Okyanusta Kedi-Fare Oyunu : II.Dünya Savaşı Atlantik Cephesi
Denizaltıcılığın Alman Donanması'nda kökenleri zannedilenin aksine Kriegsmarine'den çok daha öncesine, Alman İmparatorluk Donanması'na uzanır. birazcık bile ilgisi olanlar bilecektir, denizaltıda yaşam zordur. Das Boot filminde anlatılanların hepsi bire bir gerçektir. Her şeyden önce denizaltı dediğimiz silah, asıl gücünü gizliliğinden alır. Yoksa pekala denizaltının örneğin 1940'larda Atlantik'te icra ettiği konvoy harbini birinci dünya savaşında kruvazörler de icra etmiştir. (bkz: sms emden)
Alman Açık Deniz filosunu herkes bilse de, Almanların Birinci Dünya Harbi'nden sonra açık deniz filosuyla beraber kaybettiği devasa denizaltı filosunu çok az kişi bilir. Kaiserliche Marine'nin Türk Donanması'nın tarihi açısından da önemi büyüktür. Birinci Dünya Savaşında, Akdeniz harekat alanında Alman Denizaltılarının İngiliz gemilerine karşı yürüttüğü oldukça başarılı saldırılar vardır. Çanakkale savaşında denizaltı harekatları ile ilgili çokça kitap bile yazılmıştır. İlgilisi için Otto Hersing'in yazdığı Türkçeye "Çanakkale Savaşında Denizaltı Harekatı" olarak çevrilen ve İş Bankası Kültür yayınlarından yayınlanan kitabı tavsiye ederim.Alman Denizaltısı U-155, Birinci Dünya Harbinden sonra Londra'da. |
Denizaltıda, hele ki İkinci Dünya Savaşında örneğin bir Alman u-Boat'ta mürettebat olmak, savaştaki bütün işlerden belki de en zoru, en stresli olanıydı. Ayrıca Atlantik Savaşı boyunca ölenler de savaşta en feci şekilde ölen insanlardı. havasızlıktan, dibe çöken (kilitlenen) denizaltının içinde konserve gibi ezilmekten, boğulmaktan ölürlerdi. Gel gelelim, denizaltıcılık günümüzün imkanlarında bile Bahriyelide çelik gibi sinir ister. ister daracık bir konvansiyonel denizaltı, İster rusların yaptığı gibi içinde saunası, spor salonu bulunan, inşa edilmiş en büyük denizaltılardan, Typhoon (proje 941) sınıfı bir denizaltı olsun, her türlü zordur.
Typhoon (Akula) sınıfı bir Rus Denizaltısı yüzeyde. 1985. |
Çok uzun bir süre boyunca su altında kaldığınızı, nadiren konvoy avında su yüzeyinin birazcık üstüne çıktığınızı hayal edin. İkinci Dünya Harbi dönemi denizaltılarında nereye tuvaletinizi yapacağınız bile önemlidir. Bu işlem yanlış yapıldığı için batan alman denizaltıları bile vardır. Saçınız sakalınız birbirine karışmış, bozulması muhtemel yiyecekleri çoktan tüketmiş ve artık raf ömrü uzun olan yiyeceklerle besleniyorsunuz. Koridorlarda aynı anda iki adam sıkışa sıkışa dolaşıyor.
O Das Boot filminde olduğu gibi torpidoları hedeflerine postaladıktan sonra bir destroyer gelip üzerinize su altı bombalarını boşaltıyor. batmadıysanız şanslısınız. denizaltı ise bu su altı bombalarından etkilenirse, içinde bulunduğunuz denizaltının su basıncından konserve kutusu gibi büzülünceye kadar ışığın bile giremediği denizin en dibine sürüklendiğini hayal edin... Ya da denizaltının su almaya başlayıp zaten daracık olan yerde denizin yüzlerce metre derininde o daracık denizaltının içinde boğularak öldüğünüzü...
Sadece denizaltıdaki Alman Bahriyelilerin değil, İngiltere'ye malzeme taşıyan İngiliz gemilerinin de işi oldukça zordu. Zira envai çeşit mühimmat, yakıt, erzak ile dolu geminiz, bir Alman tarafından torpillenip battığında yapacak fazla bir şeyiniz yoktur. yaşasanız bile Atlantik Okyanusu'nun ortasındasınız. Yiyeceğiniz ve içilebilir suyunuz oldukça kısıtlı. Donarak ölmeniz de cabası. Youtube'da bulamadım, ama bir videoda batırdıkları bir gemiyi filika ile terk eden İngilizlere denizaltı ile yanaşan alman denizciler vardı. Filikadaki İngilizlere ekmek somunları fırlatıyorlardı.
Ayrıca İkinci Dünya Savaşının en önemli cephelerinden de sayabiliriz burayı. Ama adı sanı pek bilinmez. Zira Alman u-Boat'larının kaçırdığı her konvoy, Britanya'da Almanya'ya yollanmak üzere mermi, bomba ; İngiliz uçaklarının kalkması için yakıt, hayatı idame malzemeleri olarak geri dönmüştür. Yine adı sanı pek bilinmese de, Amerikalıların ikinci dünya savaşının sonlarına doğru Almanların yapmaya çalıştığı gibi dev bir ablukayı Japonya'ya başarıyla uygulaması da meşhurdur. bütün Japonya pekala aç kalmıştır. Aslında Atlantik Savaşının önemi de burada ortaya çıkar. Büyük Britanya/Birleşik Krallık/İngiltere bir adadır. Ada olarak işgalinizin zor olması bir yana, eğer gerçekten bir güçlü donanmanız yoksa, bu sizin çöküşünüze ve savaşa devam takatinizin kırılmasına sebep olabilir.
Atlantik Savaşı'ndaki en kritik dönem 1942 yılının ikinci ve 1943 yılının ilk yarısı sırasındaydı, fakat uzun ve iniş çıkışlı gidişat, savaşın bütün altı yıllık süresi boyunca devam etmişti. Aslında Atlantik Savaşı'nın ilk açık deniz U-botları 19 Ağustos 1919'da Almanya'dan Atlantik'teki savaş üslerine gitmek için denize açıldığında, dünya savaşının önce başlamış olduğu söylenebilir. Ağustos ayının sonunda, Almanya'nın Polonya'yı işgalinin arifesinde 17 U-bot Atlantik'te, on dört kıyı U-botu ise Kuzey Denizi'ndeydi.
Aslında Almanlar denizaltılarla silahlanmalarına geç başlamamışlardı.
Buna rağmen savaş patlak verdiğinde Almanya'nın toplam denizaltı gücü 56 (10 tanesi tam faaliyete geçmemekle birlikte) adetti
ki bu rakam İngiliz donanmasından sadece bir adet azdı. Bunlardan
30'u "Kuzey Denizi için Kolay Hedeflerdi" (North Sea Ducks) ve
Atlantik için uygun değillerdi.
İkinci Dünya Savaşı'nda Alman Denizaltılarınca Kazanılan ilk başarı 3 Eylül akşamı liman dışında bulunan Athenia adlı yolcu gemisinin batırılmasıydı. Aynı gün, Almanya'nın Polonya'yı işgal etmesinden iki gün sonra, Britanya Almanya'ya savaş ilan etti. Aslında yolcu gemisi, Hitler'in denizaltı savaşının sadece
Lahey Sözleşmeleri uyarınca icra edilmesi gerektiğine ilişkin kesin
emrinin aksine, ikazda bulunulmadan torpillendi. U-bot komutanı,
yolcu gemisinin silahlı bir ticari gemi olduğunu ileri sürerek kendi davranışını haklı gösterdi. Müteakip birkaç gün zarfında birkaç
gemi daha batırıldı.
SS Athenia. İkinci Dünya Savaşı'nın batırılan ilk İngiliz Gemisi. |
Ondan sonra 17 Eylül'de İngiliz Courageous uçak gemisi İngiliz Adaları'nın karşısındaki dikdörtgen bölgenin açıklarında (Western Approach - British Isles) U29 U-botuyla batırıldığında daha önemli bir başarı elde edildi. Üç gün önce İngiliz Ark Royal uçak gemisi U39 U-botundan kıl payı kurtulmuştu - ancak denizaltı, refakat muhriplerince derhal karşı saldırıya maruz kaldı ve batırıldı. Bu açık tehdit uçak gemilerinin denizaltı avından vazgeçmelerine yol açtı.
HMS Courageous (Kruvazör olan değil!) |
Ayrıca U-bot saldırıları ticari gemi sevkıyatına karşı hatırı sayılır başarı kazandı. Savaşın ilk ayı olan Eylül'de, toplam ağırlığı 154.000 tonu bulan 41 Müttefik gemisi ve tarafsız gemi batırıldı. Yıl sonuna gelindiğinde kayıplar 114 gemiye ulaşmış ve 420.000 tonu aşmıştı. Ayrıca Ekim ortasında Yüzbaşı Prien'in komutasındaki U47 U-botu Scapa Flow Deniz Üssü'nü aştı ve ana muharebe gemisi Royal Oak'ı batırılınca savunma tesisleri iyileştirilene kadar bu ana üssün geçici olarak terk edilmesine neden oldu. Bütün bunlar, savaş arefesinde Alman Denizaltı Filosu için hiç de küçümsenemeyecek başarılardı.
Bununla beraber Kasım ve Aralık'taki ticari gemi kayıplarının
ilk iki aydan daha az olması ve gemi kayıplarına U-botlardan daha
çok mayınların neden olması önemlidir. Ayrıca toplam denizaltı
kuvvetinin altıda biri olan dokuz U-bot batırılmıştı. Ticari gemi
sevkıyatlarına düzenlenen hava saldırıları bir sıkıntı yaratmıştır ancak daha öteye girmemiştir.
Alman donanması savaşın bu ilk safhasında sadece U-botlarına
değil, su üstü savaş gemilerine de büyük umutlar bağlamıştı. Fakat,
böylesine umutlar tecrübeyle teyit edilmediler. Her ne kadar Hitler
26 Eylül'e kadar İngiliz gemi sevkıyatına saldırılmasına izin vermemekle birlikte, savaş başladığında ağır kruvazörler Amir al Graf Spee
Atlantik'in ortasında ve kardeş gemisi Deutschland (adı sonradan Lützow olmuştur) Kuzey Atlantik'te muharebe nizamında seyrediyorlardı. Hiçbiri başarılı olmadı ve Graf
Spee River Plate'in (Atlas Okyanusu-Arjantin-Uruguay arası) ağzında köşeye sıkıştırıldı ve Aralık'ta kendini batırmak zorunda kaldı.
Yeni muharebe kruvazörleri Gneisenau ve Scharnhorst Kasım ayında
kısa bir süre denize açıldılar, fakat silahlı bir ticari gemiyi İzlanda-Faeroes kanalında batırdıktan sonra Almanya'ya kaçtılar. Müttefik gemileri 1917-1918 tecrübelerinden sonra zaten konvoy halinde seyrediyorlardı ve her ne kadar refakat yetersiz olmakla birlikte -ve hala
çok fazla sayıda geminin hiç refakat gemisi yoktu- refakat gemileri
dikkate değer ölçüde caydırıcı oldular.
Kuzey Burnu Muharebesinde Scharnhorst'un bir tasviri. |
Fransa'nın Haziran 1940'ta düşmesinden sonra, Britanya'nın
gemi sevkiyatı güzergahları çok daha tehlikeli hale geldi. Şimdi
İrlanda'nın güneyinden geçen bütün gemiler Almanların denizaltı, gemi ve hava saldırılarına maruzdular. Büyük tehlikeye maruz
kalmayan tek geliş ve gidiş rotası İrlanda'nın kuzeyinde İngiliz
Adaları'nın karşısındaki dikdörtgen bölge (Western Approach -
British Isles) civarıydı. Saldırıların o güzergaha bile ulaşılabildiği ve
Norveç'te Stavanger ile Bordeaux yanında Merignac'ta (Güneybatı
Fransa) üslenen dört motorlu ve uzun menzilli ilk Alman bombardıman uçağı olan "Kondorlar" (Focke-Wulf 200) tarafından bombalandığı rapor edildi. Kasım 1940'ta, bu uzun menzilli bombardıman uçakları 66.000 ton ağırlığında on sekiz gemi batırdılar. Ayrıca U-botların Ekim ayında verdirdikleri kayıplar çok fazla artarak
toplam altmış üç gemi ve 350.000 ton ağırlığa ulaşmıştı.
ve artık İngilizler için Tehlike o kadar ciddi bir hale gelmişti ki, çok sayıda İngiliz savaş
gemisi Alman işgalini önleme görevlerinden alındı ve İngiliz Adaları'nın karşısındaki dikdörtgen bölgeye (Western Approach - British
Isles) gönderildiler. Yine de gemi ve hava refakati tehlike arz edecek
kadar zayıftı.
Stratejik durumun değiştiği ilk ay olan Haziran'da U-botların
batırdığı gemi sayısı 58'e ve ağırlıkları 284.000 tona sıçramıştı. Bu miktar Temmuz'da biraz düşmekle birlikte, müteakip aylarda
ortalama 250.000 tonun üzerindeydi.
Doğu kıyı güzergahında havadan döşenen mayın, 1939'un sonraki aylarında U-botlardan daha fazla zarara neden olmuştu. Almanya'nın, 1940 ilkbaharında Norveç'i ve Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'u işgal etmesinden sonra mayın
döşemenin tehdit edici baskısı arttı. Stratejik durum, İngilizler için her geçen gün daha zor hale geliyordu.
Ayrıca sonbaharda Amiral Scheer ağır kruvazörü tespit edilmeden Kuzey Atlantik'e kaçtı ve 5 Kasım'da, Halifax, Nova Scotia'dan (Kanada) Britanya'ya giden bir konvoya saldırdı. Beş ticari gemiyi ve konvoyun geri kalan kısmına zaman kazandırmak suretiyle kaçmasını sağlayarak kendini feda eden, silahlı ticaret gemisi Jervis Bay'i batırdı. Scheer ağır kruvazörünün bu hayati konvoy rotasının önünde aniden belirivermesi, Atiantik boyunca bütün gemi sevkiyatını geçici olarak altüst etti ve Scheer'in Güney Atlantik'e gitmiş olduğu öğrenilene kadar diğer konvayların iki haftalık bir süre gecikmesine neden oldu. Scheer, Güney Atiantik'te fazla bir hedef bulamadı. Ancak 73.600 kilometrelik bir "seyirden" sonra 1 Nisan'da güvenli bir şekilde Kiel'e dönene kadar batırdığı gemi sayısını 16'ya, ağırlıklarını da 99.000 tona çıkarmıştı. Kruvazör Amiral Hipper de, Kasım sonunda Atlantik'e kaçtı, fakat Noel günü şafakta, Ortadoğu'ya yol alan bir kıta nakliye konvoyu olduğundan kuvvetli bir şekilde refakat edildiğini çok geçmeden öğrendiği bir konvoya saldırdığında şiddetli bir şoka uğradı. Refakat eden kruvazörler Hipper'i geri çekilmeye zorladılar ve makine aksamındaki sorun geminin Brest'e (Fransa) dönmesine yol açtı. Hipper Şubat'ta Brest'ten ikinci kez ayrıldı ve Afrika kıyılarından yukarı doğru seyreden refakatsiz bir gruba saldırdı. Grubun yedi gemisini batırarak biraz daha başarılı oldu, fakat yakıtı azalıyordu. Bu nedenle gemi komutanı albay, Brest'e dönmeye karar verdi. Mart ortasında, Alman Donanma Heyeti, Hipper'e daha kapsamlı bir yenileme ve gözden geçirme için yurda dönmesini emretti ve Hipper, Scheer'den hemen önce Kiel'e döndü. Hipper'in mekanik kusurlarının dışında, seyir süresinin kısalığı bu sınıf gemilerin ticari gemi baskını için uygun olmadığını göstermiş oldu.
Almanların U-bot ve mayın döşeme yanında savaşta denizdeki
en etkili silahı, baskın amaçları için dönüştürülen gizlenmiş ticari gemiler olmuştu. Bunlar Nisan 1940'tan bu yana uzun deniz seferlerine gönderilmekteydi. O yılın sonuna kadar ilk altı gemilik
"dalga" büyük bölümü uzak denizlerde, toplam ağırlığı 366.000
tonu bulan 54 yük gemisi batırmıştı. Bu gemilerin varlıkları
ya da muhtemel varlıkları, batırdıkları gemilerle birlikte endişeye
ve düzenin bozulmasına neden oldular. Bunun yanı sıra Almanların
bu gemileri gizli buluşma noktalarında yakıtlı vaziyette ve ikmal
edilmiş bir şekilde bulundurma konusundaki ustalıkları, tehlikeyi
artırdı. Gizlenmiş baskın gemileri ustaca sevk ile idare edildiler ve
hedefleri çok iyi seçildi. Sadece bir tanesi çatışmak zorunda kalmıştı ve o da ciddi bir hasar almadı. Bununla birlikte, gemi komutanları bir istisna dışında, insana yaraşır şekilde davrandılar. Saldırdıkları gemi mürettebatının botlara binmeleri için zaman tanıdılar
ve esirlerine düzgün davrandılar.
Kraliyet Donanınası'nın refakat gemileri çeşitli tehlikeler karşısında, özellikle Atlantik Okyanusu'nda Britanya yaklaşma istikametinde bulunan U-botlardan yılmışlardı. U-botlar, Fransa'nın Atlantik kıyısında bulunan Brest, Lorient ve La Rochelle'nin yakınındaki La Pallice limanlarından 25 derece Batı istikametine kadar seyredebiliyorlardı. Halbuki 1940 yazında, İngilizler ancak 15 derece Batı istikametine, İrlanda'nın yaklaşık 320 kilometre batısına kadar refakat gemileri temin edebiliyorlardı. Denize açılan gemiler daha sonra dağılmak ya da refakatsiz seyretmek zorundaydılar. Ekim'de bile, yakın refakat ancak yaklaşık 19 dereceye, İrlanda'nın 650 kilometre batısına kadar uzatıldı. Ayrıca normal refakat sadece bir silahlı ticaret gemisiydi ve ancak yılın sonunda ortalama refakatçi sayısı ikiye yükseltilebildi. Sadece, Ortadoğu'ya giden konvoylara daha güçlü koruma verildi.
Burada Halifax'daki Nova Scotia (Doğu Kanada) üssünün Atlantik konvoyları için ana Batı terminal (son) üssü olduğunun ve
yiyecek, yakıt ve cephane taşıyarak ülkesine dönmekte olan konvoylara ilk 500-650 kilometreye kadar Kanada muhriplerinin eşlik ettiğinin, daha sonra konvoyların İngiliz Adaları'nın karşısında
daha iyi korunan, dikdörtgen bölgeye (Western Approach - British Isles) ulaşana kadar okyanus refakat gemilerince devralındıklarının
belirtilmesi gerekmektedir.
Refakat gemisi sorununu gidermeye yönelik kıymetli yardım 1940 ilkbaharında denizaltı arama gemilerinin, korvet ve muhriplerin gelmeleriydi. Yalnızca 925 ton ağırlığındaki bu küçük gemiler fena havalarda mürettebat için yorucu oluyorlardı ve su üstündeki bir U-botu
geçecek kadar süratli olmamanın ya da aynı tempoda gitmemenin
dezavantajını yaşadılar ama bütün hava koşullarında konvoylara
refakat ederek en cesur görevi yerine getirdiler.
İki aylık ikna edici çabalardan sonra, Churchill'in Eylül'de Başkan Roosevelt ile müzakere ettiği anlaşma sonucunda daha büyük
bir yardım geldi. Bu anlaşma sayesinde Birleşik Devletler donanmasının Birinci Dünya Savaşı'ndan kalan 50 adet eski ve fazla muhribi, Atlantik'in uzak tarafındaki 8 İngiliz üssünün 99 yıllığına kiralanması karşılığında alındı. Her ne kadar bu muhripler
eski model olmakla birlikte, kullanılmadan önce ASDIC ( ASDIC SONAR'ın atasıdır. bir ses kaynağı ve ses alıcısından oluşur. Ses kaynağından suya yüksek frekanslı ses yollanır ve denizaltıya çarpan ses dalgası denizaltının içindeki hava tabakasından geri seker (sektiği yer denizaltı gövdesi değildir). sesin çıkma ve hedeften sekip geri donme süresi hedefin uzaklıgını verir. asdic operatoru dönen ses dalgasının tonundan hedefin yakınlaşmakta mı uzaklaşmakta mı oldugunu anlayabilir.) denizaltı
tespit aygıtlarıyla donatılmak zorundaydılar. Muhripler çok geçmeden refakat sorununa ve denizaltı savunma savaşına önemli bir katkıda bulunabildiler. Bundan başka, bu ikili yer değiştirme (transfer)
Amerika Birleşik Devletleri'ne, seyir esnasındaki gemilerinin ve kıyı
sevkiyatının korunması için üsler hazırlama imkanı verdi. Bu, aynı
zamanda büyük ve tarafsız ülkenin Atlantik Savaşı'nda attığı ilk
adımlardı.
Kışın gelmesi ve kötü hava koşulları, doğal olarak konvoyların
ve konvoya refakat gemilerin güçlüklerini artırdı ama Alman denizaltı saldırılarını da azalttı. Temmuz 1940'ta Alman rakamları
savaşın başlamasından bu yana U-botu gücünün %50 artmış
olduğunu gösteriyordu. U-botlardan 27'si imha edilmiş ve
elde 51 adet kalmıştı. Müteakip Şubat ayına kadar faal, muharebeye hazır toplam U-bot sayısı 21'e düştü. Fakat, Almanlar Fransız üslerinden yararlanarak azalmış bulunan toplam küçük
kuvvetinden U-botları denizde tutabildiler ve daha küçük kıyı tipi
U-botlarını okyanus güzergahlarında kullanabildiler.
Öte yandan, İtalyan donanmasının bu mücadeleye katkısı önemsenmeyecek seviyedeydi (şaşırdık mı). İtalyanların denizaltıları Ağustos'tan bu
yana Atlantik'te görev yapmaya başlamış ve Kasım geldiğinde sayıları 26 adetten az olmasa da gerçekte hiçbir şey başaramadılar.
Her ne kadar U-bot seferinin baskısı kış esnasında, asıl olarak
kötü hava nedeniyle azalmakla birlikte, 1941 başında U-bot baskısı
tekrarlandı ve aynı zamanda saldırılar Amiral Dönitz'in "Kurt sürüsü" taktiğini önermesiyle çoğaldı - U-botlar, "Kurt sürüsü" taktiğinde tek başına hareket etmek yerine topluca hareket ediyorlardı.
Bu yeni taktikler, Ekim 1940'ta kabul edilmiş ve sonraki aylarda
geliştirilmişti.
Kurt Sürüsüne göre, bir konvoyun varlığı yaklaşık olarak
tespit edildikten sonra, kıyıdaki U-bot komuta karargahı en yakındaki U-bot grubunu uyaracaktı. O da konvoyu bulmak ve gizlice
izlemek için telsizle diğerlerine yerini bildirmesi amacıyla bir denizaltıyı gönderecekti. Denizaltılar konvoy bölgesinde toplandığında U-botlar su üzerindeyken, tercihen konvoy rüzgarının istikametinde gece saldırılarına başlayacaklar ve bu saldırılara birkaç gece
devam edeceklerdi. Gündüzleyin ise, U-botları konvoy ve refakat
gemilerinden epey geri çekileceklerdi. U-botlar su üstünde taarruz
ederlerken sürat yönünden refakat gemilerinin birçoğundan avantajlılardı. Birinci Dünya Savaşı'nda geceleyin su üstünde denizaltı
saldırıları gerçekleştirilmişti ve bizzat Amiral Dönitz, ikinci savaştan önce bir kitapta bunu nasıl yapacağını açıklamıştı.
İngilizler, Asıl olarak su altındaki denizaltı saldırıları düşündüklerinden ve yaklaşık 1 .350 metre menzili olan su altı tespit cihazı Asdic aygıtına bel bağladıklarından, bu yeni taktikler İngilizleri hazırlıksız yakaladı. Asdic aygıtı, konvoyların yanında su üstü torpido botları gibi görev yapan U-botlarını tespit edemedi. Denizaltılar gece göreve çıktıklarında, aslında konvoy gemilerinin gözleri bağlı gibiydi. Almanların su üstünde görev yapan U-botlarının gece saldırılarından yararlanmaları, İngilizlerin denizaltı savunma savaşı için yapmayı düşündükleri hazırlıklarını geçersiz ve etkisiz kılmıştı.
Yeni taktikleri göğüslemenin en iyi fırsatı konvoyu gizlice takip
eden, "irtibat" U-botunu erkenden tespit etmek ve onu uzaklaştırmaktı. Eğer, refakat gemileri, U-botların dalmalarını sağlayabilirlerse, periskopları gece işe yaramaz hale geleceğinden bu engelleyici bir
unsur olacaktı. Gece saldırılarına karşı çok önemli bir karşı tedbir
de denizin aydınlatılmasıydı. İlk başlarda bu işaret fişeği ve havai
fişeklere bağlıydı, fakat bunların yerini çok uzaklara giden, karanlığı
gündüze çeviren "kar tanesi" adı verilen daha etkin aydınlatma aldı.
Bunun yanı sıra mucidinin adını alan Leigh adındaki kuvvetli ışıldak
konvoy refakatinde görev alan uçaklara ve denizaltı savunma devriyelerine yerleştirildi. Daha önemlisi görerek tespite yardımcı olan
radarın gelişimiydi. Yeni yararlı cihazlardaki gelişmelerle birlikte, refakat gemileri ve refakat grupları için daha mükemmel bir eğitim ve
istihbarat teşkilatlarında belirgin bir ilerleme kaydedildi.
Fakat, bütün bu gelişmeler zaman aldı ve bu dönemde mevcudu
az olan U-botların yeni "Kurt sürüsü" saldırılarını kısıtlaması bir
şanstı. Amiral Dönitz savaştan önce, İngilizlerin dünya çapında bir
konvoy sistemini benimsemesi halinde, Almanya'nın kati netice için
300 U-bota ihtiyacı olacağını tahmin etmişti, halbuki 1941 ilkbaharında, Almanya'nın elinde o miktarın sadece onda biri kadar faal
U-bot vardı. Yazının başında da söylediğim gibi, Alman Açıkdeniz Filosu artık yoktu. Ama Dönitz haklı çıkmıştı ve belki de Almanya, savaşa girdiğinde Sualtı filosunun yetersizliğini dev zırhlıların ve kruvazörlerin eksikliğinden daha fazla hissedecekti.
Diğer savaş gemileriyle ve uçaklarla ticaret gemilerine yapılan baskınlar Mart'ta zirveye ulaşmıştı. Ağır kruvazör Scheer ve muharebe kruvazörleri Scharnhorst ile
Gneisenau 17 gemi batırdı ya da ele geçirdi. Uzun menzilli
bombardıman uçakları 41 gemiyi batırdı ve U-botlar da aynı
sayıda gemi batırdı. Böylece toplam 139 gemi ve yarım milyon tonu
aşkın sevkıyat malzemesi imha edilmişti.
Bununla birlikte muharebe kruvazörleri 22 Mart'ta Brest'e ulaştıktan sonra İngilizlerin taciz edici hava taarruzları sonucunda oradan hareket edemediler. Mayıs ortasından hemen sonra, yeni Alman ana muharebe
gemisi Bismarck, yeni kruvazör Prinz Eugen'in eşliğinde, tehlikeyi artırmak amacıyla Atlantik'e açıldı. İngiliz istihbarat Teşkilatı iyi çalıştı ve 21 Mayıs'ın ilk saatlerinde gemilerin Kattegat'ta (İsveç-Danimarka arasındaki boğaz) bulundukları Londra'da haber
alındı. Daha sonra aynı gün bu gemiler Bergen yakınlarındaki Sahil
Komutanlığı'na bağlı uçaklar tarafından tespit edildi. Koramiral Holland komutasındaki Hood muharebe kruvazörü ve ana muharebe gemisi Prince of Wales, İzlanda'nın kuzeyi civarında gemilerin beklendiği geçidi kesmek amacıyla derhal Scapa Flow Deniz
Üssü'nden (Kuzey İngiltere) yola çıktı ve ertesi akşam hava keşfi
Alman gemilerinin artık Bergen bölgesinde olmadığını gösterdikten
sonra, Amiral Tovey komutasındaki ana donanma da Scapa üssünden aynı yönde denize açıldı. 23 Mayıs akşamı, iki Alman gemisi,
Norfolk ve Suffolk kruvazörleri tarafından Grönland'ın doğusundaki buz kütlelerinin kıyısı ile İzlanda'nın batısı arasında kalan
Danimarka Boğazı'nda tespit edildi. O sırada Amiral Holland'ın
kuvveti boğazın güney ucuna yakındı.
RHEİNÜBUNG (REN EGZERSİZİ) HAREKATI, BİSMARCK'IN BATIRILMASI
Kağıt üzerinde bu kuvvetin büyük bir avantajı vardı, çünkü
42.000 tonluk Hood görünüşte iki donanmanın (İngiliz ve Alman)
en büyük gemisiydi ve sekiz adet 38 cm'lik topu vardı. Aynı zamanda kendisine 35.000 tonluk ve üzerinde on adet 35 cm'lik top
monteli yeni ana muharebe gemisi Prince of Wales refakat ediyordu. Fakat 1 920'de Washington Deniz Silahsızlanma Konferansı'ndan önce inşa edilen Hood, hiçbir zaman tam anlamıyla yenileştirilmemişti. 1939'da savaşın başlaması, Amirallik Dairesi'nin
Mart ayında o yıl gemi zırhının tümüyle iyileştirilmesi yönünde
aldığı kararı engelledi. Prince of Wales o kadar yeniydi ki, silahları
tam anlamıyla denenmemişti. Alman gemileri, anlaşma maddelerinin sınırlamalarına -ana muharebe gemileri 35.000 ton ve ağır
kruvazörler 10.000 ton- riayet etmesi gerekmekle birlikte gerçekte
sırasıyla 42.000 ton ve 15 .000 ton olarak inşa edilmişlerdi, bu da
onlara göründüğünden daha kalın bir zırh verilmesini mümkün
kılıyordu. Ayrıca ana silahlardaki (en büyük çaplı silah/top) -Bismarck'taki sekiz adet 38 cm'lik top ve Prinz Eugen'deki sekiz adet
20 cm'lik top- dezavantajları, sadece Prince of Wales gemisinin toplarının kusurlarıyla ve Almanların üstün telemetre aletleriyle değil, fakat İngilizlerin muharebeye iştirak tarzlarıyla dengeleniyordu.
Alman gemileri alacakaranlıkta saat 05:35'te, güneşin doğmasından tam bir saat önce tespit edildi. 05:52'de dört gemi birden
22.500 metreden ateşe başladı. İngiliz cephesinde, Hood öndeydi
ve her iki Alman gemisi ateşlerini onda toplamışlardı. Hood amiral gemisi olmasının dışında en savunmasız olanıydı ve mümkün
olan en kısa sürede mesafeyi kapamak istediği için özellikle aşırtma
atışları için savunmasızdı. Gemiler neredeyse baş başa gelmişlerdi.
Bu nedenle İngiliz gemileri, taretlerini hedefe çeviremediler. Oysa
Almanlar bardalarındaki bütün topları ateşleyebildi. İkinci ya da
üçüncü salvo ateşi (bütün top bataryalarının aynı anda ateş etmesi)
etkisini gösterdi. Bu ateş öyle etkili oldu ki Hood 06:00'da infilak
etti ve birkaç dakika içerisinde battı. 1 400'ü aşkın mürettebatından sadece üç kişi kurtuldu. Bu, çeyrek yüzyıl önce İngiliz muharebe kruvazörlerinin Jutland'daki (Kuzey Denizi, Danimarka yakını)
son derece korkunç kaderini hatırlatıyordu.
Her iki Alman gemisinin ateşlerini toplayabildiği Prince of Wales de birkaç dakika içinde hem Bismarck'tan hasara neden olan
isabetli atışlara hem de Prinz Eugen'den üç atışa maruz kalmıştı.
O nedenle saat 06: 13'te Prince of Wales komutanı akıllı bir şekilde
muharebeyi kesmeye karar verdi ve sis perdesi altında geri döndü.
Geminin menzili 13 kilometreden azdı. İki kruvazöre ve Holland'ın
ölümünden sonra şimdi bütün kuvvete komuta eden Tümamiral Wake-Walker kararı teyit etti ve Amiral Tovey'in komutasındaki
ana donanma muharebe bölgesine gelene kadar düşmanla temasın
devam etmesine karar verdi. Tovey'in donanması şimdi 500 kilometre uzaktaydı ve sabahleyin görüş mesafesi daha da kötüleştiğinden Alman gemilerini yakalama ihtimali zayıftı. Tovey öğleden
sonra Bismarck'ın rotasını değiştirmiş olduğunu ve hızını yaklaşık
24 knota düşürdüğünü öğrendiğinde rahatlamıştı.
Zira, sabah kısa süren çatışmada Prince of Wales Bismarck'a iki
isabet kaydetmişti ve bunlardan biri yakıt sızıntısına neden olarak seyir süresini azalttı. Alman amirali Lütjens, Atlantik'teki baskından ve o anda muharebe bölgesine doğru gelmekte olan İngiliz kuvvetinin onu takip edebilmesinden önce Almanya'ya dönme seçeneğinden vazgeçerek Batı Fransa'daki limanına doğru seyretti.
O ikindi Tovey, 2. Kruvazör Filosu'nu ve avcı uçaklarıyla birlikte Akdeniz'e açılmak üzere olan uçak gemisi Victorious'u ana
muharebe gemisi Bismarck'ın 150 kilometre mesafesinde ve Victorious uçak gemisindeki 9 torpido bombardıman uçağının havalanmasını sağlayacak yakınlıkta olacak şekilde ilerlemesi için Amiral
Curteis'in emrine müfrez (ayrı) bir kuvvet olarak verdi. Bu uçaklar
saat 22:00'dan hemen sonra çok kötü bir havada havalandılar ve
Bismarck'ı bulmakta zorlandılar fakat sonunda gece yarısından
hemen sonra gemiye art arda saldırdılar. Bir isabet kaydettiler ne
var ki kalın zırhları olan ana muharebe gemisinde ciddi bir hasar
oluşmadı. Ayrıca 25 Mayıs'ın ilk saatlerinde kendisini takip eden
gemileri atlatmayı başaran Bismarck günün geri kalan kısmındaki
tüm arama çabalarını geçersiz kıldı.
Bismarck'ın ancak 26 Mayıs saat 10:30'da, Sahil Komutanlığı'na bağlı Catalina deniz devriye uçakları tarafından Brest Limanı'ndan 1.100 kilometre uzakta olduğu tespit ve rapor edildi. Tovey'in çok geniş bir alana dağılmış bulunan donanması o sırada onu
sığınağa ulaşmadan önce yakalayamayacak kadar kötü bir şekilde
tertiptenmiş durumdaydı ve yakıtları azalıyordu. Fakat, Cebelitarık'tan yukarı doğru gelen Amiral Somerville'nin H kuvveti şimdi,
Bismarck'ı takip edecek kadar yakındı. Ayrıca Amiral Somerville'nin kuvvetinde büyük uçak gemisi Ark Royal vardı. ilk saldırı
boşa gitti, fakat gece saat 21:00 civarında yapılan ikincisi daha başarılıydı. Atılan on üç torpidodan ikisi hedeflerini bulmuştu. Her ne
kadar torpidolardan birisi Bismarck'ın gövde zırhına isabet etmiş
ve az hasar vermiş ise de, geminin sağ kıç tarafına isabet eden diğer
toripdo pervaneye hasar vermiş, dümen donanımını harap etmiş ve
dümenleri sıkıştırmıştı. Bu kati bir darbe olmuştu.
Albay Vian'ın muhripleri geceleyin ilave torpido saldırıları düzenlemenin yanı sıra burada durumu kontrol altında tutarken ana muharebe gemileri King George V ile Rodney muharebe bölgesine geldiler ve 1.5 saat boyunca ağır toplarının zırh delici mermileriyle Bismarck'ı bombardımana tabi tutarak felç ettiler. Bismarck
10:15'te alevler içinde bir enkaz halindeydi. Tovey'in emri üzerine,
Alman Hava Kuvvetleri'nin (Luftwaffe) ağır bombardıman uçakları İngiliz ana muharebe gemileri King George V ve Rodney'i tehlikeye atmaya gelmeden önce, kruvazörleri batmakta olan geminin
işini bitirmek üzere bırakarak geri çekildiler. Dorsetshire batırma
işini üç torpido ile halletti ve Bismarck saat 10:36'da dalgaların
altında kayboldu.
Bismarck batırılmadan evvel en azından sekiz, muhtemelen on
iki torpido ile çok daha fazla ağır mermi isabetine maruz kalmış ve
kurtulmuştu. Bu, tasarımcıları için olağanüstü bir övgüydü.
Prinz Eugen, 24 Mayıs'ta Atlantik'in ortasında yakıt ikmali için
Bismarck'ı bırakmıştı, fakat yakıt aldıktan sonra makine dairesinde
bir arıza çıktı. O nedenle albay bu seferden vazgeçmeye ve Brest'e
dönmeye karar verdi. Brest Limanı'na yaklaştığı tespit edilmekle
birlikte, oraya 1 Haziran'da güvenli bir şekilde ulaştı.
Bununla beraber, sonunda, Mayıs 1941 'in bu çarpıcı olayları
Almanların Atlantik Savaşı'nı su üstü gemileriyle kazanma planlarının ve çabalarının doruğa çıkışını ve nihai yenilgisini belirlemiştir. Askeri Tarihçi Richard Humble, Türkçeye "Hitler'in Açıkdeniz Filosu" olarak çevrilen eserinin önsözünde, "Hitler, karacı kafalıydı" der. Nitekim Hitler, karacı kafalıydı. Zırhlılar pahalıydı ve Hitler'in de Kriegsmarine'in su üstü filosuna yatırım yapma hevesi de günden güne azalmaktaydı.
Gelelim tekrardan denizaltı/U-bot tehdidine.
U-bot seferi, çok daha uzun süre devam etti ve inişli çıkışlı bir
seyir izlemekle birlikte çok ciddi bir tehlike haline geldi.
Mayıs ayında U-botlarını batırdığı gemi sayısı çok fazla arttı
ve bu rakamlar Haziran'da, 300.000 tonu aşan yüksek rakamlara
ulaştı. rakamlar tam olarak 61 gemi ve 310.000 tondu.
Batırılan bu miktar büyük bir konvoydaki gemi kadardı. Denizcilerin bu gemilerde görev almaktan caymamaları dikkate değerdi, zira
hiçbir zaman mürettebat sıkıntısı yaşanmadı. Oysa denizaltıcılık, hem günümüzde, hem de İkinci Dünya Savaşı yıllarında Tankçılık, Pilotluk gibi çok tehlikeli ve bir o kadar stresli, psikolojik yükü ağır işti.
Bununla beraber o ilkbaharda, U-botların etkisini azaltan birtakım önemli unsurlar devreye girdi. 11 Mart'ta, Amerika Birleşik
Devletleri'nde, Ödünç Verme ve Kiralama Kanunu çıktı ve aynı ay
Amerikan muhriplerinden ve uçan botlarından "Atlantik Donanması Destek Grubu" teşkil edildi. Nisan ayında Birleşik Devletler donanması tarafından devriye gezilen Amerikan " Güvenlik Bölgesi" 60 derece doğudan, 26 derece batıya kadar uzatıldı.
Keza, Mart ayında Grönland'ın doğu kıyısında Amerikan hava
üsleri ve Bermuda'da tesisler açıldı. Birleşik Devletler Donanması
Mayıs'ta, Newfoundland'ın güneydoğusunda ve Arjantin'de birer
üs kiraladı. Amerikan Deniz Piyadeleri Temmuz başında Reykjavik'teki (İzlanda) İngiliz garnizonunu devraldı ve ondan sonra Birleşik Devletler donanma birlikleri İzlanda'ya gelen ve giden Amerikan gemi sevkıyatını korudular. Atlantik'teki Amerikan "tarafsızlığı " gözle görülür bir şekilde daha "az tarafsız" bir hale geliyordu.
İngiliz gemilerinin, Amerikan tersanelerinde yenileştirilmeleri zaten
Nisan ayında onaylanmıştı. Bu arada Ödünç Verme ve Kiralama
Kanunu uyarınca savaş ve ticaret gemilerinin inşası başlamıştı.
Kanada ise Britanya'nın Atlantik'teki mücadelesinde daha güçlü
bir destek haline geliyordu. Haziran'da bir Kanada Refakat Kuvveti kuruldu ve Newfoundland, St. John'da üslendi. Kanada Kraliyet Donanması artık doğu istikametinde, İzlanda'nın güneyindeki
buluşma noktasına kadar olan okyanus denizaltı savunma refakati
sorumluluğunu aldı. Böylece İngiliz Amirallik Dairesi'nin kesintisiz
refakat planları gerçekleşti.
1941 yazında Kanada ile İngiliz refakat gemileri, konvoyları
Orta Okyanus Buluşma Noktası olan 35 derece batı boylamında
buluşuyorlar ve konvoyları birbirlerine teslim ediyorlardı. İzlanda
ve Batı Yaklaşma Bölgesi refakat gemileri buluşuyorlar ve konvoyları yaklaşık 18 derece batı boylamındaki Doğu Okyanus Buluşma
Noktası'nda devir ve teslim ediyorlardı.
Temmuz'dan sonra da refakat grupları Cebelitarık konvoylarına
bütün yol boyunca eşlik ettiler ve ayrıca Sierra Leone konvoylarına
Batı Afrika kıyısından aşağı istikamette devamlı refakat gemileri
verildi.
Konvoylara, artık ortalama beş refakat gemisi verilebiliyordu.
Kırk beş gemilik bir konvoyun korunması gereken 50 kilometreyi
aşkın çemberi vardı. Öyle olmakla birlikte refakat konvoyundaki
her bir geminin Asdic aygıtı sadece iki kilometrelik bir kavis tarayacaktı. bu nedenle hala U-botların tespit edilemeden
sızacağı geniş gedikler olacaktı.
Hava örtüsüne gelince, Ödünç Verme ve Kiralama Kanunu uyarınca Catalina deniz uçaklarının ilavesiyle bahardan bu yana hava
örtüsü, U-botların İngiliz Adaları'nın karşısında bulunan dikdörtgen bölgenin açıklarındaki (Western Approach - British Isles) Batı
Yaklaşma Bölgesi'ne girmesini önlemek için Britanya Adaları'ndan
1.100, Kanada'dan 950 ve İzlanda'dan güneye kadar 650 kilometre uzatıldı. Fakat, Atiantik'in ortasında hala 500 kilometrelik bir
boşluk vardı ve bu bölgeyi himaye edebilen çok uzun menzilli Amerikan Liberator ağır bombardıman uçakları 1943 Mart ayı sonuna
kadar düzenli bir şekilde hazır değildiler; Nisan ortasından sadece
41 adedi görevdeydi.
Bu arada, U-botların sayısı giderek artıyordu. Hitler, su üstü platformlardan sıkılmış ve Dönitz'in kurt sürülerine rağbet gösterme gibi bir eğilim de edinmişti. Bu fikirlerin oluşmasında, Bismarck'ın batması gibi bir facia etkiliydi. Dahası Hitler, U-botların verdiği sonuçtan da memnundu. Temmuz 1941'e
gelindiğinde 65'i ve Ekim ayında 80 adedi faaldi. 1 Eylül'de U-botların toplam sayısı 198 idi. o ana kadar 47'si kaybolmuştu. Özetle, yeni U-botlar batırılanlardan çok daha hızlı
bir şekilde hizmete giriyorlardı. Ayrıca U-botlar daha güçlü olarak
inşa ediliyorlardı. Kaynak basınçlı sistemle imal edilen gövdelerinin, İngilizlerin madeni levha kaplamalı ve perçinli gövdelerinden
daha zor su sızdırdıkları ortaya çıkmıştı ve bir su bombası denizaltıyı batırmak çok yakınında infilak etmek zorundaydı.
Eylül ayı esnasında, dört konvoy çok ağır kayıp verdi. Bunların
hepsi yeterli hava desteğinden yoksundu.
Bununla beraber, Ağustos'taki Roosevelt ve Churchill arasındaki buluşmanın ardından iki donanma arasındaki işbirliği, iyi planlanan Amerikan "4 Numaralı Batı Yarıküresi Savunma Planı"nın
başkan tarafından onaylanmasından sonra daha da arttı. Bu plan
uyarınca Birleşik Devletler Donanması'na Amerikalı olmayan konvoylara refakat etme izni verildi ve donanma doğu istikametinde
Orta Okyanus Buluşma Noktası'na kadar giden konvoylara refakat etmeye başladı. Buluşma noktası ise doğu istikametinde yaklaşık 22 derece batı boylamına kaydırıldı.
Bu işbirliği İngilizlerin Orta Okyanus Buluşma Noktası ve Britanya Adaları arasındaki yeterli refakat gemisi temin etme sorununu kolaylaştırmaya yardımcı oldu. Yıl sonunda refakat gemileri her
birinde üç muhrip ve yaklaşık altı denizaltı arama gemisi
olmak üzere sekize gruba yükselmişti. Ayrıca her biri beş muhripten
oluşan, zorda olabilecek herhangi bir konvoy refakatindeki gemileri takviye edecek ya da toplu haldeki U-botlarla mücadele edecek
görünüşte ihtiyat halinde on bir grup vardı, ancak bu gruplar büyük ölçüde sıradan işlerle meşguldüler.
Ekim'de U-botların batırdığı gemi sayısı 32'ye, tonajı
156.000 tona düştü. Sahil Komutanlığı üssünün 650 kilometre civarında hiçbir geminin batırılmamış olması dikkat çekicidir. Düşüş
kısmen U-botların Rommel'in Kuzey Afrika'daki harekatlarını desteklemek için Akdeniz'e gönderilmesi nedeniyle olmakla birlikte,
U-botların uzun menzilli keşif ve bombardıman uçaklarının koruduğu bölgeye girmekteki isteksizlikleri ortadaydı.
U-botların Kasım'da batırdıkları gemi sayısı, Ekim ayı toplamının üçte birinden biraz daha fazla olmak üzere tekrar düştü ve
Aralık'ta Kuzey Atlantik'teki kayıplar hala daha azdı. Ne var ki
Japonya'nın savaşa girmesinin ardından Uzakdoğu'da meydana
gelen ağır kayıplar, batırılan toplam miktarı 282 gemi ve yaklaşık
600.000 tona yükseltti.
Batı'da, 1941 'in ikinci yarısı esnasında Alman uzun menzilli
bombardıman uçakları özellikle Cebelitarık konvoyları için U-botlardan daha tehlikeli bir hale gelmişlerdi. Bu durum her konvoyun
avcı uçaklarının yakın desteğine olan ihtiyacının fark edilmesine
yol açtı ve böylece Haziran'da ilk refakat uçak gemisi Audacity
konvoya katıldı. Kendisi dokuz günlük muharebede batırılmakla
birlikte, yurda dönen Cebelitarık konvoyunun başarılı savunmasında kilit bir rol oynadı.
Yılın sonunda faal U-bot sayısı 86 idi. U-botların yaklaşık daha 150'si eğitimde ya da deneme seyrindeydiler. Fakat artık
50 adedi Akdeniz'de ya da yaklaşma İstikametlerinde olduklarından Kuzey Atlantik'te kullanılmak üzere sadece 36 U-bot kalmıştı. Haziran'da Kuzey Atlantik'teki ikmal gemilerinin aranması
faaliyeti 9 adedinin takibiyle ve U-botların Güney Atlantik'ten geri çekilmeleriyle sonuçlanmıştı. Nisan'dan Aralık'a kadar geçen
dokuz aylık süre zarfında Alman ve İtalyan denizaltılarının batırdıkları gemi sayısı toplamı 328, tonajı ise 1.576.000'di. Ancak
bunların sadece üçte biri refakat gemileri ile seyreden konvoylardı. Bundan başka kaybolan 30 U-bottan 20 adedi konvoya
refakat eden gemiler tarafından imha edilmişlerdi. Güçlü refakat
desteği ve düşman yolundan uzaklaşan güzergahlar U-botlara karşı
geçici bir üstünlük sağlamıştı.
Burada, 1942'nin başındaki refakat gemilerinin durumunun
özetini vermek yararlı olabilir. Amiral Percy Noble'un komutasındaki Batı Yaklaşma İstikameti Komutanlığı'na bağlı üç büyük
harekat üssü Liverpool, Greenock ve Londonderry'di. Bu üsler toplam 70 muhrip ve 95 küçük gemiden meydana gelen
25 refakat grubunu kontrol ediyordu.
Bu üslerdeki konvoy refakat gemileri dört sınıfa ayrılıyordu:
1)
Ortadoğu ve Kutup konvoylarının ilk safhaları için ve yolcu gemileri Amerikan askerlerini Atlantik'te taşımaya başladıklarında refakat eden kısa seyir (menzil) mesafeli muhripler;
2) Batı Okyanus
Buluşma Noktası'ndan Britanya'ya giden Kuzey Atlantik konvoyları ile Cebelitarık'a giden konvoylar için uzun seyir menzilli muhrip
ve denizaltı arama gemileri;
3) Sierra Leone konvoylarının
yolculuklarının asıl bölümleri için uzun menzilli yelkenli tekneler,
muhripler ve koruma botları;
4) Alman bombardıman uçaklarının
menzili içerisindeki ve Kutup ile Cebelitarık konvoylarının konvoy
refakat gemilerini destekleyen uçaksavar grupları.
Ayrıca Cebelitarık'ta bölgesel refakat görevi için iki grup eşiti
büyüklüğünde bir kuvvet ve bir muhrip filotillasının meydana getirdiği Freetown Refakat Görev Kuvveti ile yaklaşık 12 denizaltı
arama gemisi vardı. Büyük bölümü Kanada Kraliyet Donanması'nca sağlanan Newfoundland Refakat Görev Kuvveti'nin on dört
muhribi ve yaklaşık 40 denizaltı arama gemisi, buna ek olarak
bölgesel refakat görevi için çok sayıda başka küçük gemi vardı.
Fakat, Atlantik Savaşı'nın iyiye doğru giden seyri 1942'nin başında olumsuzluklara maruz kaldı. Sorunlardan biri uçak eksikliğiydi. Önceki yaz, Sahil Komutanlığı'nı devir ve teslim alan Hava Orgeneral Philip Joubert de la Ferte, her türden toplam uçak ihtiyacını
800 olarak tespit etmişti ve özellikle uzun menzilli bombardıman
uçaklarının önemi üzerinde durmuştu. Fakat Sahil Komutanlığı'na
bağlı bombardıman uçakları yeni yılda Bombardıman Uçak Komutanlığı'na nakledildi ve bütün yeni uçaklar Almanya'ya karşı hava
taarruzu için o komutanlığa tahsis edildi. Öncelikler çatışması şiddetlendi. Ayrıca Donanma Hava Birliği, sipariş edilen 31 adet
yeni refakat uçak gemisi için avcı uçağı temininde sıkıntı yaşıyordu.
Diğer bir olumsuzluk Amerika'da İngilizler için inşa edilmekte
olan yeni fırkateynlerin, büyük ölçüde Amerikalıların 1942'de olmasa da, 1943'te başlatmayı umut ettikleri Manş ötesi harekat için
ihtiyaç duydukları çıkarma araçlarına öncelik vermeleri nedeniyle
hizmete umulduğu kadar hızlı girmemesiydi. Bu öncelik, İngilizlerin Atlantik'teki mücadelesinin zafiyetine ve ilave ağır gemi kayıplarına büyük ölçüde katkıda bulundu.
Üçüncü elverişsiz durum ise 1942'nin ilk aylarında, Amerika'nın
kendi denizyolları ve gemi sorunlarından kaynaklandı - bu sorunlar, sadece Pasifik'te Pearl Harbor felaketinden değil, ayrıca Atlantik'teki U-bot saldırılarının genişlemesinden ve bunun sonucunda
meydana gelen Amerika'nın gemi kayıpları nedeniyleydi.
Amiral Dönitz ve karargahı, Mayıs 1942'de Britanya'yı yenmek
için ayda ortalama yaklaşık 700.000 tonajında gemi batırmaları
gerektiğini tahmin ettiler. Her ne kadar aylık ortalamanın gerçekte
180.000 tondan daha fazla olmadığını bilmemekle birlikte, 1941 'de batırılan tonajın böyle bir ortalamaya ulaşmadığını biliyorlardı. Fakat, Amerika'nın savaşa girmesinin, Batı Atlantik'te onlara artan
bir serbest hareket alanı ve daha fazla refakatsiz hedef bulma imkanı vereceğini düşünmüşlerdi.
Sadece çok az sayıda U-bot, Amerika kıyıları açıklarına görev
yapması için gönderilebildi, ne var ki bunlar sayılarına göre büyük
başarılar elde ettiler. Zira Amerikalı amiraller, Birinci Dünya Savaşı'ndaki İngiliz amiraller gibi konvoyları başlatmakta yavaş ve
isteksizdiler. Ayrıca Amerikalılar diğer önlemleri almakta ağır davrandılar. lşıklı şamandıralar ve gemi telsizlerinin sınırsız (yaygın ve
şifresiz) bir şekilde kullanımı U-botlara istedikleri bütün yardımı
sağladı. Miami gibi sayfiye kıyıları geceleri kilometrelerce uzayan
neon ışıklı plajlarını gemi silüetlerini belli edecek bir biçimde aydınlatmaya devam ediyorlardı. U-botlar gündüzleyin kıyı açıklarında
su altında kalıyorlar ve geceleri top ya da torpidolarla saldırmak
amacıyla su üstüne çıkarak kıyıya yaklaşıyorlardı.
Her ne kadar Amerika kıyılarının açıklarında muharebeye katılan U-botların sayısı hiçbir zaman bir düzineden fazla olmamakla
birlikte, Nisan başına kadar yüzde 57'si tanker olmak üzere, yaklaşık yarım milyon ton gemi batırmışlardı.
İngiltere'nin durumuna gösterilen tepki tehlikeliydi. Birleşik
Devletler Donanması artık refakat gemileri ile uçaklarını kendi kıyılarına doğru çekiyordu ve İngiliz ticaret gemileri Atlantik'i kazasız belasız geçtikten sonra Amerikan karasularında kolay bir av
haline geliyorlardı.
Amiral Dönitz, sonuçlardan o kadar cesaretlendi ki, olabildiğince çok sayıda U-botu Amerika kıyılarına göndermek istedi. Neyse
ki bu kritik anda Müttefiklerin şansı yaver gitti ve Hitler'in "sezgisi" onlara yardımcı oldu. Hitler 22 Ocak'taki konferansında, kendi
kanaatine göre Norveç'in "kader alanı" olduğunu belirtti ve mevcut her su üstü gemisinin ve U-botunun Norveç'i bir Müttefik işgalinden korumak için oraya gönderilmesi gerektiği konusunda ısrar
etti. Dönitz, üç gün sonra o ülkenin deniz yaklaşma istikametlerini
himaye etmek amacıyla ilk grup olan sekiz adet U-botun Norveç'e
gönderilmesine ilişkin tamamen beklenmeyen bir emir aldı. Ayrıca
yeni ana muharebe gemisi Tirpitz Ocak'ta Norveç'e hareket etti.
Onu Scheer, Prinz Eugen, Hipper ve Lützow takip etti. Hitler'in Atlantik Duvarı projesi de yoldaydı. ABD'nin savaşa girmesi ve ne U-botların, ne Britanya Hava Muharebesinin, ne de asla hayata geçmeyecek deniz aslanı harekatının İngiltere'yi saf dışı bırakamaması, Kıta Avrupası'na yayılan Almanya'yı muazzam bir çıkarma tehdidiyle karşı karşıya bırakıyordu. Hitler kaygılanıyordu ve kaygılanmakta da haklıydı. Avrupa olmasa da, müttefikler ilk çıkarmayı Fas ve Cezayir'e yapacaklardı ve bu durum, denizden bir istila için Hitler'in daha da paranoyak bir hale gelmesine sebep olacak ve onun uykularını kaçıracaktı. Almanların petrol tedarik ettiği Norveç, özellikle bu sebeplerden dolayı Hitler'in kuruntularına alet olmuş ve Hitler'in o devasa çıkarmayı yiyeceği bölge statüsünü kazanmıştı.
Churchill Nisan'da İngiliz Silahlı Kuvvetler Komitesi'ne Kutup
konvoylarına karşı Alman baskısını hafifletmek amacıyla Norveç'e bir çıkarma yapılmasının uygulanabilirliğini araştırmalarını
söylediğinde, Hitler'in bu konuda tedbiri vardı, ancak komitenin
kuşkuları Amerikalılar tarafından desteklendi ve proje asla olgunlaşmadı.
Müttefiklerin şanslı olduğu diğer bir konu da şiddetli geçen 1941-1942 kışının Baltık'ta U-bot eğitimini engellemesiydi. Neticede toplamda sadece 69 denizaltı 1942'nin ilk yarısındaki
harekatlar için hazırdı. Sonunda bu denizaltılardan 26'sı Kuzey Norveç'e, ikisi Akdeniz'e gönderildi ve 12 tanesi kayıpları
tamamladı. Böylece Atlantik Savaşı için tahsis edilen net U-bot sayısı sadece yirmi dokuzdu.
Buna rağmen Mihver Devletleri denizaltılarının batırdığı gemi ve
tonaj sayısı aylık olarak giderek arttı - Şubat ayında yaklaşık 500.000
ton, Mart ayında 500.000 tonu aşkın; Nisan ayında 430.000 tona
düşmüş, fakat Mayıs'ta 600.000 ton ve Haziran'da uğursuz 700.000
ton rakamına ulaştı. Haziran sonunda denizaltıların batırdığı yılın
ilk yarısındaki toplam kayıp, yaklaşık yüzde 90'ı Atlantik ve Kutup konvoylarına ait olmak üzere her türlü şekilde ( denizaltı, gemi
ve uçak) batırılan 4.147.406 tonajın 3 milyon tonu aşkın kısmıydı.
Denizaltı savunmasının her alanındaki gelişmeler ve Amerika'nın
konvoy sistemini kabul etmesi sayesinde denizaltıların neden olduğu
aylık ortalama kayıp ancak Temmuz'da 500.000 tonun altına düştü.
1942 yazındaki iyileşme yanıltıcıydı. Ağustos ayına gelindiğinde yeni inşa edilen U-botların gelmesiyle toplam denizaltı sayısı
300'ün üzerine yükseltınİştİ ve bunların yarısı göreve hazır durumdaydı. Bu U-botlar Grönland, Kanada kıyıları, Azor Adaları,
Kuzeybatı Afrika açıklarında ve Karayip Adaları yanında ya da
Brezilya açıklarında gruplar halinde teşkil edilmişlerdi. U-botların
Ağustos'ta batırdığı gemi tonajı tekrar 500.000 ton hedefinin üzerine çıktı. U-botlar müteakip birkaç ay içerisinde, özellikle birçok
geminin hala tek başına dolaştıkları Trinidad yakınlarında, büyük
miktarda gemi batırdılar. Siyaseten ve büyük strateji açısından daha
kuşkulu bir hareket de beş Brezilya gemisinin Ağustos ortasında
batırılmasıydı; bu da Brezilya'nın derhal Mihver'e savaş açmasına
yol açtı. Brezilya üslerinin kullanılması bundan sonra Müttefiklere
bütün Güney Atlantik'i daha kuvvetli bir şekilde kontrol etme ve su
üstü baskın gemilerini kovma imkanı verdi.
Bununla beraber bu durum öncekinden daha az önem arz etti,
çünkü ticari gemilere baskın yapan okyanusun uzak bölgelerinde
seyreden Alman silahlı ticari gemilerinin yerini, yeni ve büyük, sözde 1.600 ton ağırlığında ve seyir yarıçapları 50 kilometre olan U-botlar alıyordu.
U-botlar şimdi çok daha derinlere, 200 metreye kadar ya da
daha acil durumlarda daha da derinlere dalabiliyorlardı - gerçi bu
avantaj çok geçmeden hem daha derin mesafelerde infilak ettirilen
su bombalarıyla hem de bunların çok büyük miktarlarda üretilmesiyle dengelenmişti. U-botlar ayrıca yeni denizaltı yakıt tankerlerinin okyanuslarda kendilerine yakıt ikmali yapabilmelerinden ve
giderek artan etkili telsiz istihbaratından yararlanıyorlardı. Üstelik
Almanlar artık 1940 Ağustos ayına kadar yapmış oldukları gibi,
İngilizlerin şifreli konvoy kontrol işaretlerinin birçoğunu tekrar
okuyabiliyorlardı.
Diğer taraftan, İngiliz bilim insanlarının diğer bütün başarıları arasında en önemli olanı, U-botların telsiz karıştırması yaparak
engelleyemediği yeni 10 santimetrelik radar setiydi. Bu 10 santimetrelik radar seti uçaklarda 1943'ün başında Leigh Projektörü ile
birlikte tam anlamıyla kullanılmaya başlandığında, geceleyin ya da
düşük görüş şartlarında Müttefiklerin üstünlüklerini tekrar ele geçirmesini temin etmiş ve U-botların 1,5 metrede çalışan radar arama alıcılarına engel olmuştur.
Dönitz'in bu döneme ait savaş günlükleri, onun hem İngilizlerin
bu yeni yer tespit cihazından hem de Doğu Atlantik'te sayıları artan
İngiliz uçaklarından nasıl endişe duyduğunu göstermektedir.
Dönitz bütün sefer boyunca daima zayıf noktaları yoklayan ve
savunma zayıf olduğunda kuvveti orada yoğunlaştırarak taarruz
eden güçlü bir strateji adamı olarak sivrilmişti. inisiyatifi başından
bu yana elde tutmuştu. Müttefik denizaltı savunma kuvvetleri ise
daima bir kademe gerideydi.
Dönitz'in 1942'nin ikinci yarısındaki planı, Grönland'ın güneyindeki hava koruması refakatinde meydana gelen boşluk üzerinde
yoğunlaştı. Planın amacı Müttefik konvoylarını Grönland'ın güneyine ulaşmadan tespit etmek, konvoylar bu mesafeyi kat ederken
kuvvetlerini üzerlerinde toplamak ve hava himayesi devreye girdiğinde geri çekilmekti.
Ayrıca sonbahar geldiğinde Dönizt'in her fırsat doğduğunda
kendi inisiyatifiyle "Kurt sürüsü" taktiğiyle saldıracak yeterlilikte
U-botu vardı.
Bu nedenle U-botların baskısı Temmuz'dan itibaren arttı ve Kasım ayında batırdıkları gemi sayısı 119'a, ağırlığı 729.000 tona çıktı. U-botlar büyük ölçüde Güney Afrika ve Güney Amerika açıklarında konvoy harici tek başına seyreden gemileri yakaladılar.
Refakat gemilerine duyulan talep o sonbaharda Kuzeybatı Afrika'da, Amerikan-İngiliz çıkarması olan "Meşale (Torch) Harekatı "nın donanmaya duyduğu ihtiyaçlar nedeniyle arttı. Cebelitarık, Sierra Leone ve Kutup konvoyları geçici olarak ertelenmek
zorunda kalındı. Ayrıca, İzlanda'dan Britanya'ya Amerikan birliklerini taşıyan kıta nakliye gemi konvoyları için yeni refakat talebi
vardı. Bu hızlı konvoyların üç kıta nakliye gemisine refakat eden en
az dört muhribi vardı.
Refakat görevi talebi için tek istisna 80.000'er tonluk devasa
iki yolcu gemisi olan Queen Mary ve Queen Elizabeth'in, 15.000
ve daha fazla -tümenin önemli bir bölümü- asker taşıma kapasitesine sahip olacak şekilde kıta nakliye gemilerine dönüştürülmesi suretiyle temin edildi. 28 knotu aşkın süratleri, yolculuklarının başlangıç ve bitiş zamanlarının dışında onlara herhangi bir
muhribin eşlik edemeyeceği kadar yüksekti, bu nedenle bu kadar
devasa yolcu gemilerinin güvenlikleri zikzak çizen (dolambaçlı) ve
durmadan değişen güzergahlarla birlikte sadece sürate bağlıydı.
Bu tehlikeli hareket tarzı o kadar başarılı oldu ki, hiçbir denizaltı
onları Ağustos'tan bu yana birçok denizaşırı yolculuklarında takip
etmeyi başaramadı.
Genel olarak deniz konvoylarına verilen gemi ve hava himayesi
refakat desteği U-bot üretimindeki artıştan doğan tehlikenin hızına
ayak uyduramadı. Bu U-botlardan her ay ortalama yaklaşık on yedi
adedi hizmete girmişti ve yılın başında mevcut 249 U-bottan faal olan 91 adediyle karşılaştırıldığında, yılın sonunda toplam
393 adet U-bottan 212 adedi faaldi. 87 Alman ve 22 İtalyan denizaltısı imha edilmişti. bu, U-bot inşaa temposunu
dengelemek için oldukça yetersiz bir orandı.
Yıl boyunca Mihver Devletleri'ne bağlı denizaltılar bütün sularda toplam tonajı 6.266.000'u bulan 1.160 gemi batırdılar. Bunun yanı sıra düşmanın toplam kaybı 1664 gemiye ve tonajı ise
7. 790.000'ye yükselmişti.
Her ne kadar, yaklaşık 7 milyon ton ağırlığında yeni Müttefik
sevkıyat malzemeleri hizmete girmesine rağmen, o bile savaşın patlak vermesinden bu yana her yıl açıklanan hesaplarda olumsuz bakiye (bilanço açığı) olarak gösterilen yaklaşık bir milyon ton ilave
açık bıraktı. Yıl boyunca, İngilizlerin ithalat miktarı, 1939 rakamlarının üçte birinden daha azına, 34 milyon tonun altına düştü. Britanya'da özellikle, ticari gemi kazan yakıtı, aylık 130.000 ton
tüketimle karşılaştırıldığında tehlikeli seviyeye kadar düşmüş, ancak 300.000 ton kalmıştı. Her ne kadar gemi kazan yakıtı donanmanın ihtiyat stoklarından idareli olarak kullanılabilmekle birlikte,
bu olağanüstü hal dışında kaçınılması gereken bir yoldu.
Böylece, Müttefik Konferansı, Ocak 1943'te Fas kıyısında Kazablanka'da Müttefik stratejisindeki müteakip adımları kararlaştırmak için toplandığında, oldukça rahatsız edici ticari gemi tonajı
bilançosu ile karşı karşıyaydı. U-bot tehlikesinin üstesinden gelininceye ve Atlantik Savaşı kazanılana dek, Avrupa'nın gerçek anlamda
bir işgali mümkün değildi. Atlantik Savaşı, 1940'taki Britanya Muharebesi kadar önemli hale gelmişti. Esasen mesele, hangi tarafın
maddi ve manevi olarak daha fazla dayanabileceğine bağlıydı.
Mücadelenin gidişatı, komuta değişikliklerinden etkilendi. Kasım'da Amiral Percy Noble, Washington'daki İngiliz Deniz Heyeti'nin başına getirildi ve böylece Birinci Deniz Lordu'nun Birleşik
Amerikan Silahlı Kuvvetler Komitesi'deki temsilcisi oldu. Amiral
Noble'un yirmi aylık Batı Yaklaşma İstikameti Komutanlığı (Western Approach) görevi sırasında, denizaltı savunması tedbirlerini
geliştirme, refakat gemileri ile uçak mürettebatının sorunlarına gösterdiği anlayış ve tesis ettiği yakın şahsi temas neticesinde morallerini ayakta tutma konusunda çok çaba göstermişti. Şans eseri, halefi
olarak iyi biri seçilmişti. Halefi, Birinci Dünya Savaşı'nda olağanüstü bir denizaltı komutanı ve 1940 başından bu yana Britanya'da
üslenmiş bulunan denizaltıların komutanlığını yapan Amiral Max
Horton'du. Amiral Horton, güçlü enerjisi ve hayal gücüyle denizaltı ile denizaltı mürettebatı konusundaki uzman bilgileriyle birlikte
denizaltı savuma muharebesine katkıda bulundu. Bu niteliklerin bir
araya gelmesi onu Dönitz'in hakkından gelebilecek birisi haline getirdi.
Amiral Max Horton |
Horton'un planı, U-botlara karşı daha güçlü ve toplu halde karşı taarruzlar geliştirmekti. Denizaltı arama gemileri ve diğer küçük gemiler U-botlarla giriştikleri savaşlarda onları takip edecek yeterlilikte hıza sahip değillerdi, zira U-botları çok uzak mesafelere kadar takip ederlerse, refakat ettikleri konvoylara yetişemiyorlardı. Konvoya refakat eden gemilere yardım etmek ve U-botlarla temas sağladıktan sonra onların her birini batırıp imha etmek için ayrı olarak görev yapan daha fazla muhrip ve fırkateyne ihtiyaç vardı. Bu amaca yönelik grupların teşkili zaten Eylül ayında başlamıştı, ancak Horton bu çalışmaları derhal yoğunlaştırdı. Hatta bu amaçla yakın refakat gemi gruplarını azalttı. Horton, Orta Atlantik'teki düşmanı, refakat gemileri ve çok uzun menzilli uçaklarla işbirliği yaparak, yeni destek grubunun birkaçı ve uçak gemisiyle taşınan uçaklarla yapacağı koordineli karşı taarruzlarla baskına uğratmayı amaçladı. Horton, destek gruplarının geçmişte yapılan hata gibi geniş çaplı U-bot aramalarında vakit harcamamaları gerektiği üzerinde durdu. Onların bulunacağı yer, konvoyların yakınıydı ve destek grupları, konvoy refakat gruplarıyla yakın temas halinde çalışmalıydılar. Bu grupların her biri Grönland'da hava refakat boşluğunda iken bir destek grubu ve mümkün olduğunda uçakla takviye edilecekti. Horton, konvoy istikametinden saldırıya uğramaya alışkın olan U-botların, her yönden saldıran destek grupları geldiğinde etkisiz hale geleceklerini hesapladı.
Alman cephesinde ise, yeni yıl arifesinde (Aralık 1942) Altenfiord'da (Norveç) ağır kruvazörler Hipper, Lützow ve altı muhripten oluşan bir kuvvetle Kutup konvayuna yapılan saldırının sonucu
etkisiz olunca Hitler'in tepesi atmıştı ve bunun önemli sonuçları
oldu. Hitler, nefret dolu bir şekilde büyük gemilerini buradan kıpırdatmayacağını "kararlı ve değişmez" bir şekilde ifade etti. Bu
bir ay sonra Büyük Amiral Raeder'ın istifasıyla sonuçlandı ve yerine Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak ve aynı zamanda U-bot Komutanlığı unvanı uhdesinde kalmak üzere Dönitz atandı. Dönitz,
Hitler'i idare etmede daha marifetliydi ve sonunda Tirpitz, Scharnhorst ana muharebe gemilerinin ve Lützow ağır kruvazörünün,
Norveç'te "oldukça güçlü bir görev kuvveti olarak alıkonmasına"
ilişkin Hitler'in mutabakatını temin etti.
Lützow/Hipper/Deutschland sınıfı kruvazörün çizimi. |
Atlantik'te U-botların hatırdıkları gemi tonajı neredeyse 200.000 tona düştüğü Aralık ve Ocak sırasında bir durgunluk vardı. Bu durum büyük ölçüde fırtınalı havadan kaynaklanıyordu. Ancak bu dinlenme dönemi, özellikle daha güçsüz refakat konvoylarındaki ticari gemilerin dağılması ve yarattığı kargaşa nedeniyle dengelendi.
Şubat ayında, U-botların batırdığı gemi sayısı neredeyse iki katına çıktı; Mart ayında ise bu rakam 108 gemi ve 627.000 ton idi. böylece, bir kez daha 1942'nin Haziran ve Kasım aylarında ulaşılan en yüksek rakamlara yaklaşıldı. En kaygı verici durum ise batırılanların üçte ikisinin konvoylarda yer almasıydı. Mart ortasında
otuz sekiz U-bot, Britanya'ya doğru birbirine çok yakın seyreden
iki konvoya toplu halde saldırdı ve 20 Mart'ta, hava koruması tekrar başlamadan önce 141 .000 ton tutarında 21 gemiyi batırdılar ve
bu saldırıda sadece bir U-bot kaybettiler. Bu çarpışma bütün savaşın en büyük konvoy muharebesinden biriydi.
Geriye dönüp bakıldığında, Amirallik Dairesi'nin "Almanların
Yeni Dünya ile Eski Dünya'nın ulaşımını Mart 1943'ün ilk yirmi
günündeki kadar altüst etmeye bu kadar yaklaşmadıklarını " kaydetmiş olduğu görülmektedir. Üstelik, Donanma Heyeti konvoyların devam edip etmeyeceği ve etkili bir savunma sistemi olarak
kullanılıp kullanılmayacağını sorgulama noktasına gelmişti.
Fakat, Mart'ın son on bir günü, o kader ayının son üçte biri büyük bir değişiklik ortaya çıktı. Mart'ın ilk üçte ikisinde batırılan 107 gemiye karşılık, Kuzey Atlantik'te sadece 15 gemi batırıldı.
Nisan'da aylık kayıp yarıya düştü ve Mayıs'ta bu çok daha azdı.
Horton'un koordineli karşı taarruzları uygulanmaya başlamış ve
olağanüstü kısa sürede arzu edilen sonuçları vermişti.
Amerikalılar, Mart'ta en kritik zamanda, Güney Atlantik güzergahlarının, özellikle Akdeniz'in sorumluluğunu alarak, Kuzey Atlantik refakat sisteminden çekilmek istemişlerdi. Ayrıca akılları fazlasıyla Pasifik'teydi. Bununla birlikte, uygulamadaki etkisi büyük
değildi. Birleşik Devletler hükümeti ilk uçak gemisi destek grubunu, İngiliz komutanlığının emrine verdi ve grubu hayati önemdeki
çok uzun menzilli Liberator ağır bombardıman uçaklarıyla donattı.
Böylece, 1 Nisan'dan itibaren, Britanya ve Kanada, Amerika kıtasıyla Britanya arasındaki bütün konvoyların tam sorumluluğunu
almışlardı.
1943'ün baharında, U-botlar bir dizi konvoy muharebelerinde yenilgiyle tanıştılar ve bu çatışmalarda ağır kayıplar verdiler. Mayıs ayının ortasında Dönitz Hitler'e olaylara vakıf bir şekilde rapor verdi:
"Denizaltı savaşında en büyük krizle karşı karşıyayız, çünkü düşman elindeki yeni yer tespit cihazları vasıtasıyla savaşmayı imkansız hale getiriyor ve bu bizim ağır kayıplar vermemize neden oluyor."
Zira U-botların kaybı, denizdeki kayıpların yüzde 30'una yükselerek
Mayıs ayında iki katını aşmıştı. uzun süre dayanılabilecek bir oran
değildi. Bu nedenle Dönitz 23 Mayıs'ta kullanacağı yeni silahları edinene kadar U-botlarını Kuzey Atlantik'ten geri çekti.
Temmuz ayı geldiğinde batırılan ticaret gemilerinden daha fazla
Müttefik ticari gemisi inşa ediliyordu. Bu meselenin dönüm noktası
ve U-bot taarruzunun yenilmiş olduğunun kanıtıydı. Ne var ki, geriye dönüp bakıldığında, Britanya'nın Mart ayında
yenilgiden kıl payı kurtulmuş olduğu aşikardı. Ayrıca içinde bulunduğu tehlikenin başlıca nedeninin konvoyların koruması için
gerekli uzun menzilli uçak eksikliği olmasıydı. Ocak'tan Mayıs'a
kadar, hava refakati mevcut iken Atlantik'te konvoyda sadece iki
gemi batırıldı. Konvoylar için, özellikle uzun menzilli Liberator
ağır bombardıman uçaklarıyla yeterli hava himayesi tedarik edilince, U-botların "Kurtsürüsü" taktiği ile saldırmaları giderek zorlaştı.
U-botlar şimdi, her an tepelerinde, bir destek grubunu bulundukları
mevkiye sevk eden bir uçak bulabiliyorladı.
Fakat, Dönitz'in fark ettiği ve vurguladığı gibi U-botların kendilerini takip etmelerini önleyemediği 10 santimetrelik kısa dalga
boyundaki radar kesinlikle çok önemli bir unsurdu. Denizaltı savunma roketi (Hedgehog) gibi yeni silahlar ve ağır su bombaları ayrıca katkıda bulundular. Bunun yanı sıra 1 942'nin başında kurulan
Batı Yaklaşma İstikameti Taktik Birliği'nin U-botların üstesinden
gelmek için en iyi taktik sistemi geliştirmek amacıyla yapılan analitik çalışması ve Profesör P.M.S. Blackert'in kbnvoyların tertiplenmelerine ilişkin harekat analizi de katkıda bulundu. Ayrıca gemi
sevkıyatı konvoy kontrolü için geliştirilen ve 1 943 Mayıs sonunda
kabul edilen yeni şifre sistemi, Almanları en değerli istihbarat kaynağından yoksun bıraktı. Bununla birlikte muhtemelen, zaferdeki
en önemli unsurlar, refakat gemilerinin eğitim standartlarındaki
iyileştirmeler ve denizciler ile havacılar arasında artan işbirliğiydi.
Fakat, Dönitz'in fark ettiği ve vurguladığı gibi U-botların kendilerini takip etmelerini önleyemediği 10 santimetrelik kısa dalga
boyundaki radar kesinlikle çok önemli bir unsurdu. Denizaltı savunma roketi (Hedgehog) gibi yeni silahlar ve ağır su bombaları ayrıca katkıda bulundular. Bunun yanı sıra 1942'nin başında kurulan
Batı Yaklaşma İstikameti Taktik Birliği'nin U-botların üstesinden
gelmek için en iyi taktik sistemi geliştirmek amacıyla yapılan analitik çalışması ve Profesör P.M.S. Blackert'in konvoyların tertiplenmelerine ilişkin harekat analizi de katkıda bulundu. Ayrıca gemi
sevkıyatı konvoy kontrolü için geliştirilen ve 1943 Mayıs sonunda
kabul edilen yeni şifre sistemi, Almanları en değerli istihbarat kaynağından yoksun bıraktı. Bununla birlikte muhtemelen, zaferdeki
en önemli unsurlar, refakat gemilerinin eğitim standartlarındaki
iyileştirmeler ve denizciler ile havacılar arasında artan işbirliğiydi.
U-botların yenilgiye uğratılmasında
en olağanüstü rolü Amiral Max Horton oynadı. Ayrıca savaşın kritik döneminde, Şubat 1 943'te Sahil Güvenlik Komutanı olan Hava
Korgeneral Slessor'un büyük katkıları oldu. ilk refakat gemisi grup
komutanları arasında başarılarından dolayı bahsedilmeyi hak edenler arasında 1941 'den sonra Albay olan F.J. Walker ve 1942- 1943'te
Yarbay olan P.W. (daha sonra Koramiral Peter) Gretton vardı.
1943'ün Haziran ayında, hiçbir konvoy saldırıya uğramadı,
oysa U-botlar için Temmuz ayının, özellikle Sahil Güvenlik Komutanlığı devriyelerinin zengin bir hasat topladıkları Biskay Körfezi'ndeki (Atlantik'te İspanya-Fransa arasında) bedeli çok ağırdı. O ay
körfezi geçmek isteyen 86 U-bottan 55 adedi tespit edilmiş,
17 tanesi (biri hariç hepsi uçakla) batırılmış ve 6'sı da dönmeye zorlanmıştı. Dönitz'in de Hitler'e ümitsiz bir şekilde bildirdiği
gibi dışarı açılan biricik güzergahları Biskay Körfezi'nde İspanya
kıyısının yakınından geçen dar bir hat olmuştu. Ne var ki denizaltı savunma devriyeleri, on dört uçak kaybederek başarıları için hatırı
sayılı bir bedel ödediler.
Alman U-botları 1943'ün Haziran ve Ağustos arasındaki üç ay
süresinde, Akdeniz'in dışındaki bütün denizlerde 58'den fazla
Müttefik ticaret gemisi batırdılar ve bunların yaklaşık yarısı Güney
Afrika açıklarında ve Hint Okyanusu'ndaydı. Almanlar bu vasat
sonucu 58'den az olmamak üzere uçakların batırdığı, toplam
79 U-botun bedeli karşılığında kazandılar.
Dönitz üstünlüğü yeniden ele geçirmek umuduyla Atıantik'te
daha fazla uzun menzilli keşif uçağı ve transit rotalar üzerinde daha
güçlü bir hava örtüsü için Hitler'e baskı yaptı ve Göring'in hava
işbirliğini temin etmedeki isteksizliğinin üstesinden gelinmesine ilişkin tezlerini Raeder'dan daha fazla savunma şansı elde etti. Dönitz,
ayrıca aylık U-bot üretiminin otuzdan kırka çıkartılması ve su altındayken daha hızlı gidebilen yeni tip denizaltılara öncelik verilmesi
konusunda onay aldı. Fakat, dizel ve hidrojen peroksid karışımı bir
yakıtla çalışan çok umut verici "Walter" (Alman mühendis Helmuth Walter'dan adını alan) sınıfı denizaltı başlangıçta o kadar çok
sorunla karşılaştı ki, hiçbiri 1945'te savaş sona ermeden hizmete
hazır olmadı. Bununla birlikte, denizaltı periskop derinliğinde, su
altındayken bataryalarını şarj etme imkanı veren, aslen 1940 öncesi
Hollanda kökenli olan temiz havayı emen ve dizel egzoz gazlarını
dışarı atan Şnorkelin monte edilmesiyle yeni ve önemli bir gelişme ortaya çıkmıştı. 1944 ortasına kadar 30 denizaltı şnorkel
ile donatıldı.
1943 ortasındaki dönemin diğer iki yeni Alman cihazı, gemi pervanelerine akustik olarak yönelen "hedefe güdümlü" torpido
ve kanatlı bombaydı. Fakat Müttefikler U-bot seferinin (saldırılarının) yenilendiği ilk iki ay olan Eylül ve Ekim'de, Kuzey Atlantik'te
seyreden 64 konvoya ait toplam 2.468 gemiden sadece 9 ticaret gemisi kaybettiler. halbuki, 25 U-bot batırıldı.
Dönitz bu ağır yenilgiyi müteakip büyük miktardaki seyyar U-bot
gruplarıyla saldırı düzenlemekten vazgeçti.
Britanya, Portekiz ile yaptığı antlaşma sonucunda 8 Ekim'de
Azor Adaları'ndaki iki hava üssünü devraldı ve bundan sonra bütün Kuzey Atlantik üzerindeki hava örtüsü gerçekleştirilebildi.
U-botlar 1944 yılının ilk üç ayında daha ağır kayıplara uğradılar.
Atlantik'i geçen 105 konvoyda bulunan 3.360 gemiden sadece üç
ticaret gemisi batırıldı. oysa 36 U-bot kaybedildi. Dönitz Hitler' e, yeni tip U-botlar ile yeni savunma cihazları mevcut oluncaya ve
daha iyi hava keşfi sağlanıncaya kadar saldırıların tekrarlanamayacağını söyleyerek konvoylara karşı bütün harekatları iptal etti.
Mart 1944'ün sonunda Dönitz'e, Batı Avrupa'yı bir Müttefik işgali vukuunda kıyılardaki harekat için kırk U-botluk bir grup kurması
emredildi. Dönitz, Mayıs ayı sonunda, 70 U-botu Biskay Körfezi
limanlarında topladı ve Kuzey Atlantik'te sadece üç adet U-bot kaldı;
bunlar ise sırf hava durumu raporu göreviyle bırakıldılar.
Almanların Kuzey Atlantik'te U-bot seferinden vazgeçmeleri,
Mayıs 1944'e kadar 41 aylık denizaltı savunma harekatları
süresinde Biskay Körfezi üslerine 2.425 kez gerçekleştirdikleri giriş
ve çıkışlarında 50 U-botu batırmış ve 56'sına zarar vermiş olan
19 Numaralı Grup'un uçaklarının bağlı bulunduğu Sahil Güvenlik
Komutanlığı'nı rahatlatmıştı. 19 Numaralı Grup, o dönemde Biskay Körfezi'nde 350 uçak kaybetmişti. Şayet Sahil Güvenlik Komutanlığı'na görevinin kilit derecedeki önemine daha uygun olacak
şekilde daha fazla uçak tahsis edilmiş olsaydı muhtemelen komutanlığın kayıpları daha az ve etkisi daha büyük olmuş olacaktı.
Dönemin diğer olayları arasında Eylül 1943'te ana muharebe
gemisi Tirpitz'e Kuzey Norveç'te geminin bağlanma yerlerine üç
cep denizaltısıyla gerçekleştirilen, hasara neden olan iki saldırı ve
Kraliyet Hava Kuvvetleri ağır bombardıman uçaklarınca o yılın Kasım ayında nihai olarak batırılmadan evvel Mart 1944'te Donanma
Hava Birliği'ne bağlı uçaklarla yapılan saldırılar vardı. Tirpitz'in aldığı hasarlardan dolayı batmaması Alman donanmasının inşa gücünün ve tasarımının bir kanıtıydı. Ayrıca sırf
"mevcudiyeti " ve yakın gelecekte bir tehlike olarak, Britanya'nın
deniz stratejisi üzerinde büyük etkisi oldu. Ayrıca Britanya'nın büyük miktarda deniz gücünü onun için tahsis etmesine neden oldu.
"Kuzeyin Yalnız Kraliçesi" ismini Alman İmparatorluk Donanması'nın meşhur Amiralinden alan DKM Tirpitz... |
Ana muharebe gemisi Scharnhorst tehlikesine, önceki Aralık'ta, kendisinin bir Kutup konvoyunu takip girişimi sırasında, İngiliz Anavatan Donanması'nın güçlü bir birliğince takip edilip batırıldığında son verilmişti.
1944'ün ilk yarısında Britanya'nın karasularındaki başlıca sorun Almanların geliştirmiş olduğu "Ebot" adı verilen küçük hücum
botlardan geldi. Miktarları hiçbir zaman üç düzineyi aşmamakla
birlikte bu botlar bir konvoy rotasından diğerine süratli bir şekilde
kaydırılabiliyordu. Ebotlar uygun fırsatların seçilmesi sonucunda
büyük bir bela haline geldi.
Haziran'da Normandiya Çıkarması zamanı geldiğinde Şnorkel ile donatılmış olmaktan yararlanmakla ve bu nedenle
hava taarruzlarına karşı daha az maruz kalmakla birlikte, Müttefiklerin Manş Denizi ötesi harekatına karşı koymak için Fransa'nın
batı kıyısındaki limanlarda toplanan U-botlar pek etkili olmadı.
Amerikan Üçüncü Ordusu, Ağustos 1944'te, yarma harekatıyla
Normandiya'dan çıkarak Ağustos ortasında batıdaki Brest, Lorient
ve St. Nazaire limanlarına yaklaştığında, U-botların birçoğu Norveç'e gönderildi. Ve ondan sonra Britanya'ya geliş ve gidiş gemi sevkıyatı için hem eski ve normal olan Güney İrlanda'nın etrafındaki
rota hem de kuzey kıyısı etrafındaki rota tekrar kullanılabildi.
Ağustos'un daha sonraki kısmında Norveç ve Almanya'dan çıkıp gelen U-bot akınları İskoçya ve İrlanda'nın kuzeyinde ortaya
çıkmaya başladı. U-botlar İngiltere'nin güney kıyısında bulunan
Portland Bill'e kadar uzanan kıyının yakın ve işlek köşelerinde
mevzilendiler. U-botlar daimi su altında kalmak ve yeni takılan şnorkellerin kullanılması sayesinde öncesine göre daha az kayıp vermekle birlikte, sahillere yakın bölümlerdeki muharebelerde daha
az başarılı oldular. 1944'ün Eylül ile Aralık zarfındaki dört ayda
İngiliz kıyı sularında sadece 14 gemi batırdılar.
KUTUP KONVOYLARI
20 inçlik sinyal projektöründe eskortluk görevi icra eden HMS Sheffield gemisinde bir denizci, kutuplar, Sovyetler Birliği'ne giden bir konvoy. |
İngiliz konvoyları 1941 Eylül sonunda Kuzey Rusya'ya gitmeye başladı. Arhangelsk, kışın buzla kaplıydı. O nedenle Rusya'nın buzlada kaplı olmayan tek önemli limanı Murmansk kullanıldı (daha sonradan Sovyetler Birliği, Murmansk'ı kahraman şehir ilan etmiştir). Almanların bu önemli limanı güçlü bir kara harekatıyla ele geçirememeleri tuhaf bir stratejik atlamaydı, çünkü bu onlara en savunmasız olduğu bir zamanda bu kuzey ikmal güzergahının kapatma şansını kaybettirdi.
Almanlar, İngiliz ve daha sonra Amerikalıların bu rotayı kullanarak, Rusya'ya yardım taşıyan gemilerin çaplarının büyüklüklerinin farkına vardıklarında, Norveç'teki deniz ve hava gücünü takviye etmeyi hızlandırdılar. Mart, Nisan ve Mayıs 1942'de Müttefiklerin Kutup konvoylarına bir dizi güçlü saldırılar gerçekleştirdiler. En
büyük hasarı Haziran'da doğuya seyreden PQ17 Konvoyu almıştır.
Konvoyun ve refakat gemilerinin Alman savaş gemileri tarafından
imha edilmek üzere olduklarına inanan Amirallik Dairesi, 4 Temmuz'da konvoya Barents Denizi'nde dağılmasını emretti. Çaresiz
ticari gemiler uçak ve U-botların saldırılarına uğradılar. Otuz altı
adet gemiden sadece on üçü kurtuldu. Bu konyoyun taşıdığı uçaklardan 87'si teslim edildi, lakin 210'u kayboldu; tanklardan
164'ü teslim edildi, 430'u kayboldu; lojistik araçlardan 896'sı teslim edildi, 3.350'si kayboldu, bunlarla birlikte diğer malzemelerin
üçte ikisi, yaklaşık 99.3 16 ton malzeme kayboldu.
Bu felaketten sonra, müteakip konvoy Eylül'e kadar Rusya'ya
gönderilmedi. Eylül'deki konvoya daha güçlü refakat unsurları verildi ve telsiz istihbaratıyla uyarılan Raeder temkinli bir şekilde, refakat gemilerinin üstesinden gelebilecek büyük gemilerini alıkoydu.
Bu nedenle PQ18 Kutup Konvoyu'na ait 40 adet ticaret gemisinden yirmi yedisi Arhangelsk'e emniyet içerisinde ulaştı; bu arada
Alman uçak ve U-botları ağır hasar gördüler. Almanlar, bir daha kuzeyde hiç bu denli büyük çapta bir hava gücü konuşlandırmadılar.
Başka bir duraklamadan sonra kışın birkaç küçük konvoy daha
gönderildi. Fakat daha fazla konvoyun gönderilmesi için defalarca baskı yapan Ruslar, onları uzun okyanus seyirlerinde korumakta
hiç yardımcı olmadılar ve ancak malları teslim alırken yardım ettiler. İngiliz Anavatan Donanma Komutanı Amiral Tovey, Mart 1943'ten
sonra, günler uzadığı için başka konvoyların riskini almakta isteksizdi. Atlanik'teki kritik durum tartışmanın sonucu belirledi. Kutup
konvoylarına refakat eden gemilerin istikametleri, o bahar U-botların kati olarak yenilmesinde büyük bir rol oynadıkları Atlantik'e
çevrildi.
Kutup konvoylarının tekrar başladığı Kasım ayına gelindiğinde
yeni uçak gemilerinin dahil olduğu çok daha güçlü refakat grupları mevcuttu. Bu konvoylar emniyet içinde Rusya'ya kadar muazzam malzemeler taşırken, zayıflayan Alman Hava Kuvvetleri'ne ve U-botlarına ağır kayıplar verdirdiler.
1941 yılından itibaren Rusya'ya gönderilen 40 Kutup konvoyunda yer alan 811 gemiden 58'i batırıldı, 33'ü çeşitli nedenlerle geri dönerken, 720 gemi güvenli bir şekilde hedefine ulaştı ve yaklaşık dört milyon ton yükü Rusya'ya teslim etti. Teslim edilen malzemeler 5.000 tank ve 7.000'i aşkın uçağı kapsıyordu. Müttefikler bu kadar büyük çapta yardım malzemesinin teslimi sırasında 18 ana muharebe gemisi ve İngiltere'ye dönen konvoydakiler dahil olmak üzere 98 ticaret gemisi kaybetmişti;
Almanlar ise muharebe kruvazörü Scharnhorst'u, üç muhribi ve
konvoyları durdurmaya çalışan 38 U-botu kaybetmişlerdi.
SON SAFHA
1945'in ilk aylarında U-bot donanması Atlantik'teki uzun mesafeli harekatların ertelenmesinin yanı sıra yeni üretim nedeni ve
şnorkel cihazı sayesinde azalan kayıplar sayesinde hala büyüyordu. Son ayın 18 adet U-bot ortalaması ile kıyaslandığında,
Ocak'ta 30 yeni U-bot hizmete girmişti. Bazıları yeni ve daha
uzun seyir mesafelerine sahip geliştirilmiş modellerdi ve su altında daha yüksek hıza sahiplerdi. bunlar açık deniz modelleri olan 1600 tonluk XXI sınıfı ve kıyı modeli olan 230 tonluk XXIII sınıfı
(bunların yaklaşık üçte ikisi büyük sınıf idi) idiler. U-bot donanması
Mart'ta gücünün zirvesine, toplam 463'e ulaşmıştı.
Bombardımanların üretim üzerindeki ciddi etkisi ancak Mart
ayında başladı. Müttefiklerin şansına, her ne kadar gösterilen çabaya rağmen az maddi hasar vermekle birlikte, Baltık Denizi'ndeki
havadan mayın döşeme faaliyetinin, U-botların deneme seferlerini
ve eğitimlerini, bu nedenle de yeni denizaltı türlerinin büyük miktarda faal olarak muharebeye dahil olmasını engelleme konusunda Müttefik donanmasının ileri gelenlerinin fark edebildiklerinden
daha önemli bir etkisi oldu. Eğer bu yeni sınıf U-bot modelleri topluca denize açılmış olsalardı, U-bot tehdidini 1943 yılında olduğu
kadar tehlikeli bir hale sokabilirlerdi. Mart ayındaysa Müttefikler
Ren Nehri'ni geçip, Rusların doğudan harekatı ile işbirliği halinde
Berlin'e yaklaşmaya başlayınca bütün baskılar felç edici bir halde
şiddetlendi.
Savaşın son birkaç haftasında U-botların saldırıları Britanya'nın
doğu ve kuzeydoğu açıklarında yoğunlaştı. Az başarı elde etmekle
birlikte dikkati çeken bir husus, bu sularda şimdiye kadar yeni sınıf
denizaltılardan hiçbirinin batırılmamış olmasıydı.
Almanya'nın Mayıs'ta teslim olmasından sonra 159 U-botu teslim oldu, fakat diğer 203 U-botu mürettebatı tarafından batırıldı.
Bu, U-bot mürettebatının inatçı gururunun ve sarsılmayan moralinin göstergesiydi.
Beş buçuk yıllık savaş sırasında, Almanlar 1.157 adet U-bot inşa
edip sefere çıkarmış ve 15 eski yabancı denizaltı devralmıştı:
Bunlardan 789 adedi kaybolmuştu (üç eski yabancı denizaltı dahil).
Ayrıca yaklaşık 700 adet cep denizaltısını sefere çıkarmışlardı. Şu
ana kadar denizde batırılanlar içindeki en büyük oran -632 denizaltıdan 500'ü- İngiliz ya da İngilizler tarafından kontrol edilen
kuvvetlerce imha edildi. Diğer tarafta ise Alman, İtalyan ve Japon
denizaltıları 15 milyon ton tutarında 2.828 adet gemi batırdılar.
Bu muazzam toplamda en büyük oran Almanlarındı. Ayrıca U-botlar, çoğu İngiliz 175 Müttefik gemisini batırmışlardı. Müttefiklerin, U-botlar karşısında verdiği toplam kaybın yüzde 61 'ini, konvoylardan ayrı seyreden, yüzde 9'unu konvoylardan ayrılan (perakende - döküntü) gemiler meydana getirdi ve sadece yüzde 30'u
konvoya dahil olan gemilerdi ve hava koruması mevcut olduğu
zamanlarda konvoylarda çok az gemi kayboldu.
Dört yıldır Almanların elinde olan Biskay Körfezi'ndeki Fransız
deniz üsleri ve İrlanda'nın, konvoyların getirdiği ikmal malzemelerine bağlı olduğu halde, Müttefiklerin batı ve güney kıyı şeritlerini
kullanma talebini reddetmesi Müttefiklerin, Atlantik'te kayıplarına
muazzam bir katkıda bulundu. Britanya'ya uzanan mevcut tek güzergahı açık tutan unsur, Müttefiklerin büyük ölçüde Kuzey İrlanda
ve İzlanda'da tutunmuş olmasıydı.
Atlantik Savaşı, denizcilik tarihine yön veren buluşları tetikleyen bir olaydı. ve şüphesiz ki, Denizaltı Savunma Harbi/ASW Atlantik'teki uzun, zorlu ve yorucu mücadele sonucu kökten değişmişti.
Sayısız İngiliz, Alman, İtalyan, Amerikan denizcisi, halen Atlantik Okyanusu'nun dibinde bir yerlerde yatmaktadır.
1 Yorumlar
Hocam selamlar yine efsane bir yazı ile ilgili dimağları şenlendirdin. Yazının 6.paragafında yazdığın batan geminin kazazedeleri olan ingilizlere karşı yapılan olayın ardından Laconia emirleri yayınlandı, YouTube da bununla alakalı bir belgeselde bilgilendirme vardı fakat belgeselin adını hatırlayamadım, denk gelirsem buraya ekleyeceğim. Aşağıdaki linkte olayın detayları mevcut. Sizin ve diğer arkadaşların yeni yazılarını heyecanla bekliyorum. Sevgilerimle.
YanıtlaSilhttps://uboat.net/ops/laconia.htm