Mariana ve Palau Adaları seferi, akabinde Iwo Jima ve Filipinler'in işgali, İkinci Dünya Harbi boyunca askeri tarihçilerin en çok ihmal ettiği hususları da teşkil ediyor.. İhmal etmeyenlerin ise en es geçtiği ama "Kader Savaşı" diyebileceğimiz bir muharebeler dizisidir başlıkta ismi geçen çatışmalar. Öyle ki, bu çarpışmalarla ilgili "İkinci Dünya Harbi Pasifik Cephesinin unutulan savaşları" dersek hiç de yanlış olmayacaktır. Keza bugün Midway, Guadalcanal, Okinawa gibi kilit harekatların gölgesinde kalan bir çarpışmalar dizisidir bu. Keza Filipin Denizi Muharebesini de kapsayan bu çarpışmalarla alakalı Amerikalı bir Vought F4U Corsair Pilotunun savaş esnasında arkadaşlarına Japonların kastederek "Hindi gibi avlanıyorlar!" demesinden dolayı bu olay "Büyük Mariana Hindi avı" olarak da bilinir. Filipin Denizi muharebesi veya diğer adıyla Büyük Mariana Hindi avı, Japon Hava Gücünün tam anlamıyla imha derecesinde sarsıldığı , İmparatorluk Deniz Kuvvetleri'nin ise ölümcül bir darbe alması ve Japonların "Dai Nippon Teikoku", yani "Büyük Japon İmparatorluğu" rüyasının da sonudur.

Amiral Raymond Spruance'nin Merkez Pasifik'teki kuvveti tarafından Mariana Adaları'na yapılan bu taarruz, Japonların iç savunma çemberinin Amerikalılarca yarıldığını gösteriyordu. Amerikan Bombardıman kuvvetleri oradan Filipinler, Formoza ve Çin'in yanı sıra bizzat Japonya'ya taarruz edebilirlerdi. Aynı zamanda Mariana Adaları'nın (Saipan, Tinian ve Guam) ele geçirilmesi, Japonya'nın yakınlarda elde ettiği güney imparatorluğunun deniz ulaşım hatlarının ikmal kaynaklarının kuşatılması ve tecrit edilmesi için bir tehdit oluşturmaktaydı.

ABD Donanması Pasifik Cephesi Filo Komutanları. Baştan Sona doğru, Raymond A. Spruance, Ernest J. King, Chester W. Nimitz ve General Sanderford Jarman.

Bir diğer husus ise Mariana Adaları, Japonların "Kutsal" addettiği "Japon Toprakları" önündeki son savunmaydı. Amiral Chester Nimitz, Mariana Adaları'nı yukarıda saydığımız sebeplerin yanı sıra, Amerikalıların Avrupa'da yaptığı gibi Japonya'ya karşı girişmek istedikleri çok şiddetli stratejik bombardımanlar için bir üs olarak kullanmak amacıyla ele geçirmek istiyordu. Esasen yazının sonunda da bahsini edeceğimiz üzere Tinian ve Saipan adaları başta olmak üzere Japon toprağı olan ve 2.Dünya Harbinin sembol fotoğraflarından olan "Flag Raising Iwo Jima" fotoğrafının da çekildiği yer olan Iwo Jima adasını Japonya'ya karşı yapılacak hava akınları için de ele geçirmek istiyordu.

ABD Deniz Piyadeleri Arlington Ulusal Mezarlığında fotoğrafı kadar ünlü bir heykeli de bulunan Meşhur "Flag Raising Iwo Jima" fotoğrafı. Ünlü yönetmen Clint Eastwood'un Türkçe adıyla "Atalarımızın Bayrakları" adlı filmde fotoğrafın hikayesi sinemaya uyarlanmıştır. Fotoğrafta dört tane ABD Deniz Piyadesi, Iwo Jima adasında bulunan Suribachi Tepesine Amerikan Bayrağını dikiyor.

Gerçekten de 100.000 dolayında insanın yanarak can verdiği Büyük Tokyo Bombardımanında napalm bombalarını Tokyo üzerine boşaltacak olan Amerikan B-29 Superfortress bombardıman uçakları, Saipan ve Guam adalarından ; Hiroşima'ya atom bombasını bırakacak olan "Enola Gay" isimli B-29 ise 6 Ağustos sabah saatlerinde Tinian Hava Üssünden havalanacaktı. Japonya'nın teslim olduğu savaşın son günlerine kadar da Amerikalılar, bu adaları başta Nagoya, Susaki, Nagazaki, Tokyo, Hiroşima, Kanagawa, Osaka gibi önem arz eden Japon şehirlerine düzenleyeceği akınlar amacıyla aktif olarak kullanacaktı. 

Başka yerlerde olduğu gibi Mariana Adaları'ndaki (Kuzey) en hayati adalar, havaalanlarının mevcut oldukları Saipan, Tinian ve Guam adalarıydı. Bu adalar sırasıyla 32.000, 9.000 ve 18.000 dolayında askerden oluşan Japon Garnizonlarınca savunulmaktaydı. Oradaki Japon hava gücü sözde 1400 dolayında uçaktan oluşuyordu. Fakat birçoğu Yeni Gine'ye gönderilmiş ve ondan çok daha fazlası Şubat ayından bu yana üslere saldırılarda bulunmakta olan Amiral Mitscher'in hızlı uçak gemisi kuvvetinin, uçak gemisi grupları tarafından imha edilmiş olduğundan gerçekte bu miktar çok daha küçüktü. Yine de Japonlar, diğer bölgelerden biraz takviye alabilirlerse 500 uçağı hazır edeceklerini ümit etmekteydiler. Japonların bölgedeki deniz gücü, Amiral Jisaburo Ozawa'nın emrinde üç görev grubu olarak teşkil edilmişti. Bu üç grup, Amiral Takeo Kurita'nın emrindeki ana muharebe filosu, 4 Ana Muharebe gemisi, 3 Refakatçi Uçak gemisi, kruvazörler ve muhriplerden ; Ozawa'nın kendisinin emrindeki ana uçak gemisi kuvveti, 3 Uçak gemisi, 1 Ana muharebe gemisi yanı sıra kruvazörler ve muhriplerden meydana geliyordu.

Japonlar, Pasifik boyunca ilerleyen Amerikan deniz çıkarma harekatına bir karşılık vermek için hazırlanmışlardı ve bu harekattan Amiral Spruance'nin kuvvetlerini tuzağa düşürmeyi, bu sayede de uçak gemilerini bertaraf edebilmeyi umut ediyorlardı. Bu plan 1943 Ağustos'unda Birleşik Donanma komutanı Amiral Koga tarafından hazırlanmıştı. Fakat 1944 Mart ayının sonunda, karargahı olan Truk' adasında hayatını kaybetmişti. Yerine karşı taarruz planını bazı değişikliklere devralan Amiral Toyoda getirilmişti. Toyoda'nın umudu ve hedefi, ABD Uçak gemisi kuvvetini Filipinler'in doğusundaki sulara çekmek ve onları orada Ozawa'nın güçlü uçak gemisi kuvveti ve mandaları altındaki üslerden kalkan uçaklar arasında kıskaca almaktı.

Mariana Adaları için hazırlanan Amerikan işgal armadası, 9 Haziran'da Marshall Adaları'ndan yola çıktı. Saipan'a yapılacak çıkarma 15 Haziran'a planlanıyordu. Mitscher'in uçak gemileri iki gün sonra, hedefteki adaları şiddetli bir şekilde bombardımana tutmuşlardı. Aynı zamanda Amiral Toyoda, uzun zamandır planlanmakta olan "A-Go Harekatı'nın" (Japonların Filipinler Deniz Muharebesi'ndeki karşı taarruzlarının kapalı kod adı) başlaması için emir verdi. Daha önceden belirtildiği gibi, bu karar Biak Adası'nı takviye teşebbüsünden vazgeçilmesine ve Yeni Gine'de tutunulmasına neden oldu.

Amerikan çıkarma armadası bir kara kuvvetleri tümeni ihtiyatta olmak üzere, on iki refakatçi uçak gemisi, beş ana muharebe gemisi ve on bir kruvazörden müteşekkil bir donanma kuvvetinin yakın desteğindeki üç deniz piyade tümeninden teşkil edilmiş ve aynı zamanda bu armadanın arkasında yedi ana muharebe gemisi, yirmi bir kruvazör ve altmış dokuz muhripten meydana gelen o dönem dünyasının en güçlü deniz filosu olan Amiral Spruance'nin 5.Filosu ile birlikte Amiral Mitscher'in dört uçak gemisi görev grubu (on beş uçak gemisi ve 956 uçak) vardı. Yaklaşık 130.000 askerin Hawaii ve Guadalcanal adalarından Mariana Adaları'na getirilmesi, Amerikan Karargahı tarafından çok ustaca düzenlenmiş ve icra edilmişti.

Deniz piyadelerinin ilk dalgası 15 Haziran sabahı şiddetli deniz topçusu, kıyı gambotları ve hava desteği eşliğinde Saipan sahillerine çıktı. Saipan nispeten küçük sayılabilecek bir adaydı ve Deniz Piyadeleri adaya adım atar atmaz, İkinci Dünya Harbinin en kanlı çarpışmalarından bir başladı. 8000 kadar deniz piyadesi 20 dakika içerisinde kıyıya ayak basmıştı. Her ne kadar geceye kadar sahile çıkan toplam birlik 20.000'e yükseltilse de, Japonların tepeleri kontrol altında bulundurmalarından ve şiddetli karşı taarruzlarından dolayı Amerikalılar Saipan sahilinde pek az ilerleme kaydetmişlerdi.

İşgal için daha uzak, ancak hala büyük bir tehdit, Filipin Denizi'ne doğru seyrederken o sabah ABD Denizaltıları tarafından tespit edilmiş olan Japon filosunun ana muharebe gemileri ve uçak gemilerinden geldi. Bunun üzerine Amiral Spruance, Guam Adası'na planlanan çıkarmayı iptal etti. İhtiyat birliği olan 27.Tümeni'ni, kilit Saipan Adası'nın ele geçirilmesini hızlandırmak için sahile çıkardı ve ulaştırma gemilerini güvenli sulara kaçırdı. 5.Donanma, Tinian'ın yaklaşık 300 km batısında toplandı, ancak Japon Donanması'nın taktik ricat tehlikesi yüzünden daha batıya hareket edemedi.

Saipan Adası'na Amerikan Çıkarması

battle of philipinne sea map ile ilgili görsel sonucu"
Filipin Denizi Muharebesi ve az sonra anlatacağımız üzere Amerikan ve Japon Filolarının karşı karşıya gelmesi.

Bu savunma tertiplenmesi akıllıcaydı. Şayet Mitscher'in uçak gemisindeki uçaklar Mariana Adaları'ndaki Japon Hava gücünü imha ettiği için, Toyoda'nın kıskacının ikinci kolunun harekata devam etmemesinden kaynaklanan önemli bir fark olmasaydı, Toyoda'nın planı o ana kadar iyi işliyor gibi gözükebilirdi. Amiral Jisaburo Ozawa'nın uçak gemileri  19 Haziran saat 08:30'dan bu yana, peş peşe dört saldırıda bulundu. Ne var ki saldırıların hepsi ABD radarları tarafından önceden tespit edildi ve yüzlerce Amerikan uçağı, Japonların hava akınını karşılamak için uçak gemilerinin güvertesinden havalandı.  Aynı zamanda Mitscher'in uçak gemisindeki bombardıman uçakları Japonların Mariana Adaları'ndaki hava üslerini tekrar bombaladı. Havadaki bu muazzam muharebenin sonucu yazımızın başında da belirttiğimiz üzere "Büyük Mariana Hindi Avı" olarak bilinen ve Japon İmparatorluk Hava Kuvvetleri için tam bir katliam ve bozgunla sonuçlandı.  Amerikalı pilotlar 218 uçak kaybeden ve buna karşın sadece 29 uçak düşürebilen daha az tecrübeli Japon pilotlar üzerinde ezici bir üstünlük elde etmişlerdi. Daha kötüsü, her ikisi de çok daha fazla uçak taşıyan Shokaku ve Taiho isimli Japon uçak gemileri, Amerikan denizaltılarınca torpillenerek batırılmıştı.

Burada bir parantez açmak istiyorum. Pasifik Okyanusu'nda bütün bunlar yaşanırken, Mariana Adaları ve Filipin Denizi'nden çok uzaklarda, Avrupa'da, Amerikalılar 6 Haziran 1944 tarihinde Normandiya Çıkarması gerçekleştirmiş ve D-Day'den sadece iki hafta sonra Mariana Adaları'na saldıracak muazzam bir deniz ve hava gücünü toparlayabilmenin yanı sıra Japon Donanmasına öldürücü bir darbe indirmişti. Peki neden daha kötüsü yazdım Japon uçak gemilerinin batırılmasıyla alakalı?

Birleşik Devletler 7 Aralık 1941 tarihinde savaşa dahil olduğundan beri ABD'nin devasa savaş endüstrisi onu bir süper güce çevirmişti. Şayet Japonlar iki tane ABD uçak gemisini batırsalar Amerikan endüstrisi bu gemilerin yerine yenilerini koymaya yetecek kadar gelişmiş bulunmaktaydı. Dahası, Japonya'yı aslında savaşa iten şey, daha özel sebeplerdi. Japonya "Asya, Asyalılarındır!" diyordu. Çin, Güneydoğu Asya ve Mançurya'ya kadar yayılan Japon İmparatorluğu, 1937'de Çin'i işgal ettiğinde Tokyo-Washington hattında ipler gerilmişti. Keza Japonya aşırı nüfusa sahip, ancak doğal kaynaktan yoksun bir ada olması dolayısıyla Asya'yı kapsaması düşünülen büyük bir savaş için petrol, kauçuk vb. gibi doğal kaynaklara muhtaçtı ve Japonya bütün bunlardan yoksun olması dolayısıyla Amerika'ya ekonomik olarak nispeten bağımlıydı. Roosevelt'in 1937 Tarihli bu ambargosu, Japon lojistiğini felç etmiş ve belki de Japonya'ya ihtiyacı olan kaynakları zorla almaktan başka çare bırakmamıştı. Buna karşın savaştan sonra General Douglas MacArthur'un kurmay heyetinden Tuğgeneral Bonner Fellers, Başkan Harry S. Truman tarafından tıpkı Nürnberg Mahkemelerinde olduğu gibi Japonya'da savaş suçlularının tespiti için açılan soruşturmada söz konusu soruşturma heyetine başkanlık ediyordu.

General Bonner Fellers. General MacArthur'un en yakın kurmaylarından olup, savaş sonrasında Japonya'yı yeniden kurmak, Japon İmparatorluk Donanması ve Ordusu'ndaki savaş suçlularını tespit etmek için bizzat Harry S. Truman tarafından görevlendirilmişti. Japon İmparatoru Hirohito'yu savaş suçluları listesinden çıkarıp idamdan kurtarmasıyla bilinir.

Kendisinin tuttuğu notlardan anlıyoruz ki, bu ambargo, Japonya'nın savaşa girmesi konusunda ciddi bir etken teşkil ediyordu. Bununla birlikte anılarında yazdığı üzere, ABD'nin de yanı başında Pasifikte bütün Asya'yı yutan bir Japonya'ya karşı tepkisiz kalamayacağını da eklemek gerekir. Toparlayacak olursak, esasen Japonya'nın zaten stratejik kaynaklardan yoksunluk ve ABD ile kıyaslayınca çok yetersiz kalan savaş endüstrisi göz önüne alınınca, Japonların elindeki kuvvetleri olabilen en, ama en iyi şekilde kullanmaları gerekmekteydi ve gelin görün ki, bunu iyi tahlil edebilen Amiral Isoroku Yamamoto, 1943 yılında Amerikalılarca uçağı düşürülmek suretiyle öldürülmüştü. Bu yüzdendir ki kayıplar, Japonya için büyüktü ve daha da büyük olacağa benziyordu.

Devam edecek olursak,

Uçaklarının Guam Adası'na inmiş olduğuna inanan Japon Amiral Ozawa, halen muharebe alanı civarında oyalanıyordu ve bu nedenle ertesi gün öğleden sonra ABD keşif uçakları tarafından saptandı. Bunun üzerine Amiral Mitscher, uçakları, uçak gemilerine karanlıkta dönmek zorunda kalacak olmakla birlikte, uçak gemisindeki 216 uçağı taarruz için görevlendirdi. Uçaklar, Ozawa'nın donanmasının tespitinden üç saat sonra taarruza geçti. Bu saldırı o kadar etkili oldu ki, 65 uçağın tahrip edilmesinin yanı sıra, bir uçak gemisi batırıldı (saldırı iki hafif uçak gemisi, bir ana muharebe gemisi ve bir ağır kruvazöre ilaveten, iki uçak gemisine daha hasar verdi). Amerikalılar ise bu uzun gece dönüş uçuşunda ayrıca 80 uçağın kaybolması ya da uçakların yere çakılmasıyla birlikte, çatışmada sadece 20 kadar uçak kaybettiler. Bununla birlikte Ozawa'nın gemileri muharebe sahasından Japonya'nın güneyinde Ryukyu Adaları'ndaki Okinawa'ya doğru kaçtığı için Amerikalı Mürettebatın çoğu kurtarıldı.

Amiral Jisaburo Ozawa

Japonların o ana kadar, muharebedeki uçak kaybı toplam uçak sayılarının dörtte üçünden fazlası olan yaklaşık 480 uçağa kadar ulaşmıştı. Dahası, mürettebatının çoğu kayıptı. Her ne kadar uçaklar ve uçak gemileri sonbahara kadar büyük ölçüde değiştirilmekle birlikte, Japon uçak ve uçak gemilerinin bu kadar büyük bir oranda imha edilmesi çok ciddi bir kayıptı. Çok daha kötüsü çok fazla pilotun kaybıydı, zira bunların yerleri Japonlar tarafından asla doldurulamadı. Bu, yakın gelecekte herhangi başka bir muharebede İmparatorluk Deniz Kuvvetleri'nin ağır zaafiyet içerisinde olması ve daha geleneksel silahlara bağlı kalmaya mecbur olması anlamına geliyordu. Bununla birlikte, Filipin Denizi Muharebesi ya da daha mizahi olarak "Büyük Mariana Keklik/Hindi avı" olayında Japon pilotların nispeten daha az tecrübeli ve daha az eğitimli olması, Japon A6M Mitsubishi Zero uçaklarının teknik olarak Amerikalıların kullandığı Vought F4U'lardan daha yetersiz olması da oldukça etkili olmuştu. Japon Hava Kuvvetleri imha edilmişti. Japonlar ise ellerinde kalan uçakları artık Amerikalılarla girdikleri it dalaşları ile harcamaktan çok, meşhur "Kamikaze" adı verilen intihar dalışlarında kullanacaklardı.

Kamikaze'den az çok söz etmek gerekirse,

Şimdi İkinci Dünya Savaşı'ndan 650-700 sene öncesine gidelim. 13.Yüzyılın sonlarında, Moğol Hanı Kubilay Han, Japonya'da kendi aralarında savaşan Shogun, yani bir nevi Japon derebeylerine, kendisine biat etmesini ister. Teklif reddedilince, denizci olmayan Moğollar, Çinli ve Koreli ustalardan denizi aşıp Japonya'yı istila etmek amacıyla büyük bir donanma inşa etmelerini isterler. Moğollar, denizi geçip Japonya'ya çıkmaya çalışırken Moğol donanması, tayfunlardan ve fırtınalardan çok büyük zarar görür, karaya çıkabilen Moğol güçleri ise Japon samuraylar tarafından kolayca alt edilir.

Japon Kültüründe Moğol Gemilerini batıran "Kamikaze"

"Kamikaze" Japoncada "İlhami Rüzgar, Kutsal Rüzgar" gibi bir anlama gelmektedir. Japonlar, Moğol İstilası sırasında Shinto Tapınaklarına gidip Moğolları yenilmesi için dua ederler. İşin rivayet kısmı bu olsa da, Moğollar bir şekilde yenilir ve Japonlar, Moğolları darmadağın eden tayfunlara "Kamikaze" ismini takarlar.

700 sene sonra, Filipin Denizi Muharebesi sürerken,

 Pilot Üsteğmen Koufu Kunou, Saipan açıklarında bir ABD Muhribinin üzerine dalışa geçer. Amerikalılar ilk etapta bunun, "pilotu öldürülmüş bir uçağın serbest düşümü" olarak düşünürler. 

Gerçekleştirilen bu ilk Kamikaze saldırısının başarılı olup olmadığı hakkında elimizde bir bilgi yok. Ancak zamanla, bu tarz vakaların düzensiz bir şekilde ABD gemilerine karşı artması üzerine, Kamikaze yöntemi Amerikalılar tarafından anlaşılır. Japonya, artık elinde kalan son hava gücünü Kamikaze'ye harcayacaktır. Daha sonraları bu saldırılar Japon yüksek komutası tarafından sistematik ve örgütlü bir hale getirilerek "Özel Saldırı Birliği" ismini alır. Kamikaze fikrinin sistematik hale getirilmesi ise Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetleri 1.Hava Filosu komutanı, Koramiral Takijiro Onishi'den çıkmıştır. Kamikazelerin öncelikli hedefi uçak gemileri olsa da, Amerikalıların bu intihar saldırılarına karşı önlemlerini artırması ve uçak gemilerinin etrafında eskort rolü üstlenen (task force) görev gruplarının hava savunmasını artırmaları üzerine Kamikazeler, Amerikan Bayrağı taşıyan her türlü yüzen platforma karşı dalışa geçmeye başlarlar. Öyle ki savaşın sonlarına doğru pilot yetiştiremeyen Japonya, çoğu zaman iki-üç haftalık uçuş eğitimi verdiği askeri okul öğrencilerini Kamikaze dalışlarında kullanmaya başlayacak ve hatta sırf kamikaze için üretilmiş, deyim yerindeyse güdüm sistemi insan olan platformlar kullanacaktır.


Japonya teslim olduktan sonra 16 Ağustos'ta Özel Saldırı Birliği komutanı Takijiro Onishi harakiri yaparak intihar eder ve Kamikaze saldırıları da böylece son bulur.

Devam edecek olursak,

Böylece, Filipin Denizi Muharebesi çok ağır bir Japon bozgununa dönüştü. Amerikan Deniz tarihçisi Amiral S.E Morison bu zaferi, daha sonra Ekim ayında kazanılacak olan Leyte Körfezi Muharebesi'nden daha önemli olarak nitelemişti. Artık Filipinler yolu ardına kadar açıktı ve Mariana Adaları'ndaki kara muharebeleri, Japon kuvvetlerinin ana filosunun imha edilmesi, adanın tamamen ablukaya alınması, deniz ikmal hatlarının kesilmesinin yanı sıra Japon Kuvvetlerinin adada tecrit olması sebebiyle garantiye alınmıştı.

Deniz-hava muharebesinden sonra, artık Mariana Adaları'nın işgaline (karadaki direniş çok sert bir şekilde devam etmekle birlikte) ilişkin bir kuşku yoktu. Saipan Adası'nın güneyine çıkan üç tümen, güçlü bir hava-deniz desteğiyle muntazam bir şekilde kuzeye doğru ilerledi.



25 Haziran'da, Tapotchau Dağı'nın hakim tepesi ele geçirildi. 6 Temmuz'da Saipan'daki en kıdemli iki komutan, Chuichi Nagumo ve General Saito, "Birlikleri nihai taarruzla yüreklendirmek için" harakiri yaparak intihar ettiler.  Ertesi gün, sağ kalan 3000 Japon, neredeyse benzer şekilde Amerikan hatlarına beyhude yere intihar hücumuna kalkıştılar. Bu sefer, genel olarak Japonlara 26.000'i aşkın askere mal oldu. Amerikalıların zayiatı 3.500 ölü ile 13.000 yaralı ve kayıptı.

Karaya çıkan ABD Deniz Piyadeleri, Saipan.

Saipan'daki iki deniz piyade tümeni, 23 Temmuz'da gemiyle Tinian'a gönderildi ve düşman mukavemetinden temizlenmesi daha uzun sürmekle birlikte o ada bir hafta içerisinde ele geçirildi. Tinian çıkarmasından üç gün önce, Ozawa'nın donanmasının müdahale tehdidi nedeniyle uzağa gönderilmiş olan Guam'ın işgali için tahsis edilen kuvvet, ilave bir kara tümeninin takviyesiyle, görevini icra etmek üzere geri döndü. Japon direnişi ise sert oldu. Çetrefilli mağara savunma ağının yardımı olmakla birlikte, ada 12 Ağustos'a kadar temizlendi.

Mariana Adaları'nın düşmesi ve ondan önceki sarsıcı çok ağır deniz yenilgisi, Japonların git gide kötüleşen durumunu  çok net bir biçimde gözler önüne serdi. Bununla beraber, bu çarpıcı olayları 18 Temmuz'da General Tojo hükümetinin istifasının takip etmesi çok önemliydi.

Dört gün sonra, General Koiso, Amerikan ilerlemesine karşı daha iyi bir savunmanın teşkilini vaat eden bir kabine kurdu. Her ne kadar hala Çin'deki sefere devam edilmekle birlikte, temel endişe Filipinler'in savunmasıydı. Bu endişe, büyük adalar grubu kaybedildiği takdirde Japon kuvvetlerinin Hollanda Doğu Hint Adaları'ndan gelen petrolün noksanlığından ölümcül bir şekilde etkileneceğinin farkına varılmasına dayanıyordu.

Buna rağmen, Japonların petrol durumu, yakıt ikmali sıkıntısı nedeniyle çok kötüydü. Amerikan Denizaltılarının Japon petrol tankerlerini batırması bu etkinin meydana gelmesindeki en önemli stratejik unsurdu. Japonya'ya giden petrolün muazzam miktarda azalması, uçak pilotlarının da eğitim programını kısıtlamıştı. Bu durum ayrıca Japon Donanmasının Singapur'da, ikmal kaynağının yakınında olacak şekilde tutulması yol açtı ve donanma müdahale için getirildiğinde, onu geri döndürmeye yetmeyecek kadar yakıtla denize açılmıştı.

FİLİPİNLER'İN İŞGALİ

LEYTE KÖRFEZİ MUHAREBESİ


Pasifik savaşının bu safhasında, Büyük amiral (rütbe olarak) King ve diğer birkaç üst düzey donanma komutanının ısrar ettiği gibi, Birleşik Devletler kuvvetlerinin Filipinler'i dolanmak ve müteakip hedefleri Formoza ya da başta Iwo Jima olmak üzere Bonin Adaları ve Okinawa'ya devam etmek pekala mümkün olabilirdi. Ne var ki siyasi düşünceler ve MacArthur'un Filipinler'e muzaffer olarak dönmesine ilişkin doğal arzusu, büyük adalar grubunun etrafından dolanılmasına dair bu tür görüşlere ağır bastı.

Filipinler'in işgali öncesi, ele geçirilmelerinin gerekli olduğu düşünülmüş olan birkaç küçük hedef vardı. Asıl plana göre Yeni Gine'nin batısında Halmaheras'ın yanında bulunan Morotai Adası, Palau Adaları, Yap Adası ile Talaud Adaları ve daha sonra Filipinler'in güneyindeki büyük Mindanao Adası, Filipinler'e yapılacak ana taarruza yardımcı olmak maksadıyla ileri hava ve deniz üsleri inşa etmek için işgal edilecekti. Ancak, Eylül başında Amiral Halsey'in 3.Donanması Filipinler'in kıyı savunmasını çok zayıf buldu ve bunun üzerine ara safhaların plandan çıkarılması gerektiğini teklif etti. Bununla birlikte bu asıl planın ilk kısımları neredeyse yürürlüğe girmek üzereyken alıkondu ve fazladan bir güvence olduğu düşünüldü.

MacArthur'un kuvvetlerinden az bir kısım, 15 Eylül'de az direnişle karşılaşarak Morotai Adası'na çıktı ve 4 Ekim'e gelindiğinde Amerikan uçakları orada yenice inşa edilen üslerden havalanmaya başlamışlardı. Ayrıca 15 Eylül'de Palau Adaları, Amiral Halsey'in Merkezi Pasifik kuvvetlerince istila edildi ve adalar birkaç gün içinde ele geçirildiler. Palau Adaları onlara, Guam'a olan uzaklığın yarısından daha fazla bir mesafede, sadece 800 km bulunan Mindanao için ileri havaalanları temin etmişti.

Artık MacArthur ve Nimitz'in Pasifik'teki iki ana ilerleme hattı birleşmişti. Birbirlerinin doğrudan destek sahası mesafesinde, Filipinler'i tekrar işgal etmeye hazırdılar ve buna teşebbüs edebilecek durumdaydılar.

General Douglas MacArthur Filipinler'de. Kendisi pek bilinmese de amfibik harekatlar konusunda ustalaşmış bir generaldir. İkinci Dünya Savaşı pasifik cephesindeki savaşları bir yana, Kore Harbinde Inchon Muharebesinde gerçekleştirdiği kumarımsı harekat önem teşkil eder. İkinci Dünya Savaşından sonra ABD Başkanlığına göz dikse de, General Eisenhower ile girdiği rekabeti kazanamamıştır. WWII öncesinde ABD Genelkurmay Başkanlığının yanı sıra Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile yaptığı görüşme ile Türkiye tarafından tanınır.

Japonların "SHO-1" olarak bilinen Filipinler savunma planı, iki kısımdan oluşuyordu. Karada, bu görev 1941-42'de "Malaya Kaplanı" olarak bilinen ve bu amaç için 9 Piyade Tümeni, bir Zırhlı Tümen ve üç müstakil Tugay ile bunlara ilave olarak Dördüncü Hava Ordusu bulunan General Tomoyuki Yamashita komutasındaki 14.Bölge Ordusu'na verildi. Manila civarındaki deniz kuvvetlerinden başka komutası altında karada savaşma kapasitesine sahip yaklaşık 25.000 dolayında asker vardı. Bununla beraber planın kilit noktası, denizde planlanan muharebeydi ve şimdi Japon Yüksek Komutanlığı bunun için türlü riski göze almaya hazırdı. Amerikalıların çıkarmaları yapacağı yer bilinir bilinmez, Japon uçak gemisi kuvvetleri Amerikan donanmasını kuzeye çekecek ve aynı zamanda Amerikan çıkarma kuvvetleri Yamaşita'nın birliklerince baskı ile kontrol altına ve iki Japon ana muharebe gemisi grubunca kıskaca alınacaktı. Toyoda, uçak gemilerinin değerinin farkına varmış olan Amerikalıların kendileri gibi ana muharebe gemilerini yeni ve uçak gemilerini vurucu güç olarak kullanmış olduklarından düşmanlarının (Japonların) uçak gemilerinin peşlerinden kovalayacaklarının pek muhtemel olduğunu hesapladı.

SHO-1 Filipinler Savunma Planı

Bu planda, Japonların havada giderek artan zayıflığı etkili oldu. Ancak ana muharebe gemilerine devam eden inanç, planı destekledi. Amirallerin gurur ve güvenleri, dünyanın en büyük iki ana muharebe gemisi olan devasa Yamato ve kardeş gemisi Musashi'nin tamamlanmasıyla artmıştı.

IJN Yamato, kardeş gemisi Yamato sınıfı Musashi ile birlikte inşa edilmiş en büyük savaş gemisiydi. 1945 ilkbaharında Okinawa'yı kurtarmak için yapılan Ten-Go harekatında ABD uçakları tarafından batırıldı

Bu gemilerin ağırlıkları 70.000'er tondan fazlaydı ve üzerlerinde dokuzar adet 45 cm'lik top monteliydi. Gemiler, dünyada üzerinde bu kadar büyük çapta, bu denli çok topun monteli olduğu yegane savaş gemileriydi. Buna karşılık Japonlar, uçak gemisi kuvvetlerinin ve uçaklarının ihtiyaç duydukları gelişmeleri sağlamak için çok az şey yapmışlardı. Tarihte sıkça meydana geldiği gibi, savaşın başlangıcında büyük başarılardan aldıkları dersi uygulamakta düşmanlarından yavaş davranmışlardı.

Amerikalılar planlanan programlarını iki ay hızlandırmak suretiyle Ekim'deki müteakip büyük hedefleri olan Filipinler harekatını gerçekleştirdiler. Bu adalar güneyde İrlanda büyüklüğündeki Mindanao'dan, kuzeyde İngiltere kadar büyük Luzon'a uzanan 1700 kilometrelik bir mesafeye yayılmıştır. İlk saldırı, merkezdeki küçük adalardan biri olan Leyte'ye düzenlendi, böylelikle savunmayı böldü. Korgeneral Walter Krueger'in emrindeki Altıncı Ordu'ya bağlı dört Tümen'in teşkil ettiği MacArthur'un birlikleri, bir konvoy ve Amiral Kinkaid'in eski ana muharebe gemileri ile küçük refakatçi uçak gemilerinin meydana getirdiği destek kuvveti olan 7.Donanma tarafından 20 Ekim sabahı Leyte Adası'na çıkarılmaya başlandı. Bu donanma Filipinler'in biraz doğusunda, üç grup halinde denizde muharebe nizamında bulunan Amiral Halsey'in 3.Donanma'sı tarafından himaye edildi ve desteklendi. Bu ana donanma daha yeni ana muharebe gemileri ve hepsi hızlı, büyük uçak gemilerinden meydana geliyordu.

Halsey'in 3.Donanması'na bağlı Mitscher'in uçak gemilerinden kalkan uçaklar tarafından, çıkarmadan önce, 10 Ekim'den itibaren bir hafta süreyle, Formoza'ya ve daha az şiddette Luzon ile Okinawa'ya karşı yıkıcı ve sonraki olaylar üzerinde büyük etkileri olan bir dizi bombardıman düzenlendi. Öte yandan Japon pilotları o kadar abartılı iddialar ileri sürdüler ki, hükümetleri resmi bildirilerinde ve radyo yayınlarında, on bir uçak gemisinin, iki ana muharebe gemisinin ve üç kruvazörün batırılmış olduğunu iddia etti. Aslında sözü edilen Amerikan uçak gemilerinden kalkan uçakların saldırıları 500 Japon uçağını imha etmişti. Amerikalılar ise sadece 79 uçak kaybetmişlerdi ve Japonların iddia etmiş olduğu gemilerden hiçbiri batmamıştı. Bir an için İmparatorluk Genel Karargahı'nın bu iddiaların doğruluğuna inanması, geri kalan kuvvetleri "SHO-1"  (Filipinler Savunma Planı) harekatı için ileri göndermesine yol açtı. Donanma kuvvetleri derhal bu iddiaların saçmalığını keşfetti ve geri çekildi, lakin Kara Kuvvetleri'nin planları sonucu temelli olarak değiştirdi. Filipinler'in güneyinde bulunan Suzuki'nin dört tümeninden üçü, Yamaşita'nın planlamış olduğu gibi kuzeyde Luzon'da kullanmaya hazır tutulmaları yerine, orada kalmaları için emir verildi.

Önceden belirtildiği gibi Japon Yüksek Komutanlığı, taarruz ne zaman ve nereden gelirse gelsin, mevcut bütün donanma kuvvetleriyle ezici bir karşı taarruz planlamıştı. Leyte Adası'na yapılan çıkarmadan iki gün evvel Amerikalı komutanlardan biri tarafından gönderilen şifresiz bir mesaj Japonlara, karşı taarruzların kılavuzu olacak ihtiyaç duydukları hayati bilgiyi temin etti.

Toyoda bunun bir kumar olduğunu anladı, ne var ki Japon donanması, yakıt ikmali konusunda işgal altında bulundurdukları Hollanda Doğu Hint Adaları'ndan gelen petrol ikmallerine bağımlıydı ve şayet Amerikalılar, Hollanda Doğu Hint Adaları'nı ele geçirecek olurlarsa, o ikmal hattı kesilecekti. Savaştan sonra sorgulanan Toyoda bu harekat için hesaplamalarını şöyle açıklıyordu :
"Eğer en kötüsü başa gelirse, bütün donanmayı kaybetme ihtimalimiz vardı ; ne var ki bu tehlikenin göze alınmasının gerektiğini hissettim... Şayet Filipin harekatlarını kaybedersek, elde donanma kalsa bile güney istikametindeki nakliye güzergahı tamamen kesilecekti. Böylece donanma, şayet Japon sularına geri dönmesi gerekirse yakıt ikmal edemeyecekti. Şayet güney sularında kalması gerekirse mühimmat ve silah ikmal malzemelerini alamazdı. Filipinler'in kaybı pahasına donanmayı kurtarmanın bir anlamı olmayacaktı."
Soemu Toyoda. Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı.

Sahte unsur Amiral Ozawa'nın güneyden Japonya'dan gelen kuvveti tarafından temin edilecekti. Bu kuvvet, hizmete elverişli kalan dört uçak gemisi ve uçak gemisine dönüştürülen iki adet ana muharebe gemisiydi, ancak toplam uçak sayısı neredeyse 100 civarı oldukça içler acısı bir sayıya düştüğünden ve pilotları tecrübesiz olduğundan, sahte bir kuvvetten ötesi değildi.

Onun için, Japonlar bu büyük zafer kumarında, yedi ana muharebe gemisi, on üç kruvazör ve Singapur bölgesinden çıkıp gelen üç hafif kruvazörden oluşan eski bir donanmaya bağlıydılar. Komutan Amiral Kurita, güneybatıdan Surigao Boğazı yoluyla Leyte Körfezi'ne ilerlemesi için müfrez bir birlik gönderdi. Ayrıca kendisi de ana kuvvetleriyle birlikte kuzeybatı istikametinden San Bernardino Boğazı'ndan geliyordu. Amiral Kurita, MacArthur'un ulaştırma konvoyunu ve refakat savaş gemilerini iki çenesinin arasında imha edeceğini umuyordu.

Leyte Körfezi Muharebesi

Amiral Kurita, 45 cm çapında toplarla teçhiz edilmiş Yamato ve Musashi ana muharebe gemilerinin eski Amerikan ana muharebe gemilerini kolaylıkla imha edebileceğini düşündü. Bu gemilerin zırhlı güverteleri ve çok bölmeli gövdeleri nedeniyle neredeyse batmaz olduğuna inanmıştı bir kere. Ayrıca, şayet Halsey'in uçak gemisi kuvveti muharebe alanından uzakta olursa, hava saldırısının şiddetli olmaması gerekirdi. Halsey'in uçak gemisi kuvvetinin, Kurita'nın Leyte Körfezi'ne girdiği zamana kadar oradan uzaklaştırılmış olacağı umuluyordu. Kurita'nın bu taarruzu 25 Ekim'e planlanmıştı.

Lakin sahte kuvvet planı işe yaramadı. Amiral Kurita 23 Ekim gecesi, Borneo kıyısı açıklarında önlerinde seyretmekte olan iki Amerikan denizaltısı USS Darter ve USS Dace'e rastladı. Bu denizaltılar karanlıktan yararlanarak, su üstünde Japon donanmasının önünde tam hızla kuzey istikametinde yol aldılar. Gün ağardığında, periskop derinliğinde suya daldılar ve yaklaşan donanmayı beklediler, daha sonra da yakın mesafeden torpidolarını ateşlediler. Japon kruvazörlerinden ikisini batırdılar , diğerini muharebe dışı bıraktılar. Kurita'nın kendisi öndeki kruvazördeydi ve kruvazör batmadan kurtarıldı; daha sonra Yamato ana muharebe gemisine tahliye edildi. Bu, çok sarsıcı bir tecrübeydi, ayrıca Amerikalı amiraller Japonların yaklaşma istikameti ve gücü hakkında haberdar edilmişlerdi.

Ozawa, Kurita'nın denizaltılarla çarpıştığını duyduğunda, kendisinin kuzeyden yaklaşmakta olduğunun ortaya çıkmasını hızlandırmak amacıyla Halsey'in dikkatini çekmek için defalarca şifresiz mesajlar gönderdi. Fakat mesajları Amerikalılar tarafından alınmadı. Ozawa da keşif uçaklarının herhangi biri tarafından tespit edilemedi, çünkü hepsi Kurita'nın donanmasının yaklaşmasını gözlemek için batıya gönderilmişti.

Halsey'in uçak gemileri çok geçmeden bombardıman ve torpido bombardıman uçaklarını dalgalar halinde Kurita'nın donanmasına gönderdi. Onların bu şiddetli saldırılarına karşı tek müdahale Japonların adalarda bulunan üslerinden kalkan uçakları ve keza Ozawa'nın uçak gemilerinden gelen yardım saldırılarıydı. Bu saldırılar püskürtüldü ve Princeton uçak gemisi çok kötü bir isabet almakla ve tahliye edilmek zorunda kalınmakla birlikte, taarruz eden uçakların yarısından fazlası düşürüldü.

File:USS Princeton (CVL-23) 1944 10 24 1523explosion.jpg
İsabet aldıktan sonra alevler içerisindeki USS Princeton

Amerikan donanma uçakları Kurita'nın donanmasına düzenledikleri saldırılarda büyük bir başarı kazandılar. Zira devasa Musashi alabora olmuştu ve ikindi vakti 5. saldırıdan sonra aldığı toplam 19 torpido ve 17 bomba isabeti sonucunda battı. Amerikalı pilotlar, Japonların diğer üç ana muharebe gemilerinin ve üç ağır kruvazörlerinin, çok kötü bir şekilde vurulmuş olduklarını rapor etmekle birlikte, gerçekte sadece bir kruvazör muharebeye devam edemeyecek kadar ağır hasar görmüştü.

Bununla birlikte 5 şiddetli saldırıdan ve Musashi'nin batmasından sonra, Japon donanması geri döndü ve batı istikametinde uzaklaştı.

Kendi hava gözlemcilerinden gelen bu raporları alan Halsey'e göre, Kurita kesinlikle geri çekilmeyecekti. Fakat, Kurita'nın donanmasının iki yanından birinde hiçbir uçak gemisinin görünmemesi, Halsey'in onların daha geniş bir şekilde araştırılması için keşif uçaklarını göndermesine yol açtı ve saat 17.00 civarında, Ozawa'nın güneye giden kuvveti tespit edildi. Bunun üzerine Halsey, kendisinin, "Ne yaparsak en hızlı şekilde yapmalıyız" ilkesine riayet ederek hızla kuzeye dümen kırmaya ve şafakta taarruz etmeye karar verdi. Halsey, Ozawa'nın kuvvetinin imha edilmesinden emin olmak için arkasında San Bernardino Boğazı'nı koruyacak hiçbir bırakmayarak mevcut bütün donanmasını yanına aldı.

Amiral William Halsey Jr. 

Halsey kararını, Kinkaid'e bir mesajla bildirdikten 15 dakika sonra, bir gece keşif uçağının Amiral Kurita'nın tekrar döndüğüne ve tam yol boğaza doğru seyretmekte olduğuna ilişkin raporunu aldı. Halsey rapora aldırış etmedi. Mademki cesur ve atılgan bir oyun oynama fırsatını ele geçirmişti,  diğer ihtimalleri umursamaması gerekiyordu. Savaşın başında kendisine çok yerinde bir lakap takılmıştı : "Boğa".

Kurita'nın geri çekilmesi, gün batarken, geri dönmek niyetiyle karanlıktan yararlanarak hava taarruzunun menzilinden çıkması için geçici bir çareydi. Musashi'nin batmasının dışında, Kurita'nın büyük gemilerinden hiçbiri, Amerikalı pilotların iyimser bir şekilde bildirdiklerinin aksine, ciddi hasar görmemişlerdi.

Halsey'in donanmasının 250 km kuzey istikametinde ilerlemiş olduğu saat 23.00'da, hala San Bernardino Boğazı'na doğru seyreden ve şimdi boğazdan sadece 65 km uzakta bulunan Kurita'nın donanması keşif uçaklarınca tekrar tespit edildi. Halsey, artık Amiral Kurita'nın bu ilerlemesine aldırmazlık edemezdi, lakin tekrarlanan bu ilerlemeyi, kötü bir şekilde hırpalanmış olan bir donanmayla sırf Japon geleneksel düşünce tarzında (Bushido) bir intihar teşebbüsü olarak niteleyerek tehdidin ciddiyetini göz ardı etti. Çok zayıflatılmış bir mütecaviz olduğunu zannettiği Kinkaid'in donanmasının kolaylıkla püskürtülebileceğinden emin bir vaziyette kuzeye doğru ilerlemesine devam etti.

Böylece Japon yemi, niyetlenen zamanda olmasa da, sonunda yutulmuş oldu.

Kinkaid'in donanmasının durumu çok tehlikeliydi, çünkü iki açıdan yanıltılmıştı. Amiral Kurita'nın, Surigao Boğazı'na yol alan güneydeki müfrez birliğinin görünmesi, Kinkaid'in dikkatini o yöne çekmişti ve bu tehdidi karşılamak için kuvvetlerinin büyük çoğunluğunu orada topladı.

Kinkaid, Halsey'in bütün donanmayla birlikte uzaklaştığının kesinleştirilmemesi nedeniyle, muharebe donanmasının bir kısmının hala San Bernardino Boğazı'ndan geçen daha kuzeydeki yaklaşma istikametini himaye ettiğini varsayıyordu. Daha kötüsü, Kinkaid, o yönden herhangi bir düşmanın yaklaşıp yaklaşmadığını anlamak için hiçbir keşif önlemi almamıştı.

Japonların güneydeki müfrez birliğinin düzenlediği taarruz, büyük ölçüde Japon donanmasında bulunanlardan çok üstün olan Amerikan radarlarının sağaldığı gece görüş sistemi sayesinde, şiddetli bir gece muharebesinden sonra yenilgiye uğratıldı. Japonların başka bir dezavantajı ise, dar Surigao Boğazı'ndan pruva hattında (kol düzeni-birbiri ardında) çıkarken, Amiral Oldendorf'un ana muharebe gemilerinin toplu ateşine maruz kalmasıydı. Böylece Amiral Oldendorf bu müfrez birliği T'ye alabildi (T'ye almak, 19.Yüzyılın sonlarından 20.yüzyılın ortalarına kadar kullanılan bir deniz savaşı taktiğidir. En basit şekilde izah etmek gerekirse, yanlamasına dizilmiş bir dizi Muharebe gemisinin bütün toplarını düşman gemilerine çevirebilmesine olanak verir. Yanlamasına dizilen, yani "T'ye alan taraf", bütün toplarını düşmana çevirebilirken, T'ye alınan taraf sadece ön cephedeki toplarını kullanabilir. Balkan Savaşları ve 1905 Tsushima Deniz Muharebesi başta olmak üzere eski bir taktiktir. Deniz harbinde devasa topların yerini başta seyir füzeleri olmak üzere çeşitli modern silaha bırakmasıyla tarihe karışmıştır).

crossing the t ile ilgili görsel sonucu"
Crossing the "T" - T'ye Almak

Devam etmek gerekirse, Müfrez kuvvetin iki ana muharebe gemisi vardı ve ikisi de batırıldı. Taarruz eden kuvvetin hemen hemen tümü imha edildi. Gün ağardığında, boğazda yüzen enkaz parçaları ve petrol lekelerinin dışında düşmandan eser yoktu.

Ancak, Kinkaid'in zaferi kutlayan mesajından birkaç dakika sonra, daha büyük bir kuvvetin, (Amiral Kurita'nın ana donanması) kuzeybatıdan aşağı istikamette San Bernardino Boğazı'ndan gelmiş olduğunu ve bu kuvvetin, Samar Adası'nın doğu kıyısı açıklarında General MacArthur'un Leyte çıkarma noktalarını koruyan Kinkaid'in donanmasının küçük bir bölümüne taarruz ettiğini bildiren başka bir mesaj geldi.

Ordunun (Kara Kuvvetleri) Leyte Adası işgalini destekleyen bu küçük kuvvet, ticari gemilerden dönüştürülen altı refakatçi uçak gemisi ve bir avuç muhripten teşekkül ediyordu. Bu küçük kuvvet devasa Yamato ve diğer üç ana muharebe gemisinin topçu ateşi altında güneye kaçtı.

File:USS West Virginia (BB-48) firing during the Battle of Surigao Strait in October 1944.jpg
Japon Filosu'nu ateş altına alan USS West Virginia (Her ne kadar belli olmasa da:)

Kinkaid bu telaşlı haberi aldıktan sonra Halsey'e saat 08.30'da, "Derhal acil olarak Leyte Körfezi'nde hızlı uçak gemilerine ihtiyacım var," anlamında bir mesaj gönderdi. Kinkaid saat 09.00'da bir başka acil talepte (bu kez şifreli yerine şifresiz olarak) bulundu. Fakat Halsey, Ozawa'nın uçak gemisi kuvvetini imha etme hedefini yerine getirmek üzere kararlı bir şekilde kuzeye ilerlemeye devam etti. Halsey, Kinkaid'in mükerrer yardım taleplerine rağmen, Kinkaid'in uçak gemilerindeki uçakların, altı ana muharebe gemisinden oluşan filosunun büyük kısmı imdata yetişene kadar, Kurita'nın taarruzunu püskürtebilmesi gerektiğini hissederek bu güzergahta seyretmekte ısrar etti.  Bununla beraber, Kinkaid'e yardımı hızlandırmak için o sırada Caroline Adaları'nda bulunan, Amiral McCain'in komutasında uçak gemisi ve kruvazörlerden oluşan küçük bir müfrez kuvvet teşkili için emir verdi. Ancak bu kuvvetin Kinkaid'e olan mesafesi, kendisinden 80 km daha uzakta olmak üzere 650 kilometreydi.

Bu arada, Kurita'nın güney istikametindeki akını hem geri çekilen 6 refakatçi uçak gemisini himaye eden bir avuç Amerikan Muhribinin hem de uçak gemisinin uçaklarının yürekli çabalarıyla durduruldu. Bir refakatçi uçak gemisi ve üç muhrip batırıldı, kalanlar hasara uğramakla birlikte kaçtı.

Amiral Kurita saat 09:00'dan hemen sonra takibi kesti ve şu anda büyük miktarda Amerikan nakliye ve çıkarma gemilerinin taarruza maruz bir şekilde bulundukları Leyte Körfezi istikametine döndü. Kurita o esnada körfez girişine 50 km'den daha az bir mesafedeydi.

Kurita, saldırıya geçmeden evvel, cereyan etmekte olan muharebede dağılmış olan gemilerini bir araya toplamak için harekata ara verdi. Bu dönüş ve toparlanma nedeniyle meydana gelen duraklama, Amerikalıların cephesinde yine Kurita'nın hava baskısı ve muhrip taarruzları altında geri çekildiklerine dair hatalı bir fikre neden oldu.  Çok geçmeden düş kırıklığına uğradılar. Kinkaid,  Halsey'e başka bir acil yardım mesajı gönderdi :
 "Durum tekrar çok ciddi, refakatçi uçak gemileri tekrar düşman su üstü kuvvetlerinin tehdidiyle karşı karşıya. Yardımınıza çok acil ihtiyacımız var, Refakatçi uçak gemileri Leyte Körfezi'nden geri çekiliyorlar!"
Halsey bu kez, talebe karşılık verdi, Halsey'in uçakları şu ana, 11:15'e kadar Ozawa'nın kuvvetini ağır bir şekilde hırpalamıştı ve Halsey donanmayı kesinlikle kendi ana muharebe gemileriyle yok etmek istemekle birlikte, bu arzusuna gem vurdu ve altı hızlı ana muharebe gemisi ile üç uçak gemisi grubundan biriyle süratle geri geldi. Fakat, Ozawa'yı takip ederken o kadar kuzeye açılmıştı ki, ertesi sabaha kadar Leyte Körfezi'ne ulaşabilmesi mümkün değildi. McCain'in uçak gemisi kuvveti bile, birkaç saat daha müdahale edecek kadar yakında olmayacaktı. O nedenle, Kurita'nın donanması körfeze yaklaşırken, öğleyin durum çok ümitsiz görünüyordu.

Ancak Kurita aniden geriye kuzeye ve bu kez temelli geri döndü. Gerekçesi Neydi? Dinlemede yakalanan mesajlar ve zihindeki etkisi miydi?

İlki, Amerikan refakatçi uçak gemilerindeki uçakların Leyte Adası'na inmelerini bildiren telsiz mesajıydı. Kurita bunun, gemilerine karadaki üsten havalanacak uçakların ve daha güçlü bir taarruzun hazırlığı için olduğunu tahayyül etti, oysa bu yalnızca uçakları, uçak gemileriyle birlikte batmalarından kurtarmak için alınan acil bir önlemdi. Kurita, birkaç dakika sonra saat 09.00'da, Kinkaid'in Halsey'e çektiği şifresiz mesajı yakaladı. Kurita, bu mesajdan Halsey'in, üç saatten fazla bir zamandan bu yana hızla güney istikametinde seyretmekte olması gerektiğine ilişkin acele hatalı bir sonuca vardı, zira Kurita, Ozawa ile irtibat halinde değildi ve Halsey'in ne kadar kuzeyde olduğunu bilmiyordu. Ayrıca hava örtüsünün eksikliğinden de endişeliydi.

Nihai belirleyici unsur Kurita'ya Amerikan yardım birliğinin bir kısmının kendisinin sadece 110 km kuzeyinde ve halihazırda San Bernardino Boğazı çekilme hattına yakın olduğuna ilişkin karmaşık bir dinleme mesajı oldu. O nedenle, Kurita, Leyte Körfezi'ne yapacağı taarruzdan vazgeçti ve Amerikan yardım birliği takviye almadan ve geri çekilme hattı tıkanmadan bu tehdidin hakkından gelmek için hızla kuzeye yöneldi.

Koramiral Takeo Kurita, İmparatorluk Deniz Kuvvetleri 2.Filosu Komutanı

Bu, tarihteki muharebelerin gerçeklerden daha çok hayal ürünleriyle belirlenmeye yatkın olduğu birçok vak'adan biridir. Komutanın kafasında oluşan izlenim genellikle herhangi gerçek bir taarruzdan ve onun fiziki etkilerinden çok daha önemli olmaktadır.

Kurita, San Bernardino Boğazı'na vardığında düşman bulamadı ve usulca boğazdan geçerek batıya doğru seyretti. Peş peşe gelen hava taarruzlarını atlatmaya çalıştığı için yaklaşık 22:00'a kadar bu sığınağa ulaşamadı, ancak Halsey'in öncü gemileriyle güney istikametinde yaptıkları yarış sonucunda buraya ondan üç saat önce geldi.

Fakat Japon ana muharebe gemilerinin kaçması, ki pek azı başarılı olmuştu, dört Japon uçak gemisinin hepsinin batırılması sonucunda fazlasıyla telafi edildi. Chitose saat 09.30'da, Amiral Mitscher'in ilk saldırısıyla, diğer üçü (Chiyoda, Zuikaku ve Zuiho) öğleden sonra, Halsey'in donanmasının büyük kısmıyla geciktiği güney taarruzu için ayrıldıktan sonra batırıldı.

Dört ayrı ve belirgin çatışmayı bir bütün olarak kabul ettiğimizde, topluca Leyte Körfezi muharebesi olarak adlandırılan bu çarpışma tüm zamanların en büyük deniz muharebesiydi. Leyte Körfezi Muharebesi'ne 1916'da 250 (beş deniz uçağı ile beraber) uçağın katıldığı Jutland Muharebesi'yle kıyaslandığında, toplam 282 gemi ve yanı sıra yüzlerce uçak iştirak etmişti. Haziran'da cereyan eden Filipinler Deniz Muharebesi kati sonuçlu bir harekat olarak olmakla birlikte (Japon kaybı çok ağırdı) Japon deniz gücü üzerinde yarattığı yıkıcı etkiler nedeniyle dört safhada cereyan eden Leyte Körfezi Muharebesi semeresini görmüş ve sonucu belirlemiş oldu. Japonların Leyte Körfezi Muharebesi'ndeki, kaybı dört uçak gemisi, üç ana muharebe gemisi, altı ağır kruvazör, üç hafif kruvazör ve sekiz muhripti. Halbuki Amerikalılar sadece bir hafif uçak gemisi, iki refakatçi uçak gemisi ve üç muhrip kaybetmişlerdi.

Ayrıca bu muharebe, karşı konması zor yeni taktiklerin icrasına tanık olduğundan bahsedilmeyi hak eder. Zira, Kinkaid'in 7. Donanması'ndaki refakatçi uçak gemilerinin, Kurita'nın geri dönmesi ve San Bernardino Boğazı'ndan çekilmesine kadar, Kurita'nın merkez kuvvetinin beklenmedik ve ezici bir üstünlükle kalkıştığı şiddetli taarruzunu savuşturmayı başardıktan sonra, Kinkaid'in 7. Donanması bu kez uçaklarının düşman gemileri üzerine çakılmasını, onların yakıt tanklarının alev alması, bombaların infilak etmesi için, kendilerini intihar görevlerine adayan özel hava birlikleri için gönüllü Japon pilotları tarafından nispeten ilk defa sistematik biçimde düzenlenen "Kamikaze" saldırısına maruz kaldılar. Bununla birlikte sadece bir refakat uçak gemisi batırıldı.

Muharebenin asıl büyük önemi Ozawa'nın dört uçak gemisinin batırılmasıdır. Hiçbir uçak gemisi olmadığından, kalan altı Japon ana muharebe gemisi çaresizdi ve savaşta başka olumlu katkıları olmadı. Ayrıca Japon donanması işe yaramaz hale geldi. Böylece, her ne kadar Halsey'in kuzey istikametindeki akını geri kalan ABD Kuvvetlerini büyük tehlikelere açık hale getirmiş olmakla birlikte, sonuç Halsey'i haklı çıkardı. Bundan başka, bu olay ana muharebe gemisinin öcü olmasının beyhudeliğini ve bu modası geçmiş canavarlara (zırhlılar, ana muharebe kruvazörleri vb.) duyulan inancın aptallığını açığa çıkarmıştı. 1945 İlkbaharına doğru Amerikalılar, Operation Downfall'ı gerçekleştirmek amacıyla Japon anakarasına bir iç geçit kapısı açmak için Okinawa adasını zorlamaya başladıklarında İmparatorluk Donanması'nın elinde yapacak pek bir şey yoktu. Japon Donanmasının kurmayları Leyte Körfezi ve Filipin Denizi gibi tamamen ve kısmen uçaklarla cereyan eden iki büyük deniz muharebesinde de (öncesinde Mercan Denizi ve Midway Muharebeleri) hala ana muharebe gemilerine olan inançlarını sürdürüyorlardı. Özel Saldırı Birliği (Kamikaze) komutanı olan Amiral Onishi, Okinawa'yı kurtarmak için Yamato'nun hurdaya çıkarılıp elde edilecek malzemeyle uçak imal etme fikrini bile üstlerine sunmuştu. Belki de öyle olup da Japonlar Yamato'nun hurdasından imal edilecek uçakları Kamikaze niyetine kullansalar daha yararlı olurdu, kim bilir...

Ana muharebe gemilerinin İkinci Dünya Savaşı'ndaki biricik önemli değeri, kıyı bombardımanlarıydı. Ne gariptir ki, bu rol önceki nesil ana muharebe gemileri için uygun olarak nitelendirilebilmiş ve çok fazla savunmasız bulunmuştu.

FİLİPİNLER'DE BAZI KARA HAREKATLARI

Japonların, Leyte Körfezi için çarpışmaya karar vermeleri ve Filipinler'i savunmalarının merkezi yapmaları, Luzon'dan gelen yaklaşık üç tümen kuvvetindeki takviyelerin, Amerikalı birliklerin adadaki kıyıbaşlarını genişletmelerinden önce adaya ulaşmalarına imkan tanımayacak kadar gecikti. Amerikalılar önce bulundukları kıyıbaşlarından taarruza geçerek doğu kıyısındaki Dulag ve Tacloban havaalanlarını ele geçirdiler. Daha sonra her iki kanatta yayılarak 2 Kasım'da kuzey kıyıdaki Carigara Körfezi'ne ve doğu kıyısının orta aşağı bölgesinde bulunan Abuyog'a ulaştılar. Bu genişleyen taarruzlar, sadece beş Japon havalimanının hepsini ele geçirmekle ve düşmanın halihazırda adada bulunan bir tümenini kargaşaya sürüklemekle kalmadı, ayrıca Suzuki'nin 35. Ordu'sunun takviye tümenlerini Carigara Ovası'nda toplamasına da engel oldu.

Luzon Muharebesinde ABD Ordusuna bağlı askerler

Krueger, bundan sonra Japonların batı kıyısında, Ormoc'ta bulunan ana üssünü ele geçirmek için adadaki dağ silsilesinin, her iki ucundaki kıyılardan başlayan ikili bir kuşatma harekatı gerçekleştirmeye niyet etti. Fakat, sel gibi yağan yağmur, ele geçirilen havaalanlarının ortak merkezli harekatları desteklemek için hizmete elverişli hale getirilmesine dair çalışmaları engelledi. Bu duraklama esnasında iki Japon takviye tümeni 9 Kasım'a kadar Ormoc'a çıktı. Taşıma ve refakat sırasında verilen ağır kayıplara karşın takviye birliklerinin güçlerini 15.000'den 60.000'e çıkarmışlardı. Ne var ki bu zamana kadar Amerikalı Korgeneral Krueger'in gücü 180.000'i aşmıştı. Krueger, bu faaliyetleri hızlandırmak için yeni tümenlerinden birini, batı kıyısında, Ormac'ın hemen güneyine çıkarmıştı. Böylece savunmayı bölmüştü ve üç gün sonra, o liman üssünü 10 Aralık'ta az direnişle karşılaşarak işgal etti. Bundan sonra, aç olan Japonlar kolaylıkla çöktüler. Noel geldiğinde düzenli direniş sona erdi. Böylece, çok kötü koşullar altında bulunan ve gücü çok azalan "Malaya Kaplanı" Yamaşita, kendisinin, savunma gayretini Luzon Adası'nda toplamaya dair arzusuna geri döndü.

Bu kritik haftalar esnasında, Halsey'in 3.Donanma'sına ait üç hızı uçak gemisi grubu, artan Kamikaze saldırılarından çok büyük zarar görmesine rağmen, MacArthur'un birliklerini devamlı olarak desteklemek için Filipinler'in yakınlarında kaldı. Bu, dikkate değer sayıda, hasarla sonuçlanan isabetlere neden oldu ve uçak gemilerinden ikisi, ancak Kasım'ın son haftası serbest kalmakla birlikte, geniş çaplı bir onarım için geri çekilmek zorunda kaldı.

MacArthur ana hedefi olan Luzon Adası'nın işgaline hazırlık olmak üzere, kendi hava gücü olan 5. ABD Kara Kuvvetleri Hava Birliği'nin Luzon deniz yaklaşma istikametini himaye edebileceği havaalanlarını tesis etmek için, ortadaki Mindoro Adası'nı ele geçirmeye karar verdi. Mindoro Adası, Leyte Körfezi'nden yaklaşık 480 km mesafede olduğundan bu tehlikeli bir hareketti, aynı zamanda Mindoro Luzon'daki Japon havaalanlarına, özellikle Başkent Manila civarındaki adalar kümesine çok yakındı. Fakat, Mindoro sadece yaklaşık yüz kişilik bir garnizondu. Terk edilmiş olan dört Japon toprak pisti, 15 Aralık'taki çıkarmada birkaç saat zarfında işgal edildi ve bu pistler Amerikalıların kullanımı için o kadar çabuk şekilde dönüştürüldü ki, ABD Kara Kuvvetleri'nin uçakları ay sonundan evvel pistlere iniyorlardı. Halsey'in hızlı uçak gemisi kuvvetinin Luzon'daki havaalanlarını dövmesi ve Japon bombardıman uçaklarının Mindoro'ya ve deniz yaklaşma istikametlerine taarruz etmek amacıyla havalanmasını önlemek için avcı uçak örtüsünü tepelerinde tutması, havaalanlarının hizmete elverişli hale getirilmesine çok yardımcı oldu.

Çevreden toplanan altı ana muharebe gemisi ve on yedi refakatçi uçak gemisinin dahil olduğu toplam 164 gemilik Amerikan donanması, 3 Ocak'ta Amiral Kinkaid ve Oldendorf'un komutasında Leyte Körfezi'nden ayrıldı. Donanma 9 Ocak'ta, Manila'nın 175 km kuzeyine, yaklaşık dört yıl önce Japonların Filipinler'i işgale başladığı Lingayen Körfezi açıklarına vardı. Donanma 10 Ocak'ın ilk saatlerinde, Krueger'in Altıncı Ordusu'nun dört tümenini karaya çıkarmaya başladı ve daha sonra bunu iki tümen daha takip etti.

Halsey'in donanmasına bağlı hızlı uçak gemisi kuvveti grubu çıkarmaya, özellikle şimdi gemilere artan bir hasara neden olan Kamikaze saldırılarını karşılamakta çok yardımcı oldu. Bu uçak gemisi grubu, Lingayen Körfezi çıkarmasını himaye ettikten sonra, Çin Denizi'nin ta derinliklerine kadar uzanan, Japon üslerini ve Hindiçin, Güney Çin,, Hong Kong, Formoza ve Okinawa'ya giden gemileri tahrip eden hava akınları düzenledi. Bu Japonya'nın Güney İmparatorluğunun savunma zafiyetinin bir göstergesiydi.

Bu arada Krueger'in birlikleri Lingayen Körfezi'nden güney istikametinde şiddetli direniş karşısında Manila'ya doğru ilerlemeye gayret ediyorlardı. MacArthur, Krueger'in birliklerinin ilerlemelerinin hızlandırılmasına yardımcı olmak ve Japonların Batan Yarımadası'na çekilmelerini önlemek için 29 Ocak'ta o yarımadaya yakın ilave bir kolordu teşkil etti. İki gün sonra, bir hava indirme tümeni Manila'nın yaklaşık 65 km güneyindeki Nasugbu'ya, hiçbir direnişle karşılaşmadan çıktı. Fakat indirme tümeni Manila üzerine yürürken, Krueger'in birlikleri kentin eteklerine ulaşmış ve Yamaşita'nın birlikleri dağlara çekilmişti.

Bununla birlikte, Manila, hala deniz üs komutanı Amiral İvabachi tarafından savunulmaktaydı. Amiral İvabachi, Yamaşita'nın Manila'nın açık şehir ilan edilmesine ilişkin emrine itaat etmeyi reddetti ve bir ay daha süren sokak muharebelerinde ısrar etti. Bir ay süren sokak çarpışmaları sonucu Manila kenti de enkaza dönmüştü. Manila düşmandan ancak 4 Mart'ta temizlendi. Bu arada, her ne kadar bu kale adasındaki Japon garnizonu on gün dayanmakla birlikte Batan Yarımadası ele geçirilmiş ve Corregidor Adası tekrar geri alınmıştı. Mart ortasına gelindiğinde, hem Luzon'un dağlık kısımlarında hem de Mindanao'da ve daha küçük güney adalarındaki düşman mukavemetinden  temizleme harekatı devam etmekle birlikte, Manila Limanı artık ABD Gemilerinin kullanımına hazırdı.

Çatışmalardan sonra Filipinler'in başkenti Manila

IWO JİMA TAARRUZU

Filipinler'deki kilit yerlerin ele geçirilmesinden sonra, Amerikalılar MacArthur'un Formoza ya da Çin'in kıyısının bir kısmının Japonya'ya yapılacak saldırı için hava üsleri olarak ele geçirilmesine ilişkin önceki fikirlerinden vazgeçerek ilerlemeye devam etmek ve bizzat Japonya'ya taarruz etmeye istekliydiler. Fakat, Amerikan Silahlı Kuvvetler Komitesi, Saipan ve Tokyo arasındaki Bonin Adaları'ndaki Iwo Jima'nın ve Japonya'nın güneybatı ucuyla Formoza arasında bulunan Ryukyu Adaları'ndaki Okinawa'nın Japonya'nın hava bombardımanına yardımcı olacak yakın ada üsleri olduklarından ele geçirilmesinin, stratejik sıçrama taşları olarak gerekli olduğuna dair mutabakata vardılar.

Iwo Jima, daha kolay bir harekat olarak kabul edildiğinden ilk önce ele geçirilecekti. Ayrıca Iwo Jima, Kasım sonundan bu yana Mariana Adaları'ndan Tokyo'yu bombalamakta olan B-29 Superfortress'lar için acil iniş yeri ve hiçbir avcı uçağı bütün mesafeyi uçamadığından, bombardıman uçaklarına refakat eden avcı uçakları için bir üs olarak isteniyordu.

Sadece 6 km uzunluğundaki bu volkanik adada garnizon birlikleri dışında kimse yoktu. Burası Eylül'e kadar büyük bir garnizon değildi ve fazla bir direniş gösteremezdi. Ancak o zamandan bu yana asker sayısı yaklaşık 25.000'e çıkarılmış ve adadaki garnizonun komutanlığına atanan General Tadamichi Kuribayashi, savunma sistemini iyi gizlenmiş ve derin tünellerle birbirine bağlanan, tahkim edilmiş bir mağaralar ağına dönüştürmüştü. Amerikalılar muazzam deniz-hava üstünlüğüne sahip olduklarından, General Kuribayashi'nin hedefi daha sonra takviye alamayacağından sadece mümkün olabildiğince uzun süre dayanmaktı. General, zayiatı yüksek karakteristik Japon karşı taarruzlarına girişmekten ziyade, mevzilerinin yüksek savunma gücüne güveniyordu. Ada, Japonlar tarafından umutsuzca savunuldu.

ABD Kuvvetlerinin adaya çıkarma yaptığı noktalar

Amiral Nimitz Iwo Jima'ya taarruz görevini ve 3. Donanma'nın komutasını 1945 yılının Ocak ayının son haftasında Halsey'den devralan Amiral Spruance'ye verdi. Kara harekatı için kendisine üç deniz piyade verildi. Hava ve deniz hazırlık bombardımanı, 8 Aralık'tan itibaren gündüz başlayan ve 3 Ocak'tan itibaren gece ve gündüz, son üç gün şiddetli deniz bombardımanı olmak üzere devam eden Pasifik Cephesinin en uzun bombardımanı oldu. Lakin, bütün bu bombardımanlar derinlikte tahkim edilen Japonların savunmasında düş kırıklığı yaratacak şekilde az etkili olmuştu. Deniz piyadeleri, 19 Şubat sabahı karaya çıktıklarında şiddetli havan ve topçu ateşiyle karşılaştılar ve uzun bir süre sahillerde baskı ve ateş altına alındılar. İlk gün karaya çıkan 30.000 askerden 2.000 kadar zayiat verildi. Pasifik Savaşı boyunca ABD kayıplarının Japon kayıplarını geçtiği tek yer Iwo Jima olacaktı.

Deniz piyadeleri sonraki günlerde, Tokyo'daki büyük hava akınından sonra takviye için geri getirilen Amiral Mitscher'in hızlı uçak gemileri geldiğinde artan, havadan, denizden yoğun ve sürekli hava ve deniz ateş desteği altında, ileri doğru neredeyse adım adım ilerlemeye çalıştılar. Ada ancak beş haftayı aşkın bir süre boyunca cereyan eden çok şiddetli çarpışmalardan sonra 26 Mart'ta işgal edildi. Deniz piyadelerinin o zamana dek olan kayıpları, bütün çıkarma kuvvetinin %30'u olan yaklaşık 26.000'e yükselmişti. Japonlar o kadar inatçı ve kahramanca savaşmışlardı ki, 21.000 kişi öldürülmüş, ama sadece 200 kadar Japon askeri esir alınabilmişti. Japonların ölü olarak verdikleri toplam zayiatı 25.000'in üzerine çıkaran, aynı zamanda sadece 1000 esir alınan mağaraların düşman mukavemetinden temizlenmesi, iki aydan daha fazla devam etti. Üç havaalanı Mart ayı sona ermeden Amerikan uçakları için hazırdı ve B-29'lar ele geçirilen Iwo Jima adasına 2.400 kere inmişlerdi.

Japon tahkimatını yakan bir M4 Sherman

Clint Eastwood'un yazının başında resmini paylaştığım "Flag Raising Iwo Jima" fotoğrafının hikayesini ele aldığı "Letters from Iwo Jima - Iwo Jima'dan mektuplar" ve "Flag our Fathers - Atalarımızın Bayrakları" filmlerini de bu yazıyı bitirirken siz değerli okurlarla paylaşmak isterim.

3 Yorumlar