Dünyanın En Şanssız Savaş Gemisi : USS William D. Porter
İşte ilginç hikayeleri
içerisinde barındıran gemileri anlatacağım yeni bir yazı serisi ile ilk
gemimizin macerasını anlatmaya başlayalım. Açıkçası ilk hikaye için özel bir
gemiden başlamam lazımdı ve bunun için, hikayesini en sevdiğim savaş gemisinden
başlamanın en doğru karar olacağına kanaat getirdim. Dolayısıyla da ilk yazının
konusu olarak, Amerikan Fletcher sınıfı
destroyer USS William D. Porter’da
karar kıldım.
USS William D. Porter |
Peki, serinin ilk
yazısına mazhar olan bu destroyerin hikayesi nedir? Hemen anlatayım.
USS William D. Porter,
Fletcher sınıfına ait bir destroyerdir. Fletcher sınıfı, bilmeyenler için 1939 yılında tasarlanmış bir destroyer
sınıfıdır. Fletcher sınıfı destroyerler diğer destroyerler gibi torpido esaslı değil
topçu esaslı bir tasarımdı. Bundan önceki en son destroyer tasarımları olan Porter ve Somers sınıfı destroyer tasarımlarından memnun kalmayan Amerikan
donanması, bu yeni tasarımı daha alçak tuttu ve tamı tamına 175 tane ürettiği Fletcher
sınıfı destroyerlerin ilki olan USS Fletcher’ı 30 Haziran 1942’de suya indirdi. Tüm bu 175 adet Fletcher sınıfı
destroyer, tamamen 1942 ve 1944 arasında üretildi ve 1944 yılından itibaren
bunların daha bir gelişmiş modeli olan Allen
Sumner ve Gearing sınıfı
destroyerlerin üretimine geçildi.
Allen Sumner Sınıfı Destroyer |
Gearing Sınıfı Destroyer |
Konumuza dönecek
olursak, USS William D Porter, 2. nesil Fletcher
denilen, kare formunda köprüye sahip olan daha modern versiyona gemilerden
bir tanesiydi. 7 Mayıs 1942’de
Texas’ın Orange şehrinde inşa edilmeye başlandı ve 27 Eylül 1942’de, yani sadece 4.5 ay sonra suya indirildi.
Suya indirildikten 9.5 ay sonra da 6
Temmuz 1943 günü, kaptanlığına yeni atanan Wilfred Walter komutasında göreve başladı. 30 Temmuz 1943 günü Küba’ya hareket etti ve 1 ay süren testlerden
sonra 7 Eylül’de Amerikan
Donanması’nın Atlantik Okyanusu’ndaki operasyon merkezi olan Virginia
eyaletinin Norfolk şehrine demirledi. William Porter’ın Amerika’nın birçok
eyaletinden toplanan genç ve deneyimsiz, aslen çiftçi olan mürettebatı da
merakla ilk görevlerini beklemeye başladı. Beklemeye başladılar başlamasına ama
başlarına gelecek olanı o zaman biri onlara anlatsa, ne onlar ne de siz
saygıdeğer okuyucular inanırdı.
Fletcher Sınıfı Destroyer |
Aslında bu hikaye
1941’de, yani 2 yıl önce başladı. Nazi Almanya’sı Sovyetler Birliği’ni işgale
girişince, o zaman aslında İngiliz etkisi altında zayıf bir ülke olan İran’ın
petrol kuyularını güvene almak için Sovyetler Birliği kuzeyden, İngiltere ise
güneyden İran’ı işgal ettiler. Yani 2. Dünya Savaşı’nda, İran, işgal edilmiş
bir ülke konumundaydı.
Peki, bu gelişmelerle konumuzun
ne alakası var?
USS William D Porter
göreve başlayıp ilk operasyon atamasını beklerken, 2. Dünya savaşı tüm hızıyla
ve şiddetiyle devam etmekteydi. Bu savaşta müttefik kuvvetleri oluşturan 3
ülkenin liderleri; Amerikan başkanı Franklin Roosevelt, Sovyetler Başkanı
Stalin ve İngiltere başbakanı Winston Churchill, Avrupa ve Dünya’nın geleceğini
konuşmak üzere Tahran’da bir araya gelmeye karar verdiler.
Tahhran Konferansına Katılan Müttefik Liderlerin Toplu Resmi |
Bu görüşmenin arifesinde
Sovyetler Birliği, Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük Tank Savaşı olan Kursk Muharebesi’nde
Almanya’yı yenmişti. Sovyetler Birliği bu galibiyet sonrası bendinden boşalan
sel suyu gibi Almanlar karşı hücuma geçmişti. Bu hücum altında ezilmeye
başlayan Almanya’nın da, zayıflığı görülür görülmez savaş sonrası yeni sınırlar
ile ilgili konuşulması elzem hale gelmişti. Stalin’in aklında ileride yapılacak
görüşmelerde de masaya koyacağı Polonya’nın doğu bölgesini Sovyetler’e istemek
vardı. Eğer Stalin’in istekleri yerine getirilmez ise hali hazırda yürütülen
işbirliğinden vazgeçeceği biliniyordu. Bu bağlamda batılı müttefiklerinde Stalin’in
kızıl ordusunun desteği olmadan bu savaşı kazanamayacağı aşikardı. Dolayısıyla
sırf Stalin’in desteği devam etsin diye Churchill ve Roosevelt, Almanlara karşı
cesurca bir direniş gösteren Polonya’lıları Stalin’in insafına bırakmak zorunda
kaldılar.
İşte William D. Porter’ın
hikayesi bu noktada başlıyor. Yukarıda bahsi geçen Tahran Konferansına gitmesi
gereken ve Pearl Harbor saldırısından hemen sonra Amerika’nın savaşa girdiğini
radyodan bizzat duyuran Amerikalıların belki de gelmiş geçmiş en saygın başkanı
olan Franklin Roosevelt’in sağlığı çok kötüye gidiyordu. Üstelik de bilmeyenler
için, Roosevelt bel altından felçliydi ve tekerlekli sandalyeye mahkumdu.
Dolayısıyla Tahran Konferansı’na uçakla gitmesi mümkün değildi.
Merkezinde Amerikan
Başkanı’nı taşımak olan bu çok önemli ve gizli görev için de o zamana kadarki
gelmiş geçmiş en büyük Amerikan silahı olan yeni ve modern zırhlı USS Iowa’da
karar kılındı. USS Iowa (BB-61) zırhlısı hem 35 knot ile hem gelmiş geçmiş en
hızlı zırhlıydı, hem de en güçlü silah sistemlerine sahipti. Bunlara ek olarak
kendisi de bir “Komuta Gemisi”
olarak tasarlandığı için, USS Iowa’nın içinde küvete kadar varan ekstra lüks
özellikleri de vardı.
USS Iowa’ya bu görevde
özellikle denizaltı tehlikesine karşı koymak üzere, destroyerlerin eşlik
etmesinde karar kılındı. Bu çağrılan destroyerlerden biri de, tam da ilk görev
atamasını bekleyen USS William D Porter’dı.
William D Porter
mürettebatı görev atamasını okuduğunda heyecandan ne yapacağını şaşırdı. İlk görev
ataması Amerikan başkanını korumak olan bu destroyerin genç mürettebatı, bir
hayli heyecanlandı ve denizcilik tarihinin en büyük saçmalıklar silsilesi
bu heyecan vasıtasıyla da başladı.
USS Iowa zırhlısı bu
görev için çoktan yola çıkmıştı ve plan icabı USS William D Porter’ın yolda ona
katılıp eşlik etmesi gerekiyordu. 12
Kasım 1943 günü bu heyecanla apar topar yola çıkmaya çalışan USS William D
Porter destroyeri, limandan çıkmak için geri manevralar yaparken birden hemen
yanında duran destroyerde çok büyük bir gürültü duyuldu ve güvertesinden de birçok
malzemenin suya düştüğü görüldü....
İşte mürettebatın ve geminin
ilk vukuatı buydu: William D Porter’ın mürettebatı heyecandan geminin demir
çapasını tam olarak çekmemişlerdi ve havada duran çapa, gemi manevra yaptıkça
yandaki diğer destroyerin tüm gövdesini yarmış ve diğer gemiyi sallayarak güvertesinde
ne var ne yoksa suya dökmüştü.
USS William D Porter’ın
kaptanı Wilfred Walter, alelacele heyecanla özür dileyerek limandan resmen kaçtı
ve Iowa’ya yetişmek üzere gaza bastı.
William Porter görev
gücüne yetişmesine yetişti ama limanda olan “çapa kazası” aslında bu dakikadan sonra olacaklar için kocaman bir işaretti
ve meydana gelecek olan şeylerin adeta habercisiydi.
William Porter’ın “işyerindeki yeni ve çömez eleman”
edasıyla şirinlik yaparak katıldığı görev gücü, Kuzey Afrika’ya doğru yola
çıktı.
USS Iowa’nın özellikle
destroyer refakatinde bulunmasının başlıca sebebi, Atlantik Okyanusu’nda Alman
U-Botlarının kaynıyor olmasıydı ve bir torpido saldırısı, Amerikan Başkanı için
o anki en büyük tehlikeyi arz etmekteydi. Dolayısıyla da tüm filoya “Radyo Sessizliği” emri verilmiş ve
sesli herhangi bir iletişim aracının kullanılması yasaklanmıştı. Bu emir
doğrultusunda filodaki tüm gemiler sadece işaret ışıklarıyla ve mors
alfabesiyle haberleşeceklerdi.
İşte tüm bu filo,
denizaltı tehlikesine karşı son derece tetikte ve diken üstünde ilerlerken
birden dev bir patlama sesi duyuldu. Hidrofonlarda patlamanın su altından
geldiği de anlaşılınca tüm filo alarma geçti. Bu patlamayla civarda bir alman
denizaltısı olduğuna kanaat getirilmişti. Alarm verildiği için hemen tüm
radyolar açılıp tüm gemilerle bağlantı sağlandı ve tüm mesajlaşmalardan sonra
tüm gözler bizim minik acemi destroyerimiz olan William D Porter’a çevrildi: Çünkü
gelen patlama bir torpido saldırısı değil, USS William D Porter’ın
güvertesinden sıyrılıp suya düşen ve derinlik ayarı yapılmadığı için suya
düştüğü gibi patlayan bir derinlik bombasıydı. Gemi mürettebatı ilk
görevlerinde “amatörlüklerini belli
etmişlerdi”. İşin daha da kötüsü, William D Porter bu bombayı USS Iowa’ın
neredeyse dibindeyken düşürmüştü.
Bu olaya rağmen sefer
devam etti. Devam etmesine etti de, bu sefer beklenmedik başka bir şey oldu.
Denizcilikte “Rogue Wave” denilen
gizli dalgalar vardır ve bu dalgalar, aniden beliren 2 metreden başlayan
yüksekliklerde olup; günümüzün en büyük gemilerine bile tehlike arz
etmektedirler. İşte bizim minik destroyerimiz, başına gelen talihsizliklerin
sonu yokmuş gibi bu gizli dalgalardan biri tarafından çarpıldı.
Çarpma neticesinde; geminin
güvertesinde bulunup bağlanmamış ne varsa bu kocaman dalga tarafından yıkanıp
denize püskürtüldü. Bu denize püskürtülen şeyler arasında, bir daha asla bulunamayacak olan, mürettebattan
bir denizci de vardı… Ancak bu dalga sadece bununla da yetinmeyip geminin kazan
dairesini de devre dışı bıraktığı için destroyer birden motor arızasıyla
günün yarısını kaybedip tüm filonun gerisine düştü… Durum böyle olunca da destroyer
mürettebatı ister istemez radyo sessizliğini bir daha bozup USS Iowa’ya rapor
vermek durumunda kaldı. Yaptıkları hatalardan ve sessizliği bozmalarından ötürü
birde komutanlarından azar işittiler.
William D Porter’ın
başına gelen Tüm bu aksilikler ve şanssızlıklar artık bitmeliydi. Olabilecek
her türlü şanssızlık yaşanmıştı ve bir daha herhangi saçma bir şeyin
tekrarlanmaması için kaptan Walter tüm gemiyi alarm durumuna geçirmişti. Artık
herkes pür dikkat nöbette duracak ve başka bir şanssızlığın yaşanmasına fırsat
verilmeyecekti.
Ertesi gün, yani 13 Kasım 1943 günü USS Iowa’nın
komutanı, geminin hava savunma sistemlerini Başkan Roosevelt’e göstermek için
ufak bir tatbikat düzenlemeye karar verdi. Bu tatbikat doğrultusunda havaya
balonlar bırakılacak ve görev gücünde görevli tüm gemiler, bu balonları
patlatarak hava savunma sistemlerini göstereceklerdi.
Tatbikat başladı ve balonlar
bırakıldı. Birden tüm gökyüzü, balonları patlatan makinalı tüfeklerin sesleri
ve mermi izleriyle kaplandı. Her şey yolunda gidiyordu ve USS William D Porter
mürettebatı da tatbikatın bu kısmını harikulade yerine getirmişti. Başlarına
gelen şanssızlıklardan sonra gemideki mürettebatına demirden bir disiplin
uygulayan Kaptan Walter, bu disiplini korumak için tüm tatbikata ek olarak,
kendi de bir mini tatbikat yapmaya karar verdi. Bu doğrultuda da Torpido
Ateşlemesinden sorumlu personel, Torpido Atış tatbikatı yapacaklardı. Tatbikat
gereği tüm torpidoların patlayıcı başlıkları çıkartıldı ve tatbikata
geçildi. Birinci Torpido, ateşlendi. Ardından İkinci Torpido, Ateşlendi. Üçüncü
Torpido, Ateşlendikten sonra muazzam bir tıslama sesi duyuldu.
3. Kızaktaki torpido,
hızla suya fırlayarak 360 derecelik çevre açısı içinde dosdoğru USS
Iowa’nın üzerine ilerlemeye başladı. Çünkü tatbikat gereği bir hedef
belirlenmesi gerekiyordu ve etrafta USS Iowa’dan daha iyi bir hedef olacak başka
bir gemi yoktu. Dolayısıyla William D Porter mürettebatı USS Iowa’yı hedef
olarak seçip, tüm torpidoları ona kilitleyip, üzerine de gerçek bir torpidoyu
üstüne ateşlemişlerdi…
William D Porter’ın
torpidolardan sorumlu subayı Teğmen
Seward Lewis kaptan Walter’a dönüp torpido ateşleme emri verip vermediğini
sorduğunda, Kaptan Walter’ın yanıtı aynen şu şekilde oldu:
“NE?!?!?! Yoo, hayır...”
Birden tüm gemi içinde,
belki de hayatlarının en büyük paniğini yaşayan yüzlerce insan deliler gibi
koşturmaya başladı. Radyo Sessizliği emri vardı ve utancından ne yapacağını
şaşıran Kaptan Walter, kesinlikle radyonun kullanılmasını istemedi. Kaptan
yerin dibine girmişti ve utançtan ne yapacağını ve ne diyeceğini şaşırmıştı.
İlk başta Iowa’ya mors
alfabesiyle mesaj vermeye çalıştılar. Ama USS Iowa’daki sinyalci mesajı yanlış
anladı ve “arkanızdan geliyor.”
mesajını “arkanızdan geliyoruz.”
şeklinde çevirdi. Saniyeler hızla ilerliyordu ve torpido hızla Iowa’nın tam da
üstüne gidiyordu. En sonunda panik içinde radyoya sarılıp konuşarak değil de kodlarla iletişim kurup Iowa’ya ‘’torpido geliyor.’’ mesajını ilettiler.
Üzerine torpido geldiğini öğrenen ve o an güvertede olup hem de torpidonun
geldiği tarafta olan başkan Roosevelt, tüm olayı önemsemeyip aksine
meraklanarak torpidoyu görmek istedi ve tekerlekli sandalyesinin güvertenin en
kenarına götürülmesini istedi.
USS Iowa, mesajı alır
almaz gemiyi tam sürate çıkarttı ve geminin hızlanmasıyla oluşan dev dalgaya
çarpan torpido, infilak etti.
Olayı müteakip, hemen William
D Porter köprüsüyle iletişim kuruldu ve torpidonun hangi istikametten geldiği
soruldu. Bu bir denizaltı torpidosu olmalıydı… Ancak Kaptan Walter, utançtan
sesi kısılmış biz vaziyette fısıldayarak şu cevabı verdi:
“Biz fırlattık…”
İşte William D Porter
efsanesinin en komik anı da bu dakikada yaşandı. Dev gibi olan USS Iowa
zırhlısı, 16 inchlik 9 topunu da William D Porter’a çevirdi ve yolculuğun bu
dakikadan sonraki kısmının, bizim minik destroyerimiz olmadan devam edeceği
mesajını verdi.
Gelen “Filodan Ayrılın” mesajı üzerine en
yakındaki deniz üssünün bulunduğu Bermuda’ya dönmesi emrini alan William D
Porter’ın 273 mürettebatı, limana varır varmaz Amerikan Deniz Komandoları
tarafından makineli tüfeklerle sarılarak tutuklandı. Bu, Amerikan Donanması’nda
halen günümüze kadar eşi benzeri olmayan bir olaydır. Dolayısıyla Amerikan
Donanması içerisinde yaşanmış İlk ve tek olaydır.
Gemi mürettebatı
tutuklandıktan sonra mürettebat içerisinde bir casus olup olmadığına dair bir
soruşturma başlatıldı. Yapılan soruşturma sonunda da, ortada bir casus olmadığı
ortaya çıktı. Bir casus yoktu. Ama bir suçlu vardı. O da, Torpidoların güvenlik
anahtarlarından sorumlu Deniz Eri Lawton
Dawson idi. Er Dawson arkadaşlarının ceza almasını vicdanı elvermediği için
suçunu itiraf etmişti. Er Dawson tatbikat sırasında torpidonun patlayıcı
başlığını açık unutmuştu. Bunu
anlatırken evinin anahtarını unutur gibi veya ocakta çaydanlığı unutur gibi,
torpidonun fırlatma anahtarını açık unuttuğunu olağan bir olaymış gibi
anlatmıştı. Dolayısıyla yaptığı hataya acımadılar. Yargılama neticesinde, Er
Dawson tam 14 yıl ağır iş cezasına
çarptırıldı. Yani anlayacağınız dille, sıradan bir er, unutkanlığı sebebiyle
tam 14 yıl hapishanede taş kıracaktı. Ancak tam da bu sırada Başkan Roosevelt
araya girdi ve söz konusu askerle bizzat görüşerek cezanın iptal edilmesini
sağladı. Roosevelt’in ne kadar babacan bir adam olduğunu bu olaydan
anlayabilirsiniz. Bununla birlikte tüm mürettebatta affedildi. Ancak hangi
ülkede olursa olsun, askeriyede yerleşmiş bir “sürgün” geleneği vardır ve uygunsuz hareket edenlerin cezası,
normalde kimsenin istemeyeceği belirli sürgün bölgelerine gönderilerek burada
aklanana kadar beklemek ve nöbet tutmaktı.
USS William D Porter,
sürgün olarak Alaska’ya gönderildi. Daha doğrusu, Alaska’nın güneyinde bulunan
ve Japon işgali riski bulunan Aleut Adalarına…
Mürettebatın şanssızlığı
en nihayetinde bitmişti ve yeni bir başlangıç için, burası ideal bir yerdi.
Ortam değişmişti ve hepsinden önemlisi, atmosfer değişmişti... Geminin
gönderildiği bölge soğuk ve uzaktı. Ama yine de tüm mürettebat, kendilerini
yenilemiş ve psikolojik olarak huzurlu, mutlu ve neşeli hale gelmişlerdi.
Belki de biraz fazla
neşeli…
1943’ü 1944’e bağlayan
31 Aralık gecesi, Aleut Adaları’ndaki Amerikan Üssü yılbaşı partisi yapıyordu.
Ancak gemiler boşaltılmamış ve herkes kendi partisini kendi gemisini yapıyordu.
Kuzey Kuvvet komutanı hariç…
Amerikan Donanması’nın
Aleut Adalarındaki tüm komuta merkezi, komutanın villasının arka bahçesinde
parti yapıyordu. Ancak birden dev bir patlama sesi duyuldu. tüm merkez
alarma geçti. Kuzey Kuvvet Komutanı'nın villasının arka bahçesinde gerçekleştirilen yılbaşı partisinin ön
bahçesinde kocaman bir patlama krateri açılmıştı… Birden herkes kafasını kaldırdı,
çevirdi ve merminin ateşleme sesinin geldiği yöne baktı: Ufukta tek bir gemi
vardı. Anlayacağınız üzere bu gemi William D Porter’dan başkası değildi.
Yılbaşı partisi yapan
askerlerden biri sarhoş olup; taretin içinde yaslandığı ateşleme kolunu hareket
ettirmesiyle topu ateşlemiş ve top mermisi de gidip Kuzey Kuvveti Komutanı'nın evinin
ön bahçesine düşmüştü. Bu mermiyle sadece Komutanın çiçek bahçesi değil,
William D Porter’ın son saygınlığı da yok olmuştu...
Bu olay sonucunda gemiyi merkeze geri çağırdılar ve 30 Mayıs 1944 günü kaptanını değiştirdiler… Kaptan Walter
görevden alınıp yerine Charles Melville Keyes
adında yeni bir kaptan atandı…
Bu kan değişikliğinden
sonra William D Porter destroyeri önce 1944’ün ikinci yarısında Filipinler
Çıkarmasına gönderildi. Mürettebattakiler, burada gösterdikleri iyi
performansla da, 1945’te 2. Dünya Savaşı’nın en kanlı cephelerinden birisi olan
Okinawa’da görevlendirildiler.
Okinawa Cephesi de,
William D. Porter için gayet güzel başladı. Burada başlıca görevleri filoyu hem
denizaltılara karşı korumak, hem kıyı atış desteği vermek, hem de ve en
önemlisi, kamikaze uçaklarını savuşturmaktı.
Ancak şanssızlıklar burada
da yakalarını bırakmadı ve Japon kamikazelerini vurmaya çalışan William D
Porter yanlışlıkla o sırada kendi görev gücünden bir başka Fletcher sınıfı
destroyer olan USS Luce’ye ateş etti.
Ancak kazara olan bu olayda yine de kamikaze uçaklarını başarı ile defettiler.
USS Luce (DD-522) |
Peki, bu kadar
şansızlıklarla dolu bir kariyerden sonra William D. Porter’a ne oldu dersiniz?
Tabi ki görevden alınıp hurdaya ayrılmadı.
USS William D. Porter’ın
sonu bile başlı başına bir şanssızlık abidesidir.
Şöyle ki, bizimkiler
Okinawa’da gayet başarılı bir hava savunma göstermişler ve 6 Japon Kamikaze
uçağı düşürmüşlerdir. Ancak bunların yanında istemeden 3 Amerikan uçağı da
düşürmüşlerdir. Gelgelelim kendi uçağını düşürmek, o zamanlar “olabilecek” kazalardan birisiydi.
Ancak William D. Porter’ın
düşürdüğü 6 Kamikaze uçağının sonuncusu, aynı zamanda şanssız destroyerin sonu
oldu.
10 Haziran 1945 günü sabah 8:15’te, bir Japon VAL Bombardıman uçağı, Kamikaze görevi
için hızla William D. Porter’a doğru çarpmak üzere alçaldı. Sancak tarafından
gelen bu uçağın kendisine çarpmasını engellemek için destroyer hemen iskeleye
kırdı ve kamikaze için dalan Japon uçağı ıskalayarak suya çakıldı. Ancak işte
talihsizlik bir kere yapıştı mı bırakmıyor… Hızı sebebiyle suya çarptıktan
sonra da dalarak ilerleyen uçağın taşıdığı tek bomba, tam da geminin
altındayken patladı…
Aichi D3A (VAL) Bombardıman Uçağı |
Tam altında gerçekleşen
bu patlama sebebiyle gövdesinde dev bir delik oluşan William D. Porter
destroyerinin mürettebatı, tam 3 saat direnmesine ve gemiyi batmaktan
kurtarmaya çabalamasına rağmen en sonunda “Gemiyi
boşalt” emri verildi ve bu emirden sadece 12 dakika sonra sancak
tarafına yatarak batmaya başladı. Şanssızlığı bir efsane haline gelen William
D. Porter’in son fotoğrafı suyun altında dikine batarken görülen burun kısmı
oldu.
William Porter'ın ''Gemiyi Boşalt'' Emrinden Sonra Destek İçin Gelen Gemiler |
William Porter'ın Batarken Çekilmiş Son Resim |
Ve böylece de tarihin en
şanssız gemisinin hikayesi, böylece sona erdi. Her ne kadar çok dalga geçilse
de, William D. Porter’ın başına gelenler tamamen bir şanssızlık serisidir ve
denizcilerin şansa neden o kadar çok inandığının simgelerinden biridir.
Ancak insanların ve
dalga geçenlerin görmezden geldiği bir şey vardır ve o da şudur ki, tüm bu olaylı kariyeri boyunca, lakabı “Willie Dee” olan bu gemi, sadece ve
sadece tek bir denizci kaybetmiştir. O denizci de, gizli dalgada
kaybolan denizcidir ve yukarıda belirttiğimiz gibi bir daha asla
bulunamamıştır.
“Willie Dee”nin batışı
esnasında bile kimse ölmemiş ve bu ilginç destroyer, tüm mürettebatına kariyeri
boyunca güvenli bir yuva olmuştur.
Gelgelelim bu geminin efsanesi
başını alıp yürümüş ve günümüze kadar bir komedi malzemesi olmuştur. Texas’ta
inşa edildiği için, özellikle Okinawa’daki seferi sırasında diğer Amerikan
gemilerinin askerleri sanki teslim olurcasına ellerini havaya kaldırarak
Kuzey-Güney arasında geçen Amerikan İç
Savaşı’na gönderme yaparak “ateş etmeyin! biz cumhuriyetçilerdeniz”
diye bağırırlar ve eğlenirlerdi.
Böylece de yeni
serimizin ilk yazısının sonuna geldik.
Bundan sonraki yazıda Amerikalılar
tarafından ’’Galloping Ghost of the Java Coast’’ (Java kıyılarında
dörtnala koşan hayalet) lakabı takılmış bir kruvazörün ilginç hikayesini
sizlerle paylaşacağım.
4 Yorumlar
Mükemmel bir yazı.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Umarım diğer yazıları da beğenirsiniz.
SilYazı için teşekkürler. Bilgi ve eğlenceyi harmanlayan bir anlatım olmuş.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Diğer yazılarda görüşmek dileğiyle...
Sil