Maksim Gorki Tahkimatı
İkinci Dünya Savaşı'nın doğu cephesinde,
Barbarossa Harekatı'nın güney kolunun hedeflerinden olan dönemin en güçlü
tahkimatlarındandır.
Alman komutan Erich Von Manstein'ın Kırım Seferi'nde vuku bulan Sivastopol Kuşatması'nın Rus savunma merkezidir.
Bu harekatta aslında Kırım ve Sivastopol hedef değildi ancak Kırım'daki Rus filosu kaşınırcasına Almanların en büyük ihtiyacı olan petrollerini sağladıkları Romanya Ploesti petrol havzasını bombalar ve Kırım artık asıl hedef olan Kafkasya'dan daha öncelikli bir hedef olur. General Von Manstein komutasında devasa bir topçu birliği Kırım için toplanır. Topçu unsurları, İkinci Dünya Savaşı boyunca Alman ordusunun tek bir komuta altında toplamış olduğu en büyük topçu birliğidir. Kırım Seferi'nin amacı Kırım'ı ele geçirmekten daha öncelikli olarak o donanmanın yok edilmesidir. Ancak önlerinde bir engel vardır. O engel modern bir kale olan Maksim Gorki Tahkimatıdır. Çoğu otoriteye göre tahkimat, Maginot Hattı'ndan ve Atlantik Duvarı'ndan daha güçlüdür.
TAHKİMATIN TASARIMI VE YAPIMI
1904-1905
yıllarında Japonya ile yapılan büyük savaşın ardından nihayet batı yönüne
yatırım yapma fırsatı bulan Rus imparatorluk hükümeti, Kırım'daki Sivastopol
donanma üssü'nün kıyı savunmasını iki büyük zırhlı deniz silahı bataryası ile
güçlendirmeye karar verdi. 1867-1877 yıllarında yapılmış olan 11 inçlik donanma
silahlarının mevcut bataryaları ile bu inşa gerçekleştirildi. Ancak bu
silahlar, 1905'teki modern savaş gemilerinin silahlarına göre tamamen eskimişti
ve bu silahların modası çoktan geçmişti. Eski kıyı savunma silahları gün gibi
açıkta duruyordu ve tüm yükleme operasyonları manuel olarak yapılıyordu.
Dakikada 2 bomba atış hızına sahip İngiliz Kraliyet Donanması ile
kıyaslandığında Rus donanmasındaki gemilerin taretleri, 2 dakikada bir bomba
atabiliyordu.
Eski zamanlardan kalma bu kalenin bir başka önemli dezavantajı, Cape Tolsty'den Quarantine Körfezi'ne kadar olan ve Sivastopol Körfezi'ne girişi koruyan nispeten dar sahil şeridindeki tüm bataryaların sık halde yoğunlaşmasıydı. Bu pozisyon, Sivastopol'ün 1870'li yılların Avrupa deniz kuvvetlerinden korunması için uygun olarak kabul edildi ancak 1900'lerde, yeni ve çok daha güçlü savaş gemileri çağında, Sivastopol'ün Balaklava ve Cape Violent yakınlarındaki denizaşırı bölgelerinden, Mackenzie ve Cape’in 30 km. Dışındaki Chersonese dağ sıralarına kadar, eski kıyı topçu savunma sisteminin tamamen yenilenmesi ve yeniden konumlandırılması gerekiyordu.
Bu sorunu çözmek için, Rus ağır silah uzmanı, topçu genel başkanı César Cui -aynı zamanda ünlü Rus gümüş çağının bestecisi ve müzik eleştirmenidir- ilk bataryayı kuzeybatı yamaçlarında, Sivastopol'den yaklaşık 3 mil kuzeyde inşa etmeyi önerdi. Seçilen yer dar bir kıyıda yer alan Alkadar Tepelerinin hemen kenarındaki Lubimovka köyüdür.
Batarya, Cui'nin
ön projesini kullanan Nikolayev ve mühendislik akademisi genel müdürü profesör
N. N. Buinicky tarafından tasarlandı ve yoğun bir polemikten sonra, ironik bir
şekilde, deniz kenarı bataryaları fikrini modası geçmiş olarak reddeden Alman uzman
Von Sauer'in itirazlarına rağmen kabul edildi ve 1912 yılında inşaat
başladı.
General Cesar Cui (soldaki) ve Nestor Buinicky (sağdaki) |
Cui-Buinicky Projesi, dönem için oldukça modern ve üst seviyededir. İki çelik
taretin her biri 52 kalibrededir ve 305 mm'lik iki namlu ile silahlandırılır.
Taretler 360 derece dönüş yapabilen ve 42 km mesafeye kadar ateş açabilen birer
yıkım makineleriydi. Hedef tespit, nişanlama ve yükleme dahil tüm işlemler 17
elektrik motoruyla güçlendirildi ancak oluşabilecek herhangi bir teknik arıza
riski ile manuel olarak da gerçekleştirilebilmekteydi. Yüzeyinde sadece 406 mm
kalınlığında zırhla korunan, her biri 1360 ton ağırlığında büyük taretler
görülmektedir. Diğer tüm batarya bölmeleri ise: mühimmat mahzenleri, iç
elektrik santrali, yaşam alanları ve servis odaları, genel ölçüler 130 x 50 metre
olan 4 metre kalınlığında 2 seviyeli betonarme duvarıdır.
DETAYLI OLARAK BU İKİ TARET
30. BATARYA
Projenin
şartnamesine göre mühimmat, özel cephane vagonlarıyla donatılmış yer altı
demiryoluyla limandan cephane depolama odalarına teslim edilmek zorundaydı. 650
metre uzunluğundaki yeraltı geçidi (Sally Limanı), taretin batarya komutasını ve iletişim
merkezini birbirine bağlayan hayati damarıdır. İnşaat, Birinci Dünya Savaşı'nın
başlamasına kadar devam etti; ancak tamamlanamadı. Karadeniz filosu komutanlığı
4 ay sonra, Akdeniz’deki efsanevi kapışmasının ardından Türk filosuna katılan
ve Sivastopol limanlarını bombalayıp hasar görmeyen Alman savaş gemisi SMS
Goeben’in saldırısı ile Karadeniz kıyılarının savaşa hazır olmadığını gördü ve
tahkimatın tamamlanmamasındaki pişmanlık giderek arttı. 1915 yılında da inşaat
bekletildi. Çünkü çelik taretler ST. Petersburg metal işleri fabrikası'nda
tamamlanmaktaydı ve Baltık Denizi'nin savunması için fabrika oraya taşındı.
30. BATARYA’NIN DÜZENİ
1. Ana tesisler (silahlar ve cephane depoları).
2. Komuta merkezi. 3. Sally limanı. 4. Cephane depolarını rezerv bölümü. 5. Gaz
barınağı. 6. Radyo merkezi. 7. Yedek komuta merkezi. 8. Muhafız evi.
1917 yılında taretin duvarları, çatı ve taretin temelleri tamamlandı. Çelik kapıların % 40'ı yerine oturdu. 6.5 km uzunluğundaki servis demiryolu, ana kırım demiryolu üzerindeki Mackenzie dağları tren istasyonuna bataryayı bağladı. Su, 2 artezyen kuyusu tarafından sağlandı ve namlu tabanının altına üç su deposu yapıldı. Metal işleri fabrikası 100 tonluk vinç geliştirdi ve iki yeni çelik tareti geliştirmeye devam etti. Ancak içine hiçbir ekipman monte edilmedi ve taretin kumanda merkezi henüz çizim tahtasında bile yoktu.
Taretin içi |
Taretin içi |
Taret |
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA TAHKİMAT
30 Ekim 1941'de 11. Alman ordusu tekrar Sovyet hatlarına saldırdı ve atılımın ardından Sivastopol yönünde ilerlemeye başladı. 1 Kasım'da, 30'uncu batarya ilk kez öfkeyle ateş açtı. Rusya 8. Deniz Tugayı'nın pozisyonlarına yönelik saldırı için alma tren istasyonu ve Bazarchik köyü arasında bir araya gelen 132 Piyade Tümeni'nden Kampfgruppe Ziegler'in öncü birimlerini hedef aldı. 68 merminin ardından almanlar dağıldı ve saldırı iptal edildi. 2 Kasım'da 30. Batarya, Bahchisarai ile Alma-Tarchan arasında dinlenen motorize piyadelere tekrar saldırdı. Şok dalgaları, şarapneller ve ağır ateş 40 kamyona ve birkaç tanka isabet edip kullanılmaz hale getirdi.
30. Batarya atış yaparken, 1941 |
3 Kasım'da alman piyadeleri ve tanklar tekrar Duvanköy bölgesine saldırdı ve otoyol boyunca Belbek Vadisi'ne girmeye çalıştı. 17. Deniz Taburu, 16. Taburun kalıntıları ve kıyı savunma akademisi'nden gelen tedarik kuvvetler 30'uncu batarya tarafından desteklendi. Sonuç olarak, 30. Bataryanın hedef bölgesinde saldırıya uğrayan Bahchisarai yakınındaki Almanlar geri çekildi. 4 Kasım günü, saat 14.36’da 30. Batarya, Alman piyadelerin savaşa sürdükleri devasa topu ilerletirken 19 mermi ateşledi. Saat 16.35’te Alman kuvvetinin saldırı için yoğunlaştığı Koba-Jiga dağına 6 mermi atıldı. 19.10’da 20 mermi, mermi alman piyade taburunun montaj alanına, Sivastopol-Bakhchisarai karayoluna düştü. Aynı gün 22.00’de batarya alman trenlerine ateş etti. Almanlar alma ve Biuk-Suren tren istasyonlarındaki takviyeleri boşalttı.
6 Kasım'da 30'uncu bataryanın Aranchi-Mamashai bölgesinde ilerleyen Almanlara taarruzu başladı. 8 Kasım'da batarya, savaş standartlarına göre oldukça riskli olan şarapnel mermileri atarak 7. Deniz Tugayı'na karşı olan saldırıya tekrar yanıt verdi.
1. Topçu bölümündeki personel analistleri, 30'uncu bataryanın çoğunlukla yavaşça kullanılan ve silah ile mühimmatın yetersiz olduğu deniz ordusu saha topçularının düşük performansını telafi etmek için aşırı derecede kullanıldığını belirledi. Ayrıca % 54 isabet oranının ateşlemenin daha fazla düzeltme yapılmadan başlatıldığı ve bu sebeple de mühimmatın boşa harcanmasına neden olduğu tespit edildi. 15 Kasım'dan sonra topun ateşi daha az sıklaştı ve daha sıkı kontrol edildi. Bataryanın genel olarak savaş etkinliği; batarya en sonunda tüm bölgelerde toplam 20 adet yeni gözlem merkezi geliştirmeyi başardığından bu yana arttı. Bazen batarya topçu ateşini, Luftwaffe'nin paraşütle ikmal sağladığı düşman rezervlerine, toplanma alanlarına, ulaştırma, iletişim ve depolama birimlerine karşı yönlendirmek için alman cephe arkasına yaptı. Alman saldırısı sırasında 30. Batarya toplam 517 mermi kullandı.
Almanlar, kasım ayından önce 30. Batarya hakkında istihbarat sağladı ve onu bombalamak için sürekli girişimlerde bulundu, ancak bu hedefi bulmak zordu. Çünkü bu batarya özel teller, ağaç ve çalılar tarafından kamufle edilmişti. Hava sahası en deneyimli mürettebata sahip olan dört adet güçlü uçaksavar 75 mm batarya ile korunmuştur. Tek teknik sorun, ilk taretin sol silahının bir miktar hasar görmesiydi. Bu hasar 16 Kasım'da yapılan sürekli salvolar tarafından verildi ancak yedek parçalar kıyı savunma akademisi'nin deposundan teslim edilir edilmez bu hasar derhal giderildi.
Bu sert atışlarla 30. Bataryanın almanlar için sadece sıkıntı yaratmadığı ve başlı başına bir sorun olduğu ortadaydı. Batarya Almanların bir sonraki saldırısını değiştirmek zorunda kalmalarına neden oldu. Alman devasa top öncülerinden biri, Almanların Maxim Gorky-i olarak adlandırdığı 30. Bataryayı imha etmek amacıyla Belbek nehri vadisi ve Mackenzie dağları boyunca hedef alıyordu (yanlışlıkla bataryanın kumanda merkezini ayrı bir taret olarak nitelendirdiler ve Schutzbastion olarak adlandırdılar). 22. Alman Piyade Birliği ve Romen Motorlu Piyade Alayı, Sovyet 90. Tüfek alayının ve 8. Deniz Tugayı'nın pozisyonlarına saldırdı. İlki Aralık ayında yapılan saldırı sorunsuz bir şekilde devam etti, Almanlar Sovyet savunmasını kırdılar. 8. Deniz Tugayına, 151 süvari, 773 kişilik Piyade Alayı ve 28 Aralık’ta 12 Alman tankının desteklediği 4 Piyade Taburu saldırdı. Almanlar batarya komuta merkezine iyice yaklaştı. Alexander, mürettebattan 2 tüfek bölüğü oluşturmak zorunda kaldı ve bölgedeki özel rezerv, korumalı bataryanın sağ yan tarafının desteğini aldı. Son çare olarak, cephe topçularının olağandışı rolünü üstlenerek, saldırı alanına ateş açtı. Savunmacılardan biri olan D. Piskunov daha sonra şunları hatırladı:
“Alman tanklarının sadece 300 metre
uzaklıktaki komuta merkezini bombalamasıyla atış imkanı yeterince elverişsiz
hale geldi. Ama sonra toprak titredi ve çok büyük bir patlama duyduk. Siperden dışarı
çıktım ve hiçbir şey göremedim. Önümüzde sadece birkaç dakika duran alman tankı
vardı ancak atıştan sonra hiçbir şey yoktu. Sadece toprak ve parçalanmış
parçalar hala gökten düşüyordu. Alexander'ın bataryasının ateş açtığını
söylediler."
Ertesi gün Sovyet denizcileri, iletişim
merkezinin yakınında tünel kazan düşman piyadelerine başarıyla saldırdılar ve
almanlar Belbeck vadisi boyunca geri çekildiler.
Sadece iki ayda, 30'uncu batarya 1238 mermi kullandı. Bununla birlikte, 300 atıştan sonra silah namlusunun bakım kuralları devreye girdi. Mermilerin çoğu yarı kapasite ile veya daha az ateşlense bile, 1942'nin başlarında namlular tamamen yıpranmıştı ve hedefi vurmada belirgin bir düşüş gözlenmişti. Mürettebat, Sivastopol'deki gizli depodan 50 tonluk yedek namluyu çıkardı ve Ocak 1942'de namluyu gizlice bataryaya taşıdı. Aynı bakım kurallarına göre, 60 günden az bir sürede 75 tonluk vinç yardımıyla yeni namluların kurulması gerekiyordu. Bununla birlikte, batarya ekibi, Leningrad’ın metal işleri fabrikası uzmanları, orijinal üreticisi ve Karadeniz Filosunun 1127 No'lu onarım fabrikası işçileri, sadece 16 günde namluları değiştirmeyi başardı. O andaki ön cephe, bataryadan sadece 1,5 kilometre uzaktaydı.
Mayıs 1942'de Almanlar, umdukları gibi belirleyici olacak bir başka Sivastopol saldırısına başladılar. Maxim Gorky-i’in kentin savunmasındaki en önemli rolünün farkında olan 11. Ordu komutanı askeri deha General Erich Von Manstein ordusunu, güçlü topçu grubu ve güçlü kuşatma grubu ile takviye etti. Bu grupta, bir ader 180 mm kalibreli top, bir adet 210 mm top, iki adet 240 mm kalibreli obüs, iki adet 280 mm kalibreli obüs, iki adet 305 mm kalibreli top, iki adet güçlü obüs içeren 30 tabur silahlı topçu, 356 mm kalibreli top, 624. Tabur (her birinin üç bataryasında iki 305 mm kalibreli top ve üç 210 mm kalibreli moerzer-18 vardı), 420 mm uzunluğunda batarya, 420 mm kalibreli batarya gamma WWİ Vintage (toplam ağırlığı 140 ton, 1020 kg'lık bir namlu ve 14 kilometrelik ateş menzili) ve 280 mm demiryolu topçusu bataryası vardı.
Alman ağır topu |
Bu güçlü topçu grubunda bir de, Thor ve Odin adlı Karl sınıfı 615 mm'lik
demiryolu topu tipinde ve bir adet 800 mm'lik demiryolu süper silahı Dora da
vardı. Kuşatma topları, rayların üzerinde taşınmaktaydı ve etrafına her biri
2.2 ton ağırlığında, 450 mm'si çelik zırhlı toplam 3.5m kalınlıktaki betonarme
döşemelerle özel olarak tasarlanmış 615 mm zırh işlendi. Odin ve Thor, şimdiye
kadar yapılmış en güçlü otomatik kurmalı silahlardır ancak raylarda olduğu için
yalnızca belirli alandaki konumda sınırlı manevralar için kullanılabilmekteydi.
Son derece güçlü geri tepme nedeniyle, Karl ateşlenmeden önce yerinden sökülüp
yere sabitlenmekteydi. Karl'ın devasa bombaları almanlar tarafından "uçan tabutlar" lakabıyla, Ruslar tarafından
ise birinci dünya savaşı siper argolarına sadık kalınarak "bavul" olarak nitelendiriliyordu.
Almanlar "Madem onların böyle topu var, vallahi bizde de ortam böyle, işinize gelirse" diyerek, cephaneliklerindeki 800 mm'lik bombalarıyla demiryolu silahı Dora'yı, en büyük topçu silahını kullanmaya hazırlandı. Dora günümüzde dahi yapılmış en büyük demiryolu silahıydı. Dora'nın teçhizatı 5 tren, 106 vagonla sağlanmaktaydı, silah namlusu 32.5 m uzunluğa sahipti ve 3 katlı bina kadar yüksekti. Bu canavar silah 1500 silahlı tayfa tarafından kullanılmaktaydı ve toplamda hizmet, ulaşım, bakım, uçaksavar ve güvenlik personeli de dahil olmak üzere, 4370'e kadar personeli vardı. Topçu General Zukerort bu toptan sorumluydu.
Yapılan hava keşiflerinin ardından, dora'nın atış pozisyonu Bakhchisarai'den 2 km uzaklıkta dikkatle seçildi ve gerekli tüm hazırlıklar bir aydan fazla sürdü. Dora, teorik olarak 1 metre kalınlığında çelik zırh veya 8 metre kalınlığında betonarme döşemelerde delik açabilecek olan 4 ila 7 tonluk mermiler kullandı. Aslında Dora, Fransız Maginot hattını kırmak için yapıldı ancak Mayıs 1940'a kadar bitmedi ve bu yüzden Sivastopol savunma bataryaları ilk savaş hedefi olmak zorunda kaldı. 26 Mayıs 1942'de, süper silah 4 demiryolu rayında ateşleme pozisyonuna getirildi. Yatay ayarlama için hafif kavisli şekilde ateş açmaya hazırlandı. Alman propaganda bakanı Joseph Goebbels, Dora'nın ilk ateşini Wehrmacht askeri kudretinin bir vitrini haline getirmeyi planladı ve çekim ekibi, muazzam silahı harekete geçirmek için heyecan içerisindeydi.
Dora'nın hazırlıkları |
Birçok Rus savaş kaynağı Dora'dan hiç bahsetmez ve Rus kanadında kuşatma ile ilgili savaş sonrası araştırmalar, canavar silahla ilgili söylentiler, savaş efsanelerinden biri olarak kaldı. Bazı kaynaklar Dora'nın, Kuzey Kafkasya'daki Sovyet uçak üslerine hedef koordinatlarını ileten Rus savaş keşif grubu tarafından tespit edildiğini belirtti. Rus pilotlar Dora ateşleme pozisyonundayken bombaladıklarını ve güç kaynağı trenini, çeşitli bakım servis platformlarını ve silah mühimmatı taşıyan ikmal arabalarını vurduklarını bildirmektedirler. Ancak Alman kaynakları hiçbir hava saldırısından bahsetmez. Gerçekte ne olursa olsun kesin olan yalnızca 48 atıştan sonra Dora'nın savaşının sona ermesiydi. Şehir alındı ve Dora, Leningrad kuşatmasını desteklemek için kuzeye götürüldüğü Temmuz ayı sonuna kadar yerinde kaldı.
Aslında Alexander'ı asıl endişelendiren Dora değil, Karl sınıfı toplar idi. Düşen ilk obüs mermilerinden sonra Alexander, Almanların çok sayıda devasa silah kullandığını Stavka'ya bildirdi ancak raporu "yok canım daha neler" denerek inançsızlıkla karşılandı. Çok geçmeden Karl'dan atılmış olan 2 metre uzunluğunda devasa bir patlamamış mermi kovanı bulundu, fotoğraflandı ve ölçüldü. İşte o zaman Sovyet donanması istihbarat subayı, gerçekten şüpheli bir şey olduğuna karar verdi. Dora'ya kıyasla, Odin ve Thor çok daha küçük mesafeden, 3,5 km’den ateş ediyorlardı ve çok daha hassaslardı ama çok daha fazla zarar veriyorlardı. 6 Haziran'da alman ateşi isabet sağladı ve ilk taretten 2 zırh plakasını kırdı. Taret bir süre dönemedi. Ertesi gün Karl'ın mermisinden biri yine ilk kuleye çarptı ve ikincisi betonarme kaplamaya bir delik açarak kimyasal hava filtreleriyle odaya zarar verdi. Alman silahlarının en kısa sürede bulunması gerekiyordu. Alkadar kıyıları batarya gözlemcileri, Sivastopol'un kuzey savunma çevresinin tamamını görebilmekteydi ve Alexander, bataryadan karşı ateş için veri toplamalarını istedi.
Karl'ın patlamamış bombası |
Gregory Alexander |
15-17 Haziran'da
Almanların 213. Piyade Alayı, 1. Ve 2. Öncü Alay Taburları 30. Bataryayı kuşatmak
için harekete geçti. Sivastopol ile iletişimi sağlayan kara hattı kesildi. Ertesi
gün tüm dış antenler tahrip edildiğinden radyo iletişimi de kapatıldı. Sivastopol
savunma sistemindeki 30. Bataryanın değerini açıkça anlayan almanlar, tank ve
piyade saldırılarına devam etti. Rus savunması, yol boyunca makineli tüfek
yuvalarından seri atışlarla ve keskin nişancılarla saldırıya karşı koydu. Haftalarca
süren önceki ağır bombardıman, savunmayı büyük ölçüde yumuşatmış, dikenli
telleri dağıtmış, hendekleri, makineli tüfek yuvalarını ve mayınlarını büyük
ölçüde temizlemişti.
17 Haziran'da 30'uncu batarya tamamen kuşatıldı. Batarya son dansını ertesi gün kalan tüm mermilerini ateşleyerek yaptı. Batarya topçuları, savaştan önce eğitim amacıyla saklanan tüm mermileri kullandılar. Bu ateşte batarya, Sofya Perovsky eyalet çiftliğinden ateş etmeye çalışan alman tanklarını vurdu. Daha fazla merminin stokta kalmaması ile batarya 70 kg'lık gaz bombası kullanmaya başlar. Bu bomba 1000 dereceye kadar sıcaklık yayan bir dalga yaratmaktaydı. Bu bomba yaklaşan alman piyadeleri engelleyebilirdi. Ancak 30'uncu bataryanın kaderi çoktan belli olmuştu. O zamana kadar almanlar, bataryanın kanadında, kuzey yakası ve Michailovski Kalesi'ne saldırıyorlardı. 95. Piyade bölüğünden 200 topçu, denizci ve asker hala almanlar tarafından kuşatılan batarya bölmelerinin içindeydi ve makineli tüfek çıkışlarını kontrol etmek için pozisyon almışlardı. Alman piyade alayı ve üç öncü tabur zarar görmüş taretlere ulaşmayı başardı ve içine el bombaları yağdırdı.
Alman piyadeler yanan 2. Tarete yaklaşıyor |
2. Tarete alman piyade hücumu |
İlk başta Alexander, üç gruba ayrılmayı planlıyordu. Üçüncü grup işler kötüye
giderse tüm ekipmanı havaya uçuracaktı. Ancak ilk saldırı 76 kişilik birinci
grup tarafından makineli tüfek ateşi ile dengelendi fakat alman taarruzu
şiddetlendi ve başarıyla devam etti. Garnizonu kurtarmak için yapılan Rus karşı
saldırıları başarısız oldu. İkinci ve üçüncü grupların kaçışında gecikme
yaşandı ve kaçış ile imha imkânsız hale geldi. Bunun üzerine 21 Haziran'da
Alexander taretlerin, dizel motorların, elektrik istasyonunun havaya
uçurulmasını ve yangın kontrol ekipmanlarının imha edilmesini emretti.
Bu arada
alman öncü birlikleri dizel jeneratörlerin egzoz borularını buldu ve Rusları
engellemeye çalıştı. Ruslar benzinleri betondaki çatlaklara döküp yaktılar. Yakındaki
cephane bölümleri alevler tarafından sarıldı ancak sağlam çelik kapılar ve
kısmen çalışan havalandırma sistemi sayesinde alevler büyümedi duman yapı
içinde kalmadı. Sonunda Alexander, kurtulanlara bataryayı bırakmalarını ve Sivastopol'ün
kuzey tarafının almanlar tarafından alınmasından sonra gelen söylentilere göre Kırım
Dağları'na kaçan kuvvetlere katılmalarını emretti.
Liman da çevrildiğinden dolayı Alexander ve birkaç asker bataryaya imha için gidemedi. Komuta merkezindeki su tahliyesi bölümünden ayrıldılar ve Kırım Dağları'na ulaşmayı denediler. Ertesi gün Duvankoi köyü yakınlarında Alexander'ın grubu kuşatıldı ve ele geçirildi. O zamana kadar Alexander sivil giysiler içindeydi ancak yerel biri onu tanıdı ve Almanlara ihbar etti. Bir efsaneye göre Alexander, Almanlara 30'uncu batarya ile ilgili bilgi vermeyi reddettiği için sorgulandığı ve vurulduğu Simferopol hapishanesine yollandı. Başka bir efsaneye göre almanlar, Alexander'ın doğuştan alman olduğunu, Ukrayna'daki 18. Yüzyıl alman yerleşimcilerin ailesinde doğduğunu ve onu propaganda aracı olarak kullanmayı amaçlayarak taraf değiştirmesini istedi ancak onun reddettiği söylenmektedir. Bununla birlikte, büyük olasılıkla Alexander uzun süredir kuşatmadaki kilit rolü için ceza olarak vuruldu. Almanlar, 30'uncu batarya savaş sancağını alamadı. Ya son savunucular tarafından imha edildi ya da bataryanın kasalarından birinde bir duvara gömüldü ve o zamandan beri orada kaldı. Bu savaş sancağının yokluğu, Georgy Alexander'ın Sovyetler Birliği Kahramanı'nı madalyasının Stalin tarafından ona verilmemesine de neden oldu. Ancak asıl sebep kuvvetle muhtemel Stalin'in kuşatmanın sonucundan genel olarak memnuniyetsizliğiydi.
General Von Manstein susturulmuş bataryanın önünde gülümsüyor. (Alman belgeselinden bir kare) |
26 Haziran’da almanlar, büyük yeraltı tesisini son savunuculardan temizlemeye başladı. Kalan savunucuların direncini kırmaya çalışan almanlar, bir bir bütün bölmeleri kuşattı. Bombaları ve alev püskürtücüleri kullanarak savunucuları etkisiz hale getirdiler. Temizlik bir hafta boyunca devam etti. En sonunda almanlar, kalan 200 erden 40'ını yaralı diğerlerini ölü olarak ele geçirdi.
Savaşın son
günlerinde Sovyetler, canavar silahlarının çizimlerini ve mühendislik
özelliklerini diğer mucize silahlarını içeren alman gizli arşivlerini ele
geçirdi. Bu yazıların arasında, alman mühendisler tarafından Sivastopol’ün çöküşünden
sonra yapılan 30'uncu bataryanın tam tanımını ve çizimlerini de keşfettiler. Orijinal
araştırma, hayatta kalma hesaplarını, namlu bozulma grafiklerini, barutun
kimyasal bileşiminin analizini ve bir takım diğer araştırma konularını
içermektedir. Sonuç olarak, ruslar askeri bir mühendislik şaheseri olan bu yere
kale adını vermiş ve bataryanın özellikleri ve yetenekli uygulamaları sayesinde
6 aydan fazla bir süre boyunca Sivastopol'un düşüşünü geciktirebileceğini
kanıtlamıştır, almanlar da bu şaheserin nasıl alınabileceğini.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI
Savaş sonrası
araştırmalarını yürüten Rus mühendisler, birçok yeraltı bölmesinin hiç hasar
görmediğini, sadece kulelerin, mekanik ve yön ekipmanlarının tahrip edildiğini,
bu nedenle bataryanın Baltık Filosundan mb-3-12-fm taretleri ile yeniden inşa
edilebileceğini düşündü. Komuta merkezi, yerleşik radar istasyonu ve ısı
algılayan optik ve elektronik telemetre cihazlarıyla o zaman için en gelişmiş
yangın kontrol sistemi shore-30 ile donatıldı. Bu yeni ekipmanla batarya deniz
hedeflerine de ateş edebilecekti. Yeni şartnamelere göre, batarya 10 saat
boyunca uzun süreli kimyasal saldırılara, 2 tonluk beton zırhları
bombardımanına ve hatta taktik hava nükleer patlamasına bile dayanabilmekteydi.
Batarya 1958'de
ateşli deniz filminin çekimi sırasında faaliyete geçti. Silahlar, Mackenzie
Dağları yönünde ateşlendi. Ateşten sonra Alkadar tepeleri civarında görünen
mahalle evlerinde, pencere camları kırıldı ve bazı çatılar yıkıldı. 1997
yılında, Ukrayna'nın bağımsızlık kazanmasından altı yıl sonra, batarya ekibi Kafkas
sahiline transfer edildi ve Rusya, Karadeniz Filosunun yalnızca koruyucu
müfrezesini geride bıraktı. Resmi olarak batarya, Rus Karadeniz Filosu tarafından
kiralandı ancak 2017'deki kira süresinin dolmasından sonra 30. Batarya üzerindeki
Rus hakları ortadan kalktı. Rus etkisindeki kırım ve doğu Ukrayna'dan seçmenlerin
iktidara getirdiği eski Ukrayna cumhurbaşkanı Victor Yanukovich, Sivastopol deniz
üssünün Rusya Karadeniz Filosuna vereceği kirayı yenileyeceğini belirtti ancak
2014'te iktidardan indirilmesi ile işler karıştı. Ardından Ruslar, Kırım'ın tekrar
Rusya'ya bağlanmasını açıkça dile getirdi.
Tahkimatın genel görünümü |
Hasar almış 30. batarya |
0 Yorumlar