bu yazıda okinawa'dan başlayarak japonya'nın sonuna kadar gelen süreci anlatacağım. tanım yapmak gerekirse, okinawa muharebesi, japonlar için sonun başlangıcını teşkil eder.

ikinci dünya savaşında japonya'nın sonu nasıl geldi? nasıl teslim oldular, atom bombasının atılması kararı nasıl verildi? atom bombasının atıldığı 9 ağustos'tan japonya'nın teslim olduğu 14 ağustos 1945 tarihine kadar japonya tarhinin en önemli 5 gününde neler yaşandı ve nihayetinde japonya, teslim olma fikrine nasıl geldi? yazımızın okinawa muharebesinden başlayarak ele alacağı konu bu.

1945 başındaki durumu şöyle bir hatırlatmak gerekirse,

ikinci dünya harbinin son bir senesinde japon deniz kuvvetleri kurmay başkanlığı, son derece zor bir çıkmazın içine girmişti. amerikalılar kuzey mariana adaları'ndaki japon iç savunma çemberini muazzam bir yarmayla kırmış, saipan'ı kurtarmaya gelen japon ana filosu'nu filipin denizi muharebesinde japon hava kuvvetleriyle birlikte saatler içinde imha etmişti.

japon imparatorluk deniz kuvvetleri kurmay başkanlığı ise bu plana alternatif olarak sho-1 isimli filipinler savunma planını devreye geçirmişti. japonların bu durumda iki seçeneği vardı : ya merkez-güney istikametine yoğunlaşan japon savunmasını yarmanın önündeki son engel olan filipinler'i bütün donanmayı feda etmek pahasına koruyacaklardı, ya da filipinler'i düşmana terk etmek pahasına donanmayı kurtarmanın bir anlamı olmayacaktı ; zira filipinler'in de amerikalıların ele geçmesi demek, japonya'nın düşman akınlarına açık hale gelmesi demekti ki, o zaman da japon donanmasının açık denizde amerikalılarla çarpışması gerekecekti. uçak gemilerinin büyük çoğunluğunu kaybeden japonların elinde sadece muharebe gemileri kalmıştı ki, bunlar da abd hava gücüyle baş edecek durumda gemiler değillerdi.

japonya'nın savaşa devam azminin alınan ağır yenilgilere rağmen psikolojik olarak kırılamaması üzerine, abd genelkurmayı, japonya'nın karadan istilasına bir iç geçit kapısı yaratmak için japonya'nın en küçük adası kyushu'dan 400 mil uzaklıktaki okinawa'yı seçmişti.

şöyle önceki yazı ile alakalı unutanlar için bir giriş yaptığımıza göre, bu yazıda japonya'nın 1945 yılında okinawa'dan kyujo askeri darbe girişimine, hiroşima'dan teslimiyete kadar giden bu yazısına başlayabiliriz. öncelikle söylememiz gerekir ki, bu yazı, okinawa'dan ziyade, japonya'nın bugünkü durumunun temeli olan 1945 sürecinin bir öyküsüdür.

japonya'nın yenilgisinde toplam iki unsur vardı. bunlar yıpranmanın unsurları olan, karşı konulmaz yapısı ve etkileridir. biri deniz ve denizaltı, diğeri hava idi. denizaltı ilk kati etkisi olan unsur oldu.

japon imparatorluğu tıpkı britanya gibi bir deniz imparatorluğu idi ve denizaşırı ikmal maddelerine ingiliz imparatorluğu'ndan daha fazla bağımlıydı. japonya'nın savaşı idame ettirme kapasitesi, deniz yoluyla ithal edeceği petrol , demir filizi, boksit, kömür, nikel, magnezyum, alüminyum, kalay, kobalt, kurşun, fosfat, grafit ve potas, pamuk, tuz ve kauçuk maddelerine bağlıydı. bundan başka, yiyecek ikmal malzemeleri için buğdayının %20'si ve pirincinin %17'sinin yanı sıra, şeker ve soya fasulyesinin büyük bir bölümünü ithal etmek zorundaydı.

ne var ki japonya savaşa toplam 6 milyon grostonluk deniz ticaret filosu ile girdi. bu miktar, britanya'nın 1939 başında 21 milyon gros ton toplam tutarında yaklaşık 9500 gemiden meydana gelen filosunun üçte birinden oldukça azdfı. ayrıca, japonya, iki yıllık ara zarfında savaştan alınan derslere ve yayılmacı planlarına rağmen, gemi sevkiyatlarını korumayı düzenlemek için, daha doğru bir deyişle konvoy harbine karşılık çok az önlem almıştı. ne ikmali gerçekleştiren gemilerine amerikalıların yaptığı gibi havadan destek için "refakatçi uçak gemisi" ne de atlantik savaşında ingilizlerin ve amerikalıların alman u-botlarına karşı aldığı "konvoy" sisteminden bihaberdi. japonya sadece, gemi sayısı çok azaldıktan sonra ihmallerini telafi etmek için ciddi bir gayret gösterse de, artık iş işten geçmişti.

sonuç, japon gemi sevkiyatının amerikan denizaltıları için kolay bir hedef haline gelmesi oldu. pasifik'teki savaşın erken döneminde amerikan torpidolarının kusurlu olmaları etkiyi azaltmıştı belki, ancak bu kusurların düzeltilmesinden sonra denizaltı saldırısı japonlar için bir kıyım halini aldı.halbuki japon denizaltıları saldırılarını savaş gemileri üzerine yoğunlaştırmışlardı ve daha sonra denizaltılar kenarda bırakılan garnizon adalarına ikmal malzemeleri taşımak için kullanıldılar. amerikan denizaltıları ise büyük ölçüde ticaret gemilerine sevk edildi. 1943'te toplamı 1.335.000 ton gros tonu bulan 296 gemiyi batırdılar ve 1944'te seferleri daha hasar verici hale geldi. sadece ekim 1944'te 321.000'den fazla gemi japon ikmalini batırmışlardı ki bundan başka, saldırılar başlıca olarak japon tankerlerine yöneltildiği için, bunun japonların lojistiğine büyük etkileri oldu. sonuçta ana japon donanması petrol üretim bölgelerine yakın olması için singapur'da tutuldu, aynı zamanda japonya'da uçak pilotlarının yeterli tatbikat uçuş eğitimleri yakıt sıkıntısı nedeniyle kısıtlandı.

ayrıca abd denizaltıları, japon savaş gemilerine neredeyse batırılanların yaklaşık üçte birine tekabül edecek şekilde ağır kayıp verdirdiler. filipinler deniz muharebesi'nde, taiho ve shokaku uçak gemilerini batırdılar. 1944'ün sonraki aylarında ise üç uçak gemisini, yanı sıra yaklaşık 40 muhribi ya batırdılar ya da daimi olarak muharebe dışı bıraktılar.

amerikan denizaltıları, luzon'da subic körfezi'ni üs olarak kullandığı zaman, japon deniz ticaret filosunun büyük bir kısmı bertaraf edilmişti ve uygun hedefler o kadar nadirdi ki, denizaltı kuvvetinin bir kısmı japonya'ya yapılan hava akınlarından dönerken denize mecburi iniş yapmak zorunda kalan abd uçaklarının mürettebatını kurtarmakla görevlendirilmişti.

özetle, amerikan denizaltı kuvvetinin katkısı 1945'e giden yolda muazzamdı. genellikle askeri tarihçiler bu durumu es geçerler. özellikle japonların denizaşırı tecrit edilmiş garnizonlara takviye birlikler ve ikmal maddelerini gönderme çabalarını durdurmaya yönelik olanı, en büyük etkisi, japonya'nın savaşta kaybettiği 8 milyon gros tonluk filonun %60'ını denizaltıların batırmasıydı. bu, japonya'nın nihai çöküşünde es geçilen, ama belki de en belirleyici unsurlardan bir tanesiydi. stratejik yenilgide amerikan denizaltı harbinin önemli etkileri olmuştu. zira ekonomik zafiyetinden ve denizaşırı ikmal maddelerine bağımlılıktan istifade eden abd donanması, japonya'yı stratejik olarak bu konuda zayıflatmasını bilmişti.

okinawa-japonya'ya iç geçit kapısı

okinawa'ya düzenlenecek "ıceberg harekatı" adını alan amfibik taarruz için nihai hazırlıklar bahsettiğimiz gibi iwo jima'nın ele geçirilmesinden sonra kesin bir karara bağlanmıştı. esasen, japonya, 1944 sonundaki durumuyla zaten artık yenilgiye mahkumdu. amerikalılar, sadece henüz savaşı idame azimleri kırılmayan japonların karar vermesine yardımcı olmak istiyorlardı. abd genelkurmayı bu durumu öngörerek operation downfall (çöküş harekatı) adını alan japonya'yı işgal planı üzerinde çalışmaya başlamıştı ve japonya'nın istilası için yaklaşık japonya'ya 400 mil uzaklıkta bulunan okinawa, hayati önem arz ediyordu.

okinawa'ya çıkarma, 1 nisan 1945 tarihine koyuldu. okinawa, 100 km uzunluğunda ve ortalama 12 km genişliğinde, japonya'nın işgali için kara ve deniz üslerini barındıracak genişlikte, ryukyu grubunun en büyük olan adasıydı. tam formoza ile japonya arasındaydı ve çin kıyısından 575 km uzaklıktaydı. bu nedenle okinawa'da tertiplenen bir kuvvet her üç hedefi tehdit altına alırken, aynı zamanda orada üslenen uçaklar bütün üç hedefin yaklaşma istikametlerine hakim olabilirdi.

ada, havaalanlarının bulunduğu güney kısımları dışında, engebeli ve ormanlıktı. ayrıca orada bile kireçtaşından teşekkül etmiş sırtlar kolay kazılıyordu. bu nedenle adanın doğal bir savunma gücü vardı. bu savunma gücü, general ushijima'nın 32.ordu'sunun tahminen yaklaşık 77.000'i muharip, 20.000'i lojistik, aşağı yukarı 100.000 asker ve tahkim edilmiş mağaralarda iyi mevzilendirilmiş bol miktardaki hafif ve ağır topçu birliklerinden oluşan bir garnizonun teşkiliyle adamakıllı arttırıldı. çünkü, japon yüksek komutanlığı, temin edebildikleri bütün kuvvetle okinawa'yı savunmaya kararlıydı ve iwo jima'da olduğu gibi abd savaş gemilerinin japon birliklerini bombardımana tabi tutabildikleri ve imha edebildikleri sahillerde gücü israf etmeksizin iç kısımlarda derinlikte inatçı savunma taktikleri benimsemişlerdi. ancak imparatorluk karargahı karşı taarruz için japonya ve formoza'daki havaalanlarında 200'i aşkın uçağı muhafaza edip toplamış ve şimdiye kadar görülmemiş çapta kamikaze taktikleri olarak kullanmayı planlamıştı.
File:Battle of Okinawa.svg
Okinawa'ya Çıkarma Harekatı.
amerikan yüksek komutanlığı, okinawa'nın büyük kuvvet üstünlüğü gerektiren çok çetin ceviz bir muharebe olacağını ve bu nedenle muazzam lojistik sorunlar içereceğini fark etmişti. yüksek komutanlık oraya korgeneral simon b. buckner'ın emrinde, yakında kurulan 10.ordu'yu, başlangıçtaki çıkarmalarda 5 tümen ve toplamda 116.000 askerle ve birlikte takip harekatı için 2 tümen daha ve yanında 8.tümen'i de ihtiyat olarak çıkarmayı planladı. hücum kuvveti, toplam olarak üçü deniz piyade ve dört kara piyade tümeninin teşkil ettiği yaklaşık 170.000'i muharip ve 115.000'i lojistik birlik askerinden oluşuyordu. amerikalılar, güçlü japon garnizonunu ele geçirmenin dışında, yaklaşık yarım milyonluk bir nüfuzu kontrol etmek zorunda kalacaklardı ki, pasifik savaşında amerikan savaş suçlarının da ne yazık ki ayyuka çıkacağı yerlerden biri de okinawa idi. pasifik savaşının en vahşi çarpışmaları da burada yaşanmıştır. amerikan askerlerinin bölgedeki japon kadınlarına tecavüzleri, japonların bebeklere bomba bağlayıp amerikan askerlerinin üzerine annelerinin kucağında sürmeleri, savaşın sonuna doğru iyice sertleşen japon direnişinin burada teslim olma metodlarını silah olarak kullanması (teslim olma bahanesiyle abd kuvvetlerine yaklaşıp kendini patlatan japon askerleri gibi), amerikalıların buna karşılık sivil-asker ayrımı yapmadan sivillere ve savaş esirlerine yönelik saldırı ve işkenceleri, bugün hala ikinci dünya savaşında okinawa'nın kötü ününü hatırlatır.
Okinawa'da Amerikalılar tarafından esir alınan Japon çocuk askerler.

amiral mitscher'in uçak gemisi grubu da havadan gelecek karşı taarruz tehlikesini bertaraf etmek için çıkarmadan bir hafta önce (18-21 mart) japonya'ya bir dizi hava baskını düzenledi ve birçoğunu yerde imha etmenin yanı sıra yaklaşık 160 uçak düşürdü (ne var ki bedeli üç uçak gemisinin, uss wasp, uss yorktown ve uss franklin) kamikaze saldırıları sonucu ağır hasar görmesi oldu. ertesi hafta guam'dan sevk edilen b-29 süperkale bombardıman uçakları, japon kentlerine yaptıkları büyük saldırıların yönünü, japonların güneydeki ana adasına, kyushu'daki havaalanlarının tahribine çevirdi. diğer önemli hazırlıklardan biri okinawa'nın 25 km batısındaki kerama retto adalar grubunun, amiral kelly turner'un ısrar ettiği fikir doğrultusunda ileri donanma üssü ve demir yeri olarak kullanılması için işgal edilmesiydi. bir amerikan tümeni, adalar grubunu 27 mart'ta, az direnişle karşılaşarak işgal etti ve ertesi gün tankerler oraya muhafazalı demirleme yerini kullanıma hazır hale getirmek için geldiler. iki ana muharebe gemisi, dört uçak gemisi, altı kruvazör ve on beş muhripten müteşekkil ve muharebe bölgesine mart ortasında gelmiş olan amiral bruce-fraser komutasındaki ingiliz pasifik filosu, okinawa'nın güneybatısını koruma altına aldı.

File:USS Bunker Hill hit by two Kamikazes.jpg
İki Kamikaze saldırısından sonra yanan USS Bunker Hill.


asıl çıkarma, paskalya günü'nde, 1 nisan saat 08.30'da, üç saatlik şiddetli deniz-hava hazırlık bombardımanını müteakip başladı. aynı gün, amiral turner, okinawa'daki bütün kuvvetlerin komtasını aldı. çıkarmalar, kısa bir ilerlemenin adanın güney tarafındaki ucunun irtibatını keseceği batı kıyısına yapıldı. hiçbir direnişle karşılaşılmadı. çıkarmanın yapıldığı 8 km'lik şeritteki iki havaalanı saat 11:00'a kadar japonlar görünmeden işgal edildi. istilacılar buna çok hayret etmişlerdi. akşam olduğunda, abd kıyıbaşının genişliği 15km'yi bulmuştu. 60.000'i aşkın asker güvenlik içerisinde kıyıya çıkarılmıştı. birlikler 3 nisan'a kadar adayı kat etmişti. ertesi gün kıyıbaşının genişliği 25 km'ye çıkarıldı. ancak amerikalıların güney istikametinde harekete geçmeye başladıkları 4 nisan'dan sonra adanın güney kısmında bulunan iki buçuk japon tümeninin sertleşen direnişiyle karşılaştılar.

bununla beraber, japonlar çıkarmanın başından beri havada etkin durumdaydılar ve 6 nisan'dan bu yana kamikaze saldırıları şiddetlendi. 6-7 nisan'da yarısı kamikaze uçağı olmak üzere 700 kadar uçak okinawa'ya gönderiliyordu. uçakların çoğu düşürüldü, lakin 13 abd muhribi de ya batırıldı ya da hasar gördü. aslında bu, japonların okinawa'ya yardım amaçlı ilk havadan girişimleri değildi. mart ayında 1400 amerikan uçağına karşı 190'ı kamikaze olmak üzere 400 kadar japon savaş uçağı, pasifik üzerinde devasa bir hava muharebesine girişmiş, üç gün boyunca aralıklarla süren it dalaşları, 21 mart geldiğinde japon hava gücünün kyushu'ya geri çekilmesiyle sonuçlanmıştı. (bkz: kyushu açıkları hava muharebesi)

TEN-GO HAREKATI

ayrıca 6 nisan, devasa ana muharebe gemisi yamato küçük bir donanma birliği refakatinde ancak 115 uçaktan müteşekkil cılız bir hava savunması altında ve sadece gidişe yeterli olacak kadar yakıtla muharebe bölgesine gönderildiğinde, japon donanmasının en dikkate değer "intihar" saldırısna damgasını vurdu. yamato'nun yaklaştığı çabucak tespit edildi ve yamato, daimi gözlem altında tutulurken aynı zamanda mitscher'ın uçak gemileri, 280 uçakla yamato'ya taarruza hazırlandılar. yamato 7 nisan günü saat 12.30'da torpido ve bombalarla çok şiddetli bir saldırıya uğradı ve iki saatlik çok şiddetli bir çatışmadan sonra muazzam bir can kaybı ile battı.

tirpitz gibi onun da büyük toplarını düşman ana muharebe gemilerine ateşlemeye hiç fırsatı olmadı ve kaderi muharebe gemilerinin devrinin geçtiğine ilişkin bir göstergeydi.

ABD Uçaklarının saldırısının ilk anlarında IJN Yamato. 

okinawa'ya dönecek olursak,

kara harekatı daha uzun sürdü. 13 nisan'da adanın güney kesiminde bulunan japonlar küçük bir karşı taarruz başlattılar. fakat bu kolaylıkla püskürtüldü. bu arada, 6. deniz piyade tümeni geçici olarak kontrol altına alınmış bulunan kayalık ve ormanla kaplı motobu yarımadası'na ulaşıncaya kadar kuzey istikametinde kolaylıkla ilerlemekteydi. fakat, buradaki japon kuvveti sadece iki taburdan ibaretti ve çok güçlü mevzileri zekice planlanmış bir harp hilesiyle 17 nisan'da ele geçirildi. her ne kadar dağınık gruplar 6 mayıs'a kadar direnişen devam etmekle birlikte, denge fazlasıyla amerikalıların lehineydi. cesetlerin parmak hesabı sayımı sonucunda yaklaşık 2.500 japon öldürüldüğü anlaşılmıştı. amerikan deniz piyadesinin kaybı bu rakamın onda birinden azdı. bundan başka, bir deniz piyade müfrezesi 13 nisan'da, mukavemetle karşılaşmadan okinawa'nın kuzey ucuna ulaştı. ayrıca bu dönem zarfında civardaki küçük adalar ıe shima dışında az sorunla ele geçirildiler.

19 nisan'da general hodges'in 24.kolordu'su, okinawa'nın güneyinde bulunan japon mevzilerine üç ordu tümeniyle taarruza geçti. fakat, kara, deniz ve havadan girişilen şiddetli hazırlık bombardımanı japon mağara savunma mevzilerini az etkiledi. 1. ve 6. deniz piyade tümenlerinin cephe hattına getirilmelerinden sonra bile, elde edilenler az ve zayiat büyüktü. bununla birlikte, mayıs'ın başında, yararlı olduğu kanıtlanmış olmakla beraber, tipik olarak savunmadan hazzetmeyen bölgedeki japon komutanlar, yeni bir kamikaze saldırı dalgasıyla beraber bir karşı taarruz düzenlemeye karar verdiler. bir noktada cepheyi yarmalarına karşın, ağır kayıplar vererek püskürtüldüler. bu kayıplar, 10 mayıs'ta kaldığı yerden devam eden abd taarruzunun işini bir parça kolaylaştırdı, fakat müteakip hafta taarruzun ilerlemesi uzun süren şiddetli yağmurlar nedeniyle durdu.

japonlar bu duraklama esnasında, okinawa'nın başkenti naha'yı örten shuri bölgesinden daha güneydeki mevzilere çekildiler. amerikalılar
haziran başında çamura karşın ilerlemeye devam ettiler ve japonlar ayın ortasında adanın en güney ucuna püskürtüldüler. japonların burada dik kayalarla çevrili yaeju-dake tahkimatı boyunca kuvvetli olarak tutulan mevzileri, büyük ölçüde alev makinelerinin kullanılmaları sayesinde 17 mayıs'ta yarıldı. ushijima ve karargahı, diğer birçok japonun yaptığı gibi intihar etti, ne var ki düşman mukavemetinin temizlenmesi safhasında 7.400'den az olmamak üzere japon askeri teslim oldu. bu, önemli bir değişiklikti. japonların sadece iwo jima’da 30.000 kişilik garnizonundan esir alınanların sayısını 200 olarak hatırlatırsak, japon ordusunda psikolojik olarak çözülmenin burada hızlanarak artmaya başladığını söyleyebiliriz.

bu muharebelerde, japonların kaybı okinawalılardan, japon ordusuna askere alınanlar dahil toplam 110.000 tahmin edilmekteydi. amerikalıların kaybı ise 12.500'ü ölü olmak üzere 49.000 idi. bu, amerikalıların pasifik'te tek bir seferde verdikleri en ağır kayıptı.

okinawa'daki üç aylık sefer sırasında, japon uçakları on kez "kikusui-yüzer kasımpatı" adını verdikleri kitlesel kamikaze saldırılarında bulundular. bu saldırılar , diğer uçakların benzer intihar saldırılarıyla birlikte neredeyse toplam 1.500 kamikaze taarruzu demekti. çoğu kamikaze saldırısı sırasında olmak üzere toplam 34 amerikan gemisi batırıldı ve 368'ine hasar verdirildi. bu acı dolu tecrübe, japonya'nın işgalinde ne olacağına ilişkin büyük bir korkuya neden oldu ve bu açıdan temmuz ayında atom bombasının atılması kararı veriimesinde katkısı oldu. bu, okinawa muharebesinin sonu ; japonya’nın ise sonunun başlangıcıydı.

atom bombası atılana kadar neler oldu peki?

pasifik ve birmanya'da japon mukavemetinin tasfiyesi

iki koldan ilerleyen amerikalıların temposu, etrafından dolanma stratejisinin benimsenmesiyle iyice hızlandırılmıştı. bu stratejide her iki güzergâhta sadece japonya'ya stratejik sıçrama taşı ve pasifik'in stratejik kontrolünü ele geçirme vasıtaları için ihtiyaç duyulan noktalara taarruz edilecek ve ele geçirilecekti. ancak kuvvetler japonya'ya yaklaştıklarında ve nihai taarruz için hazırlanırken, amerikan silahlı kuvvetler komitesi tarafından, arkalarında kalan ana adaların tecrit edilmiş japon garnizonlarının imha edilerek, geri bölgelerinin temizlenmesinin uygun olacağı düşünüldü. onun için, savaşın sondan bir önceki safhasında farklı bölgelerde çok geniş çaplı düşman mukavemetini tasfiye harekatları cereyan etti. general slim'in rangun'a gerçekleştirdiği hızlı harekatı müteakip ve güneydoğu asya komutanlığı'nın singapur ve hollanda doğu hint adaları'nı tekrar ele geçirmesi için planlı amfibik çıkarma harekatından önce, güney birmanya'nın temizlenmesi, kesinlikle daha gerekliydi.

sahne 1 : birmanya

slim, 1945 mayıs başında rangun'a ulaştığında, saluen nehri'nin batısında ardında hâlâ yaklaşık 60.000 japon askerin takibindeydi ve bunların hem doğuya tayland'a kaçmasını hem de slim'in rangun istikametinde ele geçirmiş olduğu bölgede yeni bir soruna neden olmasını önlemek önemliydi. onun için general messervy'in 4. kolordu'sunun bir kısmı sittang nehri'ndeki geçişleri tutmak için geri gönderildi ve diğer kısmı irravadi nehri boyunca aşağıya doğru ilerleyen stopford'un 33. kolordu'suyla buluşmak için gönderildi. stopford, mayıs ayı esnasında sakurai'nin 28.ordu'sunun kalan birliklerinin arakan'dan, irravadi nehri'nden doğu istikametine geçmek için düzenlediği iki teşebbüsü dağıtmakta başarılı oldu, lakin birçok küçük grup karşıya geçmeyi başardı ve yaklaşık 17.000 japon askeri irravadi ve sittang nehirleri arasında bulunan pegu yomas bölgesine ulaştı. honda'nın 33.ordu'sunun bu birliklere yardımcı olmak amacıyla giriştiği şaşırtma taarruzu başarısız oldu. o nedenle sakurai'nin birlikleri temmuz ortasından sonra birkaç yüz kişilik çeşitli gruplar halinde messervy'nin örtme birlikleri arasından sızmayı denedi. fakat bu küçük grupların birçoğu yakalandı ve imha edildi; 6.000'den daha az asker, dalga dalga sittang'ın doğu yakasına ulaşmayı başardı, ancak savaşacak halleri kalmamıştı.

Birmanya'da ilerleyen İngiliz Motorize Birlikleri
sahne 2 : yeni gine-yeni britanya-bougainville

macarthur, 1944'ün ilk yarısı zarfında, yeni gine'nin kuzey kıyısı boyunca sıçrayarak ilerlediği harekatında, birkaç japon garnizonunun etrafından dolanmıştı. amerikalılar filipinlere geçtiklerinde arkalarında beş düşman tümeninden arta kalan birlikler bıraktılar. ayrıca büyük miktarda japon birliği yeni eritanya adası ve bougainville'de terk edildi. macarthur, avustralyalı komutan general blamey'e 12 temmuz tarihli talimatında, sonbahardan başlamak üzere o bölgelerde kalan japonların "zararsız hale getirilmesinin sürdürülmesi" sorumluluğunu verdi. blamey'in, her ne kadar elinde avustralya imparatorluk kuvveti'ne ait iki tümeni filipinler seferine tahsis ettikten sonra üçü milis olmak üzere sadece dört tümeni olmakla birlikte, bu talimatı daha mütecaviz bir niyetle yorumlamayı tercih etti.

6. avustralya tümeni aitape'ye gönderildi ve aralık'ta oradan doğuya doğru hareket edecek ve wewak civarında bulunan adachi'nin toplam yaklaşık 35.000 askerden oluşan, tecrit edilmiş olmanın yanı sıra, bakımsızlık ve hastalıktan kırılan üç zayıf tümenini imha edecekti. çok zor arazideki 160 kilometrelik ilerleme avustralya ulaştırma sistemini zorladı ve birliklerin cesareti hem hastalık hem de bu harekat için stratejik bir ihtiyacın olmadığının fark edilmesiyle kırıldı. ilerleme çok yavaştı ve wewak, altı ay sonra mayıs'a kadar ele geçirilmedi; kalan japon birlikleri, savaş ağustos 1945'te sona erdiğinde iç kısımlarda hala dayanıyorlardı. japonların gücü o vakit beşte bire düşmüştü; avustralyalılar muharebede ancak 1.500 olmasının yanında, hastalıktan 16.000'den fazla asker kaybetmişlerdi.
Bougainville Adası
karargahları tarafından unutulmuş japonlardan bazıları ise savaşın bittiğini asla öğrenemedi ve bahsi geçen adalarda mahsur kaldı. pek çoğu düşman tarafından öldürülmeyi bırakın, ormanda doğa şartlarından dolayı hayatını kaybetti.

avustralya 5. tümeni bismarck adaları'ndan yeni britanya'ya gönderilmişti ve komutanı tümgeneral a.n. ramsay daha başarılı oldu. tümen kasım'da yeni britanya'ya vardığında, amerikalılar bu büyük adanın altıda beşinin kontrolünü ele geçirmişlerdi,
fakat adanın geri kalan kısmı, çoğunluğu eskiden beri var olan rabaul'daki üste toplanmış yaklaşık 70.000 japon askeri tarafından tutuluyordu. avustralyalılar adanın boyun kısmına doğru kısa bir mesafe ilerledikten sonra bu kısa hattın devriyesiyle yetindiler ve büyük japon garnizonunu kendi halinde ölmeye terk ettiler. bu nedenle ada savaşın sonunda teslim olana kadar en az kayıpla zararsız hale getirildi.

solomon adaları'nın batı ucunda bulunan bougainville ise, o adalar grubunun en büyük adasıydı. general savige'nin 2. kolordu'su 3. avustralya tümeni ve fazladan iki tugay ile birlikte oraya gönderildi. burada da yine gerçek taarruzi bir harekâta ihtiyaç yoktu, çünkü çoğunluğu adanın güneyinde, buin civarında toplanmış olan japonlar, yetersiz yiyecek noksanlıklarını tamamlamak için tamamen sebze yetiştiriciliği ve balıkçılıkla meşguldüler. lakin general savige, 1945 başında taarruza geçti. bu taarruz, japonları yiyecek elde ettikleri bu bölgeyi çok çetin bir şekilde savunmaları için harekete geçirdiğinden yavaş ilerledi ve altı ay sonra, şiddetli sel suları nedeniyle sona erdi. avustralyalı birlikler yeni gine'de olduğu gibi, haklı olarak lüzumsuz olduğunu hissettikleri bir çaba için pek az heyecan duydular. pasifik’in geri kalanında tamamen dış dünyadan izole olmuş japon kuvvetleri de pek farklı bir akıbet yaşamadılar.
Avustralyalı Askerler.
sahne 3 : borneo

borneo'yu yeniden ele geçirme girişimi özellikle japonların petrol ve kauçuk ikmal kaynaklarını kesmek ve ayrıca ingilizlere brunei körfezi'nde ileri deniz üssü sağlamak isteyen amerikalılardan geldi. filipinler'de üs istediklerinden ingiliz silahlı kuvvetler komitesi bu fikri desteklemedi. pasifik donanması ise zaten okinawa bölgesine tahsis edilmişti ve komite donanmayı güneye geri getirmek istemedi. onun için harekat, korgeneral leslie morshead komutasındaki iki tümenli 1.avustralya kolordusu ve amerikan 7.donanması'nın himayesi altında icra edildi. borneo'nun kuzeydoğu kıyısı açıklarında bulunan tarakan adası 1 mayıs 1945'te ve batı kıyısında bulunan brunei körfezi ciddi bir mukavemet olmadan 10 haziran'da ele geçirildi.

avustralyalı birlikler brunei körfezi'nden sonra o kıyıdan aşağı sarawak'a doğru ilerlediler. uzun süren bombardımandan sonra temmuz başında güneydoğu kıyısında bulunan balikpapan petrol merkezine taarruz edildi ve savaşın sonuncu büyük amfibik harekatında gösterilen bir miktar çetin direnişten sonra ele geçirildi.

ingilizlerin singapur'u yeniden ele geçirme hazırlıkları bu zaman zarfında epeyce ilerledi, fakat japonların ağustos'ta teslim olmaları sonucunda hükümsüz kaldı. onun için, mountbatten 12 eylül'de singapur'a vardığında sadece zaten 27 ağustos'ta rangun'da ön anlaşma ile imzalanmış olan güneydoğu asya'daki japon kuvvetlerinin genel teslimiyetini kabul etti. bu bir milyon japon'un dörtte üçünün teslim olmasıydı. aslında pasifik savaşı, bir donanmanın ne denli etkili olacağını gösteriyor bize. artık imha edilmiş japon donanması olmadan ikmal edilemeyen ve ikmal hatları kesilmiş, dolayısıyla dış dünyadan izole milyonlarca kişilik kuvvete varan japon orduları, hem organizasyonlarını kaybetmişler, hem de açlıktan kırıldıkları için bir mukavemet gösteremeden teslim oluyorlardı.
hiroo onoda ile ilgili görsel sonucu
Teğmen Hiroo Onoda. Japon birlikleri açlık çekmelerinden dolayı Filipinler Dağları'nda gerilla harbine geçtikleri zaman, kendisi Japonya'nın teslim oluşunu bir "Psikolojik Harp" olarak değerlendirmiş ve 1970'lere kadar dağlarda savaşa devam etmişti. Nihayet bizzat kendisini oraya gönderen Teğmen'in komutanı, ona savaşın bittiğini söyleyince ikna olmuş ve kılıcını teslim ederek teslim olmuştur.

sahne 4 : filipinler

her ne kadar amerikalılar, ekim'de leyte'ye yaptıkları ilk çıkarmadan sonra beş ay içerisinde, filipinler'in stratejik kontrolünü ele geçirmekle birlikte, mart ayında büyük çapta japon kuvveti hâlâ oradaydı. sonraki kanıtlar sadece, luzon'da amerikalıların o zaman tahmin ettiklerinin çok üstünde, yaklaşık 170.000 japon askerinin bulunmuş olduğunu gösteriyor. en büyük gruplar, luzon'un kuzeyinde yamaşita'nın emrindeydi ancak yaklaşık 50.000 japon askeri başkent manila'nın yakınlarındaki dağlarda, general yokoyama'nın emrindeydi ve kentin su ikmalini kontrol ediyorlardı. bu birliklerin ilk tahliye girişimleri engellendi ve hatta japonlar, onları imha etmekle görevlendirilmiş olan general griswold'un 14. kolordu'suna ümitsizce taarruza bile geçtiler. mart ortasında general hall'un 11.kolordu'su harekatı devralması için getirildi ve mayıs sonuna kadar awa ve ıpo'da bulunan iki ana barajı ele geçirmişlerdi. bu süre içerisinde yokoyama'nın gücü, büyük ölçüde açlık ve hastalıktan dolayı yarıya düşmüştü ve çok geçmeden bu birlikler hem filipinli gerillalar hem de amerikan birlikleri tarafından takip ve taciz edilen düzensiz ve dağınık gruplara bölündü. muharebede ölen her bir askere karşılık japonlar, açlık ve hastalıktan on asker kaybediyordu.savaşın sonunda filipinler’de teslim olan asker sayısı ancak 7.000'di.

bu arada general krueger'in kuvvetleri visayan denizi'ne kadar olan geçişleri temizledi. böylece, leyte'den luzon'a kadar uzanan gemi sevkiyatı güzergâhını kısaltmış oluyordu ve daha sonra luzon'un güney kısmını düşmandan temizlemek için harekâtı başlattı. diğer kuvvetler leyte'nin güneyindeki adaları temizledi ve japon imparatorluk karargâhı’nın, amerikan çıkarmasının asıl hedefi olacağına ilişkin görüşünden dolayı 40.000 askerini konuşlandırdığı mindanao'da bir siklet merkezi tesis etti. yaz geldiğinde bütün bu bölgelerdeki japon kuvvetleri, açlıktan ve hastalıktan hızlı bir şekilde eridikleri dağlara çekilmişlerdi.

sürecin son safhası, amerikalıların luzon'un kuzeyinde bulunan yamaşita'nın kuvvetlerine karşı giriştiği harekâttı. bu taarruz hemen bir dördüncüsüyle takviye edilen üç amerikan tümeniyle 27 nisan'da başladı, ancak taarruz yamaşita'nın amerikalıların tahmin etmiş olduklarından iki kat daha fazla olan 50.000 kişilik birliği yığdığı dağlara doğru ilerledikçe artan zorluklarla karşılaştı. yamaşita, savaşın sona erdiği ağustos ortasında hâlâ dayanıyordu ve kuzey luzon'un diğer kısımlarında bulunan başka bir 10.000 kişilik birliğin yanı sıra kalan 40.000 askeriyle teslim oldu. çok ağır zayiata neden olan bu temizlik harekatının stratejik gerekliliği çok kuşkuludur.

bununla birlikte, stratejik bombardımanlar, japonya'nın teslimiyetinde etkili olmuştu. en büyüğü 1945 mart ayında yapılan büyük tokyo hava taarruzu'nda tokyo'da bir gecede 100.000 kişi yanarak can vermişti. ilerleyen zamanlarda, amerikalılar, tokyo, nagoya, kanagawa, susaki, nagazaki, kyoto ve çeşitli şehirlerdeki japon stratejik ve taktik hedeflerine yönelik bombardımanlarını sürdürdüler. eylül ayında abd gemileri tokyo'ya demirlediğinde şehir, kelimenin tam anlamıyla hayalet bir şehri andırıyordu. savaşın son günlerine değin stratejik bombardıman o denli etkili olmuştu ki, japonlar kelimenin tam anlamıyla yedek parça bile üretemez duruma gelmişlerdi. hoş, zaten kesilen ikmal hatları her türlü savaş aleti için gereken hammaddenin teminini imkansız kılıyordu.

atom bombası ve japonya'nın teslim olması

winston churchill, türkçeye "2.dünya savaşı anıları" olarak yayınlanan eserinde, 14 temmuz 1945'de başkan truman ve stalin'le birlikte potsdam konferansındayken , kendisi üzerinde "bebekler sağlıklı olarak doğdular" yazılı şifreli mesajın yer aldığı kağıdın nasıl verildiğini nakleder. amerikan savaş bakanı stimson, önceki gün yapılan atom bombası denemesinin başarılı olduğunu söyleyerek mesajın anlamını açıkladı : "başkan truman, hiç vakit yitirmeden kendisiyle müzakere etmek için beni davet etti. yanında general marshall ve amiral leahy vardı."

churchill'in anılarının devamı o kadar büyük bir önem arz etmektedir ki, asıl bölüm uzun uzadıya alıntı yapılmayı hak ediyor :

"birdenbire doğu'daki katliamı insaflı bir şekilde kısaltabilecek ve avrupa'da çok daha mutlu bir geleceğe sahip olmuş gibiydik. bu düşüncelerin amerikalı dostlarımın kafasında var olduğundan kuşkum yoktu. en azından, şu anda atom bombasının kullanıp kullanılmaması gerektiğine ilişkin hiçbir tereddüt yoktu. bunca meşakkat ve tehlikeden sonra çok büyük, sınırsız bir katliamı önlemek, savaşı sona erdirmek, dünyaya barışı getirmek birkaç patlama pahasına ezici gücün açıkça gösterilmesiyle savaşın azap çekmiş insanlarına şifalı elleri uzatmak bir kurtuluş mucizesi gibiydi.
ingilizlerin atom bombasının kullanılmasına dair prensip rızası 4 temmuz'da denemeden önce verilmişti. nihai karar, şimdi esas itibariyle silaha sahip olan başkan truman'ın elindeydi. ancak asla ne olacağından ne de truman'ın haklılığından kuşku duydum. tarihi gerçek şu ki, atom bombasının japonları teslim olmaya zorlamak için kullanıp kullanılmaması kararı asla bir tartışma konusu olmadı ve bu kararın doğruluğu ancak tarih tarafından gelecekte yargılanmalıdır. masada, kendiliğinden ve tartışmasız bir mutabakat vardı ; başka türlü davranmamıza ilişkin, en küçük bir öneri bile duymadım."

ne var ki daha sonra bizzat churchill, atom bombasının atılmasına ilişkin kuşkularını ileri sürerken şunları anılarına aktarmış :

"japonların kaderinin atom bombasıyla belirlendiğini sanmak hata olacaktır. yenilgileri ilk atom bombasının atılmasından evvel kesindi ve bu yenilgiye ezici deniz gücü neden oldu. bu, tek başına japonya'nın nihai taarruzu başlatacağı okyanustaki üsleri eline geçirmesini imkansız kılmış ve milli ordusunu taarruza geçmeksizin teslim olmaya zorlamıştı. deniz filosu imha edilmişti."

churchill ayrıca bombanın atılmasından üç hafta önce potsdam konferansı'nda, stalin tarafından kendisine özel olarak, moskova'daki japon büyükelçisi'nin japonların barış arzusunu ifade eden mesajının iletildiğini zikreder ve bu haberi başkan truman'a iletirken, müttefiklerin "kayıtsız şartsız teslim" talebinin, japonların teslim olmalarını kolaylaştırmak için bir parça değiştirilebileceğini önerdi.
potsdam conference ile ilgili görsel sonucu
Potsdam Konferansında o dönem gazetelerinin deyişiyle "Üç Büyükler". Sırasıyla, Winston Churchill, Harry S. Truman ve Joseph Stalin.

bundan sonrasını general douglas macarthur'un kurmay heyetindeki bir kurmay subayın tarihe kazandırdığı bilgilerden biliyoruz. kendisi japonya'ya olan ilgisiyle abd karargahında bilinen tuğgeneral bonner fellers'tır. savaştan sonra bizzat başkan truman'ın emriyle japonya'da savaş suçluların tespiti için amerikalılar tarafından açılan soruşturmada, soruşturma heyetine başkanlık etmiş, imparator hirohito'yu da asılmaktan kurtarmıştır.

hirohit ile ilgili görsel sonucu
Geleneksel adıyla "Showa", İmparator Hirohito. Japonya'nın 124. İmparatoru.

fakat, japonların bu barış yanlısı başvuruları çok önce başlamıştı ve zaten bunlar amerikalı yetkililerce, churchill'in işaret ettiğinden ya da belki haberdar olduğundan daha iyi biliniyordu. washington'daki abd istihbarat teşkilatı, 1944 noeli'nden hemen önce, japonya'da çok iyi bilgi alan bir ajanından barış yanlılarının ortaya çıktığını ve ilerleme kaydettiği hakkında bir rapor aldı. ajan, japonya'nın savaşa girmesine yol açan general tojo hükümetinin yerine temmuz ayında iktidara gelen general koiso hükümetinin yerine, çok geçmeden imparatorun desteğiyle müzakereleri başlatacak olan amiral suzuki yönetimindeki barış yanlısı hükümetin geçeceğini tahmin etti. bu tahmin, nisan'da gerçekleşti.

amerikalılar 1 nisan'da, formoza ve japonya'nın ortasındaki, ryukyu adaları'ndan biri olan okinawa'ya çıktılar. o haberin, rusların japonlarla olan tarafsızlık antlaşmasını sona erdireceklerine ilişkin hayra alamet olmayan ilanı ile birlikteki şoku, 5 nisan'da koiso hükümetinin düşüşünü hızlandırdı ve ondan sonra amiral suzuki başbakan oldu.

admiral suzuki ile ilgili görsel sonucu
Amiral Kantaro Suzuki. 


fakat, barış yanlılarının liderleri şu anda hükümet içinde söz sahibi olmakla birlikte, ne yapacaklarını bilmiyorlardı. zaten şubat'ta, imparator hirohito'nun girişimini müteakip, japonya ile batılı müttefikler arasındaki barış görüşmelerinin yürütülmesinde "tarafsız" bir arabuluculuk yapması için rusya'ya başvurularda bulunulmuştu. bu başvurulan öncesinde tokyo'daki rus büyükelçisi ve daha sonra moskova'daki japon büyükelçisi aracılığıyla yapıldı. fakat hiçbir gelişme olmadı. ruslar, başvurunun tek bir kelimesini iletmediler.

bu konuya ait bir ipucu ortaya çıkana kadar üç ay geçti. bu ipucu, harry hopkins'in başkan truman'ın özel temsilcisi olarak, stalin'le geleceğe ilişkin görüşmeler yapmak üzere moskova'ya uçtuğu mayıs sonunda ortaya çıktı. stalin üçüncü görüşmelerinde, japon sorununu gündeme getirdi. stalin, şubat ayındaki yalta konferansı'nda, kuril adaları'nı, sahalin'in tümünü almak ve mançurya'daki durumu kontrol etmek koşuluyla , japonya'ya karşı savaşmayı üstlenmişti. stalin şimdi ise hopkins'e, uzakdoğu'da takviye edilmiş bulunan ordularının 8 ağustos'a kadar mançurya'daki japon cephesine taarruz etmek için tertipleneceklerini bildirdi ve sözlerini "şayet müttefikler kayıtsız şartsız teslimiyet taleplerine saplanıp kalırlarsa, japonlar son nefeslerine kadar savaşacaklar!" diye sürdürdü. halbuki, kayıtsız koşulsuz teslimiyet taleplerindeki bir değişiklik onları teslim olmaları için cesaretlendirecekti ve ondan sonra müttefikler iradelerini kabul ettirebilirler ve önemli ölçüde aynı sonucu elde edebilirlerdi. stalin, ayrıca japonya'nın fiili işgalinde pay verilmesini beklediğini vurguladı. stalin bu görüşmeler sırasında, japonya'da barış yanlılarının belirli unsurlar tarafından yoklanmakta olduğunu açıkladı. ne var ki bunların elçilikler aracılığıyla yapılan resmi başvurular olduğunu belirtmedi.

okinawa'daki muharebeler sona ermeden çok evvel, konu kesinleşmişti. ayrıca ada ele geçince, amerikalıların japonya'ya karşı derhal hava bombardımanlarını şiddetlendirebilecekleri aşikardı, çünkü okinawa'daki havaalanları, mariana adaları'nın ancak dörtte biri mesafesindeki, japonya'dan 640 kilometreden daha az uzaklıktaydı.

durumun umutsuzluğu her stratejik akıl sahibi ve hele hele savaş karşıtı görüşleri nedeniyle hayatı daha 1936'da japonya'yı kontrol eden militarist-milliyetçiler tarafından tehdit edilen amiral suzuki gibi denizci zihniyetine sahip birisi için apaçıktı. fakat suzuki ve barış yanlısı kabinesinin çetrefil bir sorunla başı dertteydi. her ne kadar barış yanlısı görünmekie birlikte müttefiklerin "kayıtsız şartsız teslimiyet" talebinin kabulü, muharebe alanlarında ölünceye kadar savaşmaya istekli kuvvetlere ihanet gibi gözükecekti; şayet teslim olma koşulları utanç verici şekilde aşağılayıcı olursa, her şeyden önemlisi, onların gözlerinde sadece egemen güç değil, aynı zamanda ilahi olan imparator'un azil talebi varsa, açlıktan ölmek üzere olan binlerce müttefik sivil ve asker esiri hâlâ ellerinde rehin tutan bu kuvvetler "ateşkes" emrine itaat etmeyebilirlerdi.

düğümü kesmek için harekete geçen bizzat imparator hirohito oldu. 20 haziran'da iç kabinenin altı üyesini, yüksek savaş konseyi'ni, konferansa çağırdı ve onlara şunları söyledi:

"mümkün olan en kısa sürede savaşı sona erdirme sorununu enine boyuna düşüneceksiniz!"

konseyin altı üyesi de konu üzerinde mutabıktı, fakat aynı zamanda başbakan, dışişleri bakanı ve deniz bakanı kayıtsız şartsız teslim olmaya hazırlıklıyken, diğer üç kuvvet komutanı daha hafif koşullar elde edilene kadar direnişe devam edilmesini ileri sürüyorlardı. sonunda, prens fumimaro konoe'nin barış müzakeresi göreviyle moskova'ya gönderilmesi gerektiğine karar verildi ve imparator, kendisine özel olarak, bedeli ne olursa olsun barışı tesis etmesi talimatını verdi. japon dışişleri bakanlığı bir ön hazırlık olarak, 13 temmuz'da moskova'ya resmi olarak "imparator'un barış arzusunda" olduğunu bildirdi. mesaj, stalin'e tam potsdam konferansı için yola çıkmak üzereyken ulaştı. stalin, önerinin kendisinin harekete geçmesi ya da görevi kabul etmesi için yeterince kesin olmadığına dair oldukça soğuk bir cevap gönderdi. bununla birlikte, bu kez başvurudan churchill'i haberdar etti ve churchill kendisinin ihtiyatlı teklifini ilave ederek truman'a katı "kayıtsız şartsız teslimiyet" talebini tadil etmenin akıllılık olabileceğini söyledi.

japon hükümeti, 15 gün sonra, görevin amacını daha belirgin hale getirmeye çalışan bir başka mesaj gönderdi, lakin benzer olumsuz bir cevap aldı. bu arada, churchill'in hükümeti, britanya'daki genel seçimlerde yenilgiye uğramıştı. bu nedenle, stalin, 28 temmuz'da, konferansta japonların bu yeni başvurusunu açıkladığında potsdam'da başbakan churchill ve dışişleri bakanı eden'in yerlerini clement attlee ve ernest bevin almışlardı.

bununla birlikte, zaten amerikalılar japonların savaşı sona erdirme arzularından haberdarlardı. zira istihbarat teşkilatları, japon dışişleri bakanlığı'ndan moskova'daki japon büyükelçisi'ne gönderilen şifreli mesajı yakalamışlardı. fakat truman ve baş danışmanlarından çoğu, özellikle savaş bakanı stimson ve kara kuvvetleri kurmay başkanı general marshall, stalin uzakdoğu'da avantajlı bir durum elde etmek için savaş sona ermeden japonya'ya karşı savaşa girdiğinden, şimdi japonya'nın teslim olmasını hızlandırmak için atom bombasının kullanılmasında kararlıydılar. bazıları churchill'in yazdıklarından daha kuşkuluydu. aralarında, böyle bir silahı sivil halka karşı kullanmaktan çekinen, sırasıyla başkan roosevelt ve cumhurbaşkanı truman'ın kurmay başkanlığı görevini yürütmüş olan amiral leahy vardı. amiral leahy :

"benim kendi duygularıma göre, bombayı ilk kez kullanan olmakla, biz cehalet çağı'nın (avrupa tarihinin ms 476-1000 yılları arasındaki dönem) barbarlıklarına özgü ahlaki bir standardı kabul etmiş oluyorduk. bana bu şekilde savaşmam öğretilmedi ve savaşlar kadınlar ile çocukları yok edilerek kazanılamaz." 

William D. Leahy ile ilgili görsel sonucu
Amiral William D. Leahy
amiral leahy önceki yıl biyolojik silahların kullanılması konusunda roosevelt'e karşı çıkmıştı. atom bombasını hazırlayan bilim insanları kendi aralarında görüş ayrılığına düştüler. dr. vannevar bush, atom bombası için roosevelt ve stimson'un desteğini almakta öncü rol oynarken, aynı zamanda churchill'in bilimsel konulardaki özel danışmanı lord cherwell (önceleri profesör lindemann) de atom bombasının önde gelen savunucularındandı. o nedenle stimson, 1945'in baharında japonya'ya karşı atom bombasının kullanılması sorununu düşünüp taşınmaları için bush'un altında bir komite görevlendirdiğinde, komitenin bombanın mümkün olan en kısa sürede ve savaş bakanı stimson'un daha sonra açıkladığı gibi bombanın "patlamama” ihtimali korkusuyla yapısı hakkında herhangi bir şekilde önceden uyarmaksızın kullanılması gerektiğinin şiddetle tavsiye edilmesi sürpriz değildi.

buna karşılık, hemen ardından, profesör james franck'ın liderliğindeki diğer atom bilim insanları grubu, haziran'ın ikinci yarısında stimson'a, farklı sonuçları ifade eden bir rapor sundu. esasen bu raporla, 1945'den günümüze değin geçen zamanda 0 yanılma payıyla geleceği görmüştü :

"atom bombalarının japonya'ya karşı ani bir şekilde kullanılmasıyla elde edilecek askeri avantajlar ve amerikalıların hayatlarının kurtarılması, dünyanın geri kalanına yayılacak bir korku (dehşet) ve nefret dalgasının altında kalabilir... şayet, birleşik devletler, insanlığa karşı bu hedef gözetmeyen mahvedici yeni silahı ilk kullanan olacaksa, bütün dünyadaki kamuoyu desteğini feda edecek, silahlanma yarışını hızlandıracak ve gelecekte bu tür silahların kontrolü konusunda uluslararası anlaşmaya varma ihtimalini tehlikeye atacaktır... bu nedenle nükleer bombaların japonlara karşı kullanılmasının akla uygun olmadığına inanıyoruz."

fakat, devlet adamlarına yakın olan bilim insanları, dikkati çekme konusunda daha şanslıydı. onların coşkulu tezleri, zaten atom bombasının savaşı sona erdirmek için çabuk ve kolay bir yol olduğuna inanan devlet adamlarının kararında etkili oldu. imal edilen iki bomba için askeri danışmanlarca beş muhtemel hedef önerildi. hedef listesinin truman ve stimson tarafından askeri tesislerle birlikte "zarar görmeye en müsait evler ve diğer binalarla" (sivil hedeflerle) birleştirilerek değerlendirilmesinden sonra bu şehirlerden hiroşima ve nagazaki seçildi.

onun için ilk atom bombası 6 ağustos 1945'te hiroşima'ya atıldı. bomba, şehrin büyük bir bölümünü yerle bir etti ve nüfusun dörtte birini (yaklaşık 80.000 kişi) öldürdü. elbette bu, patlamanın etkileriydi. (ilk anda ortaya çıkan çok çok yüksek ısı ve ışık, patlamanın yarattığı şok etkisi, elektromanyetik puls). ilerleyen zamanlarda radyoaktif serpintiden dolayı yüz binlerce insan daha ölecek, yüz binlercesi de ölmeyi dileyecekti.

atomic bomb aftermath ile ilgili görsel sonucu
Atom bombasının düştüğü nokta. Zero Point. 

üç gün sonra, ikinci atom bombası nagazaki'ye atıldı. hiroşima'ya atılan bombanın haberi truman'a potsdam konferansı'ndan denizyoluyla dönerken verildi. yanında bulunanlara göre truman, sevinçle bağırmıştı:
"bu tarihteki en büyük olaydır!"

bununla birlikte, bombanın japon hükümeti üzerindeki etkisi batı cephesi'nde o vakit tahayyül edildiğinden çok daha azdı. bu olay, kayıtsız şartsız teslimiyete karşı çıkmış olan altı kişilik konseyin üç üyesini sarsmadı ve geleceğe ait bazı teminatların, özellikle "imparatorun egemenlik hakkının" idamesine ilişkin teminatın öncelikle sağlanması gerektiğinde hâlâ ısrar ediyorlardı. japon halkına gelince, onlar savaş sonrasına kadar hiroşima ve nagazaki'de neler olup bittiğini bilmediler.

sovyetler birliği'nin 8 ağustos'taki savaş ilanı ve ertesi gün derhal mançurya'ya girmesi japonların teslim olmasını hızlandırmakta etkili olmuş gibiydi, lakin daha önemli bir unsur imparatorun nüfuzuydu. zira, imparator 9 ağustos'ta huzurunda yapılan iç kabine toplantısında durumun umutsuzluğunu o kadar kesin bir biçimde işaret etti ve bizzat acil barışın lehinde olduğunu o kadar şiddet-le üstüne basa basa söyledi ki kabinenin muhalif üç üyesi boyun eğmeye daha yatkın bir hale geldiler ve bizzat imparatorun nihai kararı verebileceği "yaşlı devlet adamları" (gozenkaigi) toplantısını kabul ettiler. bu arada, hükümet radyodan imparatorun hükümranlık haklarına saygı gösterilmesi koşuluyla teslim olmaya istekli olduklarını ilan etti. tarihte ilk defa japon ordusu ve japon halkı, imparatorlarının sesini duyuyordu. bundan dolayı amerikalılar bu olaya jewel voice broadcast - mücevher ses yayını adını verdiler. saat 12.00'da yayınlanan ses kaydı japon tarihinin en önemli 5 dakikasını teşkil ediyordu. neredeyse tüm japonya'da çıt çıkmamıştı belki de.
jewel voice broadcast ile ilgili görsel sonucu
Jewel Voice Broadcast Ulus genelinde okunurken Japonya'dan bir kare. Belki de çok kıymetli bir fotoğraf.

bu, müttefiklerin 26 temmuz tarihli potsdam bildirisi'nin hayra alamet olmayacak şekilde sessiz kalmış olduğu bir maddeydi. truman bir müddet süren tartışmadan sonra, "kayıtsız şartsız teslimiyet" sözleşmesinde dikkate değer bir değişiklik olan bu koşulu kabul etti. o zaman bile, 14 ağustos'taki gozenkaigi'deki toplantıda çok fazla görüş ayrılıkları vardı, fakat imparator kati bir şekilde,

"şayet, başka kimsenin söyleyecek fikri yoksa, biz kendi fikrimizi açıklayacağız ve sizden bunu kabul etmenizi talep ediyorum. japonya'nın kendisini kurtaracak tek yolunun kaldığını görüyoruz. işte bu nedenle dayanılmaza katlanmak ve tahammül edilmez olanı çekmek için bu metaneti gösteriyoruz!"

diyerek tek bir cümleyle japonlara "dayanılmaza dayanmalarını, katlanılmaza katlanmalarını", yani teslim olmalarını emretti. işte jewel voice broadcast, bu toplantıdan sonra bütün japonya'da imparatorun ulusa seslenişiyle yayınlandı.
imparatorun ulusa seslenişinin akşamı, ordudaki aşırı milliyetçi bir grup subay, başlarında binbaşı kenji hatanaka önderliğinde "vatan haini" olarak niteledikleri konseydeki barış yanlılarının "imparatoru kandırıp teslim olmaya ikna ettikleri" gerekçesiyle tokyo'daki imparatorluk sarayına saldırıp teslimiyetten sorumlu tuttukları barış yanlılarını öldürmek ve imparatoru savaşa devam etmesi için "ikna etmek" istediler. sabaha karşı general shizuichi tanaka, kuvvetleriyle birlikte tokyo'da işgal altında bulunan imparatorluk sarayına gelip darbeyi bastırdı ve darbecilerin başındaki binbaşı hatanaka'yı öldürdükten sonra sarayda bulunan bir odaya geçip "onurunu kurtarmak" için samuray düsturuyla harakiri yaparak intihar etti. (15 ağustos 1945)

Binbaşı Kenji Hatanaka, Ağustos ayındaki darbecilerin başındaki subay. Giriştiği askeri darbe, "Kyujo İncident", "Kyujo Olayı/Darbesi" olarak bilinir.

ancak imparator'un emrine rağmen eylül'de tokyo'daki haneda havaalanına inen general douglas macarthur'u karşılamakla görevli japon subayları, bir düşmanlık göstergesi olarak general macarthur geçerken ona sırtlarını dönmüşlerdi. bu durum, aslında japonya'nın (ya da belki de bir azınlığın) hala savaşa devam azminin kırılmadığını gösteriyordu.

daha sonra, 17 ağustos günü imparator hirohito, başbakan suzuki'nin yerine, üvey yeğeni olan prens naruhiko higashikuni'yi başbakan olarak atadı ve böylece belki de başka darbe ya da suikast girişimleri önlenmiş oldu

atom bombasının kullanımına gelince,

aslında bu sonucun elde edilebilmesi için atom bombasının kullanımına ihtiyaç yoktu. gemilerinin onda dokuzu batmış ya da savaş dışı kalmış, hava ve deniz kuvvetleri imha olmuş, sanayisi enkaza dönmüş olan ve halkının yiyecek ikmali hızla azalan japonya'nın çöküşü, churchill'in söylediği gibi, zaten "muhakkaktı".

birleşik devletler stratejik bomba araştırma kurulu raporu bu konunun altını çizerek, şunları eklemiştir :

"şayet japonya'nın siyasi yapısı daha hızlı ve kesin kararlı milli politikalara imkan vermiş olsaydı, askeri açıdan güçsüz olan dönem ile siyasi açıdan kaçınılmazı kabul etme dönemi arasında geçen zaman daha kısa olabilirdi. buna rağmen, atom bombalarını kullanmaksızın, kayıtsız koşulsuz teslime yol açacak ve işgale olan ihtiyacı önleyecek yeterlilikte hava hakimiyeti baskısı tatbik edilebilirdi."

birleşik devletler donanma komutanı amiral ernest j. king de,

"şayet biz beklemeye gönüllü olmuş olsaydık, petrol, pirinç ve diğer elzem malzemelerin yokluğundan dolayı tek başına deniz ablukası japonları açlıktan öldürecekti." demişti.

öyleyse atom bombası neden kullanıldı?
amerikalı ve ingilizlerin hayatlarını içgüdüsel istek sonucu mümkün olan en kısa sürede kurtarmanın ötesinde herhangi zorlayıcı nedenler var mıydı?

iki neden ortaya çıktı.

biri, bizzat churchill tarafından, atom bombasının denemesinin başarılı olduğu haberinden sonra (manhattan projesi), 18 temmuz'da, truman'la yaptığı konferanstaki açıklamalarında beliriyordu :

"...ruslara gerek duymayacağız. artık japon savaşının sonu onların ordularının akınlarına bağlı değildi... onlardan ricada bulunmaya ihtiyacımız yoktu. birkaç gün sonra bu konuyu dışişleri bakanı anthony eden'e not ettirdim : 'şu anda birleşik devletler'in japonya'ya karşı savaşta, rusların iştirakını arzu etmeyeceği oldukça açıktır!"

stalin'in potsdam konferansı'nda japonya'nın işgalinden pay talep etmesi çok sıkıntı vericiydi ve amerikan hükümeti bu beklenmedik ihtimalden kaçınmak istiyordu. atom bombası sorunu çözmeye yardımcı olabilirdi. rusların iki gün sonra, 6 ağustos'ta savaşa girmeleri beklenmişti.

atom bombalarının, hiroşima ve nagazaki'ye atılmalarının hızlandırılmalarının ikinci nedeni amiral leahy tarafından açıklandı :

"bilim insanları ve diğerleri, bu projeye harcanmış olan muazzam yekun (iki milyar dolar, günümüz kurunda yaklaşık 24 milyar dolar) için bu denemenin yapılmasını istiyorlardı."

atom bombası projesinde yer alan yüksek rütbeli subaylardan biri, kod adı "manhattan district projesi" olan konuyu daha açık bir şekilde anlatıyordu :

"bomba gerçekten başarılı olmak zorundaydı. çok masraf edilmişti. başarısız olsaydı, bu kadar büyük bir harcamayı nasıl izah edebilirdik? kamuoyunun olası protestosunu düşünün bir kez... zaman azaldıkça washington'daki belirli kişiler manhattan projesi'nin direktörü general groves'u iş işten geçmeden istifa etmesi için ikna etmeye çalışıyorlardı. çünkü başarısız olursak, groves sorumluluğun üzerine kalacağını biliyordu. bomba tamamlandığında ve atıldığında ilgili herkesin hissettiği rahatlama muazzamdı!"

vj day ile ilgili görsel sonucu
Japonya 15 Ağustos'ta teslim olduktan birkaç saat sonra New York Times meydanı. Çok meşhur bu fotoğrafta bir Amerikalı Deniz eri, bir hemşireyi öperken görülüyor. Fotoğraf, Amerikalılar için önceki yazıda paylaştığım "Flag Raising Iwo Jima" fotoğrafı kadar ikinci dünya savaşını anlatan kült bir görseldir.

ayrıca, atom bombasının bir kullanım sebebi de, şayet açlık, hastalık, stratejik unsurlardan yoksunluk japonların işini bitirmezse, amerikalıların son darbeyi indirmek için japonya'yı karadan işgal etmeleri gerekirse, (operation downfall) japonların fanatizmi ve inatçılığı da göz önüne alındığında, abd genelkurmayının öngördüğü üzere japonya'nın karadan işgali sırasında ortaya çıkabilecek ele geçirirken verilecek olağanüstü kayıplar ve bir o kadar japonya'yı işgal ettikten sonra elde tutmak için verilecek muazzam kayıplardı.

ne var ki, bir nesil sonra atom bombasının iyice düşünülmeden atılmasının insanlığın geri kalanı için bir rahatlama olmadığı da kesindi.

japon temsilcileri 2 eylül 1945'de, tokyo körfezi'nde, birleşik devletler ana muharebe gemisi uss missouri'de "teslimiyet belgesini" imzaladılar. böylece, hitler'in polonya'ya taarruz etmesiyle 1 eylül 1939'da başlamış olan ikinci dünya savaşı 6 yıl+1 gün ve almanya'nın teslim olmasından 4 ay sonra, 2 eylül 1945'de sona erdi. bu bir resmi son, muzafferlerin (!) tatmin duygularını tamamlamayan bir törendi. zira hakiki son, imparatorun müttefiklerin belirlediği koşullar uyarınca japonya'nın teslim olduğunu ilan ettiği, ilk atom bombasının atılmasından bir hafta sonra, 14 ağustos'ta sona ermişti. fakat hiroşima'yı yerle bir ettiğini gösteren yeni silahın olağanüstü gücü, o dehşetli darbe bile teslim olma anını hızlandırmaktan fazla bir şey yapmamıştı. bu teslimiyet zaten muhakkaktı ve böyle bir silahı kullanmak için gerçekten, elle tutulur, gözle görülür ve aciliyeti olan bir sebep yoktu.
japanese surrender uss missouri ile ilgili görsel sonucu
Japon heyetinin karşılama töreni. Müzakereleri yürüten Mamoru Shigemtsu, imza töreninden sonra Amiral Chester Nimitz'e "Bu günü, yeni Japonya'nın doğum günü olarak kabul etmeliyiz." diyordu.

yazıyı bitirirken insanlık tarihinin en kanlı savaşında ölen her kadın, çocuk, asker, sivil için ernest hemingway'in "iyi adamlar ölmüş" şiirini buraya bırakmak isterim.

"onlar yuttu bizi içine;
kral ve yurt,
mesih ve tanrı
ve ölüm.
vatanseverlik,
demokrasi,
onur...
bu sözcükler ve deyimleri,
onlar soktu savaşa
ve öldürdü bizi."

ernest hemingway, 1922 paris.

insanlığın bir daha böyle bir olay ile karşılaşmaması dileğiyle...

0 Yorumlar