, İran, Afganistan ve Hindistan’daki müslümanları
kendilerine karşı savaşın başından beri ayaklandırmaya çalışan Osmanlı Devleti
ve Almanya İmparatorluğu için hem bu amaçlarını fiiliyata geçirebilecek, hem de
Kafkasya’ya uzanarak Bakü petrollerini elde edecek ve Rusya Müslümanlarına
ulaşabilecek müsait bir zemin ortaya çıktığının farkındaydı. Savunma
Bakanı Churchill Bolşevik İhtilali sonrası doğuda ortaya çıkan durumu “…Başlıca
tehlike şarktadır. İran’da ve Hint Okyanusunda İngiltere’nin menfaatlerini
korumak lazımdır.” şeklindeki
sözleriyle değerlendirmiştir. Bu gelişmeler üzerine İngiltere, Ruslardan
boşalan bölgeye asker sevk etmeye karar vermiştir. İngilizlerin Güney
İran'daki sınırlı sayıdaki askerleri dışında kuzeye gönderilecek yeterli
kuvveti olmadığından ve en yakın İngiliz birliklerinin bulunduğu Bağdat’ın
Güney Azerbaycan'a uzak olması sebebiyle ilk aşamada muhtemel bir Türk
taarruzunu önlemek veya Türkleri durdurmak amacıyla o yöredeki işbirliği içinde
olduğu Ermenileri, Nasturileri ve paralı asker olarak Rus ordusundan kaçan
subay ve askerleri örgütlemek, talim ve terbiye etmek için bir askeri heyetin
gönderilmesine karar verilmiştir ve bu heyetin başına General Lionel Dunstreville getirilmiştir. Urmiye
havalisindeki Ermeni ve Nasturileri örgütleme konusunda Amerika ve İngiliz
konsolosları faaliyetlerini sürdürürken iki üst düzey
komutan ve 12 subaydan oluşan ve hedefi Hazar Denizinde bir liman kenti olan Enzeli’ye ulaşmak olan bir başka grup
da Bağdat’tan İran'a gitmek üzere otomobille yola çıkmıştır.
General Lionel Dunstreville |
General Nikolai Baratov |
‘’Osmanlı
Ordusu tarafından şimdiye kadar Ermenilere karşı yapılan harekattan elde edilen
tecrübeye göre Ermenilerin Rusların çekilmesi sonrasında takınacağı tutuma dair
görüşlerini ve sonrası için takip edilmesi gereken siyaseti de açıklamıştır.
Buna göre Ermenilerin Ruslardan bekledikleri yardımın ve desteğin
engellenmesiyle moralleri tamamen çökecektir. Ermenilerin şu anda yaptıkları
yıkım ile karşı koymaktan ibarettir ve küçük kuvvetle bunlara karşı başarı
kazanmak mümkündür.’’
Söz konusu
telgrafta ifade edildiğine göre; Ermeniler İran'daki İngiliz, Fransız ve
Amerikalılar tarafından himaye olacaklarını ümit etmektedir ve onlara iltihak
etme fırsatını beklemektedirler.
TÜRK KUVVETLERİNİN
URMİYE’YE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ ASKERİ HAREKAT
Rusların
tahliyesi sonrasında Ermeni ve Nasturi çetelerinin faaliyetlerinin yoğunlaştığı
bölge daha çok Urmiye ve çevresi olmuştur. 6. Ordu Kumandanı Halil Paşa 13 Şubat 1918 tarihinde Revandız Grubu Kumandanlığına
gönderdiği altı maddelik telgrafta, Rusların Üşnü, Pave, Savuçbulak mıntıkasını
tahliye etmeleri üzerine Urmiye havalisinde Ermenilerin teşkilatlandığı ve
silahlandığına dair haber alındığını belirterek;
“Gerek Rusların İran’ı tahliyesini nizami olarak anlamak ve gerekse
İran dahilinde yapılan Ermeni teşkilatı ve İngiliz teşebbüsatı, İran’ın
hududumuza mücavir mıntıkasındaki ahval ve erzak tedariki imkanı hakkında doğru
malumat almak için Revandız grubu Pave, Üşnü, Mergever, istikametlerine
kuvvetli zabit keşif kolları sürecektir.” emrini vermiştir.
Bu keşif
seferleri sırasında Ruslarla karşılaşılması durumunda keşif kol kumandanlarının
yanlarında bulunduracakları beyaz bayrağı göstererek, genel vaziyeti
gözlemlemek amacıyla memur edildiklerini söylemelerini, geri dönüşte Ermeni
çetelerinin pusu kurma ihtimalinin göz ardı edilmemesini Miyandoab,
Urmiye hattına kadar ayrıca casuslar gönderilerek Ermeni teşkilatı, ordu
kıtaatı hakkında bilgi elde edilmesini istemiştir. Halil Paşa, Musul’dan, 6.
Fırka Kumandanlığı’na 12 Mart 1918
tarihinde gönderdiği telgrafta da; Urmiye
bölgesindeki Ermenilerin faaliyetleri hakkında;
“Ermenilerin taht-ı işgali olmak üzere Urmiye cenubuna tecavüz
etmelerine ehemmiyet etmem. Yalnız ahaliyi tehdit ve yağma için müteferrik çetelerin
sarkıntıları ihtimal dahilindedir.” şeklindeki bir değerlendirme yaparak, alınacak tedbirle ilgili olarak
ta “Buna ise bizim Üşnü’yü işgal ederek
ahaliyi himaye ve atlılardan istifade ederek bir vaziyet almakla mani
olabiliriz.” demiştir.
Üşnü bölgesinde
Ermeni ve Nasturiler, Müslüman ahalinin evlerini yakmış ve Müslüman ahaliyi de
katletmişler hatta Karapapaklar gibi bölgede meskun bazı Müslüman Türkleri de
kendileri ile birlikte harekete zorlamışlardır. Halil Paşa’dan
3.Ordu Kumandanlığı’na 26 Mart 1918
tarihinde gönderilen ve 3. Ordu Kumandanlığından yazılan bir telgrafa cevap
olması muhtemel olduğu bildirilen Başkumandanlık Vekâlet-i Celilesinden gelen telgrafta;
Osmanlı Devleti, özellikle Urmiye Gölü çevresindeki Ermenilerin faaliyetlerini
engellemek için Azerbaycan da yerleşik Müslüman ahaliden oluşacak kuvvetlerle 6.
ve 3. Orduların müştereken yürüteceği Kars-Erivan istikametinde bir hareket
başlatmayı kararlaştırmıştır. 6.Ordu Kumandanı Halil Paşa, 3.Ordu
Kumandanlığı’na yapılacak müşterek hareket öncesinde Ermenilerin İran dahilindeki
durumlarına dair verdiği bilgiden öğrenildiğine göre; İran veliahdı
kumandasında Tebriz’den hareket eden bir kısım İran kuvveti ile Ermeniler
arasında Hoy’da çarpışma olmuş ve
Ermeniler yenilerek kaçmaları üzerine bölgedeki Ermeni köyleri veliaht tarafından
işgal edilmiştir. Urmiye’nin ahvaline dair 6. Fırka Kumandanı Hayri Bey’den 6.
Ordu Kumandanlığı’na gelen 27 Mart 1918
tarihli ve İki ay önce Revandiz’den Urmiye’ye gönderilen ve yeni dönen iki
casusun ifadelerini içeren telgrafa göre;
“Urmiye’de
ahalinin elindeki silahlar Ermeniler tarafından toplanmış ve bazı ahali
silahlarını toprağa gömmüştür. Urmiye’de bir Amerikan konsolosu ve bir de
Fransız konsolos vekili mevcut olup, Fransız konsolosunun Ermenilerin işine
müdahale etmediği ve Amerika konsolosunun öteden beri Urmiye’de ikamet eden
zengin bir doktor olup ahaliden fakirlere yardım ettiği bilinmektedir.
Urmiye’nin kuzeyinde haritada Üssi peyan şerefhane olarak geçen mevkide Ruslar
tarafından bırakılmış çok sayıda silah ve cephane olduğu ve Urmiye’den
Marşimun komutasında 1.000 Ermeni bölgeye hareket ettiyse de İran Valisi’nin
1500 süvariden oluşan birlikeri karşısında mağlup olmuş ve Dilman istikametinde
çekilmekte iken iki aşiretin saldırısına uğrayarak 500 ölü ve büyük miktarda da
esir vermiştir. Halen Urmiye’de ve Dilman’da 2.000 kadar Ermeni mevcuttur ve
bunların Fransız ve Rus tüfeği ile iki top ve iki makineli tüfenkleri vardır.’’
Ali İhsan (Sabis) |
İngilizler,
Rusların İran’dan çekilmeleri sonrası bir taraftan Urmiye bölgesindeki Ermeni
ve Nasturilerle birleşerek Osmanlı Devletinin önünü kesmeyi hedeflerken diğer
taraftan Tahran-Kazvin yoluyla Reşt Vilayeti’ni oradan da Hazar Denizi
sahilinde bulunan liman kenti Enzeli’yi ele geçirerek deniz yoluyla Bakü’ye
ulaşmayı ve o dönemde şehri ellerinde bulunduran Ermenilerle birleşerek şehri
işgal etmeyi planlamışlardır. Ancak Reşt ileri gelenlerinden Mirza Küçük Han ile Gilanlı Aka Ahmet Han’ın önderliğini
yaptığı, söz sahipleri arasında Aka Seyid Abdülvahap, Aka Seyid Mahmut, Aka
Hacı Şeyh Muhammed Hasan, Aka Şeyh Ali, Aka Şeyh Muhammed Hüseyin’in bulunduğu
ve Gilan’da ortaya çıkan içlerinde bazı Türk subaylarının da olduğu bilinen
Ormanda yaşamaları sebebiyle bu isimle anılan Cengelliler (Ormancılar veya
Orman Kardeşleri) hareketi bölgedeki Ermenilere ve İngilizlere karşı önemli
mücadeleler vermiştir. Cengellilerin İran dahilinde dağıttıkları beyannamelerde kendi
amaçlarına dair verdikleri bilgiye göre hedef; vatanlarının hürriyet ve
istiklalini fiilen geri almak ve İranlıların çevre Müslüman komşularıyla iyi
geçinmesine engel olan İngilizlere karşı mukavemet ve muharebe etmekten
ibaretti. Osmanlı Devleti, İran’da ki meşrutiyet hareketleri zamanında ön plana
çıkmaya başlayan Mirza Küçük Han’ı Rus
faaliyetlerine karşı henüz savaşın başından itibaren desteklemiş, Rusların
çekilmesi sonrasında da özellikle 6.Ordu Kumandanlığı vasıtasıyla silah ve
değerli hediyeler göndermiştir. Kuvvetleri hakkında kesin bilgi bulunmayan
Mirza Küçük Han önderliğindeki Ormancılar, İngilizlerin Reşt’den Kafkasya’ya
geçmesi için önemli olan Müncil Köprüsü’nün
müdafaasında başarılı olmuş ve Reşt’teki
İngiliz Bankası’na el koyarak Reşt konsolosu Mc Loren ve Yüzbaşı Neville’i
tutuklamıştır.
Mirza Küçük Han |
Bolşevik
İhtilali sonrasında İran’dan Rusların çekilmesi özellikle Rus işgali altında
olan ve Osmanlı Devleti ile Rusların her türlü mücadelesine sahne olan İran için
Rus, İngiliz, Ermeni ve Nasturi tehlikesini daha da arttırmıştır. Çarlığın
yıkılmasıyla birliği bozulan Rus askerleri İran’ı tahliyeleri sırasında
geçtikleri bölgeleri yağmalamış ve evleri ateşe vermişlerdir. Savaşın başından
itibaren Rus ordusu içinde yer alan veya Rus ordusunun Anadolu içlerinden
ilerlemesi sırasında onlarla beraber geri çekilip Urmiye bölgesine gelen ve
bölgedeki soydaşlarıyla birleşen Ermeni ve Nasturiler, Rus ordusundaki
silahları ele gçirerek Güney Azerbaycan’daki Türklere saldırmışlar ve pek çok
katliam yapmışlardır. İngiltere ise hem kendisi için çok önemli bir sömürge
olan Hindistan’ın güvenliği hem de Bakü petrollerinin İttifak güçlerinin eline
geçmesini önlemek amacıyla Rusların çekildiği bölgeye asker sevk etmeye
başlamıştır. İngiltere, Türklerin Rusların boşalttığı bölgeyi kendilerinden
önce ele geçirmesini engellemek için (Amerikan, Fransız Konsoloslarının da
yardımıyla) Ermeni ve Nasturileri desteklemiştir. Hatta Ermeni ve Nasturi
çetelerini eğitmek için Baratov gibi Rus ordusu bakiyesi komutanları para
karşılığında istihdam etmiştir. Ermeni ve Nasturilerin özellikle Urmiye
bölgesindeki Türk ahaliyi katletmeleri üzerine 6. Orduya ve 3. Orduya bağlı
birlikler Urmiye’ye doğru kuzeyden ve güneyden harekete geçerek bu bölgedeki
Ermeni ve Nasturiler mağlup etmiş ve Hoy istikametinde ileri hareket
sürdürülerek Tebriz ele geçirilmiştir. İngiliz kuvvetlerinin Bakü’ye denizden
ulaşabilmek için Hazar Denizi kıyısında bulunan liman şehri Enzeli’ye
yaptıkları taarruz Gilan bölgesinde bulunan ve Orman Kardeşleri olarak
bilinen, liderliğini Mirza Küçük Han’ın yaptığı silahlı birlikler tarafından
uzun süre başarıyla engellenmiştir. 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes
Antlaşmasının imzalanması ve savaşın sona ermesiyle mütarekenin ilgili maddesi
gereğince Osmanlı kuvvetleri 1914 sınırının ötesinde olduğu tek bölge olan
kuzey İran’ı boşaltmak durumunda kalmıştır.
1 Yorumlar
1918'de Osmanlı Bakü'de yok muydu?
YanıtlaSil