İkinci Dünya Savaşı'nın Az Bilinen Kahramanları
İkinci Dünya Savaşı'nda adı sanı pek duyulmamış azimli ve
cesur kişiler ile gerçek kahramanlar;
BRUCE
KİNGSBURY
Avustralyalı asker Bruce Kingsbury, stratejik olarak önemli
olan Papua Adası'ndaki Kokoda Pisti'nde sadece birkaç haftadır
bulunuyordu. Bununla birlikte Kingsbury, Ağustos 1942'de yaptıkları için
İngiltere’nin en büyük onur madalyasını kazanacaktı. Japonlar, Kingsbury'nin
bulunduğu noktaya doğru gizlice ilerlediğinde, Kingsbury bunu fark edip Bren
silahı ile Japonların üzerine çığlık atıp mermi yakarak koştu ve Japon
ilerleyişini tek başına durdurdu. Japonlar, yağan mermiler ve korkunç çığlıklar
yüzünden, üzerlerine tek bir kişinin değil tüm taburun geldiğini sanmıştı.
İngiliz
askerler sese tepki verip derhal Bruce'un yanına intikal ettiler ve düşmanı
geri ittiler. İngilizler en az 30 asker kaybetmişti ama yine de Japon
taarruzu Bruce sayesinde durdurulmuştu. Ne yazık ki, Kingsbury bir keskin
nişancı tarafından vuruldu ama neredeyse tüm Taburunu öldürülmekten ya da esir
alınmaktan kurtarmıştı.
BHANBHAGTA GURUNG
İngiltere için savaşan bir Nepal Gurka'sı olan Gurung,
1945'te Nepal ilerleyişini sürdüren Japonların, bölgedeki beş tilki deliğine
delice cesaret örneği gösterip saldırması nedeniyle Victoria Haçı'nı
kazandı.
Pozisyondan
pozisyona koşan Gurung, el bombası ve süngü ile ilk dört deliği temizledi. Sonra
bir makineli tüfek yuvası olan son deliğe geçti. El bombası kalmamıştı, bu
yüzden bir sis bombası attı. Bıçağıyla, delikten çıkan Japon askerlerini tek
tek bıçakladı, sonra makineli tüfek yuvasına girdi ve kalan son Japonu, bir
kayayla ölene kadar dövdü. Gurung’un inisiyatifi ele alışı ve liderliği
sayesinde hat, Japon saldırılarını önledi ve karşı saldırıya geçildi. Gurung,
savaştan sonra annesine bakmak için Nepal'e geri döndü ve 2008'de vefat
etti.
1940’ta
Fransa’da yakalanan İngiliz asker Charles Coward, Alman esaretinden kaçmak için
yaptığı bir düzine girişim ile dikkate değerdi. Ama o, bununla sınırlı kalmayacaktı.
Coward, ününü, bir Nazi ölüm kampına giren ve çıkan yegâne adam olmasına
borçludur. 1943'te Almanlar, bu kaçış denemeleri yüzünden Coward ile dalga
geçmeye karar verdi ve onu, 3. Auschwitz olan Monowitz köle çalışma
kampına gönderdi.
İVAN
PAVLOVİCH
Her
asker cephede savaşmayı tecrübe etmez. Bazı askerler aşçı olmak zorundadır. Fakat
Sovyet askeri İvan Pavloviç, Kızıl Ordu'nun 91. Tank Alayı için bir aşçı olarak
her ikisini de yaptı. İvan, Ağustos 1941'de, düz sahada mutfağını gören ve
hedef alan bir Alman tankını fark ettiğinde akşam yemeği pişiriyordu ve
yalnızdı. Bir tüfek ile bir baltası olan İvan, mürettebatın durmuş olan tanktan
çıkmasını bekledi.
Dışarı
çıktıklarında, Pavlovich hucüm etti ve mürettebat, karşılarında baltalı bir Sovyet
görünce çabucak tanka geri döndü ve ateş açtı. Pavlovich tanka tırmandı ve
makineli tüfek namlusunu baltasıyla doğradı, sonra tankı bir muşamba ile kör
etti ve hayali yoldaşlarına kendisine hayali bir el bombası getirmelerini
emretti. Tankın mürettebatı bunu duyunca teslim oldu ve Pavlovich akşam
yemeğini yapmaya devam etti.
EİLEEN
NEARNE
Britanya vatandaşı Eileen Nearne Fransa'da yaşıyordu ancak
1940'ta Alman işgali sırasında İngiltere'ye kaçmak zorunda kaldı. Aklı hala Fransa'daydı
ve savaşa katılarak, Fransız Direnişi için paha bir biçilemez değere
ulaşacaktı. Özel Operasyon İdaresi'ne casus olarak kabul edildi. Paraşütle Fransa'ya
indi, Fransa'nın derinliklerine gizlenerek anti Alman faaliyetleri ve
sabotajlar düzenledi. Fransa'da Nearne Rose adı ile çalıştı ve Londra ile
Paris arasında Fransız direnişine silah sağlayan gizli bir radyo hattını
işletti.
Sonunda
Gestapo tarafından yakalandı ve Ravensbruck Toplama Kampına gönderildi. Nearne
vahşice işkence gördü, ancak gerçek kimliğini veya operasyon idaresi ile olan
ilişkisini asla ortaya çıkarmadı. Daha sonra ölüm kampından başka ölüm
kamplarına götürüldü, tekrar tekrar işkence gördü ve ABD birlikleri onu bulana
kadar defalarca kaçtı, yakalandı ama asla bilgi vermedi. 1997 yılına
kadar, savaşta yaptıkları hakkında hiçbir şekilde konuşmamayı sürdürdü ve 2010
yılında öldü.
LACHHİMAN
GURUNG
İngiliz
İmparatorluğu'ndaki Nepalli Gurka askerlerinin cesaret ve kurnazlık
örneklerinden biri olan Lachhiman Gurung, Mayıs 1945'teki kahramanca hareketi
nedeniyle Victoria Haçını kazandı. 200 Japon askeri, Gurung'un cephesine
saldırdı ve birliğindeki askerlerin yaralanıp hattan tahliye edilmesine rağmen Gurung,
Japon ilerleyişine karşı "tek eliyle" karşı koydu.
Gurung,
kelimenin tam anlamıyla bir kolla savaştığı için “tek elle” direnişi, bu
durumda bir mecaz değildir. Bir Japon el bombası, Gurung'un sağ eline yakın
patlamıştı. Parmaklarını uçurmuş, kolunu paramparça etmiş, yüzünü, vücudunu ve
sağ bacağını ciddi şekilde yaralamıştı. Neredeyse herkesi öldürecek bu yaralara
rağmen Gurung, yere bıçağını saplayıp destek aldı, kimsenin onu geçmeyeceğini
bağırdı ve dört saat boyunca hattı tuttu.
Barut
dumanı kalktığında Gurung hala direniyordu. Desteğe gelen kuvvet ile Japonların
ilerlemesi kesin olarak durduruldu ve 31 düşman askeri öldürüldü. Eylem ona
sağ gözüne ve sağ eline mal olmuştu ama Gurung kurtuldu ve 2010'daki
ölümüne kadar basit bir hayat yaşadı.
MATT
URBAN
Albay
Matt Urban, 2. Dünya Savaşı'nın en azimli Amerikan subayıydı, adeta tek kişilik
bir ordu. Yedi askeri seferde savaşmış ve yedi kez yaralanmıştı. Urban, sık sık
yaralanıp hayata geri dönüyordu ve almanlar ona “hayalet” takma adını
layık görmüşlerdi. Kendisine onur madalyası verildiğinde, sadece Normandiya Çıkarmasında
bile on ayrı cesaret faaliyeti vardı.
Bazuka
ile birden fazla düşman tankının ele geçirilmesini sağlamış (bir seferinde, bir
tankı, bacağını Utah Sahiline inişte kırdığı için bastonun üstünde dururken
vurmuştu), bacağının bir patlama ile tekrar kırılmasının ardından birden fazla
karşı saldırıyı organize etmiş ve ardından hastaneden kırık ayak ile kaçtıktan
sonra, cepheye doğru otostop çekerek ilerlemiş ve terkedilmiş bir tank bulup
mürettebat olmadan düşman hattına doğru sürerek derhal kendisini savaşa
sokmuştu. Urban, tekrar tekrar yaralandı. Ancak terhis edilmeyi mütemadiyen
reddetti. Nihayetinde, boğazına giren bir kurşun Urban'ı, çok sevdiği savaştan
çıkarmıştı. Yine ölmeyen Urban iyileşti ve 1995'e kadar yaşadı.
Ren
Nehri'ni geçtikten sonra Chilson’un birliği, 200 Alman askerini
öldürmüş, yaralamış ya da ele geçirmiş ve bir kasabayı kurtarmıştı. İki hafta
sonra, Almanya içlerine ilerlemişti. Almanya içlerindeyken bir tank taretinin
üstüne çıktı ve tankın topunu kapattı. Bu kahramanlığı sayesinde kendi
askerlerini kurtarmış ve 40 kişiyi esir olarak almıştı. Berlin içine
kadar madalya kazanmaya ve Alman esir toplamaya devam etti. Bütün bunlara
rağmen, asla onur madalyası alamadı. Savaştan sağ kurtuldu ve 1981'de
öldü.
LEWİS
MİLLETT
Genç Amerikalı subay Lewis Millett, başkan Roosevelt’in,
başta Amerika’nın Avrupa'da savaşa girmeyeceğini ilan ettiğini duyunca, Kanada’ya
otostop ile gitti ve Kanada Ordusuna katıldı. Birleşik devletler savaşa dahil
olup orduya geri çağrıldığında Millett, Londra’da uçaksavar silahçısı olarak
görev yapıyordu. Kuzey Afrika Cephesi'nde, birliğinin üzerine doğru gelen
patlayıcı ile doldurulmuş ve ateşe verilmiş bir kamyona yarı yolda binip aracı
askerlerden uzaklaştırarak çılgınca bir kahramanlık örneği göstermişti.
Bir
başka Kuzey Afrika noktasında, bu kez üzerine doğru yakılmamış ama tehlike arz
eden bir Alman kamyonunun şoförünü makineli tüfekle vurduğu için yargılandı ama
beraat etti ve terfi aldı. Millett daha sonra Kore'de ve Vietnam'da da savaştı
ve Amerikan askeri tarihindeki son süngü hücumunu yönetti. 2009
yılında vefat etti.
Amerikan
istihbaratı üyesi George Vujnovich, Yugoslavya'da tutulan yüzlerce müttefik Hava
Kuvvetleri personelini, Nazi işgali altındaki Yugoslavya'ya 500'den
fazla iniş gerçekleştirerek kaçırmaya yönelik bir operasyon başlattı: Operation
Halyard. Önce, Sırp vatandaşı kılığına girmek üzere üç kişilik bir ekip
eğitti ve onları paraşütle bölgeye indirdi. Bir hava pisti kurmaları için yerel
halkla ve müttefikleri ile çalışmalarını sağladı. Daha sonra, 512
askeri, uçağı düşürülmeden ya da tespit edilmeden inanılmaz derecede tehlikeli
bir bölgeden çıkarmak için bir dizi uçuş düzenledi.
Vujnovich’in,
yüzlerce canı kurtaran eski bir gizli ajan olduğu, 2007 yılına kadar
gizli kaldı ve 2012'de 96 yaşında öldü.
Richard
Bong, üç yıldan az bir sürede, savaşta en az 40 Japon uçağını düşüren ABD'nin
en iyi skoruna sahip savaş pilotuydu. 1944 Nisan'ına kadar Bong, 27 düşman
uçağını düşürmüştü ve ordu hava kuvvetleri, onu eğitmenlik görevine çağırdı.
Bong,
onlara masa başı işlerini kendisine yaptıramayacaklarını söyledi ve avcı uçağı
ile görevlerine devam etti. En kilit noktalarda görev aldı, birçok it dalaşına
girip sağ çıktı ve Kamikaze saldırılarını engelledi. Eylül ayında Onur
Madalyası'nı kazandı, sonra eve dönmesi ya da askeri mahkemeye gitmesi
arasında bir seçime zorlandı. Pilot konusunda sıkıntı çeken Birleşik Devletler,
onun gibi bir pilot sayesinde iyi pilotlar yetiştirmek istiyordu. Savaşın geri
kalanını eğitim uçuşları ile geçirdi, ardından yeni F-80 avcı uçağı için
test pilotu oldu. Ağustos 1945'te, Los Angeles'taki bir test uçuşunda öldü ve
ölümü, Hiroşima'ya atılan atom bombasıyla birlikte gazete manşetlerini
paylaştı. Öldüğünde Daha 25 yaşındaydı.
TOMMY
MACPHERSON
İskoç
Tommy Macpherson, Almanlar tarafından ’’Pilili Katil’’ olarak
tanımlanan, cesaret ve beceri konusunda büyük üne sahip bir komandoydu. Erwin
Rommel'in karargahına yapılacak bir baskın için keşifte bulunurken yakalandı,
kaçtı ve birkaç kez yeniden yakalandı. Son yakalanışında idam edilecekti,
tekrar kaçtı ve İskoçya'ya geri dönmek için Avrupa'nın çoğunu yürüdü.
Kıta
Avrupası'na ayak bastıktan sonra Fransa'ya geldi ve Fransız direniş savaşçıları
ile birlikte köprüleri havaya uçurdu, konvoyları sabote etti ve işgalci Almanların
yaşamlarını mümkün olduğunca zorlaştırmak için tek başına düşman hatlarının
arkasına sarktı. Macpherson artık işleri iyice zorlaştırıp Almanların canını
sıktıktan sonra başına büyük bir ödül kondu ama asla ele geçirilemedi. 2014
yılında vefat etti.
DELİ
JACK CHURCHİLL
Şampiyon
bir okçu, iyi kariyerli bir asker, bir manken ve maceracı olan John
Churchill, çılgın olduğu için ‘’Deli Jack’’ olarak tanınıyordu. İngiliz
ordusunda, uzun yay ve sadak taşımasına izin verilen yegane asker olduğu için
ünlüydü ve gözü karaydı. Fransa’daki bir Alman keşif erini oku ile vurarak
savaşın tek uzun yaylı vuruşunu yapmıştı.
Norveç
ve Yugoslavya'da sayısız komando saldırıları düzenledi, sırtından vurulmasına
rağmen düzinelerce düşman askerini öldürdü ama sonunda yakalandı. Jack hapisten
kaçtı ve tekrar yakalandı. Bir gece, hapishane kampındaki ışıklar söndüğünde,
kamptan kaçtı, bir Amerikan Birliği bulmak için 150 kilometre yürüdü ve
derhal cephede savaşmaya devam etti. `v-e day'`den sonra Burma'da savaştı
ve savaş bittiğinde sörfçü oldu.
JAN
BAALSRUD
Norveçli
komando Jan Baalsrud ve bazı yoldaşları, gemileri karaya oturduğunda
filikalarla kaçmak zorunda kaldılar. Kaçtıkları sırada, filikaları Almanlar tarafından
batırıldı ve Baalsrud, buz gibi suda kıyıya kadar yüzdü, yakalanmadan kalan tek
ayakkabısı ile kaçtı, bir Gestapo Subayını vurdu ve iki ay boyunca Almanlardan kaçmaya
devam etti. Bir ayını, buzdan ördüğü duvarın ardında saklanarak geçirmişti.
Soğuk,
Baalsrud'u ısırıyordu. Görme kaybı ile birlikte büyük bir kafa travması
geçirmiş ve dokuz ayak parmağını, cerrahi teçhizat olmadan kesmek zorunda
kalmıştı. Korkunç bir kaçıştan sonra yerel bir aileye sığındı. Ren geyiğinin
çektiği bir kızak ile İsveç sınırı boyunca ilerledi ve Finlandiya'ya girdi. 1988'de
öldü.
MATVEY
KUZMİN
Sovyet köylüsü Matvey Kuzmin, Partizan olarak Almanlara karşı
savaşırken, katkılarından dolayı Sovyetler Birliği Kahramanı Madalyası'nı
kazandı. Bu dikkat çekici bir madalya ancak nadir verilmiyordu. Kuzmin'i önemli
kılan nokta, öldüğünde 83 yaşında olması ve onu madalyanın en yaşlı
sahibi yapmasıydı. Almanlar, Kuzmin'in köyünü ele geçirdikten sonra, bir Alman
Taburunu barındırmaya zorlanan Kuzmin, Alman Komutanı tarafından Sovyet hattını
kırmanın en güvenli yolunu göstermesi için zorlandı. Kuzmin bunu kabul etti,
ancak oğlunu bölgedeki Rus birliklerini uyarması için de gizlice göndermişti.
Kuzmin,
Almanları güvenli bir bölge olduğunu inandırdığı yere yönlendirdi ancak durum öyle
değildi. Ruslar pusuda bekliyordu ve yaklaşık 70 Alman askeri öldürüldü.
Kaos sırasında Alman Komutan, Kuzmin'e üç el ateş edip onu öldürdü.
ALEXEY
MARESYEV
Sovyet savaş pilotu Alexey Maresyev, 4 Nisan 1942'de,
cesurca sarktığı düşman hattının arkasında vuruldu ve kötü bir şekilde
yaralandı. 18 gününü, Sovyet hattına geri dönmeye çalışarak yollarda sürünerek
geçirdi. Hatta vardığında derhal tedavi edildi. İyileştiğinde durumu o kadar
kötüydü ki, her iki bacağının da diz altından kesilmesi gerekiyordu.
Çoğu
asker, bunu savaştaki rollerinin bittiğinin işareti olarak kabul ederdi. Ancak
Alexey Maresyev onlardan değildi. Ertesi yıl, yalnızca aktif göreve geri
dönmesini değil, aynı zamanda tekrar savaş görevlerinde uçmasını sağlayacak
olan protez bacaklarını kullanmakta ustalaştı. 1943 yazında, o çok sevdiği gökyüzüne
geri dönen Maresyev, üç Alman savaş uçağını düşürmeyi başardı. Toplamda 11 uçak
düşürmüştü ve Sovyetler Birliği Kahramanı Madalyası, göğsüne takıldı. Savaştan
sonra ünlü besteci Sergey Prokofyev, Maresyev hakkında bir opera
hazırladı. Operanın ismi daha uygun olamazdı: Gerçek Bir Adamın Öyküsü
GEORG
DUCKWİTZ
İkinci Dünya Savaşı'nın tüm kahramanları askeri üniforma
giymiyordu ve hepsi de doğru tarafta değildi. Georg Duckwitz, büyük Nazi idari
çarkının, Danimarka'daki işgal hükümetinde diplomat olarak çalışan düşük
seviyeli bir dişlisiydi. 1943’te, Danimarka Yahudilerinin toplanma kararı
eşiğine gelindiğini anladığında Duckwitz, Kopenhag’ın baş hahamı ile birlikte Danimarka
Direniş liderine, bu fikir eyleme geçmeden önce haber verdi.
Tam
zamanında gelen haber ile, Danimarka’nın yaklaşık 10.000 Yahudisinin %99'u
soykırımdan kurtuldu ve çoğu İsveç’e gönderildi. Duckwitz’in ihaneti asla
keşfedilmedi ve savaşı, bir Nazi yöneticisi olarak sürdürdü.
ROBERT
CAİN
Man
Adası'ndan Binbaşı Robert Cain, Sicilya ve Normandiya'da bir paraşütçü olarak
savaştı, ancak İngiltere'nin en prestijli madalyasını ona kazandıran eylemleri,
Market Garden Harekatı sırasında gerçekleşti. Stratejik öneme sahip olan
Arnhem kasabasında, hayati bir köprüyü tutmakla görevlendirilen Cain, Alman
Tanklarına ve ağır silahlı birliklerine karşı küçük bir grup hafif silahlı
adamla köprüyü tuttu. Bir roketatarla bir tankı vurdu, ancak fırlatıcı sıkıştı
ve ikinci roket yüzünün yakınında patladı.
Cain
geçici olarak kör olmuş ve kulak zarları patlamış bir şekilde cephe hattına
geri döndü. Kendine gelir gelmez bir Alman Tiger tankını roket ile vurdu ve üç
tankı daha etkisiz hale getirdi. Ertesi gün başlayan yeni bir Alman Taarruzunu,
Cain bir havan topu ile tek başına cesurca önde karşıladı ve birliğinin sağ
salim geri çekilmesini sağladı.
JOAN
"GARBO" PUJOL GARCİA
Bir
tavuk yetiştiricisi ve faşizm karşıtı olan Joan Pujol, Nazi Almanya’sı tarafından
Dünyaya sunulan tehlike karşısında insanlığın iyiliği için bir şeyler yapmak
istiyordu. Almanlar için casusluk yapmak kabul etti. Ancak bu sayede İngilizlerle
birlik olup ikili bir ajan haline gelebilecekti. “GARBO” kod adı altında
çalışan Pujol, hepsi yanlış olan 30'dan fazla yanlış yönlendirici bilgiyi, Alman
Yüksek Komutanlığı'na, hayatı pahasına iletti.
Pujol,
alman kuvvetlerini ‘’D-DAY’’ çıkarmasının gerçekleşeceği yerlerden uzak
tutmaya yönelik aldatma planı olan Operation Fortitude'a yönlendirerek,
savaşın kaderini değiştiren bir rol oynadı. Almanya'ya sağladığı bilgiler için Demir
Haç'ı ve müttefiklere katkısı için de Britanya İmparatorluk Nişanı'nı
kazanmıştı. Dünyanın, Pujol’un hikayesini öğrenmesi için 40 yıl
beklemesi gerekiyordu.
Bir
Amerikan şifre kırıcı olarak Rochefort, Japonların stratejik olarak kritik olan
Midway Adasını istila etmeye çalıştıklarını gösteren Japon iletişimini çözmede
etkili oldu. Rochefort’un ekibi, adada başarısız olan bir denizaltı periskopu
ile gözlem görevi hakkında hileli bir mesaj yayımlayarak Japonların konumunu
öğrenmek istedi ve Japonların yemi yutup yutmayacağını görmek için bekledi.
Japonlar
yemi yuttular ve birbirleri ile iletişime geçtiler. Rochefort, saldırının tam
olarak ne zaman ve nerede gerçekleşeceğini belirten bir istihbarat zinciri
oluşturdu. Japonlar, bolca uçak gemisinin yer aldığı büyük bir filo ile bölge
yakınındaydı ama ABD Deniz Kuvvetleri Midway’deki saldırıya hazırdı. Haziran 1942’de,
Pasifik Savaşı’nda ibrenin terse dönmesine neden olan savaşta 4 Japon Uçak
Gemisi batırıldı ve yüzlerce tecrübeli Japon askeri öldürüldü. Rochefort’un bu
başarısı o zamanlar göz ardı edilmişti. 1976'da dünyadan göçtü.
İkinci
dünya Savaşı'ndaki kahramanlar yalnızca bunlarla sınırlı değildi. Birçok Mihver
ve Müttefik kahramanının yanı sıra, Türk Kahramanlar da savaşta önemli
işler yapmıştı. Özellikle; Necdet Kent, Behiç Erkin, Namık Kemal Yolga, Selahattin
Ülkümen gibi isimler, Avrupa'da binlerce Yahudiye Türk Pasaportu vererek Yahudileri,
Nazi katliamlarından kurtarmışlardır.
0 Yorumlar